10 17 İkincikâmın 1935 — ““””Meraklı Fen Bahl;lerl "-"I | Teknikte terakkiler £ Biliyoruz ki bundan otuz kırk sene'evvel bir yerden bir yere git- mek yahud eşya göndermek 'için, saalte 60 kilometre gidön tren, en çok kirk kilometre hızla yüzen va- pur ve daha iptidat olarak hayvan kuvvetiyle çekilen arabalar vardı. metre meşafeye gönderilebiliyor. Telemekaniğe gelince: Bu da radyo vasıtasiyle miha - nikt hareketlerin uzaklardan ida- re edilmesidir.. Pilotsuz bir tay- yarenin uçması, kaptansız bir va- purun yürümesi hep telemekani - ÖOtomobil vye tayyare ©o günlerde | ğin tatbikatıdır. yeni doğmuştu. Sön zamanlara gelince: Söz gelimi: Demiryolunda ıılL e| Ön sıralarda sayılması lâzım yen.-Hormal trenlerin sürati Avru- | gelen büyük teknik hadiselerden pada 90 — 100, Amerikada 110 -- / mühim bir kısmı da enerji elde et- 120 kilometredir. Süratin bu kadar - arttırılabil- muı,u&_ıli'uşıı ve iste - nildiği zaman bir treni mıhlanmış gibi"durdüarabilen bava ve boşluk frenlerinin icadından sonra baş - Halbuki bugün bu süratler de değişti. Trenlerin sürati saatte 150 hattâ 200 kilometreye çıktı. Süratin böyle, birdenbire de - necek kadar kısa bir zamani için - de artmasınım sebebi, eskidenberi bilindiği halde, her nedense ihmal edilen hava zorluğunun sonunda hesaBa' kattilmış olmasıdır. Vagonlara, havanm zorluk ve- remiyeceği bir biçim verilince fark birdenbire büyüdü... Havanım en az zorluk göster - diği biçim, b'r yağdlur damlas - nm biçimidir. * Yani ön tarafı pü - rüssüz yımıı-lık ve arka tarafı siv- L möz Bu, yağmmur damlası biçimi bu- gün her şeyde kullanılıyor. Tren- lerde, otomobillerde, tayyarelerde balonlarda, hıı'pı.llıdı hattâ va « burlarda.ı ei 5e Bife, Beryüzderi kazanılan bir kaç sürat rekörunu söyliyeyim: 1— Berlin -Hâmburg arasımda işletilmekte olan bir trenin sürati saatte 150 kilometredir. rübede 210 ldloııdıçîkh& hız el- e edilmiştir. 3 — Bugünkü otamobil sürat re- koru saatte 435 kilömetredir. 4 — Bügünkü tayyare sürat re- | koru saatte 709 kilometredir. 5 — Su üstünde yüzen motörbot rekoru saatte 200 kilometredir. Şöyle bir mukayese yapalım: Adi bir tabanca kurşununun sü- rati saatte yuvarlak hesab 850 ki- loııürı olduğuna göre — yakında bir Mııny- gerçekten kurşun yooı!rrııek mümkün olamıyacak Y ... 2 — Televizyon ve telemekanik: Radyoyu biliyoruz. Bunu tarif etmiyelim. Fakat radyonun, da- ha doğrusu radyo ile ses alıb ver- me meselesi halledildikten sonra arkasından televiziyon doğdu. O - van arkasından da telemekanik. Tılmdyon radyo ile bir man- zaranın azaklara gönderilmesidir. na Tepterj SüYaAA9 UUNLUZ SiG VENY bir lâboatırvar işi iken bugün pi - -ıııyı bile çıkmış bulunuyor. Bugilü Avrüpanın ve Amerika- nın bazı yerlerinde . televiziyon neşriyatı yapılryor ve evinde böy: le bir makinesi olan bir adam, o - turduğu yerden hem bir — operayı dinliyor, hem de seyrediyor. Ya- hud 'da uzaklardan kndklyh ko- Grkatılmış malıiııbir fotoğrafı hirkac dakika icinde vüzlerce kilo | mek için baş vurulan çareler ve alınan neticelerdir. tâ 10 milyon votluk tevettürler al- tında parçalanarak elektron — ve protonlara ayrılması, vakıa henüz bu iş bir lâboratuvar işi olmaktan çıkmamışsa da günden güne bü - | yük ve ümid verici bir ehemmiyet alıyor. Tasavvur ediniz. Meselâ bir kilogram Lithium'un atomlarınm parçalanarak Helium haline geç - mesiyle, başıboş kalan enerjinin değeri 60'milyar kalori — ediyor. Yani 60 milyar kalori elde etmek için kömnür yakmak icabetse yedi milyon kilogram kömür |âzım ge- lecek demektir. Bakalım, bu işin neticesini biraz beklemek lâzım, A90 Şualar üzerinde yapılan tet- kikler: Biliyoruz ki ziya yani ışık şua- larmdan başka daha birçok, gözle ı&rühıyeıı şualar var. X şuası, şuası, infrarocuge gustı, Alfa ıhul Bdı Şüuasr ve sairc.n Yer yüzünü kaplıyan hava ta - bakasının içinde birçok kırılmala- ra uğrıyarak fizikt mahiyetini ka- U olarak belli etmiyen bu şuaların vasıflarmı anlamak için bazı te - şebbüsler yapılmıştır. Evvelâ profesör Pikard hususi | olarak yaptırdığı bir balonla yer- | den 17.000 metre yükseğe çıkarak kesafeti pek az olan stratosferde bu şuaları araştırdı. Daha yük - seklere çıkmak teknik sebebler - den dolayı mümkün — olamadı. Bundan sonra profesör Regener yaptığı bir balona icab eden âlet- leri-koyarak 28 bin metre yükse- ge gönderdi. Bu yükseklikte âlet. lerin otomatik olarak — belirttiği hakikatlerden ultra şualar hak - kındaki faraziyeler oldukça kati - Teşmiş oldu... Bundan sonra Ruslar da ayni -maksatla 22.000 metre yükseğe çıktılar, fakat bir kaza, maksada erişmelerine mani oldu.. . . « Son zamanın büyük teknik ve ökonomik hâdiselerinden birisi de sun'i benzin yapılmasıdır... Leu « na benzini adı takılan bu benzin baştan aşağı terkib yollariyle ya - pılmaktadır. Leuna benzinini ya « pan Bergius isimli bir Alman &- Hmidir. Ayni zat ağacın esası o - lan sellülozu hyrolyse etmek — ya- ni su vermek suretiyle sun'i şeker dahi yapmaktadır. .. » Teknik alanda birçok büyük davalar çok defa bir noktada ta - kılıb kalıyor. Günün — birinde o noktanın zorunu kaldırmak - için bir çare bulununca - iş birdenbire ilerleyiveriyor. İşte size birkaç örnek: 9 —. Tekerleklerin, — göbekten Eskiden bir adam her hangi yüksek bir memuriyete tayin edil- diği vakit bazı resmi ziyaretlerde mecburiyetinde kalır - dı. Meselâ İstanbulun her hangi bir köşesinde kadılığa — tayin edilen | bir adam evvelâ şeyhülislâma gi- dib eteğini öpmek, sonra sadrâ- zam ile vezirleri de debdebe — ve lüksle birer birer ziyaret etmeğe mecburdu. İşte 1817 senesinde de kadılık denilen biraz küçükçe devlet ku- şu, döndü dolaştı, derbederliği ile meşhur Mehmed Arif Uryant'nin başına kondu, Nasılsa ilmi, fazlı Şeyhülislâmm kulağma çalındı, başka bir - ilti « maslı talib çıkmadığından Urya- niye Üsküdar kadılığı tevcih edil- di. Her şeyden habersiz olan za- vallı Uryantye ahbabları bu habe- ri ulaştırdığı zaman zavallı adam sevincniden aklını oynatacak gibi oldu. Çünkü o zaman Üsküdar ka- dısı olmak bir memuriyetti. Artık samuy kürkler, lahür sarıklar te - darik etmek işten bile değildi. Uryani gerçi âlim ve dürüst bir adamdı. Fakat şimdiye kadar hiç bir mühim ııcmunyeth bulunma- dığı için yapılması sul ve âdetleri “lmıynrdu"Bunî: e rı öğrenmek için, fazla rüşvet ye- diği ve yediği rüşvetlerden ma - fevkına pay vermediği için azle - dilen, eski kadılardan Abdi ıfın diye gitti. Abdi efendi Uryantnin Üılıil » dar kadılığıma tayin edildiğini öğ - renince kendisini baş köşeye o « turttu: — Ne emriniz varsa söyleyin. — Biliyorsunuz ki ben devlet mensabında bulunmadım. Ka - diliğin bazı ahkâmı varmış. Şimdi ne yapayrm? Doğruca Üsküdara geçib makamıma mr gideyim?... Evvelâ bir samur kürk, yeni sır- — çevreye doğru tesir eden ve anil - merkez kuvvet dediğimiz zor ile kırılmaması için çare bulununca otomobil 435 kilometrelik hız al- dı. 2 — Vagonların rüzgâra karşı zorluk göstermemesi için birdik ev- vel anlattığım yağmur damlası bi- çimi verilince trenlerin sürati 200 kilometreye çıktı. 3 — Elektron neşreden katod lâmbaları yapılınca telsiz telefon dünyaya yayılıverdi. 4 — Çok hafif olan benzin mo- törleri yapılınca tayyarecilik ” pek ziyade ilerledi, Geçen gün İllust - rasyon'da okudum. Pan American Airways kumpanyasının, her biri 670 beygirlik dört motörlü ve 17 bin kilo ağırlığında kocaman bir tayyaresi saatte 300 kilometre hız- la uçmuştur. B — Dizel sistemi motörlerle, yahut buhar türbineriyle bir tek makineden 100.000 beygir kuvve- |ti elde edilebiliyor. Fahri Fuat malı elbise, bir çift sarı ayakkabı tedarik edib giyeceksiniz. Başını. za yirmi beş arşın tülbentten bir sarık sararak doğru Babımeşihata gidib şeyhülislâmın eteğini öpe - ceksiniz. Yalnız odaya girerken şunlara dikat etmeniz lâzımdır: Kapıdan içeriye girince evvelâ yerlere ka - dar eğileceksin, Sonra odanın or- tasına kadar ilerliyecek, burada da rüküunu etkrarlıyacaksın. Bundan sonra tekrar yürüyecek ve şebülislâma üç adım kala bir defa daha eğileceksin. Sonra diz üstüne düşüb şeyhülislâmmn eteği- ni öpeceksin. O seni taltif edecek, bundan sonra ayağa kalkacak ve ayni şe- kilde arka arka yürüyerek kapı - dan çıkacaksın. Dikkat edeceğin noktalardan biri de eğilirken sağ ayağının par- maklarını, sol ayağının parmak - ları üstüne koymaktır, Odadan çıktıktan sonra birçok kimseler seni tebrik edecek, Her birine yaşma ve mevkiine göre il. tifatedeceksin, Bilhassa hademe- lere, hizmetkârlara bol bol bahşiş vermeği unutma.. — Çok teşekkür ederim. Yalnız bu işin teahhüre cevazı var mı? — Katiyen, bir an evvel yapıl- — İyi amma, malüm âliniz bu işin olması bir hayli akçeye muh- taçtır. Halbuki ben şimdiye kadar yalnız ilimle meşgul oldum. Bir yanda birikmiş param falan yok. — Aman efendim, ne zarar?.. Mademki siz kadı oldunuz, bu gi- bi işlerin lâfı mr olur. Herkes si- ze istediğiniz kadar para verebi. lir. Benim Mizrahi isminde tanı: dığım bir bezirkân vardır. Kendi- sinde her türlü eşya ve levazım bu- lunduğu gibi müsaid şeraitle para da ikraz eder, Arzu ederseniz si- zi oraya bizzat götüreyim, — Size zahmet olacak. Fakat | çok teşekkür ederim. — Hayır, öyle şey olur mu hiç? | — Mizrahiyi çoktanberi tanı - rım. Ben de Beşiktaş kadılığına - | ilk tayin edildğiim vakit bir doş - tum beni ona götürmüştü. Hoş - sohbet iyi bir adam. Yalnız biraz | | fazla para canlısı... Yani biraz faz la faiz alır. | — Ne zarar? Şiradi bizim ihti - yacımızı görsün de ötesi kolay. Böylece konuşa konuşa Kapa - hçarşıya vardılar. Ve o zamanın | meşhur tefecisi Mizrahinin dük - kânımın önüne geldiler. Mizrahi eski dostunun yıundı eski ve yırtik elbsieli bir adamla birlikte olarak geldiğini görünce j yüzünü ekşitti: — Ne istiyorsunuz? — Sana yeni Üsküdar — kadısı Mehmed Arif Uryaniyi takdin e- derim. — Buyurunuz efendi hazretleri. Ne emirleriniz var? — Bizim Uryani âlim bir zat ol- makla hayatında fazla tasarrufa ehemmiyet vermemiş, şimdi de bir denbire kadılığa tayin edilince... — Anladım, anladım.. Sizin de başınıza böyle bir iş gelmişti. — Evet, evet.. — Canım efendim, böyle şeyin Eskiden kadı olunca neler yapılırdı? Ş 1 ne nhuımıyıll var? Kolay, M şeyler.. , Abdi ile Uryani yarım saat s0! ra Mizrahinin dükkânımdan ç:â tılar. Uryaninin sırtında — şil mükemmel samur kürk, başı fevkalâde bir sarık, ayaklarındı gıcır gıcir potinler, üstünde yCP_ | yeni bir şayak elbise vardı.Ayrıdt Mizrahiden altı ay sonra yüzdeyi? faizle iade etmek üzere yüz tant de çil altın almış ve yahudinin "j zattığı senede mühürünü basmıi$ti" Uryaninin elbiselerindeki yegâf kabahat dikkatli bakan bir gös B çin biraz iğreti olduğunun belli o1 masiydi. Uryani ile Abdi dükkâna ıyı’ la geldikleri halde gıktıkları 207 man evlerine birer sırmalı epu'î döndüler. Hiç vakit kaybetmeğ? | gelmezdi. Hemen ertesi sabah ah" bapları ile birlikte gene murass3 | bir eşeeğ binip Babıfetvanın ye" lunu tuttular. Hademeler zaten kendisini be* liyorlardı. Uryani bir anda hade melerin kendisine ıliılıırıiılıldl hürmetten şaşkm bir hale geldi: Zavallı adam hayatmda hiç bir v? kit bu derece itibar görmemişti" | Bunları görünce o kadar sevindir. o derece memnun oldu ki, bir ıl' da havada uçacağını zannetti. | babları kendisini dışarıda bekliye” ceklerdi. Yerlere geçertesine ğgilen başların önünden bir kuf | hafifliğiyle yukarı kata çıktı. Şe$” hülislâmın odasına girdi, Abdidef' öğrendiklerini tıbkı tıbkısına tat ” bik etti. Şeyhülislâm kendisine ©- mid ettiğinden çok iltifat etti, mu* vaffakiyet diledi. Fakat bu sevinç odadan çıktm" ca birdenbire kesildi. Otuza y& kın hademe kendisini tebrik edi * | 'yor ve ihsan istiyorlardı. * Uryani elini cebine attı. Aradiı. taradı metelik bulamadı. O za* man hatırladı ki yüz çil altını ha * vi keseyi kimse görmesin diye İ çenin bir köşesine gizlice gömmü! ve sabahleyin de acele ile yanm& para almayı unutmuştu. 4 Önce kızardı, sonra sarardı, ni ' hıyet bembeyaz oldu. Alnının 9' pır şıpır terlediğini hissetti. Za * vallı Uryani yalnız — olduğunda! başka birinden de para ılımıyi | cak bir haldeydi. Kadmım parası olmadığını IÖ ren hademeler birdenbire yanım * dan uzaklaşarak zavallıyı yıln"“ | brraktılar. Uryani bu hal karşısında fey ” kalâde müteessir oldu. Merdivef ” lerden yuvarlanır gibi indi. Ha ” yatında asla bu kadar müşkül B vaziyet karşısında kalmamıştı. KE pıdan çıktı. Eşeğine binmek üze binek atşina çıktı. İhsan v ğini gören seyis de eşeğin bırakmıştı. - Zavallı Uryant nl" A mor oldu ve birdenbire durdui yere yıkılıverdi. Yanına lmıl” dümlar, milstakbel kadınm FüdOf ğ ten ölmüş olduğunu gördüler. 9 Şunu da ilâve edeyim ki, keir | disine elbise ve para ikraz Mizrahi Uryaninin fücccetn gidir ğünü baber alınca, o da fü öldü! y M 5' * ) * ni L Br y a g . L I Ş a e . y R AM B :