1 DİKKATSİZLİK KAMAYON. Kazalar insanların Gümüş madalya hatasındandır oromosu. Kazaya uğrayanların ve kaza — yapan arabaların ? dereceleri.. (Baş tarafr 1 inci de) Bilhassa otomobilcilik - fizik Tâboratuvarını olduğu kadar ru- biyat lâboratuvarını da meşgul etmeğe başlamış Ve sirf bu işle uğraşan ruhiyatçılar ve içtimai- yatçılar türemiştir. Dünyanın en büyük otomobil müesseselerinde çalışan bu â- Timler, ton zamanlarda otomo- bil üzerinde çok meraklı istatis. tikler neşretmişlerdir. Bu istatistiklerden kaza bah- sine dahil olanlarını alıyoruz: Yukarıdaki şekilde göreceği- niz gibi vukua gelen kazaların yüzde 28 i viraj hatalarından vukua gelmektedir. Ondan son ra yüzde 24 ü öndeki nakil va- Bıtasını geçmek için yapılan ma- mevradan, yüzde 19 u çapraz yollarda » tesadüften, yüzde 13 ü fazla süratten, yüzde 5 i dik- katsizlik ve aşktan, yüzde 4,7 si kâfi derecede ışık olmadığından yüzde 3,8 i fazla ışıktan ve göz- si sarhoşluktan ve yüzde 0,5 1 da hastalıktan husule gelmektedir. Bu rakamlar, insanların ka- rakterlerini ve zaaflarını ne ka- dar açık bir surette gösteriyor? Bundan maada diğer şekilde de kazaya uğrayan insanların mikdarını ve hangi hatalardan dolayı kazaya uğradıklarını gö- rTüyorsunuz. Buradan anlryacağımız - gibi kazaya uğrayan adamların bin- de 337 si dikkatsizlik ve dal. gınlıktan, binde 324 ü çocukla- rmm otomobil önünden kaçama - masından ve eğlenmek isteme- | sinden, binde 72 si kör, sağır, veya topal gibi alil adamların kaçamamasından ve binde 71 i ddo sarhoşluktan ileri gelmekte- ir. Aynı zamanda kaza yapan bin arabadan 673 ü binek oto- mobili, 66 sı motörsiklet, 55 i kamyon ve 11 i de otobüs ola- lerin kamaşmasından, yüzde 2 | rak tesbit edilmiştir. Italyanlar bize gene sataşıyorlar (Baş taralı 1 incide) Lavora Fasista'nın - toplatıl - ması ve Türkiyeye artık girme * sinin önüne geçilmesi için, hü - kümetin şiddetle dikkatini cel - bederiz. Bu faşist naşiri efkârınım yar dığı bir çok satırlar, Türklüğü tahkir mahiyetinde olduğu için, aypen tekrarlamıyoruz. Suiniyet, —daha baştan beri müstekreh çehresini göstermek - tedir. Bakmız yazı nasıl başlı - yor: “Dünyanın — her tarafındaki 'Turizm acentelerinde renkli bü * Yük afişler sizi, Türkiye seyaha - tine davet eder. Bu afişlerde da- ima bir bosfor, bir ca> mi, bir de minare görülür. Kısa bir cümle bu toprağın zevk we safasından bahseder. Halbu * ki Kemalist Türkiye kadar ecne- bilere fena muamele eden ve gi dilmemesi iktiza eden memleket yoktur. “Ayağım Türkiye toprağmıma Bastığı andan beri — ne bir eseri nezaket gördüm, ne de bana ki * bar ve nazik bir söz söylendi. , Heryerde — rastgelinen v- mumt misafirperverlik adetini bana da göstermesini — is- temekte haklıyım zannederim.., Muharrir, bizim aleyhimizde öteden beri sözler işitirmiş ama, inanmazmış. Bu sefer, İstanbula gelerek Boğaziçi kıyılarında o - tomobille nazeninane dolaşmış. DOrada tenbel tenbel tütün içildi- Şini söylüyor!!! Bunu bahane ©* “İsrek ağıza alınmıyacak fena sözler sıralıyor... Bizim, inkılâb sayesinde bile, çalışkan bir hale gelemediğimizi yazıyor. *“İyi ni- yetlerim, hakikat önünde hep boşa çıktı.,, — diye ilâve ediyor. Daha da ne yaveler... İnsaf, yahu... “Nazende Bos - for,, dan ayrılıp biraz ötelere de gitseydi... Şehir, demiryolu, fabrika, iç * Hmal inkılâb namma — on yılda Türkiyeye yapılanları görmemek için, ancak faşist muharrir gibi insanm — suiniyet sahibi olması lâzımdır. Bunları alelâde bir muharrir tarafından saçmalanmış yazılar halinde telâkki etmiyerek bütün faşizme mal ettiğimizi esefle söy- lemeğe mecburuz. Bunun da se - bebini, muharririmiz (Vâ - Nü) kendi sütununda anlatıyor. Guiseppe Lombrassa'nın mem- leketinde matbuat hürriyeti yok - tur. Orada, ferd, düşüncelerini serbestçe söylemek saadetinden mahrumdur. — Guisseppe'nin eli kalemli, fakat ağzı — gemlidir... Ancak, direktif altmda yazı ya * zabilir. Eğer, muharrir, bir muci- ze kabilinden olarak, bu saçma - ları kendi nam ve hesabma yaz * dı ise, bütün o galiz sözleri, bir tedib şamarı gibi suratına şakla« tırız Yok eğer, bir rejim, bir züm” re, bir_ınillel namına o çirkin dü” şünceleri ortaya serdi ise, Sinyor cenapları, muhayyer olan tahkir- leri direktif aldığı efendilerine İ ğildi. Neden üstünüzü aratıp sui- | çıktım. aynen iade edebilir, HABER — Akşam Postas, (Baş taralı 6 ıncıda) da geleceğ'ni hissedince söze ka- | rıştım: — Bu zahmeti benim için yapı- yorsanız nafile.. Ben üstümü a - ratmam. | Zabit sert bir sesle sordu: — Niç'n? — Bundan dolayr size hesap wermeğe mecbur değilim. Bir mırıltı oldu. Herkes bana dik, dik bakryordu. Ben lâkayt görünmeğe çalşıyor, fakat gaze- teyi tutan eller'min asabiyetten titrediğini hissediyordum. Kahver dekiler birer b'rrer ceplerini bo- şaltıyorlar ve aralamda duyama- madığım derecede yavaş bir sesle bir şeyler konuşuyorlardı. Bu ko - nuşmaların aleyhimde olduğunu anlıyor fakat ses çıkaramıyor- dum. Herkesin benden şüphelen - diğini biliyor ve onlara hak veri - yordum. Diğer taraftan bu araş - tırmaların çok üstünkörü olduğu- nu da görüyordum. Herkes gü- | müş madalyanın bende olduğuna | emindi, | Bu esnada otelin sahibi yanrma yaklaştı: | | —- Ja, oradan da mah- kemeye gtmek fena şey.. Ben bu işi gürültüsüzce halletmek iste » rim., Zira, bu ayni zamanda oöte- lin şeref'dir. Madalyanın üstünüz de çıkması hakkınızda iyi olmaz. | İyisi mi? Siz onu bana verin. Ben | yerde bulduğumu söylerim. l Az daha bu tekl'Ti kabuf ede - cektim. Fakat bir an bir hırsız ol- | duğumu tamamen masum — oldu- | ğgum halde nasıl kabul edebilece - , ğimi düşündüm. Hayır, bunun im- | kânı yoktu. Ben hırsız. değildim, |. | Ve gümtiş madalyeyi çalmamış - |tım, Bunu kat'i surette biliyor « dum, Fakat buna rağmen herkes benim adi bir hırsız, bir serseri ol- duğumu zannetmek — mecburiye- tinde.. Ne fena şey? Alnımda ter- ’ ler'n biriktiğini, yüzümün ateş gi- bi yandığını hissediyordum. Ben bunları düşünürken her - kesin aranması bitmişti. İki zabit d'k adımlarla yanmna yaklaştılar. Ben de elimdeki gazeteyi atarak ayağa kalktım, Herkes yere bakı- ' yordu. | — Maalesef sizden şüphelen - nüzü aramamıza müsaade edecek | siniz, yahut ta pol'se haber vere - ceğiz. | Hiç bir şey düşünemiyordum. Gümüş madalyanın — ceketimin sağ cebinde olduğuna — em'ndim. İlk elde meydana çıkması yüzde yüz muhakkaktı. Ne yapacağımı bir türlü düşünemiyordum, Gayri- ihtiyari paranın sahibine: — Fakat siz üstünüzü aramadı- nız ded'm, | — Ben mi? Pek âlâ.. diye gü-' lümsedi. Ellerini evvelâ pantalon- larnım cebine soktu. Ceplerinden birin'n dibiyle bir beyaz mendil göründü. Tam bu esnada çapkın bir şangırtı duyuldu. Gümüş ma - dalya taş zemin üstünde parlıyor- du. © ande duyduğum sevinç ve fe- rahlığı ifade edecek kelime bula - miyordum., Bunu ömrüm oldukça unutamıyacağım. İ Zabit utancından kıpkırmızı îolunı;uı. Madalyayı yanlışlıkla pantalonunun cebine koyduğunu (Baş tarafı 1 incide) dır. Bu mübayaatın da Alman - ” 8 Tkinelkânım 1938 * Harba mı—'—hâzırlanıyor? ten konuşmalar, tabiatiyle umu * mi mahiyette oldu ve bir anlaş * yanın yeni yaptığı tütün stoku * | ma şeklini almadı. nun çoğalması için yapıldığı id * dia edilmektedir. /Amma Hitler sulhten bahsediyor! Berlin, 2 (A.A.) — Bay Hitler, Elçiler heyetini kabul ett'ği sıra - da şunları söylemiştir “— Barış hakkında gerçek bir güven olmadıkça her hangi bir sahada tedr'ci ve feyizli bir inki « şaf ümidinde bulunmak mümkün değildir. Hiç bir ülke Almanya kadar barışa derin bir ihtiyaç his. setmemektedir. Ben, tamamile müsterih bir halde bütün çalışmamı bayındır « lık işlerine hasretmek ve diğer lü- kelerden Almanyaya karşı, ken - disinin onlara karşı hissetmekte olduğu hiayet hislerini taleb et - mekteyim. Almanyanın siyasası bu prensiplere istinad etmekte - dir. . Ben, bugünkü güçlüklerden do- ğan kayguların müşterek b'r hüs- nü niyetle ortadan kaldırılabile - ceği düşüncesindeyiz. Ben ulus - lar arasmda dostane bir surette halledilemiyecek hiç b'r mesole - nin mevcud olduğunu sanmıyo » rum, Alman ulusu, ve Alman hükü- meti, hukuk beraberliği esasıma dayanan samimi bir çalışma be - raberl'ğine varmak için çalışma » ya âmadedirler. Bay Hitler nasyonal sosyalist Fırkasıma neşrettiği yılbaşı be « yannamesinde de diyor ki: “Bundan 12 ay evvel 1934 şe- nesi için yeni Rayhm - yıkılacağı | söyleniyordu. Halbuki Almanya ve Alman milleti ulusal diriliğin bütün bölümler'nde eskiden fazla kuvvetlenmiştir. Geçen yaz fırka içinde temiz- lik yapılmıştır. Bugün her zaman- ' dan ziyade ulus iradesi siyasasma sadıkım., 1935 yılı içinde ulusun ve Rayhın büyük tensik eserine devam edeceğiz.,, Bay Hitler Alman — milletine barış ve ün ve Sarm dönmesini dil'yerek sözlerini bitirmiştir. mek mecburiyetindeyiz. Ya üstü - İngiltere de ehemmi- yetli görmiye başlamış deniliyor İngiltere Hariciye nazırının son zamanlarda Pariste ne iş gör- | düğüne dair İngiliz — ve Fransız gazetelerinde muhtelif yazılar ve mütalealar çıkmaktadır. | İngiliz Hariciye Nazırı Sir | con Simon, Pariste sekiz saat kalmış ve bunun — dört saatini | Fransız Başvekili M. Flanden ve | | Hariciye Vekili M. Lavalla ge - | çirmiştir. Kendisi şerefine bir öğle yemeği verilmiş — ve sonra Fransız Başvekili, Hariciye na * zırı ve bir çok Fransız erkâniyle Sir con Simon beraber kalmış - lardır. Konuşmaların muhakkak fay> dalı olduğu kanaati vardır. Çün” kü Sir con Simon meslek haya - tında, gerek M. Flandden, gerek- se M. Lavalle Dış işlerini doğru” dan doğruya konuşmağa pek az imkân bulamilmişti. Bu sebep- Artık madalyanın bendeki eşi - unutmuştu. Benden uzun uzadıya | ni göstermekte hiç b'r mahzur kal |af d'ledi. Bu sırada hoca da söze | mamıştı. Gösterdim. Hepsi şaştı - I lar. Uzun uzadıya bana hak ve- — Mademki madalye sizde de- | ren sözlerini dinlemeden odama zandan kurtulmadınız?, M. Sertoğlu Fransız matbuatmın dediği « ne bakılırsa, Sir con Simonun kr sa ziyareti, İngiliz hükümetinin Avrupa işlerine daha yakm su * rette alâka gösterdiğini anlat « makta ve Almanyanın silâhlan - masındaki tehlikeyi İngilterenin güttüğünden daha çok idare etti" ğini bildirmektedir. Fakat gene Fransız gazetele - ri, silâhları tahdid yolunda ko - nuşmalara tekrar başlamak ta * raftarı olan İngiltereyle bu nok « tada beraber olmadıklarmı yaz- maktadır. Bu nokta üzerinde Fransanım düşünüşü şudur: “Almanya Şarki Avrupa ve Danüb havzası üzedinde sulhper ver bir tavır almadıkça — ve biz bunun bir delilini göremediğimiz müddetçe silâhsızlanma konuş - maları olamaz. Almanya bize bu teminatı, (Şark emniyet misakı) na girmek syretiyle verebilir., Iran dış işleri bakanı (Baş tarafı | incidey — Ğ00 seneden beri beraber Her fırsatta muhterem ve a « ziz arkadaşları yakmdan gör * mek için Ankaraya geldim. İktrr sadi ve içtimai sahada faaliyet ve ilerleyişinizi yakmdan takib bizim için hem faydalı, hem da lezizdir. | — Ankaraya bu sefer gelişi « niz İrak ve İran hudud meselesi- le alâkası var mıdır? — Dediğim gibi bu bir dost ziyaretidir. Maamafih bu mese * ile hiç alâkası yoktur. diyemem. Biz İranla İrak arasında şimdi - ye kadar tesbit edilmemiş olan hududun kati bir şekilde tesbit edilmesini istiyoruz. Bunun için bütün eski vesikalardan istifade edilecektir, Eğer esasta ittifak edilecek olursa teferrüatı görüşmek koa - B ylaşacaktır. 'Türkiyenin İrak * İran hudud meselesindeki hakemliğine ge - lince bunu çok arzu ederdik. Fa> kat Türkiye hem İrak, hem de b ran ile dost olduğundan kendisi- ni nazik bir mevkide brakmak istemedik. Esasen mesele Cemi - yeti Akvam konseyinde müzake” re edilirken Türkiye de aza sıfa- tiyle burada bulunacak ve Tür | kiye mümessili ihtimal konseye riyaset edecektir. Bu suretle Tür” kiye de hakemliğini yapmış ola » caktır. — İrak, İran, Türkiye arasm” da bir şark misakı akdi mevzur bahsolabilir mi? — İran için bir şey söyliye - mem. Fakat dediğim gibi biz Türklerle 600 senedir — beraber yaşadık. Münasebetimiz de git - tikçe ilerliyecek ve inkişaf ede * cektir. — Musul petrolları — ne vakit işletilmeğe başlanacaktır? — Merasim ayın 12 sinde ya. pılacak ve merasimde İrak Kra * hı, Türkiye ve alâkadar hükümet murahhasları hazır bulunacak * tır. Cemiyeti Akvamda — bundan başka Asuri meselesi de görüşü - lecektir. İrakta halen kendi arzur lariyle Cenubi Amerikaya gide * ceklerini zannettiğim 17 bin ka « dar asuri vardır,