2 .NİSAN — 1985 HABER — Akşam Postası i1 Osmanlıcadan Türkçeye Söz klavuzunu neşrediyoruz 1 — Öz Türkçe köklerden ge -| len sözlerin karşısına - (T. Kö) beldeği — (alâmeti) konmuştur. Bunların her biri hakkımda sırası ile uzmanlarımızın (mütehassıs) yazılarını gazetelere vereceğiz. 2 — Yeni konan karşılıkların iyi ayırd edilmesi için, gereğine göre, fransızçaları yazılmış, ayrı - ca örnekler de konulmuştur. 3 — Kökü türkçe olan kelime- lerin bugünkü işlenmiş ve kulla - nılan şekilleri alınmıştır: Aslı ak olan hak, aslı ügüm olan hüküm, türkçe “çek” kökünden gelin şekil gibi. ğ Câmi (cemeden anlamıma) — Top- lyan, kapsayan Örnek: 1 — Camii mehasin bir adamdır. © İyilikleri kendinde top- lıyan bir adamdır. z 2 — Bu eser, o mesele üzerindeki *bütün malümatı camidir * Bu izer, © sorum üzerindeki bütün bilgileri kapsamaktadır. Câmit — Donmuş, cansız — İnanim& Can * Can (T.) Canhıraş — Gönül koparan (Bak: dilhiraş). Canan — Sevgili Câni « Kıyan « (Pr.) Criminel Örnek: Caniler, beşeriyetin kar- haları sayılsa -becadır ” Kıyanlar, fasanlığın çıbanları sayılsa yeridir. Cinayet — Kıya — (Fr.) Crime Örnek: Bu öyle rastgele bir suç değil, — ödeta bir cinayettir S Bu, (Fr.) öyle rastgele bir suç değil, bayağı bir| kıyadır. Cinal — Kıyal Örnek: Cinai bir harekette bu - lundunuz * Kıyal bir harekette bu. lundunuz. Cânip — Yan, taraf (T. Kö.) Cânipdar — Yancı Örnek: Ordunun canipdarı olan Liva * Ordunun yancısı olan tuğay| Car * Bürgü, pürgü, çarşaf Cöri — Akar, yürüyen, yürür, ge - çer —& (Fr.) Courant Örnek: Akar sular * Miyahı câ - riye * Faux cowryantes Yürüyen - işler & Umuru cüriye — Affaires courantes. Yürür (geçer) kurul * Küidei cariye rögles courantes Kanunun hükümleri bu işte de caridir * Kanunun hükümleri bu işte de yürür (geçer). Mahi cari * Bu ay. Cereyan — Akım, yürüm, akıntı, gidiş, hareket — (Pr.) Courant, mar-| che. Örnek: Ökonomi akımları * İk - tısat cereyanları * Couranis - &cono- miğurs İşlerin gidişini Çcereyanını) be - Şenmiyorum * La marche des afa - faires ne me plâit pas Gazetelerde bu oya karşı bir ha- reket var © Dans les — journaux | y a un courant cöntre cette opinion Cereyan etmek — Akmak, geçmekte olmak. Örnek: Cereyan eden — (etmektn olan) müzakereler * Aramızda ge- geçmek, Ckrih — Yaralıyan — (Fr.) Bles -| seur Cerih& — Yara — (Pr.) Blesseure Tlecruh — Yaralı, — yaralanmış — (Fr.) Blesak Cüsus — Çaşit Câsusluk — Çaşitlik — (Fr.) Espi- canage Cüsusluk etmek — Çaşıtlamak — (Fr.) Espionnör Cavid — Bengi Cüvidani — Bengil Örnek: Millete nafi — işler gören- ler tarihte cavidani — bir nam ihraz etmiş olurlar & Ulusa faydalı - işler görenler tarihte bengil bir ad kazan- mış olurlar. Câygir — Tutan, yerleşen Cözibe — Sevim, sevimlilik, — alım alımlılık, gözenlik — (Fr.) Symp a - thie, charme Câzibe kuvveti — Çekim — Force d'attraction Cüziliğli, cazip — sevimli, — alımlı, gözen — (Fr.) Sympathigue, mant, attarayant (Fr.) char - Örnek: Ne cazip bir yüzü var ” Ne gözen bir yüzü var. Câzibesiz — Sevimsiz, alımsız, yad. gözen — (Pr.) Antipathigne Cüâzibesizlik — Sevimsizlik, alım . sezlik, yadgözenlik — (Fr.) Antipathie Örnek: ? — Bilmem nasıl bir ca » Şiberisliği car. ki, hiç yüzüne Tek - mak istemiyorum — Bilmem — nasıl| bir sevimsizliği (alımsızlığı) var ki, hiç yüzüne bakmak istemiyorum. 2 — Cazibesizlik — futri bir şey - dir * Yadgözenlik yaradılıştan ge - len bir şeydir, Cebanet — Korkaklık, ödleklik — (Fr.) Poltronnerie, peur Cebbar — Zorba Cebin — Korkak, — ödlek — (Fr.) Poltron, peureux —< Cebin — Alın Cebr — Zor, zorlama ce, contrainte Örnek: — Demakraside — zorlama (cebr) yoktur. 5& Dans la dömocrativ il n'y a pas de contrainte. Zor ve baskı (cebrü tazyik) al - tında iş görmek ” Travailler sour la contrainte, Cebren — Zorla Örnek: Onu zorla fcebren) ge - tirdim * Je Pai amenâ par force., Mocbur olmak — Zorunda kalmak, zorunu duymak, zoru altında kalmak Örnek: — Bu işi yapmak zorunu neden duydunuz? (Neden mecbur oldunuz © Dün akşam Ankaradan yola çıkmak zorunda kaldım (mec: bur oldum), Mecburen © Zorun, zor altında Örnek: Bu işi zorun (mecburen ) yaptım. Mecburi — Yükümsel, yükümü al -| tında — (Fr.) Obligatoire Örnek: Kanıma riayet etmek bü- tün vatandaşlar için meeburidir * Bütün yurttaşlar kanunu saymak kümü altındadır & Kanunu saymak bütün yurttaşlar için — yükümseldir. (Dileksel — İhtiyari) Ne zorun vardı ki, dün öyle dav randın? Vergi veymek yurttaşlık mündendir. (Fr.) Foc yükü - Cebretmek, icbar etmek — Zorla - mak — (Pr.) Forcer. Örnek: Kendini zorlamak ” Ceb. ri nefsetmek * s'efforcer. Beni bunu yapmağa zorladı (ic « bar etti) İl m'a forc& Cebri — Zorlama, zor altında — (Fr.) D'une — maniğre forede, sous la con « trainte, Örnek: Zorlama (cebri) — yürü - yüş ” Marche forc& Zor altında (cebri) yapılan işler. de sorav yoktur * On n'est pas res « ponsable des actes accomplis sous la contrainte Ced — Büyük baba, dede — (Fr.) Grand pöre Ceddani — cavigue Ceddaniyet — Atayiklik — — (Pr.) Atavisme Cedde — Büyük ana, nine — (Pr.) Grand'möre Ceddi âlâ —— Soykökü — ÇPr.) Sowche Cedit — Yeni Cefa (eza) « Üzgü Örnek: Bana ettiğiniz bu cefanın sebebi nedir £ Bana verdiğiniz bu üzgünün sebebi nedir? Cehd * Dürüş, cete (1) —« (Fr.) Tüche, effort (Bak: gayret, süy) Cehdetmek — Dürüşmek, — çalış » DEF- (Lütfen sayıfayı çeviriniz) (1) Radlof, Yakuten, — Kırgızca “cete,, sözünü “cehd,, anlamına di » ye göstermekiedir. - Gene Radlof'da “tam olgunluk, kuvvetin en iyi çağı, insanın erişkinlik hali,, anlamına a- lınan ü de vardır. Bu “cet,, ve “cete,, sözleri Arapçada aslı cehd anlamına gelen ziddiyet,, in de kök- Atayik — (Fr.) A - * menetmişti. Şimdi o talihi takdis edi. S0 eaeeiteeneesnieşnizi akşamnı papaz sihirbaz kadını bularak : — Papa Tivoliye gitti, dedi. — Biliyorum, —« Kaprera adasında bulunan kızı Lükresin yanına sığındı. Sezarın or- dusu müthiş bir bozguna uğradı. Bun- dan daha büyük bir felâket var; Ro- mada ve diğer yerlerde halk arasında Ahtilâl baş gösterdi. —İşte azap deyresi başladı. Talih, geçen gün kendisini öldürmekten beni yorum, Çünkü azamet ve ihtişamımın yıkıldığını görerek Rodriğin yüreğine ânecektir. Fakat delikanlı şimdi acele | ediniz!. Ve daha yavaşça, yalmız kendi du- yabileceği bir seslâ: —- Kaprera adasına kaçtı ha!.. Pek Klâ!. Kelimeleri dudaklarından dö-| Üİ e BABA İLE KIZ Sezar ordugâha dönmek üÜzere yor la çıktıktan bir saat sonra Papaz An- jJelo da Aniyo uçurumu Mmağarasına gitti. Halindeki asabiyetten, gözlerin- deki Parıltıdan Roza hakikatı anlıya- raki « Galiba vakit geldi? dedi. —Evet.. Ben gidiyorum!. çen (geçmekte olan) söyleşmeler. venri IOIİİ!!' — Beraber gidelim demek İstiyor: x galiba! ı“n:njılo bir dakika sustu. Alnında belirmişti. Roza onun bir buruşuktuk hiç bir halini gözden kaçırmıyordu. —e oluyorsun? Ne düşünüyor- akit geldi. Evet bu-| sekiz güne kadar TI doğra Pa K ta yemin bile ölecektir. Size bü ederim. Kaprera * de ne yapacaksınız Tunmanız belki teşebi! dasına kadar gelip * Sizin orada bu- sümüzü yarım — maamme ea kamantz da alınmış olacak.. Çabuk o- Tunuz, hazırladığınız zehiri veriniz de yola çıkayım l... Mazga omuzlarını kaldırdı: — Biz hakikaten çocukmuşsunuz!, Çünkü intikamın ne olduğunu henüz bilmiyorsunuz.. Ben Papayı — ölmlş görmek değil, öldürmek isterim. Bir gün son derece hastayken onu ölüm- den kurtarmıştım, Ölmesini — isteyen düşmanlarını mahvedecek vasıtaları ona ben verdim. Bunların hepsini yal- mız onu kendim için saklamak mak- sadiyle yaptım. Orada bulunmak iste- rİM, Zira son nefesini verirken beni görmesi ve benimle konuşması lâzım- dır. Kendisine söyliyecek hazı mühim sözlerim vardır. Bu sözleri ben sene- lerden beri tekrarlıyorum. Eğer o bunları işitmeden ölürse istediğim gibi can vermiş olmuyacaktır. Şimdi anladınız ya? Rodriği senelerden beri bu kıskanç duygularla — gözetledim, Ümrümü fırsat beklemekle geçirdim. Şimdi o intikamı nasıl olur da size bı. rakırım?. Diyerek korkunç bir kahka- ha kopardı. Ve tekrar sözüne devam etti: — Ona zehiri elimle ben vereceğim. Anlıyor musun?. Başkası değil, ben!.. Papaz, bu anda karşısında bir in> tikam heykeli şeklinde duran bu ihti- yar kadına hayretle karışık bir korku ile baktı. Susuyordu. Nihayet: —Beni korkutuyorsunuz! İstediği- nizi yapacağım.. Sözlerini kekeledi. — Sonuna kadar sözlerimden dışa- rıya çıkmıyacaksınız değil mi?, —Evet her sözünüze itaat edece- ğim! — Üyle ise haydi yola çıkalım! İki saat sonra, kapalr bir araba Timlld_eı hareket ederek, Romadan pek uzakta olmıyan Tiber nehri man- sabındaki küçük Osti Ilmanıma doğru yola çıktı. ihtiyar Borjiya hakikaten Kaprera adasına sığınmıştı. BORJİYA poslarımızın hepsi de ihtiyarladılar. Bize, sizin gibi genç ve elddi ruhani relsler lâzimdır. Fakat babamın bunu hiç düşünmediğini — zannediyorum. Peskaposluk taci akıllı başa çok yakı- şacak!, Anjelo sarardı: « Eğer kısmet olur da sayenizde Peskaposluk dairesine yerleşirsem. Muhterem pederimizi hoşnut edeceği- me eminim Monsenyör. — Fakat dediğim gibi, babamsa şimdiye kadar sizi hiç düşünmemiş- tirl. Sezar, papazın söylenen sözlerden daha fazla ümide düşmesi için biraz sustu. Sonra: — Demin vaziyeti düzeltmek için a- cele ve ka'i tedbirler alınması Tâzım- dır demiştiniz.. Bu tedbirler için — siz ne düşünüyorsunuz?.. dedi, Papaz cevap vermedi. Yalnız bu- nun ilâhi bir sır olduğunu anlatır bir tarzda parmağını havaya kaldırdı. Sezar yerinden kalkıp Anjeloya yaklaştı: —Babam hakkındaki fikriniz ne- dir?. Papaz titredi. Sezarın düşüncesiy- le kendi düşüncesi arasında bir birlik bulunduğunu anladı. Gözlerini karşı- sındakine dikerek hazin bir sesle ce- yap verdi: — Papa.. Pek ihtiyardır.. İşte Mon: senyör fikrim budur! — Maksadınızı açıkça ve hiç çekin- meden söyleyiniz! — Monsenyör, söylemiş olduğum söz bütün düşüncemi anlatır. Papa gok ihtiyarlamıştır. Ayni —zamanda yorgundur. Hüküm sürdüğü devir pek şanlı ve parlaktı. Fakat bu esnada kuvvetten düştü. — Ve bundan dolayı da — Romaya genç bir Papa lâzımdır, değil mi?, Bunu mu demek istiyorsunuz? — Asilere, kuvyetlerinden daha bü. yük bir kuvvetle karşı gelmek lüzem leridir. ee an geldiğini söylemek istiyorum. Sezar odada iki kore dolaştıktan sonra Anjelonun karşısında durdu: — Sizi Peskspoa yapacak bir. kim. seye nasıl bir hizmette bulunabilirsi- niz?.. — Her türlü hizmeti yapabilirim. —Fakat sizi böyle bir makama ta- yin etmek için Papa olmak lâzım de- gil mi? Eğer ben Papa olsaydım siz de Peskapos olurdunuz Anjelo!. Papaz susarak işin sonunu bekli. yordu. Çünkü ne söylese artık beyhu- de olacağını anlamıştı. Yalnız elleri hafifçe titriyordu. Sezar yayaş bir sesle sözüne devam etti: — Anjelo, Peskapos olmak ve son> ra Kardinallığa yükselmek ister ml- siniz? Papaz hürmetle eğilerek — hemen diz çöktü. Ve mırıldanır gibi: — Muhterem pederim!, Emirlerini. zi bekliyorum! Sözlerini söyledi. — Pek âlâ Anjelot. Beni aldatma- dıklarını anlıyorum, Bu sırada Sezar yazı masasının ba« şına oturarak bir mektup — yazmağa başladı. Bitirince imzalayıp papaza uzattı: — Okuyunuz!. Artık aramızda gizli bir şey kalmadı. Bunu okuduğunuz zaman sizden beklediğim işi öğrenir. siniz. Papaz aşağıdaki satırları dikkatiyle okumağa başladı. Sevgili kardeşim Lükres Borjiya! Size, bu mektubu getiren sadık ve güvenilir adamlarımdan papaz Anje- lo, Kapreraya niçin gelemediğimi an- latacaktır. Bununla beraber bir. kaç gün sonra gelebileceğimi ümit ediyo- rüum. Babamızın sıhhatte bulunduğu: nu düşünüyorsam da bundan çok da emin olamıyorum., Kendieini son defa gördüğüm zaman halinde korkulacak bir rahatsızlık güörmüştüm. Bu rahat- sızlığın fena bir şekilde hitmesi muh- temeldir. Eğer böyle bir şey olursa bütün