4 sevinçle , Hamze Bey bağırdı: ü — Çabuk kaleye koş!... Toplar hazır olsun!... Gemiye bir de a. dam gönderin, niç'n geldiği sörul- sun! Uşzk. çıkmak üzereydi. Ham- za Bey yeniden pencereye dön- — müş, limana girmek üzere olan — yabancı gemiye bakmıştı, H Fakat ne oluyordu?... Bu ne de mekti?... Gemin'n grandi direğine Türk bayrağı çekilmişti. y Güvertesinde adamlar vardı: » Onlar da Türk denizcileri kılığma — girm'şlerdi. ş Hamza Bey beyaz uzun sakalı- — ni karıştırıyor, fakat bir türlü bu bilmeceyi çözemiyordu. Limandaki ahali kaçışıyor, ka- Teden askeri s'lâh başma çağı”'an — sesler duyuluyordu. ö Gelen gemi, yelkenleri indir- mişti, Yalnız bir sıra kürekle ma- — Mevra yapıyor, limanın ucunda yatan eski Türk kadirgalarmın önünden geçiyordu. Büyük direğinde gururla dal. galanan Türk bayrağını gören bir kısım halk, yerlerinde durmuşlar, merakla bakakalmışlardı- Bunun — bir kancıklık olup ohıııdıiııu öne lar da kestiremiyorlardı. j O zaman iri yarr esmer bir a- — dam geminin ön direğine çıkan | ip merdivenlere sıçradı. İki avu- İ cunu ağzma dayadı, bir boru gibi | yaptı ve bağırdı: — — He......yyyyl... Nereya gidi. : yorsunuz?... Biz gâvur değiliz... — Biz geldik, biz!... Ali Reisle arka- — daşları!... Beni tanımadımız. mı | be?... Kara Yusufu hnmıdmı: mı?... Ş Ali Reisle küçük Hüseyin d.ı onun yanma- çıkmışlardı. Onlar | da bağırdılar. O zaman halkın arasında bir — kayraşma oldu. z — Ali Re's Gelmiş!... Şahin — Reisin oğlu!..- Görmüyor musu- — nuz?... Kara Yusufu, küçük Hü- — seyini görmüyor musunuz?... -- — Vay canma!... Bu gemiyi — mneredn buldular?... . — Avlamışlardır. Onlar- zaten balık avma değil, gemi avma gi- — diyorlardı. — Her zaman Zanta'ya , Ke- fıloıyı. ya kadar - açılıyorlardı. “Orada balık mı avlanır?... Ben .ııhıı biliyordum bu işin böyle o- — lacağımı!... — Kaçışan halk, akm akın sahile, ç /" Şahinin yanaşatağı yere dönüyor- — Tardı. k: — Yaşasm Ali Reis!... Yaşa- sınl, __', Şahin Reisin esir olduğu gün- (den beri yıllar geçmişti. Inebahtı, “İlk defa olarak bayram yapıyor- O du. '_ Bu haber çımbnk Hamza Be- ğ /— ye, kaleye kadar yayılmış, asker — ve zabitler de limana inmişlerdi. Şimdi Ali Reis karaya çıkmıştı. |— Şahin Reişin şerefli savaşları- — mr bilen halk, onu kuşatmış, ©- l İ D—düı—oılnlın ka- v İr. Gene Inebahtıya bol B BÜYÜK DENIİZ ROMANI -— |Şahin Yavrusu — Yazan: Kadircan KAFLI Şahin reisi bilen halk, oğlunu No 43 karşıladı yenler şimdi Ali Reis'n çılgınca cesaretini alkışlıyorlardı. Hamza Beyle, kaledeki diğer zabit ve askerler de henüz çocuk denecek bir yaşta olan bu genç, kurnaz ve atılgan korsanı alkışla- maktan kendilerini alamıyorlar- dı. Hele Hamza Bey onun mem- lekete verdiği neş'eyi görerek kı- zarıyor, kıskanmaktan kend'ni zor tutabiliyordu. - Artık Ali Reişle arkadaşları günün kahramanı olmuşlardı. Şe- hirde yalnız onlara dair konuşu- luyordu, Ali Reis biran evvel gemisine yetecek kadar levent almak ve hemen yola çıkmak istiyordu. Bunu ilân ettiği zaman yüzlerce kişi ona koştular. Halbuki ona ancak yüz kişi Jâzımdı. Ali Reis bunların içinden en genç, iri kuv- vetli olanlarını, eskiden, denizde çalışanları ayırdı. Gemisine aldı. Civar köylerden, kasabalar- dan gelenlerin sayısı da pek çok- tu. Lâzım olan silâhları halk pa- rasız veriyor ve Ali Reisin ver- mek istediği parayı kabul etmi- yorlardı. Yalnız Hamza Beyin bir kor- kusu vardı: Ali Reisin korsanlık yapması üzerine Venedik ve Ceneve do- nanması İnebahtı'ya bir. hücum yaparsa!... Bunu karşılayacak - kuvvette değildi! Yıllardan beri damarlarında donmuş gibi duran kanı yeniden canlandı. Limanda duran gemi- leri tamir etmek, eksiklerini ta- mamlamak, Mora Valisine yaza- | rak yeni gemiler ve asker istemek için, karar verdi. Ali Reis leyentlerini tepeden tırnağa kadar kılıç, pala, topuz, balta, ok vesair silâhlarla donat- | mıştı. Levent yazılmak için gelen fakat alınamıyan diğer yiğitlere de: — Yakında üç dört, hattâ beş | on tane gemimiz olacak. O za- man hepinize yer bulunur.. Sizi çok bekletmem. Helo Şahin Rei- si de kurtarırsak, o zaman koca I bir donanmamız olacak Vene- dik'in altını üstüne getireceğiz... Dedi. Hepsi da: — Yolunuz açık olsun!... Diye bağırdılar. Fakat on iki yaşlarında bir ço- cuk vardı ki, iri kara gözleri, &- rım gibi ince ce çevik vücudu, se- vimli yüzüyle Ali Reisin hoşuna gitmişti. Fakat bu yavruyu arka- sında sürüklemek istemiyor, acı- yordu. , Halbuki o da Ali Reisten ayrı- lamıyordu. — Beni alm!... Gemide her - i- şinizi görürüm. Benim de babam korsandı. Şahin Reisin yanmda | çalıştı... Onu bilirsiniz siz!... Her kes biliyor... — Kimdi senin baban?... — Tabansız Ahmet!... — Tabansız Ahmet mi?... Ali Reis çocuğun yüzüne yak- laşarak gözlerinin içine baktı. Onu sahiden tanımıştı. Uğursuz baskından biraz evvel yedi ya- şında bir yavruydu. Alinin yanın dan ayrılmaz, onun kendi akran- 'ı;" HABER — Akşam Poslası * Pratik ayat Bilgisi ı- ıhı ve hııdn. Yazan: M. Oıyur Mase — Bilârdonun en müşkül çe- kilden Korposu. Masedir, Bunda bü » yük bir rüsuh İster, aksi takdirde bi- lürdo keçesini yırtmak tehlikesi mev- cuttur. Maamafih bir çok karanbol. ler yapabilmek için bu “korpo, yu çekmek mecburtdir. Bir mase yap- mak için staka hemen amudi olarak billâ üzerinde tutulur ve pek sert ol- mamak şartile kat'"i bir darbe vuru - larak billâya bir çevirme hareketi ve- rilir. Billâ lâstiğe yapışık olursa ek- seriya mase darbesine müracnat edi- Tir. Halbuki billâlar tabiati ile bilâr- donun köşelerinde toplanır ve oyan - cu lâstiklerden veyahut öteki billâlar- dan dolayı “korpo,, yu çekemez. Ma> se vuruşun diğer bir faydası da Üç bilya bir sırada olduğu zamandır. O- yuncu bilyasının maske olduğunu gö- rünce bir mase çevirir ve bilya orta - daki bilyaya hafifçe süründükten son ra riğer bilyayı bulur, Mase usulü ile küçük bir zaviye dahilinde bir takım küçük darbeler temin edildikten son- ra bilyaların vaziyeti icabı olarak tek rar bilyalar ortaya sürülür. İki üç karanboldan sonra bir takım küçük maselere avdet edilir, Parti — Karanbol partisi kafdele- ri itibarile en basit ve en çok — oyna.- nan partidir. İki oyuncudan her biri beyaz fil dişi toplardan birini s&eçer ve oyunun devamınca onunla oynar. Bilrdodan kimin evvel oynıyacağını tayin için bilya aşağı taraftaki işaret üzerine konur. Yukarı taraftaki lâs « tiğe (yastığa) vuracak surette itilir. | | İki oyuncudan hangisinin billâsı aşa- it kenara daha yakın durursa o par - tiyi başlamak hakkma maliktir. O - yüuncu karanbol yaptığı müddetçe o - yuna devam eder. Oyuna başlamak için kırmızı bilya aşağı taraftaki tek işaret üzerine ve beyaz bilyalar — yu- karı taraftaki iki işaret üzerine ko - nur. Oyuncu bir karanbolu kaçırınca diğer oyuncu oynamağa başlar. İki bilya birbirine yapışık kalırsa üç bil- | ya kaldırılarak oyun başındaki vazi - | yeke konur, Eğec bir oyuucu stakayı | kaydırarak vurmazsa yahul vurma - dan stakanın ucu ile Hiyayı oynatırsa kakkını kaybeder. Oyunu kazanmak için yapılacak karanbol miktarı evvel den tesbit olunur. Bu miktar oyun - cuların meharetine göre 25, 50, 100 ve- ya daha fazladır. Eğer iki oyuncu a - rasında büyük fark olursa iyi oynı - | yan diğerine avans verir. Her parti - l den sonra ilk kimin oynıyacağını ta- yin hakkr oyunu kaybedenedir. Bir kaç kişi birden oynarsa her oyuncu sırasında oynar ve kendisinden evvel- kinin bilyasını değil ötekini esas tu- tar. Bilârdonun bir şekli vardır ki bun- da bilyadan evvel yasıfıklara “Jatik- Tere vurmak şarttır. Baska süretle yapılan karanbollar makbul sayıl - maz, Bazı memleketlerde oyuna hu - susi şarilar konur, bunlar karanbol yapmasını bilenler için kolaydır. (Devamı var) HtayaeatiNİN a ygr t Ai ayggee aai l karışmak isterdi. — Sen daha ufaksın!... Deniz- de fırtma var, düşman var... Dö- vüşmek, ölmek ve boğulmak VAT — Olsun!.. Ben istiyorum... Babam gibi olmak ist'yorum. — Adın ne senin!... — Sansar Osman!... ,— Sansar Osman mı?.. Neden tabansız değ'İsin!.. — Ben en yüksek ağaçlara tır « manırım, en küçük deliklerden girerim, hiç izimi belli etmeden her yere dalar cıkarım... Onun çin köyde beni “Sansar Osman,, diye çağırırlar... bütçesini (Devamı var) | mi sanıyor? B —T: 50005 Yazanı Aka Gündüz | Ve 58 Zeus'un aile mezarlığı geniş, mermer döşeli bir odaydı. Pnl& sör: —Omorfo! dedi. O yer çepçev- re 3 metre derinleştirilecek, alt- yanı da mermer kaplanacak. San- dık buraya konacak, Büyük ba- banla annenin sandıkları da aşa- ğıya insin. Annenle babanmkiler de orada mı? — Evet, Milândan gelince ora- ya koydurmuştuk. — Onlar da inecek, Üst kat düz mermer b'r oda kalsm. Yalnız bir adam inecek kadar bir demir ka- pak yeter. Ömikronun sandığı götürüldü we on beş gün sonra profesörün dedikleri yapıldı. Üç arkadaş.. Üç ülkü ve gönül arkadaşı çalışmağa başladılar. Ömega başka bir güderi aldı. Omikroyu örttüğü güderiyi uğuz bir angı olarak cam kutuya koy- du ve dolabının üst köşesine yer- leştirdi. Omikronun fotoğrafmı profe- I #örün masaşmın üstüne koydular. | Masada bununla altı fotoğraf- ol- du. Büyük Zeus'un, kolsuz koca- sınım, Saro'nun, Günerin, maran- gömleğini giyerdi. Profesör Eso- es gençleşmiş gıbıydi. Daha er çalışıyordu. " BÖLÜM Aylar, yıllar bir erraya gelip geçtikçe profesör Esces bilgin çevrelerinde alay konusu (mevzu- u) olmağa başlamıştı. Büyük tıp gazetelerinden kü- çük antip'rin el ilânlarma kadar her şey herkes Escese ince ince çatıyor ve henüz ne olduğu belli olmıyan emekleriyle alay ediyor- Nereden sızmış ise sızmış, her- kesin kulağına gitmişti ki, Esoes ölmezliğe yol arıyormuş! Daha ölümün ne idüğini anlı - yamamış olan profesörler gazete- lerle hab're konuşuyorlardı. Seksenine ayak basmak üzere olan bir adam altmış yıldanberi buna çalışıyor, eğer — çalışmaları bir bilime dayanmış olsaydı, şimdi otuz- yaşına dönmüş olmalrydı. Brrakınız ölmezliği, hiç olmazsa uzun yaşamayı bile bulamamış- tır. Bilim bize gösteriyor ki boş şeylerle uğraşan bir dimağ ya ku- Yumuş sünger g'bi ezilebilir. bir katılık peydah eder, yahut kay- natılmış koladan daha sulu yumu şaklık alır. Biricisine delilik, ikin- €'sine bunaklık diyoruz. Profesör Esoes ta brimsisini gösterir hic bir belge yok, Öyleyse beyni sulan- mıştır. Ş'mdiye kadar bilim acununa birçok büvük ivilikleri dokunan Esces artık bir kösede rarat etme- Hdir. Zewys enstitüsünde her lâbo- ratuvar müspet, ver'mli çalışryor. Fakat bunların arasında bir pren- çip lâboratuvarı vardır. ki yirmi vıldanberi ne yapmış olduğunu bilmiyoruz. O bir siyasal gizli ola- rak kalmıştır.- Kapıları kimseye acılmamıştır. Sağlık Bakanlığı, bu hılıı tükenmez HS L ea e 1 Tİkincikânuın ISJX Alma ve başka dile çev rme Devlet vasasınca koru udur n'den öldüğü işitilen doktor Bayın' Omikronun ölümü de hâlâ düşün- ce götürürlüğünden kurtulama- mıştır. Neye yarar ki beş yaşma giren bir ölünün üzerinde otopsi yapılamaz. Ve bundan ötürü adli- ye bakanlığı kend'sini stçsuz gös- terebilir. Bunlar bilgin profesörlerin bilgisizce söyledikleri sözler de- gildi. Onlar içlerinden inanıyor- lardı ki Esoes boşuna çalışmıyor veya çalışır görünmüyor. Er geç bir gün ortalık onun yeni bir bu- luşu ile çınlayacak. Yeni bir ün, yeni bir kazanç ırmağı Esoes'e doğru akımn edecek. Eğer onun e- mekleri şimdiden kötürümletilir- se ün ve kazanç kendilerinde ka- lacak. Büyük bilginlerin kıskançlık- ları en büyük veba salgınların- dan korkunçtur. Bilginin bırsı, apaşın adam öldüren bıçağından daha keakindir.. Bu dedikodular ara sıra orta- lığm gevezeliğini bir kaç gün kö- rüklemekten başka bir şeye yara- mıyordu. Hele enstitünün sokak duvarlarma bile çarpıyordu. Prençip lâboratuvarı çalışryor- dü. Esoes'in kendince bir iş bulu- mu vardı: Diplomat insanları bir- birine boğazlatmağa çalışır. Hü- kümet halkın alım terinden dina- mit çıkarır. Halk yaşadığı yıllar- ca yalnız inanmalıdır. | Bilgin profesör para kazan- mak için çırpınır. Genç — yalpa- lar.. Fırtmaya düşmüş küreksiz ve İnsansız kayık gibi.. Kendi lâbortuvarına da dü- şen işler çok değildi. Kendisi ölü- mü kaldırmak ve bu yüzden sa- vaşı yöketmek yolunda çalışıyor. Omorfo denemeleri yapıyor. Ve Omega elindeki güderi parçasıy- le öteyi beriyi silip parlatıyor. | Cam kavanozlarda kedi, kö- pek, saksağan, tavşan, böcek leş- leri... Bunların hepsine dirim aşısı aşılanmış ve sonra birer yol ile öldürülmüştü. Dirilip dirilmiye- cekleri bekleniyordu. Esoes, Omikronun ölümünden sonra insanlar üzerinde deneme- den vazgeçmişti. Bu denemeleri yapmak hirsiyle yapmamak dile- ği hergün içinde çarpışıyordu. Onun yalnız bir insanı vardı ki bütün denemelerini, araştır- malarını onun üstünde yapıyor- du: Omikronun kargacık burga- cık gövdesi... Bu üçüncü araştırmaydı. Her iki yılda bir Omorfo ve Omega ile mezara girer, Kurşun sandık- tan Omikroyu çektirip çıkartır ve araştırmalarına başlardı. - O- mikro çürümemişti. Midesi, barsakları temizlen. miş bir halde ve koyu kahve ren« gi bir mumya kurusu gibi duru- Elıkuoıluımıı bir makasla ça kesti ve ince bir plâtin iğne ile beyninden iki damla çekti. Mezara gidiş geliş çok gizli tutuluyordu. Omorfonun otomo- bili günün alaca karanlığında gelir profesörle Omegayı alıp e- ve götürürdü. Gün iyiden iyiye ağarınca iki üç güzel ve taze çi- çekten çelenk alıp mmlıh’ll- 4 Ğİ O Y (Devamı var)