pağtar İfg Weşez öp uag “iGUL — guns “Nü ihço unuuL WresıL0e Xvd vynp MIğÇE — HOL İYG UUPUNA VÜLE 'dVA Ynyyey öp üTdaK UzstüyLa ng UPİYİ saşsepatn ANİNA “nağop YoA — “GARUÇ SŞ Ep runğıyınyap YPYSA GDANANR OfdaA I0 YOĞ IIY vurm YANSURUJ OPUYSSOYDU ÜZUYİ *uşayad -S0ğuyluaz UYEP ŞU Ajg Batos uop SNĞ Ü ZAEZAS YS Epumy UA — TPUTLUK MUAĞEĞ SDYT “uys9puyyaLpng <9ta yewYO TAAĞSUL ağtuyuda ZUYEL dA yenrupyo3 ap Kağ Ja Zamıyoli Iyadı Ha yeyeğ Tuyanyaoaypuoyğe İnug3 uns *0 BRMNYO AğdANS BU 40Y GA ÖŞU do 3prea muğipouuyo Hoj “DUNOUNUZ eyep “ng Ijg SURyENç; 90010p NO Yüdg VIHORŞ “u2019pd gagey İLUyo da|ğera urvur “EZ 119 ÖY EPNMUL ürülreypyĞe9 MK *Eejo weszüjöo öpoloU Hd Pi UŞsUYAnINIŞT “TMPLOĞUYASIÇ PSANİYI POAT — GANDEYEN dU NE uN deX iŞtyemay ng eLLANSUNIZ ubapren HICASE YapoNy Çerepe zouraruy — 3Np304ŞP9 TPFdoz ELUZUBUL Ia yP201dA YöĞYAP TULSUY SUSSUNINİ PY ngg 'npaoK)pa tapss9gaz OP SOALAUI np >204nfog BUySapdan KOZIAISAMIND *Tp3ojzonı “erda Çeamıyı woKAY UY BUNİNPANPIN gapğapat ÇonAS ZEIIG 10140103 TuysYP “u2y pi npzo4ıya3 üpyes LEPE O TP e4fiog ezag Haya2 ng “Yaay — ŞEĞAPdey uu u9$ “O— tayefn aağop aunsıp “aax pğlA TP NAOİ ruldeg HDSENY 33 “103 J99 EpuUUL soL9Y'I Eprusa ng K "10£KUYMOY KS zivap wezpunda Türrerde) unu0) e& çazöy HUDÜS SogMOĞ TAYGIEY UYU *99 gÜyeğ TuMA0AYp3 UNİŞOLİ CJUJUNGg zreyıyomo y TümdoKıpo — psor doyaoua) Şo YOS Na UNY “YOSALAPIN TUDA 18 “guryıs we g “OLYIYIS UUR) — p92 UTAaP YETENLA YUPSIPLAN VZ “9SRL g OKNĞN Y TPONLALI ZUNÇT -— el uzaktan uzağa aksediyor. Hizmetçi- ler de yavaş yavaş vazifelerini değiş- tirerek birer sevgili olmağa başlıyor- lardı. Rienzi devam etti: — Ah.. Bu saf ve duyulmamış bir aşk masalıdır. Yalnız bunu burada anlatmaktan çekiniyorum, Sezar sert bir sesle: — Anlatın diye emretti, —Mademki bizzat siz emrediyor- Bunuüz, pek âlâ. Diyorlar ki, büyük, meşhur bir silâhşör âşık olmuş. Gözler Sezara doğru döndü. — Fakat bu öyle alelâde bir aşk değil. Eskiden bronz kalbli olan bu büyük kumandan — şimdi güvercin kalbli olmuş. Günleri tamamen ah, vah etmekle geçiyormuş. Fakat işin en tuhaf kısmı sevdiği, bu kadar pe- şine düşen kumandana metelik ver- miyormuş, O kadar peşine düştüğü halde arkasına dönüp bir defa bile bakmıyormuş. Lükres Fransuvaya daha riyade yaklaşarak sordu: — Peki bu âşıkm İsmi neymiş? Rienzi tamamen sarhoş bir - sesle sevap verdi: — Arlık onu siz bulun. Yalnız şu kadar söyliyebilirim ki bu âşık içi- mizdedir. Sezar birdenbire gürledi: — Aramağa lüzüm yok. O âşık be- nim, Bir şey söylemeğe cesareti olan varsa söylesin. — Ah Mönsinyor... İnanmız ki.. — Vahşi bir ceylâna benziyen sev- gilime gelince pek yakında elime geç- tiğini göreceksiniz. Lükres gülerek sordu: — Şu halde azizim Sezar, demek beni terkediyor, bana ihanet ediyor- ğunuz öyle mi? — Hayır Lükres, seni terketmiyo - rum. ÖO nasıl benim olacaksa sen de er geç benim olacaksın, Nasıl ki se- nin karın benim olmuştu değil mi , Te Yepuy yudeyak Melump apoyuruy 219 DPEUOgi grptuğtsek yüzreyo yörue yusg YRÖYU ZUYGEL ZNpANYo öa7 “ULTINI YOS sp O Şuyuğ “TPISA Wruğoa itgr nt ERYUY N ONLS YOT YAY *EYULAY vuz “EPİLULUP YAYSOYLES SA YITYUYLON TP “2p “TeyârSey çedaj “Tupyinyroy — iauypuay Fpusy İnprng Söğüroğ wepo *sounuğp Tursupo yayuk Z W0323 TaYR YUA HUYDALAY YOS 199 SPUPE DPAA9 ZUNĞ USIÇAOR SODMU'T ASDZUV NESIUNO'T 'aı$numogLuy op 203 Tsuğguğ wemez İZİP P ÇEN TIRNNK , MiĞtg *H33 SIPYE) TUNZIY eduğ 84 p3 “*O$ Zzıp apunuo ünmseğeğ SAWT "uptapa SIPYEJ ÇEDE LKYYOP UOJİY NL “UKAZD PPT 228 YAPUŞTUUSIUYETTY 'ELÖOPEİ a 1p “WŞĞ 'RNiğeDEedELK HUAÇ ŞZUZZEA YÜŞKY UDÇ »3 Wnzgı YY pUyYuAps; UNUNUNA *05) 9N 'Ap3oLnyo godus ULUNUZ Tolf OtüUŞLAŞ *ö Şeyeğ TPWUPE 399 PKT SEANSUUAZ miratz — “ümnpro unuumu yoğ — şanğyegog nur unpro anüwajç — » 3NplOS BSNNÜ'I TPEAPUSSNOY Y DURTU L KYT KUPOYN İSEYUĞ UISDINY'İ SA UNU *BANSULIJ “ULTEZİŞ HVpPt ü 'AÖPMOI “ayp aa SpuLı93 LKosıpey Na Yeki) “üy N9 wuyiSeyye N3npo HG YA 99X08 - uapunzoy 'apralnınp Sazrinı -0 GZNYOY Ay9 UUU A9 TuKUI epler go TPRİ Evseyre uyuapdod NINLIŞ gdudy E4faoğl Sonıy'l UprLuso NE M -DDAIYU BULTUYNE YEYRETEN UYULAYIN 109 L tuupMUOY TUVpMULOY YP9SSO VA BPi33 ax2£ yi aY3 voyreg TaALUYIN *'mpupöi üymss Lruyns URULMAN IKILL umha “as üwpör YanyıSaaS UTSOINU'T ——arrrmamoaoamıı - —<—aaammmm——— SI VAaAyrsou & BONRJİYA Rienzi? Zaten hepiniz benim değil misiniz? Kim aksini iddia edebilir? Benim, benim, ve yalnız benim. Du> yuyor musunuz? Sezar Borjiya artık kendisinden geçmişti. Hiddetten tirtir titriyor, kan çanağına dönen gözleriyle etra- fına bakıyordu, Bu esnada Lükres Fransuvanın boynuna sarıldı. Huraretli bir sesle: — Ohalde sen bana kalıyorsun Fransuvacığım, Benim okşayışlarım- dan yalnız sen memnun oluyorsun. Beni yalnız sen seviyorsun. Şu halde ben de sevgimi yalmız sana verece- gim, Fransuva kardeşinin puselerinden kurtulmağa ve sıyrılmağa çalışıyor: du. Sezar çıldıracak dereceye gelmiş- t. Bir anda evvelce masaya saplamış olduğu hançerini çekti. masayı iterek kardeşine doğru atıldı: — Lükresin bütün sevgisi sana mı alt olacak? Al öyle ise.. Bunu der demez elinde tuttuğu hançeri bütün kuvvetiyle Fransuva- nın göğsüne saplad. Fransuva bir şey söyliyemeden sırtüstü yere yu- varlandı. Fransuva: — Üldüm! diye mırıldandı. Ağzın- dan, burnundan kan boşanmıştı. Herkes korkudan taş kesilmişti. Lükres ise yalnız biraz geriye çekil - mişti. Dudaklarındaki sinsi tebessüm kaybolmamıştı. Fransuva inliyordu: — Bana.. itia.. Ah — yanıyorum.. Su.. Merhamet, biraz su... Bezar: — Ya? Su mu istiyorsun? Pek âlâ kardeşim, Şimdi sana içiririm. Dedikten gonra kardeşinin ayağım- dan yakaladı. Yerde sürüyerek gütü- rürken kendi kendine konuşuyordu: — Kardeşinm Fransuva için su.. Feg Hoğ Mapamdomad pyunğ zrarsye> #o UNUMNUN YOĞ TUPUPO 9OPTUY O — “unzoLnını Löryop YEpun3npjo WİYEL VKRLUŞ uağ — *yOL Zimrepo Soğ eyğeg Ipuay oS a£1p 'nsoğngmr NoS epo ng — TUTSAİUY “uyyos B£tpo T9 E)YEY YE YÜEISUZUY 9p P 1810 MöyAmıR303 eimye nu Pootuzı "TPS3SI ZİYE 2)ğ ap MiSi TUNIIĞUY SA Vp *0 Y9 MESi SETPMON IPE “SnueÇ yozı3,, FEsT UY19)0 “İPTLE PraSi Yazdıı wey3 y TPPS3 sunüN UygaJo arg NSN vAU0S GözMAPMANL — Yepey Hupu y 'iden SÜYG MUprupyunyos propuysozg urwep *<9)çg *AP3NS #LLOIT TüMU UWYSUSUYY TPEĞSSULYUŞSUY TUNEZND KA TIZOP Kvr “ES YOĞ ISUİNG PYuOg 'Urepue Ji UaS93 Gazprsay HAPYOLK 9p Su SUYMANP ydE 299 0N "nzyoL asunı İşY EpuvpLoyy "APNANL 34 şpop uY oK “HİP9 UZTUYUYNLU YS Vp uu -- Hut)3sedüy *TİYEĞ KO 819) YULYSEİY UOYAY “BA dü480 OATP ÇANP YEZA) SA <— :HY9 vep “TUŞAYUNNU UUD 1913 10x(Kö1f A9AT gT 188dN9 Atitg Hoğ — YApzos düyrğ Hepzuyuma uv3suduy TP3OPLOĞIN NOĞ ŞoğgU UUPLUKUP THüzoi SŞi 1973 ÇayLaR IIg PrtAnS pij 2p “apuğ uyüdİyeg Eymsi Syuruayans a)d0y «YOĞG GA AöğYOYLAY YIP9ALIN YOSİ AT MP3OLBUMİOİ UAYpAOLU )9 SOuLLORU öN85 BaA UvMUDOY OpuYsRLANI 'APLOK “n<£og 3US 199 PIZEŞ YEŞLYOP 190ALIY Weyo yozeğı UEpUNYAS JOULIOMU ELİK DU « BIMAŞ NSN “LrUpyIĞI UĞN URYEY *TPRBZ SUYUŞ WLLILE AYg YNK B9 Upunuos vp ununGg aA “vUUpLOU zpg Spme3 öou)Lojdayı UyYUP ZUH *ÖU LUY UY yuyğAY33 UZUAAP UN *0X — yereaepyuur aayLağ 199 TOPPİU MISPPİY SiNos KuŞiğyEĞ 5197 S127 TU «Epte ga Snuz10s yens yuKU vMYpe I exseğ HN FAPUSAJ aP TAALA EYT(T rayın arka taralını tlamamen gürebi- lirsiniz. — Ya, öyle mi? O halde görelim. Otelci pencereyi ” açtı. Rutubetli soğuk bir hava Ragastanın yüzüne çarptı. — Bu serinlik nereden geliyor? — Tiber nehrinden, Tiber nehri iki sıra evin arasmdan akarak geçiyordu. Ve her evden su- yun içine doğru inen bir kaç basamak görünüyordu, Otelci uzaktan bir yeri eliyle göstererek : — İşte şu geniş merdivenleri görü- yor musun? Şen Sarayın merdivenle- ridir, dedi. — Pek âlâ.. Rutubetli olmasıma rağ men bu odayı tutuyorum. Otelel petcereyi kapattı. Odadan çıkarken yavaşca Ragastana fısılda- di: — Usulümüz peşin para ajmaktır. — Şövalye parayı verdikten sonra oteleiden bir iğne iplik istedi. Bunun- la elbiselerinin yırtık taraflarını dik- di, tamir etti. Her tarafını sildi, sü- pürdü. Ve büyük bir İştiha ile yeme- &ğini yedi. Saat dokuz olmuştu. Şövalye kılı- crın kabzasmı da iyice parlattıktan sonra büyük bir sabırsızlıkla gece ya- rısınm olmasını beklemeğe başladı. Kalbi hızlı hızlı çarpıyordu. Güzelli- Xi memleketten memlekte yayılan ve her erkeği bir görüşte kendisine bağ- Iryan Lükres Borjiya ile karşılaşmak ona büyük bir heyocan veriyordu. Bütün şehir derin bir uykuya dal- mıştı. Gecenin sükütunu yalnız Tiber nehrinin şırıltıları bozuyordu. Ragastan bu sesten garip bir hü- zün duyuyordu. Hemen silkindi. Za- ten vakit te gece yarısına yaklaşıyor- du. Kıltemı beline taktı. Mantosunun giydi. Kandili söndürdü. Tam odadan çıkmak üzereydi ki kulağına garip bir ses geldi. Dikkat etti bu ses Tiber neh rinden geliyordu, ve bir İnsan İnleme- *Tpdp “XDE gea — Totl “PWOY TPROYT 'ELE YOS Yung ALTEAOĞ “perdey eğrusuy aryasany umgnd BINOS WEPYEĞEL Yozudı NG yn3o3 Sayu — YZaog BDUNEL NoS N9 yAzoĞ ÇUNsnur TOKMUŞE daypopasmtı “Kureg vağ,, — “asmsdan Suyyrga — dAŞPOU 1PU upuYAday ng — tnpros eğndoS mıg v9528 wepunu “EX 'Aöyuağ ouN3s9 UpunAday N “MP3NZ TÜLTENMP NUĞ GPAUZ gz dSarerPaOK UYSOYLOY WENTEZ A$İPAPYUN TüSUğ Pi HİRUYUP TUPEN O ÜEYSEİLY 'NPUNĞYP aP “urığesercayeK wply ponyo — #LVLUNU yuYEYAN SA YU YATAL -H£9S VKUA)(10R Tezag nung unsyo we »Mio du dapı yapaoLıpo gpye) uyöyu yu -BIPLON zeded Sayuapi PN eg y ZUHŞ yadayıgapo JAPTSI) duysrPUSN SYEP 2)g EĞLDE TpELUN(T ZI 19203 O ZABAMLLJ A op PAlsg “ümanyo ruzp « UYNY NNİOĞ İlg TUNLRA 9K0NAS )0 PK MUNA vma0S WEYAPÇE suySOL - Suyğ Çadg VAO O ZIVA po4yunaaya dU ULrUŞUNG BAvOS HopiIYYO AKTUNMU YU -99 WÖJfLOĞ TUKOS ŞEYUY TUMIYYA LO 9p BuURANAA “APUYULUL yuLAŞG WUp AUT “an g “OLUORLUD GYT ör1 aL0JEY 204 HS YRA TATUYLAĞAD DA KINIPUIS — tağyye vapuLu IZ TELTUÇEAYUY UNNİ Syur 503 ng yor - SUPAR da)G HAPAYG OKIYAYE Suan) "AĞyUYAZ suryey 3ığKeğeğ gg nyen dA üsüryıyud) uvur eZ DENpPUop YoyyuyuLAğ “APL3OKNUN| Na Branyıs auyyuyaLas EdNLAY IIg uNz “n © ağşmpyepA APAAPAN aKYN aLıp n3uy azak aa yurpy İpiip9 sidey y 19 “aşönumyoğduy uvpuy3o erığaop aa UN3 p9 HUŞSUĞEY NEYE YUYNEI YoKTUA -Ğ MHönyEş Unzo),, UEpULUNEZ O EYUÇI vAlruou 01 BORJİYA 44 - rr aA sine benziyordu. Ragastan gayri ih> tyari titredi: —Bu bir insan inlemesi. Aldanmı- yorum.. Yanılmıyorum. Bu sırada inilti tekrar duyuldu. Hem ses daha vazıh ve daha yakın” dan geliyordu. Ragastan: — Tiber nehrinden geliyor. Evet yanılmıyorum; ses Tiber nehrinden geliyor. Herledi pencereyi açarak nehrin ön tarafında merdivenlerin bulunduğu iskele gibi yere çıktı. Gece pek karan- lıktı, Ragastan elleriyle yoklrya yok- lrya dört basamak indi. Ellerini su- ya soktu. Birdenbire parmaklarına bir kumaş parçası ilişti. Bu bir insan cesedi idi. Şövalye omuzlarından tur tup çekti. Denizden çıkan meçhul adam gor- du: — Biz kimsiniz? — Korkmayın bir yabancı, bir dost- — Hayır burada dost yoktur. Ah, ölüyorum, Beni dinleyiniz.. Meçhul adam elleriyle basamakla” rı tuttu. Ragastan kendisini sudan çıkarmak istedi. —Hayır, bırakın. Faydasız... Nasıl olsa öleceğim, Fakat ölmeden evvel intikam almak istiyorum. İntikam- Dinleyin, Rağastan saçları dimdik olarak kendisini dinliyordu — Dinliyorum. — Kont Alma'ya haber verin... Kt- zına haber verin.. Onu kaçırmak isti” yor.... Bunun için sakın..... — Kim bu Kont Alma ve kızı? — Kızı., Beatris Primver... Şövalye bu sözü işitince beynindet vurulmuşa döndü. — Onu kaçırmak mı istiyorlar de din? Kim kaçırmak istiyor? — Beni öldüren... Benim... Bu esnada adam derin hir ölüm Yaşesi geçirdi. Taş basamakları tutüfi elleri gevşedi. Suya doğru kaydı. V€