— 2NİSAN — 1888 Sahin a| ÖCÜ 'in No, 68 Büyük Deniz Romanı F - . .- bana bir şarkı söyleyin,, Ali Re's, gol tarafta, bol ay ışı- | atlerce denize baktı, kıyıya gelen #i altında hayal meyal görünen | gemilerin içinde, bizden uzak ka- tersaneye baktı.. Sahiden — orada | larların bülunduklarını düşünür , belki 100 « 120 gemi toplanmıştı.. | üzülürdük., İkimizin de yürekleri - Uzaktan uzağa boğuk — çekiç ve | mizde ayni yaranm olması, ara- Zincir sesleri duyuluyor. mizda pek çabuk anlaşmamıza se- Graçyoza, Ali Reise uzun uzun | beb olmuştu. baktı ve sordu: Ali Reis bunları dikkatle dinli - yordu. Genç kiza biraz daha so - kulmuş, onun sesindeki temizliğe, yürekten söyleyişlerine — hayran kalmıştı. Demek ki onu sevmişti ha?.. Demek ki eski günleri unut - — Ne var?. Siz de tersane ta - tafına çok — baktınız.. — Sakın şeytana uyup da bu kervana ka - tlmayın!.. — Ben harbi hiç sev-! mem.. Dünya o kadar büyük ve “Bu korkulu sözleri bırakalım da MADER — A' zam Pozlaar - Berberlerden bir sorgu: Ensesi çilli | Mmüşterilerinizden ? son günlerde gelmiyenler kimlerdir ? üçüncü bavul cina- yetinin kurbanı bu | adam olacak! — | İngilterenin esrarlı cinayetlerin- den biri olan üçüncü “bavul cinâ- ; yeti,, bütün tafsilâtiyle karileri: mizin hatırındadır. Bir trende kesik iki bacak ve gene bir kanalda kafası ve ayak- ları kesik vücut bulunmuştu. Bu vücutla bu bacakların iiıe-ı rindeki tüylerin rengi ve diğer ba- zı alâmetler, bacaklar ve vücudun yekdiğerine ait olduğu neticesini veriyordu- Şimdi cesedin ensesih- de göze çarpar derecede sık çillerW görüldüğü cihetle yehi bir tetki- | | insanlar bu toprak üzerinde o ka- | muştu. Öyle mi?, dar ufak ki böyle ikide bir niçin | — Ah, fakat şimdi?. — $imdi kimi dövüştüklerine şaşıyorum. Fakat | seviyor?. erkeklerin çoğu biribirinin kanlâ- | — Graçyoza başını indirmiş ve Ali | Reise bakmıştı.. Güzel ve bayaz bir gecen'n ıssızlığında göz göze rına susamış görünüyorlar ve en uvafk bir sebeple âlev kesiliyor - İar. geldiler... — Evet hakkınız var!.. Genç kız devam ediyordu... Ali Reis böyle mırıldandı.. Da -| — — Bir gün o çocük şatodan kaç- sonra söyleyecek söz bulama - | tı.. Kaçağını benden başka kim- se bilmiyordu.. Ve ondan sonra da _Gnçyou sevgi ile gülümsiyen gözlerini genç adama çevirdi: — Bu korkulu sözleri bırakalım da, bana bir şarkı söyleyin, azizim Şövalye Beneventi.. Hani.. Göçen ı!.lıı söylüyordunuz.. (Ay ışığında bir gece) diye başlıyordu Ali Refis, o sırada yaşadığı ha - yâttin dekoruna uyan şarkıyı ağır ağır söylemeğe başladı.. eç Böylelikle denize daha çok açı: lacaklar ve şarkıya dalan Grâç -| di: yoza bunun frkımda olmryacaktı .. Fakat Ali Reis böyle düşünmi - Yordü. Onun kafasında — iki düşünce boğaz boğaza dövtişüyorlardı: Bunlardan biri bu işi başladığı gibi bitirmekti... İkincisi de her şeyi Graçyozaya açmak, babasının kurtarılması için Ofa yardım etmesini yalvarmaktı. Bu işi, başladığı gibi bitirecemi- i gittikçe kuvvetle kavrı - Yordu., Fakat acaba bu genç kız, Şahin Reisin kürtatılması için önâ yar - dim edecek miydi?. Bunu elde etmek, — ancak genç kizin Ali Reisi sahiden ve — bütün ':lhiılı sevmiş olmasma — bağlı idi., , Ali Rets bunu ümuyordu.. Fakat acaba bu ümidinde yanı « liyor muydu?. Ona sordu: — Madeaniki Antonyayı sevmi - yörsünüz; hayatınızda elbet başka bit sevdiğiniz vardır?. Graçyoza başını kaldırdı.. Git - tikçe yükselen aya baktı ve güzel yüzü yüz kât güzelleşti.. Sonra, tatlı bir rüyayı anlatır gibi cevab vlr:l IN'ı,-în gizlemeli?. Ben de sev- dim... Elbet benim de bir sevdiğim vardır.. N — Kimdir. bu?, Ne mes'ud a- h.'"m’di Annesiyle babası ve bir ta Hep - ve bulmak için deniz - k — isterdi, Beraber ve İ Yanyana onları sayıklıyordu- On- Güvdüi. | ü denizlerde kaybolmut- | Penctreye oturur, yahut | leğini tutmuştu.. A F vam ederken ona doğru sokuldu . niçin kaçtığını kimse öğrenemedi.. Giderken ona “beh'm annemi de ara, bul ve getir!...,, diye yalvar - dem... Yıllarca bekledim fakat gel- medi., Zaman oldu ki — niçin an- nemle betraber dönmedi diye ona datıldım. Lâkin bu dargınlık pek kısa sürüyordu.. Gene onu bekle * yordum.... Gracyoza gözlerini yumdu: Se- $İni alçaltarak sön sözlerini söyle- yz — Fakat bu bir çocuklüktü azi- zim şövalye!... Çocukluktu o.... Bir çocukluk rüyası. Ve, geçti.. Şim - di... Gözlerini açmıştı.. Hafif nemli bakışlarını Ali Reisin bakiışlarına saplamıştı.. Olduğu gibi durdu . Göz kapakları gittikçe daha çok kat sahasına girmişlerdir. İngiliz zabıtası bütün berberle- | re emir göndermiş ve son zaman- larda ensesi çilli müşterilerden hangisinin gelmediğini bildirmele- rini istemiştir. Adamın hüviyeti el'ân anlaşıla- mamıştır. Diğer taraftan Faili bulunama- Türkçeye Geçiretv : NA-BI Gebidelikler SELİMD CEBİDELİK İ Ali Cengizin başından geçenler SETEİSETEDİDİZİDMEİNİ ZZZ ZENLUMİMCERD İN SELESLEĞEN —24 LER Şahi Açikgözler Padişahı — Köpek belki evinize gitmiş- , Ah Ali!... Eğer bir şey ğe!?me: - tir. Üzülmeyiniz.. — Zannetmem.. Marika geç kal: dı... Vakit de ilerledi.. Artık gide- | yiml, — Beklemiyecek misiniz? — Hayır.. Geç vakitlere kadar sokokta kalmak istemem.. — BSizi ev'nize kadar götürme- mi istemez misiniz?. — Teşekkür ederim. Yalnız gi- derim... — Matamzel Marikaya bir şey söyleyecekseniz biz söyleyelim .. — Lütfen geldiğimi haber ve « rirsiniz.. Amma adımı bile bil - miyorsunu.. Eleni geldi dersiniz .. Kendisini bulamadığım için müte- essir olduğumu, beni gelip bulma - | sını söylersiniz. — Peki matmazel.. Söylediği - nizi kendisine aynen — bildiririz.. Bekleseydin'z, daha iyi ölurdu. — Artık gidelim.. Gelirken kö- peğimi kaybettim, giderken de belki başka bir şeyi mi kaybede - rim.. Vakit geçmeden — dönmem lâazım..: Teşekkür ederim. Sizi ra -« hâtsız ettiğim için beni affetmeni- sen yok mu!.. Hem ayakkapları - man parasını al götür, hem de böyle bir şey yap!.. Ee... Senin de alacağın olsun!.. Yüz kuruş! İn - san bununla şahane dört yemek yeri, Demir, Matmazel Eleninin otur- düğü sandalyeye oturmuş, yâvaş yavaş sallanıyor ve yüksek sesle söyleniyordu: — Köpeğini kaybeden — biçare genç kız.. Köpeği alıp götüren e& fendi... Hay Allah lâyıkini versin.. Kendimi ne ile avutacağımı bile - miyorum. Ne kacdlar da karnım aç. Uyumak istiyorum. .İmkânı yok.. Demir süstu.. — Gözlerini kapa -« miş, uykuya dalmıştı. Bu hade bir saatten fazla vakit geçti.. Nihayet Nejad kendisinde çalışmaya kuv « vet kalmadığımı görerek — kâğıdı yavaşça ileriye sürerek kolunu ma«s sanın üzerine koydu ve uyumaya hazırlandı.. Kendi kendine: — Ben de Demir gibi yapayım., Bu zaman içinde belki Ali de ge - lir. Bir kaç dakika sonra o da de- rin bir uykuya dalmış bulunuyor- d zi rica ederim. — Estağfirullah.. Bizi kat'iyen rahatsız etmiş değil siniz.. Matmazel Eleni gitti.. Matma - zeli merdiven başına kadar takib etmiş olan Demir odaya dönünce bağırdı: s — Ne güzel kız değil mi Nejad? — Bu mu güzel birader?. Am - İ ma güzel ha!.. Kalın kalın kol ve ışten çıkanldı baldırlar, kalın boğaz... Güzel bu İngilizce “Deyli Herald,, gaze-| ,xu?. Belki pehlivan olabilecek bir Saelan gltredaa n « KODENA. SN |ha İğta Yü kadar, ŞS SAD A “Öz AL| — Pakat sevimli bir çehresi var. mâan olmıyan,, gazetecinin isimle- | gi)hassa dişleri çok güzel, — rinin meslek secilinden - #ilinmesi | — .— Onda tabii bir köylü krz hali BELRa var. Rengi koyu.. Yanakları yeni 5::,,"' Niltn bağlaagiimden | doğmuş bir çocuk — gibi yümru... M tabbil sdllyakakt, Ben böyle güzellerden — hoşlan- Esas itibariyle 2 Martta tatbik | , am., Ufak tefek, nazik kadınla - mış olan bu ücüncü cinayetin de birinci bavul cinayeti ile alâkası araştırılmaktadır. Alman ( Ğl—mayan 1000 gazeteci u. Iki arkadaş gözlerini ancak ğe - ce yarısı açabilmişlerdi. Mum hâ: Tâ yanıyor ve bitmek üzere bulu « nuyordu. Demir: : — Çok uyumuşuz zannederim.. dedi.., vakit geç olmalı.. — Her halde gece yarısı olmalı.. — Yari gece... Hâlâ da gelme « di. . — Evet ben de şaşıyorum. — Bizim yiyecek bir şeyimiz ol madığını, kendisini beklediğimizi pekâlâ biliyor. Doğrusu bu hareke ti affedilemiyecek kadar büyük . —— Başına belki bir felâket gel di... Yoksa bizi böyle bırakmaz... Muhakkak gelirdi. — Eilimizde de satacak bir şey yok... Yarm ne yapâcağız?. — Müteessir olma Demir. Elbet. te satacak bir şey buluruz.. — Ne var ki satacaksın.. Midem sızlıyor.. İçimi görünmiyen bir el sanki çekip koparıyor.. $ edilecek olan bu karar, yüksek beğenirim.. Daha son - İdı... Orada — eski bir tanıdığa A Z rı daha çok beğenirim., Da ::tlı'yın ıııı:nlımı derin ve en - 'm:::'k'“' bekliyerek | / Matmazel Eleni hatirı — sayılır ü Ve y budalalardan biri... nnwhmd'.;m y Bu suretle, halis Alman - olmu- u—. P.l:;e::nlı:âın?. Başını çı:rdl.. Arhy.ı yaslan * | Yan ' in gâzetecinin A!”“"d' — Konuşmasından.. di ve: işlerini " -kaybedecekleri anlaşıl.| —— poki sıkılgan oluşu bu tesiri — Deminki şarkıyı bir daha söy- Mt verdi.. Yoksa güzel bir kiz doğru - Ka aa ga aGE Zöpanar a v ae yi gel ” DU Ali Reis ağir ağır şarkısma baş- ı[ oktor Kemal Ö“Ü" şu kıza âşıktın. Şimdi de — buna ladizr. lhmy Topçular caddesi No. 34 mı? Bu bir sex değil, kendini haykı - aeletin A — Uzun zaman sevmekten mah ran bir gönüldü... rum olanlar çok zaman yemek ye- Yarı yarıya uzanmıştı... bol işıkları, sarı taçlarınm dalga- larında, güzel ve bembeyaz yüzü - nün petnbeliğinde dinleniyor; o da bu Venedik güzeline vurgun gibi görünüyordu... Ali Reis ağır ağır şarkısına de - Daha yakından görmek istiyor - Beyaz ve ışıktan örülmüş gibi | ine ellerinden biri yanı — başmda ( ve küçük bir halmın üstünde du - rüyordu.. Onu yavaş yavaş ok$şadı.. Genç kızın eli, yerinde duruyor- Ghek Teft ladanı Orma v mıyorlardı.. Yüzlerini engine çe - virmişlerdi. Ali Reis Graçyozanın elini git - tikçe daha hızlı okşayor, sıkıyor - du.« Biraz sonra güzel ve sıcak bi- (Devamı var), memişlere benzerler.. Onlara her şey tatlı gelir... Yemek dedim de hatırıma geldi.. Şimdi yemek ol - saydı zevkle yerdim.. — Al benden de o kadar.. ; — Gece oldu.. Ali hâlâ gelme - di!.. Yorgi getirmezse ne yeriz?.. — Kahvaltıdan bir şey kalmadı HABER Akşam Postası IDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESI Telgrat Adresli İSTANBUL HABER Telefon — Yazı: 28872 — İdare: 24870 vnaeeeibisi tüi elt ABONE ŞARTLARI İ 1 8 6 İit aşlık Türkiyet 120 350 660 1230 K, Benebi:. 150 GS 840 1610 İLÂN TARIFES! Tioaret Hânlarınım satırı 12,80 ! Resail Hânlar 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASİM US —— Hepsini yedik ya!. -— Amma yemişiz ha!.. yak bakalım şu mumu! . Nejad bir gün evvel satın aldı- | ğı kibritle şamdan vazifes'ni gö - ren şişenin boğazına sokulmuş ©- lan mumu yaktıktan sonra yerine oturdu.. Demir müteessirane — bir halde Nojada: — — Gene çalışacak mısın? dedi. — Şüphesiz.. Mademki , yemek yiyemiyeceğiz, ne yapayım?, De - mir sen de benim gibi yap, insan meşgul olursa o kadar açlık duy - maz... —— | — Siir yazarken belki.. Fakat - İderse çalışırken hiç de öyle değil Hele | — Uyumaya çalışı.. <— Artık uyuyamam.. — Endişe içindeyim... Nejad arkadaşını teskin etmeye çalışıyordu.. Fakat hakikat halde o da Demir kadar endişe içindey « di., , İki genç biribirletine — bir şey söylemeye cesaret edemedeni kar - şı karşıya oturuyorlardı.. Birdenbi- re birinin aceleyle merdivenler « den çıktığını işittiler... Gelen adam kapının önünde durdu ve hızlı hız- k vurdu: likisi de kapıyı açmak için ko « şarken: — Odur.. Ali Cengizdir... Diye bağırdılar.. ) —- Filhakika bu gelen Ali Cengizdi Fakat rengi solmuş; şaşırmış, bir haldeydi... Sık sık nefes alıyordu .. Baştan aşağı çamurlar içindeydi .. Elbisesi parça parça olmuş, korku- dan âdeta titriyordu. Nejadla Demir, — arkadaşlarını tekrar görmekten doğan bir se - vinçle Ali Cengizin perişan halini evvolâ görmemişler ve: — Nihayet gelebildin! — Niçin bu kadar geç kaldın?T. — Şimdiye kadar sokaklarda ne yaptın?. - (Devamı var) a