AŞ UYN R A İ ç Y ÖCÜ - No. 12 Rüyük Deniz Romanı Ka"za'nç ihtımalının kayboluşu herkesi Valeryoya darıltmıştı Elçi çıktı. Çıkmas'le beraber de salonda bir şamata köptu. — Ah Valeryo!.. Gördün mü aksiliği... Bu züğürtlükte birden - bire yüz elli bin altın kazanmak... ÖOlür şey değil!.. Masal zannedi . yorum, — Bu fırsat bir daha ele geç - mez.... — Yahul!, insan es'r aldığı in - sanların kim olduklarını sormaz mı? — Bütün emekleri sıfıra indir. din, Valeryo!... — Kırk yılda bir iş yaptın, onu da yüzüne gözüne bulaştırdın!... Son söz Valeryonun gücüne git- mişti. Yerinde doğruldu. Onu söyli - yenin yüzüne dik dik baktı. Şimdi eldiveninin tekini onun gözlerine fırlatacak, böylel'kle düelloya ça- ğıracak sanılırdı. Fakat bunu yapmadı. —- Bir ayda onları arar bulu- rum. Siz de ö zaman bu sözleri burada geri alıramız!.. —— Köşke böyle bir şey olsa!.. — Göreceksiniz!... —— Biz de öyle isteriz... Öteden birlsraularnı — — —— — Şimdilik Şahin Reisin üze- rinde görüşelim!... Başka birisi cevap verdi: — Gene başımıza belâ olur ve bu sefer, karısıyle çocuklarının ö« eünü almak için kim bilir neler yapar?... — Ona, Vouıdıklılın ilişme - mesi için yemin ettiririz. —- Sözünü tutar mı?... — Şahin Rels tutar... Onu iyi tanırım ben... Bunu, Şahin Reisle iki defa kar ıılqıı ve güclükle onun elinden kurtulan bir Senatör söylemişti. Fakat Valeryo o tarafa hiç ya - naşmıyordu: — Şahin Rois, herşeyden avvel benim esirimdir. Şeyh Ebu Said yalnız kendi kızı ve torunları iç'n de bizim İstediğimiz kadar para - Yı verir. —— Bir defa elçinin ağzını a - rayalım. Haz'ne tam takır... Para lâzım... Şimdilik kırk elli bin al - *ın alabilirsek... Valeryonun arzusuna rağmen elçiyi geri çağırdılar; söylediler. Aldıkları öevab şu oldu: — Şeyh Ebu Said bana “hepsi için, topdan görüş!,, dedi. Başka türlü iş yapmanın İrmkânı yoktur. — Bu sizin son sözünüz mü?... — Evet!... Para üzerinde, çıkı- €a kederinin h'ç olmazsa yarı ya- rıya azaldığı sanılır. Halbuki — iş böyle olmamıştı. Çok sevinmişti; yıllarca ayrı- hıktan, hele böyle körkunca bir bas- kin, denizde geçen uzun ve — kor- küne saatlerden sonra da — onun sağ olduğunu görmek büyük sa - adetti. Fakat çocukları? ... Şeyh Ebu Said, torunlarma bes: led'ği hasret ve sevginin, her an Sarttığını, zaman zaman burkular bir hançer gibi kalbine işlediğini duyuyordu. Bundan başka Habibenin de yüzü gülmüyordu. Onu bulmuştu Fakat her an bin defa ölürces'ne İstirab çektiğini de görüyordu. Zavallı Habibe, yemiyor, içmi- yor, bitkin, solgun ve sarı, pence- renin başından ayrılmıtyor, ufuk - ta bel'ren her yelkenliden, 1ev - diklerinin haberini umuyordu. Li mana giren her gemiyi adamlarile yoklatıyor, kaybettiklerini boş ye- re arâyordu. Şeyh Ebu Said bu sefer, kızını da avutmak için didiniyordu. Ona: — Üzülme yavrucuğum. Heps'- ni kuntarırız. Zaten oraya bir elçi göndereceğim ve istedikleri ka - dar para vereceğim. Venedikte bol para verd'klen sonra yapılmı- i& voktur. R Fakat elçi elleri boş ve kuru | bir ümidle dönünce küplere bin- mişti: — Neden geldin?... İki yüz bin verseyd'n!.. Bu kadar para - ile Krallar kurtarılabilir... Bu işte bir dalayere var... Yoksa sen mi mis- kinlik ettin?... Allah belânı — ver- sin!... Önüme çıltmağa utanmadın en1?... Defol karşımdan... Defol, şimdi kafanı vuracağım... Hemen geri dün, Venediğe git ve onları ne pahasına olursa olsün kurtar: mağa çoalış!... Diye haykırmıştı. Elçi yüz geri gitti, Onun arka « sından en ziyade güvendiği adam larından Harun ile Süheyli gön- derdi: — Kendin'zi belli etmeden el- çinin ardıma düşeceksiniz? Şimdi- ye kadar ne yaptı? Benim dedik - lerimi söyledi mi? Yoksa yalan mı söylüyor? Bunlarıi herhalda öğre- neceğiz... Ayrica siz de Venedikte âzem gelenlerle, fakat gizli ola- rak, görüşeceksiniz... Şahin Reis- le torunlarının nerede olduklarınt, ne yaplıklarmı, n'çin bize bu ka- dar çok para verdiğimiz halde ve- rilmediklerini öğrenecek, hemen bildireceksiniz!... Harunla Süheyl uzun zamanlar İspanyollarla çarpışan orduda bu- hr ve inilir. Fakat bunda; kıl ka - | Junmuşlar, bir kaç sene es'r kal- dâr oynayamam, Herkes'n ümidi | mışlar, İspanyolcayı öğrenm'şler- Valeryoda idi. Lâkin hepsi boştu. | di. Venedikte kendilerini İspanya h İki tüccar gibi göstereceklerdi. Şeyh Ebu Saidin elçisi, tek ba - | Eğer elç' bu işi beceremezse onlar şına geri döndü. bu sefer birer komisyoncu gibi â- Venedikte, kurtarmak için pa » | raya girecekler, daha büyük pa- zarlık ettiği Habibeyi orada gö » | yalar adayacaklardı. rünce: — İyi ki paraları termemişiz!.. Dedi. Fakat Sahin reisle çocutla- rı meydanda yoktu. Onlara ne olmuştu?... Şeyh Ebu Saidle kızı, yeniden beklemeğe başlamışlardı. Beklemek?... Söyliyen doğru söylemiş: Bek- lemek afeşte yanmaktan daha zor- — $eyh Ebu Said kızına kavuşun- | dur. Valeryo, çılgın bir halde Ve- a i /-HABER — Alşam Postart . Pratik Hayat Bilgisi bakiı me Yazan: M. Gayur Sul hazım: Hayvana saner gelir. Geğirir fakat mefes müntazamdır. Yukardaki vechile üç yüz ilâ beş yüz gram sülat dö süd verilir ve hayva- na diyet yaplırılır. Helmentiyaz: İfrazat içinde kurt - lar zuhur etmesile belli olür. Birbiri ardmea dört gün suyun içinde yedi gram emetik vermelidir. Anterit: Arazı, inktbaz, dört beş KgÜn sonra İshal, karnın sağ — tarafı hassastır, iştiha azalır, geviş kesâilir. Böş yüz gram sülfat dö sud vermeli hayvanı diyete çekmeli ve — baytara müraeaat etmeli. Bronşit: Bir çok sebeblerden olabi- He, Öksürük, bBurundan ifrazatla bel- W olur. Hayvanı stcakta bulundurma- li sıcak sa İçirmeli ve baytaza müra * tant etmeli, Perikardit: Hayvanın çivi ve emsa- H sivri bir maden yütması ve bu ma « denin işkembeyi delerek kalb nahiye: Bine kadar ilerlemesi ile olür. Hayvan yürümek istemez, göğğünün ön tara: fında şişler İrusule gelir. Boynundaki şah damarı bariz bir surette atar, Hayvanı hemeti kasaba vermelidir. E- iter hastalık tevessü etmiş ise eti ye * nemek * Tematüri: Kanla karışık — kırmuzı idrar işemesi ile belli olur. Bu hasta- Hığa uğrayan hayvanlar çabuk kan kaybeder, Deyası yoktur. Hayvanı ka- saba vermelidir. Pryelo nefrit; Böbrek hastalığıdır. Tptidasmda belli olmaz. Sonra sönra hayvan bulanık, havada çabucak koyu bir retik alan ve amonyak kokusu neş reden bir idrar işer. Zayıflar ye me- calsizlenir, Devası yoktur. Hayvanı kasaba vermelidir. Vitüler humma: Hayvan mel ve seLramsandagem aa ıler süt azalır. Hayvan sivri ııdıhlr rin batmasını ve ateşin yakmasını he- men hemen duymaz. Bu büstalığı bay tar büyük bir ihtimamla tedavi ede » bilir. Manut: Memenin bir veya bir kaç ağzımın ufunetlenmesi, çişmesi, sıcık olması ile tebarüz eder. Humma gelir iştiha kaçar süt azalır. Meme Üzerine un vazeline gir kısım borik hesabi ile yapılmış pomada sürülmelidir. Maâ - mafih hususi bir tedaviye İüzum gös: torir. Eksik doğuruş: Son'un danâyı do - Gurduktan sonra kıiğmen içeride kal- masıdır, Vaklt geçirmeden on (İki saat içinde baytarg göstermelidir. Danalarda ishal: Memedeki dana: larda görülür, karın gşişer, nteş gelir, iştiha kesilir ve pis kokulu bazan kan- İ bir ishatli görülür. Bünün olmaması için göbek yaârası dezenfekte edilmeli, hayvan yavru dü gürürse ahır da dezenfekte edilmeli, Sütü çok mikdarda vermemeli. Devası yirmi gram karım tartir ver- mek ve bir kaç gün günde iki gram nizonaftül üç gram aronit bizmot ver mektir. Boynuz kırılması: Çatlak — veya kırıkla beraber kan gelmesi; baytara mürâcaat etmeli ve baytar gelincdiye kadar soğuk su İle banyo yapmalıdır. Uyuz; Koyrukta ve boyunda birle- şen ve üzalardan başka bütün vücude yayılan hastalıktır. Hayvan - kaşınır, cildi terler, vücudunda kabuklar ha- Bıl olur. Kılı dökülür. Üç kısrm glise « rin bir kısrm tentür diyod konmuş sü ile Ylık bBanyo yapmalı ve üzerine hi » şasta tozu dökmelidir. (Devamı var) nediği aitüst eder, sağa sola atlı. lar, gemiler uçururken Şeyh Ebuü Saidin adamları da Şahin reisle çocuklarmın izlerini arıyorlardı. Şahin Reisin yerini az zamanda keşfett'ler. O, şimdi Garda gölü- nün kenarında ve sarp bir kayanm tepesindeki Valeryonun — şatosu- na kapatılmıştı. Fakat çocukların izine onlar da bir türlü rastlaya- madılar, p ü (Devamı var) T.5. Yazan: | Aka oııııııı: — Hay hay! Yöni dünya çocu- gu, doğar doğmaz bunların ninni- sini dinler ve bu altı okun geçmiş hikâyelerini öğrenir. Yoksa, ye- ni dünyalı olamaz, Her yeni dünyalı çocuk yürümeğe ve konuş- mağa başlaymca bü altı sorudan imtihan edilir. Cevab — verirse, Alma ve başka dile çevirme Devlet ya- sasınca korü udur, PTT Y P " * Şubat 1935 AAT SÜZKRCEMEİNMAZMAN SESEİETEKMİLSDMENMENTEİZERDNNİ OOO | l No. 85 lar, — gırtlaklaşmışlar, girt , mışlar, unutulub yok kat varlıktan gelan ve bir ÖB olan Atatürk tanrılrk etmemif sanlık etmiş. Onun için htf de vardır, her çağda vardır ** Iik var oldukça vardır. — Buranın da — genel bi yınl dünyalr ölür. Cevab vere -| yar mıdır? e, hastadır o, hemen sanator- —Vuan.mmı...oılı* yumı ııtmlılı sağalmasmna çalışı-| da bir olur. Ve Atatürk her © hr.. « Biz de sanatoryumdan he - nüz çıkmadık. Öğretiniz bize.. — Sakarya bir ırmaktır. Açık sarı ile kıpkırmızı akar, Hele yaz| sonlarında hep kıpkırmızıdır. Buı ırmak insanlığın kurtuluşu için ilk beyaz ve kirmızı kan akıtan ır « makmış, Atatürk bunun arkasında yirmi üç gün, yirmi dört gece in - sanlık için çarpışmış. Sonra bin - lerte yıl zincire vürulmuş insanlar her yaz sonu buraya gelirler, 1r « makta yüzlerini yıkarlar ve Ata - türke kendilerini de kurtarması için dua ederlermiş. Bir gün bu| irmak, akarken durmuş. — Herkes| hâdise işitilmiştir. Şöyle ki, # şaşmış. İrmak akâarken durur mu?| diye.. Derken anlaşılmış ki bu du- ruş, insanlığın kurtülub, düzelece- ğgine belge imiş, Nitekim öyle ol- müuş. İrmağın bugünkü adı kurtu- lüşa hazırlık —armağıdır. Bütün yeni dünya her yılm yaz sonu bu- raya gelir, bayram eder. — Ya Dümlu pınar nedir? — ÖS eanele Xi Lesil çin yapılan ilk savaşın ilk —M alındığı yermiş. Atatürk orada bir mavi güneş gibi doğmuş ve in- sanlık ilk defa orada karanlıktan kurtulmuş. Yeni dünya — her güz başında orada da bayram eder. — Lozan ne demektir? — Orada genel insanlığın başı- na buyrukluğu evrensel insanlık tarafından onaylanmış. Atatür - kün bir kanadı varmış. Adına İ - nöhü derlermiş. Bunü — Atatürk adına o becermiş. Orâda da her yaz ortası (Emperyalizmanın ge- berişi) adında bir bayram yapılır ve Atatürkle İnönü anılır. — Balkan bir insan adı mıdır? — Hayır. On binlerce yıl önce, ön binlerce yıl birbirini boğazlı- yan insanların yaşadıkları dağla- rra adıdır. Atatürk onları da bir- leştirmiş. Ve ilk evrensel barış oradan doğmuş. Prençip ve kral Aleksandr ırmaklarının köşesin - de bir yer vardır ki adıma Beog - rad parkı derler. İlk evrensel ba - Yış bayramı orada yapılır. — Ya barış kelimesi? — Bunun başlı başına bir ta - rihi yoktur. Umumt ve sonsuzdur. Atatürk barişı insanlığa sonsuz ©- larak istemiş. Bu o demektir. Ya- ni dünya ve insanlık var oldukça barış var olmalıdır. manasmadır. — Yeni dünyaya gelince? — İşte onu görüyorsunuz. — Atatürk bir tanrı mı imiş. — Hayır. Sadece bizim gibi et- ten, kemikten bir insarmış. Yalnız duygusu büyük ve dimağı örnek- viz, eşsizmiş. Bugünkü yeni dün- ya ondan başka bir şey değildir O vun için Atatürk ölmezliğe karış- mış. Bir dünya ve bir insanlık ya- sadıkça © da yaşıyor. lar yokluktan gelmişler, çoğalmış-' yılda bir yaşma daha girer: Bu sırada radyo ç meğe başladı. Bütün dm»' nün haberleri verilecekti: V diler. Haberler başladı: — 1: Büyük, batr denizi (ÖOkyanos) korkunç bir f lamıştı. 114 üncü gök işlefi rikası bütün makinelerini w rek fırtınayı durdürmüştür. kaç yeşil martiden ve iki balığından başka kazaya v yoktur. — 2: Eski dünyada Hi denilen o rüh bucağında ıuıofv diciler uykularmdan Uyanır uyanmaz büyük bir yapmışlar ve istiklâl Kendilerine yeni :lunvıdl Iâlin istiklâlsizliğin yeri © bütün acunun hür ve duğu bildirilmiş ve istekleri V/ lâlden ne kastettikleri sorul? tur. Bu sotuya karşı Gıığ /| demişlerdir kit “(tiklal demek; nıulı# ı;llınmlıiıı ıohkludı istedikleri gibi dolı;mı / lediyenin ııuıudo etmesi tir.) Bunun üzerine yeni 04 belediye teşkilâtı olmadığı nlnîştır Gandicilr buna ) — Öıkyu. tekrar ve uykumuza dönebiliriz. yeni bir uykuya d.ıııı.ııı’ —— 3: Barışbucak'ın | boyanda yapılacak olan — V Karagöl harbi untumisi bâf y üzeredir. Şimdiye kadaf ce stratosfer treni harbi — Tf yolcu götürmüştür. Harb M lardan daha mükemmel V€ olacağı anlaşılıyor. Harbe beş yüz çeşid Karagülle ler var. j — 4: Eski dünyadan ’J ganlar için menekşeden, leylâktan tribünler V tır. Harbi umuminin ıoâ Kb gelenlerin şerefine balo verilecektir. Çı havada ayrı tribünler — 5: Adlarmı dıpl misyoncu olduğunu “M eski dünyalı, harb daresini gönüllü olarak j ne almağı teklif etmişleri? —' bul edilmemişlerdir. Başta profesör Es063 gi halde bütün eski d! : Jar yeni harbi umumi ğe karar verdiler. Omegaya dedi ki: — Çocuğun meme F di. Ben Cenub kutbuns deyim, çocuğu undxd'" arIŞĞĞ o.,ıuııç ?l a | y ö Eski tanrı-| tişirim,