? :VRYoJ “apndoy PayIyYEZ SA Ymyininaez :'ll “PENĞUL YaşzısdIY WUYUZ i)g 329R3a9 EpYUMYO HARLS HPYEİTY Si T8nuYO YEĞL Nig URUPYA pa (1H3s136 unıüg vewez (İPIS3 vurkek SD J9£eyru “Srar3o3 dö)$) föXNYaT 403 T UEpUSeg'öniyer3e EzDC DADLUNI “HİRMSnp Brepyeyos aa Srunyuy İiy “Dİ A)g ünzn süygag vauos uvpung uej BEY YENYEY ZIUYEL ODUNA VI TAL0piig 9p yssuyuyas apuyaya Uyun 3 TÜYEA CmEnanzo3 PaKI919) GEYEL N9 TEPUN vurduK zapp vo Uvpun)sop Heyo İYEMEL zeded )9 Gağıy uyuysauue 398 EPR30 SA Epumdng VpUNlEL Uyuduur 988 299 Apyez ermos vepuo HEJSESUY “MöYMTO UPpLUŞOP HEPSETEY SPUFY göyeyos sg Syapmar yeyez Syur İ WSE YeNrrezeN Zaadas SHU ISUG “E9 UYO YELUONSUZ) IYA PERAĞLOLUU 9 Hoyunanzop — yupeşpuaNı ISTUV "MP3OĞNE) Tulsegey Op dU TursLuL u VYSUĞEY veyo HUYNASP AM HEKHUd DCIl10Ş7 HDzaç © NAŞEHOH möym5ot aeyyo$ — Haydo ypyma we YŞPAL3 SULYAĞ FOY UTZSETEY OP AKIRANĞ AVUVS NEAS —— P - SORĞNUZNS EYÂNYEY T9 HIDÂYAP YULSIP - Möy 212)8V da ELUONAUD WOÇ3 Epurs « Gd GLrejan gg 'NP3O3 rutrupyajsepyez © yezıy YunATAp NZ0) uyUYaLYNU ol E)fAoşI Sezög vewez nğanpgarsod TRNĞO MpSy YURUEYUNYNAS UEJKEİNIY *unanun; “Ng JEZzUY p “LNTeg VAĞ,, ELEX aaX muJ, “oKULSUOIK ZUPSLAParuzı — *111193109803 1 “Anr e8 WOĞ,, 3ZIS VST0 YAPI EpEMOY *ep “ULKUTUS UYSANUYI YüYĞOPdey ZIYI — şa0k “UŞSUOR AUAD AYDANA APALON — “URLOPYOĞ TUS ISLTEK 9033 urUŞ 93UY193 gurg “zarokyugp — UKUwOY ZIT — np “a20p OZAAJVAYĞ dBDYOY RANOS TAPAIP “IDA çaplm p “IZYUYUYg BLEYYR,, TEZOŞ “dayıp 3ö rarauyğeg epliskrey zos ng dapopuzlıst UNYNT YTPNPZİ 703 azaypyuaYLAYO LANOR U9 payLos PHaJzes ng ELLIOY TTAK “suyuy KvA uyuapo yöpo eŞemNmyop vUNTY “UYPAKİ dU “AowUzAY HATOGE UEPEYIYEP NT — “zupdywop “ziumyıut) opı YAZAK NG vatg YEŞAYPUS ZATESANTU 8) ŞoKızta aşy YOAĞNE OpaaL aa tENİNP Ynyag Hiyudğ,, ULUUZ TYULİYPASA VUG AİNEAL YHEH YOKUSUNK P94I — iPmAP ZUYPES WEPE O ÇEA — “zıuypada vutg NİNZEDL aç 9p zIS SULLAZII HUNŞT — *repıpaar Seyng ares eyfeg veyyomsey UTT YELE sdeyaay TÜNTeyut) AUŞZİSANII *HİP dng Şeru çuyadan ULTUYZAKIIY EPUUUNUZ TU Pi npzoKmmyyay Siyiy 9y3aTUYORK SEPEYO YpRİNL SUnjsn ULEYZİSANY SA HYS YU ADIPN NYĞ eKY0 MrEpU Ia YAYT epens ng urey, Sepunarymı ŞöğIA — —e 18 BORJİYA — —a bir dakika içinde karanlık suların i: | ve bu çıplak heykeller insana şehevi çinde kayboldu. Ragastan gözleriyle Tiber nehrini :îlıtırdı. Fakat hiç bir şey göreme- İçeri girerek pencereyi kapattı. Alnını uğuşturdu: — Acaba bu esrarengiz işin içyüzü nedir? İsmi Beatris Kont Almanın kı- ZI ve biri onu kaçırmak istiyor. Aca- ba kim?.. Kim?. Bu esnada Sen Piyer kilisesinin Saat çanı duyuldu: — Gece yarısı, Ragastan bunu söyledikten sonra hemen dışarıya çıktı. Ve Tütufkâr hâ- Misi Sezar Borjiyanın kendisini bek- te olduğu Şen Saraya doğru se- —İi- ROMA GECELERİ Şövalye dö Ragastan odasına yer- leşir, elbiselerini tamir eder ve yemek :'4—; Sezar Borjiya da dört kişi- İ Maiyetiyle Şen Saraya gidiyor- __&- Saray yapılış itibariyle iki kıs Sezar maiyetiyle bu mükellef Sa- ='.'d" durmadan geçti. İri yarı Za çaçtP nöbetçi tarafından muhafa- €dilen bronz bir kapının önüne gel B Burası Lükres'in hüsust dairesiy- Kapı derhâl açıldı. Sezar ve mat ":";;::lcııuı_ın- B duvarları yeşil kocaman ve geniş bir salona Tavandan dökülen koyu işık, salonu yarı ktranlık gösteriyordu. bir çok kıymetli İtalyan heykelleri bulunuyor HiT Tir hisler veriyordu. Orta yerde geniş bir havuz ve fıs: kiye İnsanın yüzüne serinlik serpiyor- du. Heykellerin feykalâdeliği bunla- rın büyük sanatkâr Mikel Anj tara- fından yapılmış olduğunu belli edi: yordu. Lükres Borjiya bunun - için Mikel Anjı her zaman himaye ediyor- du. 'Tunç kapının karşısında gümliş ve altın kakmalı büyük bir kapı daha görünüyordu, Bu sefer kapıyı fevka> lâde mütenasip vücutlu iki çıplak ka- dın bekliyordu. Sezar Borjayinın bir işareti üzerine kuştüyü yastıklara u> zanmış olan bu kadmlar kalkarak kapıyı açtılar. Sezar arkadaşlarıyle birlikte birinciden daha küçük, fakat daha süslü olan ikinci bir salona gir- di. Odayı altm şamdanlarda yanan mumlar aydınlatıyor ve güzel bir ko- ku insani bayıltacak derecede ken- dinden geçiriyordu. Diğer taraftan harb, flüt, kitara ve kemandan mürekkep bir saz hey” etinin çaldığı zafer ve aşk şarkıları, kendilerine refakat eden tatlı kadın sesleriyle birlikte kulağa geliyordu. Bu odada bir bakışta büyük bir ma- ga ile bir avizeden başka bir şey gö" rünmüyordu. Fakat biraz dikkat edi- lince ötede beride insanı uzanmağa ve istirahate teşvik eden İpek göze çarpıyordu. Masanın üstünde yapılış tarzı yal- nız Lükres tarafından bilinen gayet lezzetli ve güzel pastalar, türlü türlü şekerlemeler, meyvalar vardı, Etrafında bir çok kimseler eski Romalılarda olduğu gibl yarı uzan- mış bir şekilde oturuyorlardı. Bunla- rın hepsi erkek ve yalmız biri kadın" dı, O da Şen Sarayın sahibi, Sezar Borjiyanın kız kardeşi ve Papanın kı- zı olan dilber Lükres Borjiya idi. Sezar içeri girer girmez Lükres Tapunİapmrak — MzTE ZİNY elyeKoğ *appıyaps uyusay o ea VU ŞUŞSOUUY)YUUNYU PüY UpAYPaAKLUYA peoK ada yuysaRAyıgUYIİ BULpPLOU UYUY “İYEH TLCYERZ AYU ELRAJLJOY duzağ tuya$ HaKIyyağ YH90 Leyung UNN g dun4 “JIOULTDA döğüy Çısvu PpodjztA VXT “TV 380y Huğıipuyun nunğAPıo isvguUĞ Mziy Eğbdy yaoXnungnag 9pa3sa N ÇUA ey aç oğtdr yeyAY Sİuvpe yukU ap wadnpl9 TURTPUSA 24 “ÖNMTEYLOKST gea Suy yadatıyAdğ “apsoLNIKOS 191798 zıludre1s0 vpuy oU Tuvog “ruydrumyu Saşyou ap woy soyönuLanpyo moy Hu PPT HÇLARZ (99X8UP dUVUYUY ON #apsoKnunönp woy “1oLnan& mp YİTUMYIS WBLASK 9207 Wrey UOPuN| 290 SaverÇ gazgii VUYSANUY| SALEAOĞ MpzoLyğrmye KDwOguL DA 10(7porLos O9aKyUNULASA di OKNU KKORAP ON OPLEY T9 İyMYAÇ CU ÇuRSApMÖY TULaR “OAULG CARAŞI TPALLIŞ Paoy'AP ©p UPUŞEPAY AŞ MNARANA SdaC D DA 0157 AoKINIYE ÇISTU WYOS VZUS “3NA Şed — dömye öN ÇöNNA SN gunenlu 20£nrg9 — —jorkeyı “uyydyunaaa naap BEer epting isüreK 2098 duyaypuoy “p Mazısuca ı YNİRY EyUOg Ng AD — 3apgo şuvua yereynı vopuyZayığ Yez 98 Y99A973Sf YOMAYLAYE NIZOP DULAZ) “PADKEY O$IP TYEŞENA NG UYY — zesuyag3 nüng SsADIU'Y “AP30LlN 3 utvpunyyey uyursday “roLnMA af mudos Yoyızıyş pppuja TreyunduyyaK supgpusy DULGEK N9 YUYUZ “TUYLOK “HEŞ YEMYE TUNJEAJO UNWLPU AY YUYLA “ğeS düzğed gözdMiZA VP ZA3O *"apıol adre5 9793 yıye$e d gg Ypuyuam) 919 ünuoJES ANLAG UPAYI YEPLOKNANP VEPLUrEprlLN OPUPAYLAK dUyWUZUYUK upsay opuyayo Pyoggu dere DIZ “Tuyıyyd vuĞIP Hluldey Sun) “dd)) 5523 nuoçes gpeyday aprey n3apıo 9p “ag TEZOŞ 'NY TEĞ Yodi AYg VULLUJZNUI *0 Haylaykos PTAYzaS N9 SSDYWT —— —— a— uzanmış olduğu ipek şiltenin üstünde yarı yarıya doğruldu. Parmaklarına taktığı kıymetli yüzüklerle birer ser- vet laşıyan ellerini kendisine uzattı. — Ne kadar geç kaldınız, karde şim! — Beni affet sevgili Lükresim. Bu sinyorlarla Floransa yolu üzerinde gezmeğe çıkmıştık. Ancak gece olduk- tan sonra dönebildik. — Pek âlâ. Fakat kardeşinize bir şey söylemiyorsunuz? Sezar, kendisinin odaya girişini büyük bir endişe ile takip eden ve Lükresin yanında oturan bir tdama doğru döndü. Ve dük dö Gandi ismiy> le anılan Papanın ikinci oğlu ve Se- zar ile Lükresin kardeşi Fransuva Borjiya idi, “Tki kardeş gülümsiyerek ellerini birbirine uzattılar. —Bakışlarından birbirlerinin en ufak hareketini bile kontröl ettikleri unlaşılıyordu. Bu esnada Lükres birdenbire Fran- suvaya doğru döndü. Başını elleri a- rasına alarak öptü. Sezar gülümsedi: — İşte tam kardeş muhabbeti.. Yal mız anlamıyorum. Bu nasıl muhab- bet?, Halbuki bu bahislerde kendimi hakkıyle mütehassıs sanırdım, — Hakkın var.. Ben Fransuvayı se- yerim. Çünkü aramızda en iyisi odur. Fransuvu endişeyle söze karıştı: — Süözlerinize teşekkürler ederim kardeşim. Yalnız ailemizin bu vaziye- te gelmesini ancak Sezarın sevgili kilıcına borçlu olduğumuzu unutuyor sunuz, Sezar cevap verdi. — Evet, doğrudur, Kılıç kullanma: sını çok iyi bilirim. Meç veya kılıç.. Bu benim işimdir, Ve bunu der demez bir hamlede belinden çıkardığı hançerini bütün kuvvetiyle masanın üstüne sapladı. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Sof- IolAıl_lYl 18 “anpaç3 dıpı9 — a108 TEzoğ 'npro£yo3 uvpuyere; v0 WLC83es *19093a YUD TP MUMAN3 a9 vULTUyyEUYAY SAYgUSPAYG *esu n “zIğOANPUNP OPZTUNTA M zunfipois) iLeXung Ziğeseyo YAPIYY EACSUNP UNINA Hopaya ZimaPI MeNEZ O *UŞSID YÜNYEYEZ UNUT — Tp PTUmayNUK TEPTY UPNIZ YAYAY ddtp| OPUNTEY YAPEIN AT9 SA YONZAYdUZ LLEA VEE UnIna UpMaS OPTUYADU ŞUYEŞ — aryıy a SPULEYAOŞ SUSĞNMPEN IN9 481£0Y MULUĞ YÖŞENEYEY HOK 1SONIYI — SEDULAD ULEAŞAĞILICE 19203193 390301 UTTUJ ge) Buvu YATEYOR UN ŞUTOĞEL ÇNLE YiT Apurypag - BT Wt YgdyzOtI SNUDA YUYİIPIDA v sey aŞauNIUP YOpyuaK op wag voyrud “eX ULKç p daKIğ YA 9PaLGUYSUİ ppp “eoupug mwugug “wağeoeduk Ppulser “E POSAPİ 2AY HOŞ EÇUEYNLA NüUNf poğunu ayg wpör SAA ÜNyde $ SA ÇOZ »00 “pogetu 249 UÖY SNUDA YaA I — 999 RAZEY 9X)P Çpa pogeru Iy — T18UZOB *“ayyopajrus vKr10 L1 sepered nçç “aypAapuyakıu yuuLınduk ea a— ee Owzıruom 9 radakiler şaşırdılar. Fransuvanın yü- zü sapsarı oldu. Bu korkunç vaziyet Lükresin kah- kahasını ortadan sildi: — Haydi, yemek yiyelim! Lükresin bir göz işareti Üzerine sırmalı bir kapı açıldı. Çıplak dokuz hizmetçi kız, ellerinde siragüze, Chio şarapları ve bilür kadehlerle girdi- ler ve hizmet etmeğe başladılar. Do- kuz davetliye dokuz hizmetçi kız ayrı ayrı hizmet ediyordu. Lükres çıplak değildi. Fakat —üze rini örten ince tül vücudunun her ha- reketini belli ediyor, bu şekilde daha cazip görünüyordu. Ara sıra hiç kim: senin farkında olmıyacağı şekilde ©- danın başka bir köşesinde gerilmiş olan bir tül perdeye doğru du, Perdevn zaman zaman kımı! masından orxda birinin saklı ol kendilerini gizlice gözetlediği Xe din lediği anlaşılıyordu. Lükres sordu: — Güzel Romamızda dinlenmeğe de ğer bir haber yok mu? Davetliler arasında olan Dük dö Rienzi cevab verdi: — O... Bütün Romada inanılamıya- cak, fevkalâde garip ve meraklı bir masal anlatılıyor, — Neymiş bu masal Rienzi? İçilen nefis şaraplar başları İyl- den iyiye döndürdüğünden Rlenzi Fransuvanın kendisine yaptığı işare- ti görmemişti. — Bu bir aşk masalıdır. — Aşk masalı mı? O halde çok iyi, çabuk anlat. Yaşasın aşk. İnsan yal- nız onun için yaşamalı ve yalmız o- nun için ölmelidir. Lükres bunu söyler söylemez Fran- suvanın boynuna sarıldı: — Anlatın Dük, Herkes ilâve etti: — Evet, evet anlatın, Aşktan başka hiç bir şeyden bahsetmiyelim, Müzikin insanı bayıltan ahnekleri