—— ı."::'uut:nmlıımu"ıunımm:ı—-::m'mn Şahın m aa ermerserene n enereencssez Yazan: ğ Kadircan Kaflı | gnnn eee . “Akdenizde şaha kalkan akıncı Istanbuldaki sultanı dinler mi?,, Murad Reis güzel bu' rüzgârla ve Cezayirin en hızlı giden üç ge- misile denize açıldı, Lâzmn gelirse Ali Re'sin arkasından Venediğe kadar gitmeyi kurmuştu. Bunun için de yola yalnız çıkmamıştı. Habibe bu kurtarıcı gemileri, konağının penceresinden — beyaz bir mendil sallryarak, gözden kay boluncrya kadar uğurladı. Ah, daha hiızli gitse!... Bir. kuş olub da uçabilseydi!... Ya, Ali Reis yola çıkmadan ön- ce İnebahtıya varmazsa... İşte bu şehir, onun da, Seyh Ebu Saidin de yüreklerine sapla - nan zehirli bir hançer gibiydi... ." x» * UFUKTA BİR FİLO?.. Murad Reis bütün yelkenleri alabildiğine şişirmişti. Üc gemi - nin de topları silinmiş, kürekler ye nilenmiş, barut ve silâhları çoğal- tılmıştı. Şahin Reisin oğlu ile Ce- zayire dönerken Sicilya kıyıların- da biraz avlanmayı, bu suretle o yılın son savaşmı da — yapmayı kurmuşdu. Yıllarca kurtarmak için çaba- ladığı, Forsa da olduğu için o ka- dar üzüldüğü Şahin reisi, ah, bir ela geçirse... O zaman onunla el ele verecek, Âkdenizi baştan ba - şa ateşe boğacak, zincire bağlı kaldığı yılların öcünü bol bol ala- caklardı. Şimdi onun oğlumı kavuşmak - Ta dileğinin yarı yarıya olagana vardığını anİryor, seviniyordu. Geminin kıç kasarasında, kalın Anadolu keçelerine bağdaş * kur- muş, sonbaharın ilk rüzgârlarını ciğerlerine dolduruyordu. Leventler güvertede halka ol - muşlar, birbirlerine deniz kurtla - rmmm savaşlarını anlatıyorlar, cu- ra çalarak Anadolu oyunları oy - nuyorirdi. Birinci ve ikinci gün iyi geçti. Üçüncü gün sabahleyin prova- larında bir gemi gördüler. Bu ko- saman bir Cenova kadirgası idi. Leventler onu görünce, ceylân gö- ren birer aslan gibi burun delikle. rini şişirdiler ve içlerini çektiler. <— Reis!... — Ne var?... — Yağlı parçaya benziyor. — Değil mi Reis?... — Çok söyleme, yüreğimi kal. dırıyorsun. Şimdi ayranım kabta - racak ve ne için yola çıktığımı u - nutacağıma... — Sahi!... Murad reis yedi sekiz mil ileri. de, ufukta yükselen şatafatlı, gü - zel bir kale gibi görünen Cenova gemisine uzun uzun baktı: — Yağlı parçaya benziyor da lâf mı? Yağlı parçanın tâ kendi - si.. Yağları derisinin altından ©- zıyor. İ Bunları söylerken gözünün — ö- nüne şöyle bir görünüş geliyordu: Kırk gün cevizle beslendikten sonra kesilen ve fırmda — kızartı. lan, nefis bir hindi... Fakat neye yarar?... — Sen bizim yolumuza İnebah- ilan dönerkön çık!.. —O zaman anlarsım ÂAkdenizin ne - genişlikte ve ne derinlikte olduğumu... İ na iştahtan parlıyan gözlerle ba - | kıyorlar, ileriye atılmamak için | kertesini iyiden iyiye batıya * mıştı. — İkinci Selim Venediklilere ilişmeyin diye ferman yollamıştı. — Banna vız gelir. Akdenizde şa- ha kalkan Türk akıncısı İstanbul- daki Sultanı dinler mi be?... Murad Rois başını başka tara- fa çevirdi. Leventler hâlâ, ufuktaki kalyo- kendilerini zorla tutuyorlardı. — Kaçıyor!... Bizi tanıdı!.. — Evet... Dümeni sancağa kır- dı. Geriye döndü. Uzaklaşıyor... Murad Reis de o tarafa baktı. —- Cehenneme kadar yolu var... Gözümüzün önünde durub da ağ- zımızı sulandıracağına — defolub gitmesi daha iyi... . Yolda bir saat bile fazla kala - cak zaman yoktu. Murad Reis de, leventler de ilk defa olarak yağlı bir avı, bile bile elden kaçırmışlardı. Bütün bunlar Şahin Reis ve onun oğlu içindi. Cenova kalyonu çok geçmeden ufukta kayboldu. Aradan iki saat geçmemişti ki iskele tarafmda gene yedi sekiz mil açıkta bir gemi göründü. Bu- nun bir İspanyol gemisi olduğu ve ağzına kadar doldurulduğu görü- nüşten belli oluyordu. Büyük direkteki nöbetci gene bağırıyordu: —a KIRaketa hir genai. — Rizedağ ru geliyor... Leventlerin gözleri parladı. Bu, biraz evvelki kalyon gibi büyük değildi. Hem de tam onlarm yol - larmın üstüne düşecek surette yol alıyordu. Onu haklamak en çok bir iki saatlik işti. Hem de, Türk gemilerini iyi tanımamış olmalı ki yolunu değiştirmiyordu. — Kendi ayağı ile geliyor!... sin hele!... Murad Reis bunu söyliyen lo- vende cevab verdi: — Ağzımızm içine girse, gene çiğnemek için vakit lâzım.” Bak- mayın o tarafa!..” Gördünüz mü aksiliği... Bütün yaz bir tek gemi yakalamak için günlerce — yelken şişirir, kürek sallardık. Şimdi en sıkışık zamanımızda, sanki haber Jeri varmış gibi kendileri yolumu- za çıkıyorlar... Diye söylendi. İspanyol gemisi üç dört mil yak laşmıştı. Anlaşılan Türk gemile - rinin hiç yollarını değiştirmeme - leri de ona cesaret vermiş, bunla- rin Türk olduklarını düşünmemiş ti. Lâkin yaklaşınca bunu anladı ve birdenbire dümen izi üzerine dönerek son hızla kaçmağa başla- dı. Murad Reis başını sallıyor, gü lümsiyerek söyleniyordu: — Yorulma, Çelebi!... Sana | ilişecek değiliz... İlişmek istesey - | dik deminki yağlı parçayı elden, kaçırmazdık... O da gitti ve ufukta kayboldu. l Akşama doğru iskele yanında başka bir gemi gördüler. Bu bir Venedik harb gemisi idi. Anlaşı - lan Giridden geliyordu. İnebahtı taraflarının Şahin Reis zamanm - da olduğu gibi kendileri için uğur suz olduğunu duymuş — olmalı ki, aç- (Devanı var) Gel- TEMMAİÜLZEEESEZUENR. * Â HAIER — Akşam Postası Kan kralı 56 cı defa kan vererek kurtardı Kan Kralı - İs- mail Hakkı yeni- len ve bu aefer yaraşız kan vere- zek bür Tohusa ka. bin ölümden kur- larmış. Dün gene matbaamıza gele- sek yazdırdığı çu raşının gazelemir- de aynen çıkması- ? nt usrarla söyledi. Hadesini dahi değiştirmeden yanyo- ruz: Bu resmi gördünüz mü? Türkiye- nin biricik Kan Kralı Cümhuriyetine milletine memleketine 5 sene xarfım- dan beri hizmet ediyor. Tepeden topu- ğuna kadar 5 sene zarfinda bu vücu- du hayatta iken tepesinden topuğuna kadar kanı ve vücudumu Türk mille- tine vakfettim. M.M.V. Gülhane Tatbikat Mek tebi ve Hastahanesi Doğum ko- vuşunda asker ailesi Bilosiya Şubat 2, de akaşam beş ala- frangada 200 gram kan mecca- nen verilmiştir. Lehusa da kurtarılmıştır. Türk Cümhuriyeti en yüksek Etib- baların raporu üzerine hiç bir sari hastalığı olmadığından onun — kanı “Dneur. General,, tesbit olunmuştur. Beş sene zarfında 56 kişiye kan veril- miştir. Bay Etibba kan aldıkları vakit iğ- ne acısını duymtyarak bir cümle Bay etibbalara yüz binlerce teşekkürler e- derim. Gece gündüz tatlr uykumdan kal- dırıyorlar. Kan vereceksin ben de ça- buk giyinirim kanımı veririm. — Feda olsun milletime, Beş senedir vücudum delik deşik- tir. Ben memleketime hizmet ediyo- rTum. Milletime 30 defa daha kan ve- rebilirim. Her bir tanesi 650 gram ol mak üzere ondan sonra ümidim yok. ıu ö :b. W euııııı ıı.. memloketiııızde bir tane (ıkır Alkeı nap. Kon Kralı biricik kan veren İsmall Hakkı Şikâyetler, temenniler Nestle Fabrlkasından çıkarılan işçiler Dun matbaamıza üç işçi kadın müracaat ederek şu sözleri söyle- diler: “Biz İstanbul Nestle çukolâta fabrikası işçilerindeniz. Fabrika açıldığındanberi yedi yıl bir gün bile işimizi aksatmadan çalıştık. Perşembe günü haftalıklarımızı alırken bizden yedi kişiyi ayırdı- lar ve işten çıkardıklarımı söyledi. lt . Hepimiz çoluk çocuk sahibi in- sanlarız. Hepimiz aile geçindiri- yoruz. Fabrika açıldığındanberi hiç bir suçumuz ve kabahatimiz görülmemiştir. (Bizi neden çıka. rıyorsunuz?) diye sorduğumuz va- | kit: — Şimdi iş yok, fakat iş çıkar çıkmaz ilk fırsatta sizi tekrar alı- rız. Cumartesi günü gelin ve temiz kâğıdlarmızı alm, dediler. Fabrikadaki yirmi iki işçiden biz en eskilerin çıkarılması — çok haksız bir iştir. Eğer yedi kişi çı- rılmak lâzım geliyorsa yeni olan- Tardan çıkarılması icabederdi. San ra işten çıkarmak için on beş gün | evvel haber vermek lâzım gelirdi ki, ne bunu yaptılar, — ne de bize ikramiye veya tazminat verdiler. Ne yapacağımızı, nereye baş vu- racağımızı şaşırdık. Fabrikada Türklerden başka üç tane de ecne- bi çalışıyor. Bütün bunlara ehem- miyet vermeden doğrudan dağru- ya bizi, evden köpek atar gibi, at-/ maları insanlığa yakışmaz. Şimdi biz ne yapacağız?,, bir hastayı ölümden ökonomi : : !UBA Ihracat maddele mizin piyasa duru;ş' Geçen yazılarımızdan birinde acun buğday mahsulünün 1934 de en mü- him istihsal! mmtakalarındaki kurak- lık dolayısıyle, her zamankinden dört te bir nisbetinde az olduğunu izah et- miştik. 1084 de Şimal! Amerika ve Tuna havzası gibi belli başlı istihsal mmta- kalarında an mahsül elde edilirken Ülkemizde geçen senelerden çok faz la buğday rekoltesi toplanmıştır. Bu sebeblerden dolayı yaban buğdayı ile | geçinen ülkelerden çoğu ihtiyaçlarını Türk piyasasında tatmin etmektedir- ler. Mühim buğday müşterilerimiz i- gçinde bilhassa ! ve Örta Avrupa uluslarını sayabilirimiz . Buğday ihracatımızı idare eden Ziraat Bankası Birincikânun 194 ve İkincikânun 1983 ayları içinde mühim siparişler almıştır. Son satış - (1000 ton) İsviçreye yapılmıştır. Almanya, İsveç ve Suriye piyasada istekli alrcı duruşlarını muhafaza etmektedirler. Yalnız yeni mahsülden ihracatımız yekünu Birincikânun sonunda 23,500 tonu geçmiş bulunuyordu, Ziraat Ban Kkasının piyasada nazım rol oynaması sayesinde fiyatlarda san haftalar zar fında hissolunacak bir yükseliş görül- müştür. En İyi cins Türk buğdayınm kilosu 1935 şim ilk günlerinde 5,25— 5,50 kuruş arasında bulunuyordu. Türkiye mükemmel bir zirsat ük kesi olmasına rağmen bundan hemen de 12 sene evveline kadar ihtiyacı ©- Tan buğdaydan mühim bir kısmımı ya bancı memleketlerden satm alıyordu. Senenin her ayında İstanbul ve İzmit Hmanlarında buğday yüklerini boşal- tan Amerikan şileplerini göremk mu- tatdı. Türkiye 1926 dan beri ihtiyacı olan buğdayı kendi topraklarında yetiştir. mektedir. Son beş seneden beri istih- Bi için goçkul YA SAĞ tERLALAŞI: peyda eden buğday ihracatma başla- mış bulunuyoruz. Bu mahsül bakvmmmdan ülkemizin ehemmiyetini meydana koymak - için Türkiye dahil olmak Üzere Balkan memleketlerinin son altı senelik buğ- day istihsal hacimlerini mukayese e- den şu statistiği tetkik etmek kâfi ge- lecektir: (Bin ton hesabile) DRERE ü betcaristan (DBEREğ Tn DABHE Hİ Yunanistaa yüzde 8 zi nisbetinde mahsül almışlar dır, 1934 de bu nisbetin — yüzde 10 na çıktığı tahmin olunmaktadır. Balkan Ökonomik bütününün bu sahada ne kadar mühim bir yer işgal ettiği bu suretle tezahür etmektedir. Balkan budünüunün 1929 — 1988 a- rasımda yani beş sene zarfında —buğ. day istihsal ve ihracı her memileket bakmıundan şöyle tespit olunmakta- dir. İstihsal — İhracat Romanya 14390400 — 14401000 Türkiye 12.942.000 75000 Yugoslavya 11.779.600 — L36L000 Bulgaristan. 7.132.000 558.000 Yunanistan 2.447.000 — Romanya, Yugoslavya vt ristan öteden beri buğday ibrsf leketleri meyanında bulunu! (1984) den itibaren Türkiye d€ miktarlarla bunlara iltihak & Tunuyor. Yunanistan henilz tiyacına yetecek kadar - bile yapamamaktadır. Bu koraş! sene mühim buğday isteklisi nu tutmaktadır. TÜTÜN: Bon ve kat' tahminlere gö y kiyenin 1934 tütün rekoltesi 357 kiloya varmıştır. Bu miktarın | yon kilosu inhisarlar ıuıııı g.. ğü hesabma satın alınmaktadIif” gl çen seneden kalan stoklar dâ yatlarla elden çıkarılmış — bul! tadır. Eğe mmtakasınm 12 müly0f luk 1934 mahsulü tamamen © velsmir tütün borsasında iş * mıştır. Tespit edilen fiyatlar seneye nazaran vasati yüzde dır. Eğe tütünlerinin 1984 müşterileri ehemmiyet bakıf göyle tasnif edilmektedir; , 4 Garry Tabeco Co, 17000 y 'The Glen Tab.Co. L Tnhisarlar U.M. W*“' | Holanda şirketi. 1900 Austro — Turk. 35000 y Romanya Regisi. 100 A Yukarıdaki alıcılar kendilef” tihak eden büyük Alman kuml larıyle beraber faaliyet z Karadeniz tütünleri rami! ; meyanda bilhassa Samsuna nök i bulunmaktadırlar. y İnhisarlar umum nlmlllı sada nazım rolünü oynamaktâ j yallar mütemadiyen hissolanı Pti î?l;—'.'w._ Istanbul, İzmir ve Adana b "'; rında şatış devam etmektedir: * , ya ham madde stoklarmı dah$ " f lamadığı için piyasamızda slfd |f yetini muhafaza etmektedir. FY /| mal kilo başma 49 — 50 kuruf dadır. Yerli pamuk sanayiimiz bef () Tik plân mucibince fevkalâde | halinde bulunduğundan yacı olan 30000 balye pamuğt tiyle yerli piyasadan tedarik dir. Milli sanaytin ihtiyacı l" sinde ancak 9500 balyeye ”A du. İzmir mıntakasının 1933 335.000 balyeyi bulmuş, 11.500 sü bi firmalar taralımdan satın 8/ ihraç edilmiş kaltanının mühlf da milli sanayi tarafından V — mıştır. I| PALAMUT: Wı Deri sanayli için elzem hft de olan palamud ülkemizin h İhracat maddelerinden birifi etmektedir. 1984 mahsulü 4500 yarmıştır. Mahsul 1933 çe gÖÜ e ton azdır. 23.000 tonu ihrac3is , Tunmuş kalanı İç piyasa çekilmiştir. Yaban ı.c.ıeınl*"—. çinde Amerika, Holanda, Â £ İtalya, Yugoslavya, Romany* sır ehemmiyetli yerler işgöl dirler. Fiyatlar geçen seneyt yüzde 15 fazlasıyle ton besift — lira seviyesindedir. B& f| —a MELEK sineması Müdiriyeti: i K LAY B AŞ RAL Fransırca sözlü büyük paramount filmini yaratad MARLENE 4 DiETRiCH |ııı|'ını 6 Şubat Çarşamba akşamı verilecek olan mü lıf' için biletler bugünden itibaren MELEK sineması ll"' î satılmakta o'duğunu muhterem müşterilerine ilân eyler '| Bu şayanı hayret ve fevkalâde film Perşembt | FPEK ve matinelerinden İtibaren MELEK .L sinemalarımda birden ögsterilecektir.