€ — imunoj M ea laklma Pil Y0 teLap pApINMAN? Epense nT ü TANLANI mipa SPErsıy umzaLn) RUNğüpro Syo yoAvp YUzziğ çu Tüderyozü yp£Ey— “1EJIaK P TUpLeres yuög “vurure yky — “puğoğ oAp Tipis$ H9 — syozasoy NuNyoK ziyeyntu ))e ııw'f'"“ Tezag YULANMPANĞ Va | PAE SEREY *1P9)Sİ Yanzar3 gaa uUpad İK iz0israyapu TEJde ON — — | >Eyg 'DERENOSİ sümüğ HKLLeS YEDNGEİ YOYUDA DWOYJ USPUPLASİ UNU OPYOYİANZUTd (GANLLIAVANI YAOL) DANLOğ bNSUDA J — IPUDA) aP YN 97T N BORJİYA -. Bununla beraber fedakâr bir. kalbim, titremez bir kolum, ve yüzü dönmez bir kılıç var ki bu andan itibaren her Üçü de emrinizdedir, Eğer bunları ka- bul ederseniz çok sevinirim. İI-LM"' vekarlı bir sesle cevap ver- —Hizmetinizi kabul ediyorum Şö- Valye, B.Rlnsun sevinç içinde kalmıştı. Sözler üzerine Sezar da: — Mademki kız kardeşim de sizden iş —l'h kaldı. Şimdi size resmi bir mak lüzim, Babama söyliyeyim : Sizi muhafızları urasına nlsm, de“ Sövalye cevap verdi: Y.,T Ntifatınıza çok teşekkür ederim. ha Tz bana başka bir İş verseniz da- _5* Sevinirim. Ma Ya? Çok müşkülpesend bir ada- k ı'—dyımııııu aziz dostum. Her- nüz, €an attığı bir işi beğenmiyorsu- — Eğer be % mim Romaya kilisede ttmek ı:;w bir ihtiyarı muhafaza da geldiğimi sanıyorsanız ah uz. Bu takdirde sizden ay- '“:-:rlu; de zor bir iş değildir. Üü Şövalye., Cevabın çok ho- için y'_*::uîn teklifi seni denemek Mağlı m. Silâhşor Astöre'yi Hg,ı“ ı“föll. sonra biraz evvel otuz dar _,“nmrm gibi dağıdışm ne ka di N rekli olduğunu bana göster- Yanımdı ) Sövalye. Demek ki benim Va .'.: istiyorsun? — Pok dlâ Züman! kabul ettim. Yakın .l"&lı:ı“ bana karşı koymağa, e takrm “î:;nkmemeğe başlıyan bir k..'. bir Prensler türedi, Bunlara Tiğini göçe, 88 açacağım. Orada yiğit- ;'“W fırsatlar bulacaksın, dan yanaçı Seni bir bölüğüme kuman- Ti Monsenyör, ne diyorsu- T edecek söz bulamıyo- ——— — ———— rum. Yalnız şaka etmekte olduğunuz- dan korkuyorum. — Übür gün Sent — Anj şatosuna gider ve tayin edildiğinize dair vesi- kayı alırsınız. Şövalye sevincinden ne yapacağır nt bilmiyordu, Eğilerek Sezarın elini öptü. — Şimdi gidebilirsiniz... Ha, aklı- ma geldi. Bu sabah bize rastlamadan evvel bizim papaz Garkonyoyu korkut tuğunuz sırada beyaz elbiseli bir ka- dına rastsgelmiştiniz? Ragastan biranda isminin yalnız Primver olduğunu söyliyen güzel kı- zı ve biraz evvel Tiber nehrinde meç- hul adamla konuştuklarını hatırladı. Bütün bunları Sezara anlatmağı ve bu kızı koruması için yalvarmayı ka- rarlaştırdı. — Evet.. Ragastan düşündüklerini Sezara anlatmak için kelime ararken birden- bire sarsıldı. Gözleri yerde kocaman bir kan lekesine saplanmıştı. Biranda nereden geldiğini bilmediği bir his o- na bir şey söylememeyi emrediyor; ve bu taze kanla Tiber nehrindeki adam arasında bir yakınlık buluyordu. Sezar — Ragastanın tereddüdünü sezdi: — Bir şey söylüyordunuz... Söyle- yint. — Evet, beyaz elbiseli kadma rast- geldim. Fakat papazın adamınız ol- duğunu bilmediğimden dolayı bir er- kekten imdat istiyen her kadına ya- pılacak yardımı yaptım. Papazın - ka- dini elde etmesine mani oldum. Bun- dan dolayı beni affetmenizi diliyecek- tim. Sezarın canı sıkıldı: —Demek o kadını tanımıyorsunuz? — Nasıl tanıyabilirim? Ne ismini, ne de gitliği yeri bilmiyorum. — Pek âlü,, Gidebilirsiniz. Yalnız - yarın değil, öbür gün Sent — Anj şa- tosuna gelmeği unutmayın! “pPRYprLUr S0fp YANPTOAYERK — sipEpilred dEŞdek Yepunreyön — UyuLAOpRIĞATI TP “EWTJN) YUYPuan JaLEYIN NPAOALACATE PZAK UUDANILIŞ VİYMOYETLE ALITAYE “gyegun ığeSua vuş ej 1498)pyy- Yapd wELARI Apupyan AALL BAA 9008 I)g ÜSY SA sanydunyroy vöynpyo gop *889) Na pç unLapa aapıI NUNĞ KIAAY 3339 YMPLSA3 YG vUUĞ IzP Y — "tuyjöyuzay “7(8 aÇığ YAPTIS ÇIPEY “U9)SAYLAY YUNYLU * LÜ9Op wepung amaolnyroy vap -Kağ 190 94 UN ddAyuyıa TU ŞLIEĞULAN *YOLIZLA 199 SŞUNYOYSUN VUNULI ULUSG PFdoY SA “TUA UWEUÂNP YOS I)ğ Epunyel 43 “Tıtıszamayıg nunğnpro OPPOAIZLA 29 HOYUYAI 84 YYĞNUZ TEPUY SA — 37P91LOS piD|ENS NS BAHOS HEPNIZYEZ n niğop aKaKPEA0$ TURLA TPKOpuRS1 MyOY Tr9 YAKNA VIYU YIPEN Suo9) “ZUnyEY Pe Eyduğ uTp pt dasmya ğ munnpro Smyaı Ho vu “eğ Epuruziyey SA OpurıyeLEY PA TEPEN 0 “tnzaynun yeyrap uyparuo esILA ZTayveJudur YpursvuaYayAŞ TIZIĞ uyurs) a9 SOŞA “MUPUN DI UNo UNU — şrpoyumuau) yupıa)708 Udun -— OKÇEAOĞ HOZ9E NPAYZUA “TPEJSLA eğemanyog vumyumya ayı N OY APO mesdes a0UN|İ) LAJz9s NO OA “TTUŞSSLAYLAĞ IZI UNUBUNY YÜON zıs Cuypudiğa İzmpu YISAAŞI — 4ZTUŞP “wa1$9 ON ÇURI UplENÇYUNY uyUAA — ZAP3OS a)ıaILEY pPUY Suaa) “UNAOKLAR YEIS UBİİ yenyuyur — Nündg WOZUZ 9A “aypusr3o OPp 101L98 EYĞUY VPZTULAYLU UYZIS HOK yeyey Crolgiğeyae Zaunzapro ayyaK “PEVA )9 ÇUYN UEPZİULTUŞMAR I, — ganumsnnr IOKM — “wupem wndod)|!d — *“amroKnunyaç deyynmu vALUNI *bsy ap wag DI UNKALIY K9S alJ VY — “IRMA DUPAaS vu eg yevrdek TaTYaLızıY İlg PöNcy OH ÇÜDÜĞÜ geee “THNTRSTSA TUt SA0E GU6 EpPTNU -nığa Hogutpucuruz um3np193 PIs 'ZWPENNLDANY — Yarepuun SLEPY — TU wp - UUPÇP WDUNIG TEMproLyunnp oLIP ZIU)S13)8) YONUDAĞO ÇUNSIPI SA op -8 yUO MUNŞNPO LüPA UYUTPUY ziUIğ Apeyıstı anp poog “anpajyur nznunğ “Appo TÜTRENP ULTEYUESUN VAOJ SA YÇ ABAAN I 'PIDUL UYZİS EzENÇEĞ N9 nWUNİ "aKTEAOS — MTNPAOLINYAĞ TEIS “YDAZI zapapanp YUYSIPMdY Öf09NAUY T9 ZT Sus3 göyeğ TPOPON UBİ Yenmedey vuLU)YELE — UŞPASALILAJ TPEJJU BUK -Dp Tpge UçuddaPp EYSLLESIK TIğ HapuP) “AOS OKJEAŞE SUHATA 19)706 NY “aın10K)1 y0 1738 9p g — 4Z)8 UA aMAOLLIE ÇZ)8 Uag — 43KTEAOĞ TAU *AK10LLOE dU apıayıaK TISSI LO — Tapyeğ afH9)203 ö -e — NJOp UNZOY SuPSIPUaN TPAUMI I "“unıok * Tydoy HopyatayogLEN USpunuUY UNU -PZ03 x8 ziüye y “NnAxa tnKeyy — inpzok TuDundap m3ıpa|L9s d vUPsUSUY dASTEANE TOLM “MEN IZIS VAITEĞ Psyrad ULLayasal — TPojden 4901£0Y yayplaK UTMEYIN) SOURA 93 — PaaaumLg Tarn3 uayn3 sunsıpuay ÜYPMEUYAE MIĞNIYEİ 299 TI60K Epuzua e) Büey uyusdap ŞEyeğ TPUPZ UPUK -e yeyıda TSNUNNNYAN KöLJUAOĞ MSY Hipsun pp 5T9 öymno vos ng YSIPoT *K9S UYSaS I)O YULANI SA GTEZ T0KUN) *TTPEPTTUUUL FA “AgreH “ZAunsL0LNUL1093 ZIs Nu0 — “yoK gHad urayıı Hpyssyug UaY eĞ zmugeK *a39p yuKe azap “uvuLLO yuLU YEmL0 aoKmUYAYUK YURARAYIĞ üN HaT » HA YANSWELI VUG VABZUBUU NH Çar p UHN 9N ÇURUL0 ÇOZY3 sU YY — inpzosyuoyKos a) Koâ suypaay Tptoy ap ai 'ToXIL yonmaX mağf “TP3EYİİ İğeLEĞ aa ga SMYOR *youryo FörPanağ aPupağU SA “19336 —— aa eee aeman çe ” Vllli;l *6 — Unutmam için aklımı kaybetmiş olmam lâzımdır. Ragastan büyük bir soğuk kanlılık- la Lükresin uzattığı eli öptü. — Sezarı da selâmlıyarak odadan çıktı. Yolda yürürken tatlı bir rüya gibi başlamış olan bu sergüzeştin fena bir şekilde — bitmesinden — korkuyor ve Primverin, Gaykonyo hakkında söyle- diği sözleri hatırlıyordu. Biraz evvel odada gördüğü kanla bu işleri birbi- rine 7.k yakın ve alâkalı buluyordu. Şövalye böyle düşünür ve yürür- ken birdenbire yumuşak bir el elini tuttu, Ve kısık bir ses kulağına Tısıl- dadı- — Gürültü yapmadan geliniz! Ragastan cesur bir adamdı. Kula- ğına fısıldıyan ses de korkulacak bir ses değil, bilâkis pek tatlı ve şirindi. Bununla beraber böyle bir şeyi hiç ummadığı için biran için ürktü. Fakat bu şaşkınlığı çok sürmedi, hemen kendisini topladı ve kılavuzluk eden kadını takip etmeğe başladı. Böylece bir kaç oda dolaştıktan sonra Ragastan birdenbire kendisini gene biraz evvelki ziyafet odasında buldu. Oda boştu, ve bir kısım ışıkla- yı söndürülmüştü. Yalnız bir tek mum odayı hafifce aydınlatıyordu. Şövalyenin kalbi hızlı hızlı çarpı- yordu. , Ocuya girince kılavuzluk eden ka- din: — Burada hiç kmmıldamadan ve gü- rültü yapmadan bekleyiniz. Biraz son ra gelip sizi tekrar alacağım, dedikten sonra kayboldu. Ragastan biraz durdu. Gözleri ge- ne yerdeki mermerlere çevrildi. Kan lekesi hâlâ oradaydı. Yanına yaklaşa rak parmağıyle yokladı, Kan henüz pıhtılaşmamıştı : u — Bu kan döküleli ancak bir saat olmuş. Fakat acaba kimin kanı? Diye düşünürken birdenbire gözü- BORJUYA 9 leke ilişti. Biraz — dikkat etti. Kan lekeleri birbirin takib ederek bir kapı- nın önüne kadar gidiyordu. Şövalye kan izlerini takip ederek kapıya ka- dar yürüdü. Kapıyı açtı. İz devam & diyordu. Ragastan da mütemaiyen ta kip cerekten bir kaç salon ve bir kaç kapıdan geçti. En sonra sürmeli bir kapının önüne geldi. Bnu da açtığı zaman yüzüne Tiber nehrinin serin rüzgârı çarptı: — Ah., Bu ne? Olabilir mi? Evet, evet hakikat.., Tiber nehrinde can ve- ren adamı herhalde buradan atmış: lar, Ve zavallıyı burada öldürmüşler. Şen saray denilen bu yerin nasıl bir yer olduğunu şimdi anladım. Bir peri gibi görünen Lükres, meğer nasıl bir kadınmış? Bir aralık Tiber nehrine atılmayı ve buradan kurtulmayı düşündü. Lâ- kin bir kadının önünden kaçmayı kü- çüklük gördüğünden bu fikrinden vazgeçti. Kılıcını düzeltti. Kapıyı kapadı. Tekrar geldiği yoldan ses çıkarmadan geri döndü. Ziyafet odasında daha beş dakika oturmamıştı ki biraz evvelki kırlavuz kadın içeri girdi. Ragastanı elinden tutup yeniden üç dört odadan geçirdi. En son bir kapımın önünde elini b raktı: — Girebilirsiniz. Ragastan bir saniye tereddüt etti. Sonra omuzlarını silkerek kapıyı itti. Ve içeri girdi. Şövalye içeri girer girmez kendi- gini esrarlı bir şekilde aydınlanmış sıcak ve fevkalâde bir odada buldu. Bunun nihayetinde mermer vücut> lu bir kadın oturduğu bir pars postu- nun Üzerinden kollarmı — kendisine doğru açtı ve mırıldandı: — Gel Şövalyem, gel!... Seni bekli- yorum. Ve seviyorum.. Sen — benim- sin!.. ne bunun ilerisinde duran başka bir Bu Lükres Borjiya idi,