HAHYR - Uışnm Postası Eski bir çeka reisi | çaporunda anlatıyor Vatan haini General Kolçak nasıl kurşuna dizildi? Sovyet Rusya, ihtilâlden sonra| bir çok Jdüşmanlarla uğraşmak mocburiyetinde kalmıştı. Bu düş- manların bir kısmı harici olduğu tibi, bir kısmı da dahili düşman - lardı. Bu dahili düşmanların en mü -| him şahsiyetlerinden biri de beyaz Rus Generali Kolçak ile baş yave ri Papelyef'ti. Ihtilâ! hükümeti uzun müddet | beyaz Ruslarla çarpıştığı esnada İrkutz şehrini ani bir. hücumla| zaptetmiş, ve şehirden kaçama - dan Kolçak ile yaveri Pepelyefi esir etmişti Derhal şehirde teessüs eden Çe-| ka da kendilerini idama mahküm etmiş, böylelikle iki beyaz Rua za- biti bundan on beş sene evvel bir Şubat sabahı kurşuna dizilmişti. Meşhur beyaz Rus Generalinin idamı etrafında şimdiye kadar bir| çok lâflar söylenmiş, bir çok ki -| taplar neşredilmiştir. Fakat büyük bir karışıklık esnasında cereyan e-| den bu vak'a etrafındaki esrar son! zamanlara kadar devam etmiştir Nihayet geçenlerde o zamanki İr- kutz şehri Çekası olan ve General la yaveri bizzat kurşuna dizen Yoldaş Çidnovski Sovyet hüküme- tine yeni bir rapor vermiş, idam hükmünü nasıl infaz ettiğini bü - tün tafsilâtına kadar bu raporun - da bildirmiştir. Yn tdaş Çidnovski diyor ki: 1920 senesi Şubat başlangıcın. | da İrkutz şehrini bir hücumla ele geçirmiştik Şehrin içinde de pek çok Bolşe- vik aleyhtarları vardı. Sibiryadan ve bazı Bo'şevik vilâyetlerden ka çıp gelenler, beyaz Rus grupuna| mensup askerler, hattâ şehrin asa yişini teminle muvazzaf polisler a - rasında bile bizim ıleyh'm'ldcx müukabil teşkilât vardı. Bunun için| hapishanede bulunan Kolçak ve sefi muhafaza etmek - için| kkat etmek lâzrm geliyordu. Diğer taraftan Voyıelevoıkı, arkadaşı Kolçak'ı kurtarmak için| şehre hücum etmiş ve bize bir ülti-| | mâatom göndermişti. Bu filtima-| tomda eğer Kolçak Pepelyef, ve onlarla birlikte tevkif edilen bü - tün zabitleri serbest bırakmasak | şehri topa tutacağını bildiriyordu. Bu ültümatomdan sonra çehırıl-l ihtilâl aleyhinde çalışanlar faali -| yetlerini büsbütün arttırdılar. Ye bütün Rusyanın kurtarıcısı, âmiri saydıkları Kolçakı kurtarmak için| bir teşkilât vücude getirdiler. Ca -| suslarımız vasıtasile bütün bunla-| rı haber alıyor, ve korkuyorduk. Sonradan yaplığımız ırııthmuluı[ neticesinde elimize bütüîı bunları ispat eden evrak geçmiştir. | Kolçak'ın maksadı cepheden ka-| çan, ve dağınık bir vaziyette olan beyaz Rus askerlerini toplamak, sonra General Voyselevoski ile birleşerek Bolşeviklere karşı yeni bir cephe teşkil etmekti. ; Kolçak, General Voyselevoski' nin verdiği ültimatomdan haber - dar olmuştu. Bundan dolayı mu h_.k'"k sürette serbest brrakılaca- gını z'"ne:“_!ordu_ Ben 5 Şubatta Kolçak'ın son | kümete fevkalâde faydalı olaca. isticvabını yaptıktan sonra Hiri - mof Yoldaşa bir rapor vermiş, ra- porumda Kolçak, Pepelyef ve 20 zabitin kurşuna dizilmesini teklif etmiştim. Bu teklifim de her nasılsa du- yuldu. Ve General Voyselevoski! şehri bombardıman etmeğe başla-| dı. Top sesleri gittikçe yaklaşıyor-| du. Sokaklarda halk bize fena fe- na bakıyor ve tehditler savuruyor- du. Her an halkın üzerimize hü-/ cum ederek mahbusları zorla eli - mizden almasından korkuyorduk. | 7 Şubat gecesi bana teklifimin kabul edildiği, ve Kolçak'la arka -| daşlarını kurşuna dizebileceğim bildirildi. Sabaha karşı en ziyade güven - diğim askeri yanıma alarak ha pishaneye gittim. Düşman şehre o! kadar yaklaşmıştı ki top seslerin -| den maada tüfek sesleri de duyul-| mağa başlamıştı. Kolçak'ın hücresi önünde dura -| rak açılmasını emrettim. Kolçak hapisaneden çıkarılarak uıbeıîğ brrakılacağına emin - olduğundan| giyinmiş, ve hazırlanmış bir halde beni karşıladı. Yanımma yaklaşarak ihtilâl ko mitesinin kendisi hakkında verdi ği idam hükmünü okudum. Ve el. lerine kelepçe vurulmasını emret . tim. Bir şey söyliyemedli. A - şağı — indirilmcsini — söyledikten sonra yukarı kata Pepelyef'in mahbus bulunduğu hücreye çık - tım, O da giyinmişti. O da kurtul: duğunu zannediyordu. Fakat beni görünce birdenbira benzi attı. O . na-da emri tebliğ ettim. Pepelyef mütemadiyen ağlıyor, şimdiye kadar yanlış yolda gittiği- ni, bundan sonra bolşevizm için bütün kuvvetile çalışacağımı, hü- ğını söylüyor. Susmasını emrettim. Birlikte olarak hapisanenin yazıhanesine gittik. Kolçak da orada idi On beş nefer seçtim. Ve hareket emrini verdim. Kolçak bana bir ri- cada bulunacağını söyldi: — Neye dair? diye sordum, ce-| vap verdi: — Karımı bir kere daha görmek istiyorum. Daha doğrusu resmi ve nikâhlı karım olmayan prenses Finiriyevayı, — Prensesle aranızda ne gibi bir münasebet var? — Bana ait hususi bir munasc- bet. Kendisile dostum. — Bu bir şey ifade etmez. Mü- saade edemem, — Pepelyef yazıhanede iken bir mektup yazmıştı. Mektup an- l nesine hitaben idi. Ve sonunda “Viktoru unutma!,, cümlesi bulu- nuyordu. | — Mektup yerine ıidmklir.; Dedim. Dışarı çıktık. Hava müthiş 80- guktu.Hararet sıfırın altında 35 .| derece idi. — Ateş! emrini verdim. Şehri döven top seslerine kısa ve sert/ bulunduğumuz büyük ve donmuş | önce bir sabah bir takırtı cevap verdi. İhtilâl komitesinin emri infaz edilmişti. Hapisane doktoru ceset-| | yanında bir hiç derecesinde, ade- | # NİSAN —I Zavallı Zengin Para İıarcamadıgı için pek üzüntüde 600.000 Lira aylık gelirini ne ı bilemiyor! yapacağın Nepal | Veliahdinin Muazzam Serveti Nisten yazılıyor: Hindistanda Nepal mihraceliği veliahti olan prens Nepal iki ay kaldığı Nisten maiyetiyle birlikte ayrıldı.. Veliahd buarda kaldığı müddet- ce mümkün mertebe nazarı dik - kati celbetmemeğe, sessiz sadasız bir hayat yaşamağa çalıştı, fakat dünyanın en büyük zenginlerinden birisinin öyle sessiz sadasız bir kö- şeye çekilmesine, hiç nazarı dik - kati celbetmemesine — imkân var mıdır?. , “Dünyanın en zenginlerin - | den,, diyoruz, çünkü Ford'lar, Rokfeller'ler, iktısadi buhran, bor- | sa daaveraları nedir bilmiyen, Hindistan mihraceleri yanında â- deta fakir sayılırlar. Mihraceler içinde değil servetinin, — hatlâ — varidatının miktarını bile bilmiyenler — pek çoktur. Bunlar Avrupaya geldik. leti zaman nazarı dikkati celbet « memeğe çalışırlar ve memleketle - rindeki yaşayışlarına nisbetle ha - kikaten “fakirane!,, yaşarlar. Fa - kat böyle bir yaşayış bile Avrupa- da fevkalâde lüks bir yaşayış oldu. ğu için dikkati çekmemesi imkân- sızdır. Prens Nepal da, bütün arzusuna | rağmen, ayni surette nazarı dikka- ti celbetmeksizin Niste vakit ge - çiremedi. Bunun bir sebebi de şu- dur: Prens Nepal Avrupada vakit geçirmek ve biraz para sarfederek eğlenmek arzusunda idi, Fakat za- vallı buna muvaffak olamadı.. Ev- velâ her gittiği yerde herkesin gö - zü onun üzerindeydi, bu vaziyette eğlenmeğe imkân bulamadı. Para sarfetmek arzusuna gelince; buna da bir türlü muvaffak olamadı.Fil. hakika para sarf etmiyor değildi. Lâkin sarf ettiği para onun serveti umum | ta 100 lira maaşlı bir adamın gün- | de on para sarf etmesi gibi kalı- | yordu, Çünkü Nepal mihracesinin ser- veti hiç kimsenin hesaplamağa ce- | saret edemediği derecede muaz- zamdır. Nepal veliahtının varidatı ise günde, 20 bin, yıni ayda 600 leri muayene emlden sonra sordu. — Bunları şimdi ne yapacağız? Benim yerime bir nefer - ileri | atılarak cevap verdi. — İçlerinde babam da bulunan| binlerce Sibiryalıyı kurşuna dizdik ı ten sonra yaptığı gibi yapalım, Neferler baltalarile yakınında Lir derenin sathını kırdılar. Ve ce- setleri buradan attılar. M NEPAL VELİAHTI — bin Türk Hrası dadardır. Hintli prens Niste elinden gel- diği kadar çok para sarf etmeğe çalışmış, Nisin en büyük otelini kiralamış, en güzel iki villâsını da maietindeki kimseler için tutmuş- tur, Bütün bunlara reğmen günlük | sarfiatı bin Türk lirasını aşmamış- tır. Bu rakam ise onun muazzam bütcesine nisbetle bir hiçtir. Prensin biraz sarfedebilmesi an- cak mücevher merakı yüzünden ka | bil olabilmiştir. Fransada bulun - duğu müddetce bir milyon liralık mücevher satın almıştır. Kendisi esasen Hindistanın en zengin mü - | cevher kolleksiyonlarmdan birine sahiptir. Bilhassa bunlardan bir tanesi, üç metre uzunluğunda el - | mas gerdanlık, baha biçilmiyecek bir değerdedir. Nisinen büyük mücevhercilerinden biri bu ger- danlıktaki elmaslardan yalnız bir tanesinin mağazasındaki — bütün mücevherlerden daha kıymetli ol- duğunu söylemiştir. — Nepal Prensi Fransada da, Hin- distandaki âdetlerine göre yaşa - mıştır. Mensub olduğu din muci- bince bazı yemekleri, bu arada me selâ; sığır eti yemesi haramdır. Bu itibarla daima kendisiyle birlikte gezen hususi aşçısının yaptığı ye - meklerden başka bir yemeği ağzı- na bile sürmemektedir. Prensin yatak odasına karısın - dan başka hiç bir kimse, hattâ o . dayı toplamağa gelen bir hizmetçi bile giremez.. Bu sebeple prensin oda hizmetçisi yoktur. Kendisine tuvaleti için karısından başka kim. se yardım edemez. Bu — yüzden Niste iken garib bir hâdise de ol - muştur : Nepal veliahdi tenise pek me - raklıdır. Sabah erkenden burada | edindiği ahbaplariyle birlikte te- nis oynar, Buradan ayrılmazdan bir hafta maçı yapmağı kabul etmişti. Tenit meraklıları ve prensi görmek iste- yenler muayyen gün, sabah erken- iddialı bir tenis | Bu yazıda bahsedilen (Nepal) hü- kümeti Londraya bir elçi gönder- di. Bu elçi kabul resimierinde muhteşem ve her tarafı elbiseler giyiyor. Altın, inel, züme rüt ve elmas içinde yüzen bu elçi- nün yalnız başındaki başlık yüz binlerce altın kıymetindedir. Ne- pal elçisini muhafaza etmehk Lon- | dra zabıtası için mühim bi: iş teş- . kiT etmektedir. murassa den teniş sahasına gelmişler, sa « atlerce bekledikleri — halde prens gelmeyince telâşlanmışlardır. A - caba ne oldu, yoksa — hastalandı mı?, Nihayet veliahdin oturduğu otele gidilmiş, baş — teşrifatçısına sorularak mesele öğrenilmiştir: Voliahdin zevcesi — prenses bir gün evvelden muhterem - zevcinin tenis elbisesini, raketini ve tenis kunduralarını hazırlamağı unut - muş.. Maç sabahı prens uyandığı zaman elbiselerini beklemiş, Pren- ses uykuda olduğu, ve — prense zevcesinden başkası hizmet ede - miyeceği için bu bekleyiş satlerce sürmüş, Prensesi uykudan uyan - dırmak çaresi de var amma buna teşrifatçıların cesaret etmeleri ak- la gelmiyecek bir ihtimaldir. Pren- sin uyandırması ise nezaketsizlik - lerin en büyüğü sayılır. Prens bu yüzden o gün ancak | öğle üzeri maça gelebilmiştir. Prensin riayet etmeğe mecbur ol -« duğu garib âdetlerden biri de şu - dur: Prens; yılda ancak beş gün içinde kumar oynayabilir. “Cöte d' Azur,, de bulunduğu — sırada Montekarlo kumarhanesine ancak beş gün devam edebilmiştir. Ken- disi yanında hiç para bulundur - madığı için kumar masasına otur - duğu vakit: — 100 bin frank getiriniz! .. — 200 bin frank getiriniz!., Gibi emirler vermekle iktifa et- | miştir. Lükin bu kadar büyük pa - ralara — oynamasına rağmen ilk dört gece kaybettiğiyle kazandığı | müsavi kalmış, — beşinci gece işe 500 bin frank kazanmıştır. Bunun üzerine bir — türlü para sarfedemiyen prens — üzüntülü bir |tavırla kumar masasından kalk - | mış, yanındaki hususi kâtibine: — Şunları alın! , diye paraları göstermiş ve içini çol dan çıkıp githmiştir. i Zavallı prens!..