E BÜYÜK DENİZ ROMANI —) Şahin Yavrusu — Yazan: Kadir En iyisi budur a 'daki zincir I.Surıdın koşa koşa doğru, bi-| sına ve suyuna bir an evvel kavuş- raz ilerideki kayıklardan birine| durmak istiyordu. girmek ve yelkeni açarak uzaklaş- makdan başka çare yok. Eğer ba-| den sonra ilk limana, Pesaro'ya| lıkçılardan bir ikisine raslarsak, onları da haklarız... Nasıl, ne der- siniz?... — Doğru!... Yaparız!. Alaca karanlıkda, büyücek bir kayanın dibinde toplandılar, İle- riye bakdılar. Orada sahiden hiç kimse yokdu. Sekizi de ok gibi yerlerinden fırladılar. Bir kaç saniye sonra ke nara bağlı olan yelkenli kayığın ipi kesilmiş, içine girmişlerdi. Yelkenler fora edildi. Açıldılar. Köyden gelen üç dört kişi onla- rı görmüşlerdi. Evvelâ, şaşırdılar. Sonra birdenbire bütün kuvvetle. riyle bağırmağa, köye doğru geri- sin geriye koşmağa başladılar, Kulübeden fırlıyan bir adam da olduğu yerde kollarını indirib kal- dırarak tepiniyor, haykırıyordu. Ali reisin küçük yelkenlisi bü- tün hıziyle açılıyor, cenuba doğru uçuyordu. Venedikden ayrılırken arkala. rına düşen kayıklarla galer, pek uzakda adacıkların arasma girip çıkıyor, onları arıyorlardı. Sahilde Venedik atlıları, yalm kılıç deniz kenarmda duruyorlar, kocaman, beyaz bir kartal gibi u- zaklaşan “yelkenliye büyük - bir “Hinela bakıyorlardı. Artık kurtulmuşlardı. Onlara hiç kimse, zengin Vene- 1 Can ma, ayaklarımız- ler olmasal Venedik hududlarını geçdik - uğradılar, Güvertede yalnız Ka - ra Yusufla küçük Hüseyin ve Ali Reis görünüyorlardı. — Diğerleri başaltına gizlenmişlerdi. Küçük | | bir kayıkda böyle — sekiz kişinin bulunması ne de olsa göze çarpa-, bilirdi. Ali Reisle Kara Yusuf su ve yiyecek almak için karaya çıkdı- lar, Çabucak döndüler ve hemen denize açıldılar. Ne olur, ne olmaz, diyerek | - talya sahillerini bırakmışlar, Dal. maçya tarafından cenuba doğru sarkıyorlardı. Dalmaçya kodrsanları Onları bekliyen korkunç felâ- ketden haberleri yokdu. Ufacık yelkenlinin güvertesine uzanmış- lar, birbirlerine ayrılık - seneleri- nin hikâyelerini anlatıyorlardı. Bu bitince şen ve ümidli, mem- leket şarkılarını söylüyorlardı. O gün ve o gece böyle geçdi. Hepsi de buralarını İtalya sa- hillerinden daha korkusuz - sanı- yorlardı. Dimdik yükselen yalçın kayalara, irili ufaklı denize dağıl- mış olan sayısız ve granit adalara merakla bakıyorlardı. Küçük Hüseyin Şahin Reisle geçen şerefli günleri hatırlamış ol-) malr ki gene korsanlık damarları kabarmışdı. İçini uzun uzun çekdi ve Tendi: diğin bütün donanması bile artık yetişemezdi. Aralarında, Şahin Reisi kurtar- mak için ne yapmak lâzım geldi- ğini görüşdüler ve şuna karar m[ diler: için Ingilizce dersleri Müellifi: ömer Rıza —T Zamirleri, kullanışlarma göre | sınıflara ayırmak çok — kolaydır. İlkönce şahsi zamirler vardır: Bunlar: 1 (ay) ben, we (vi) biz, you (yu) sen, siz; he (hi) o (müzek - ker); she (şi) o müennes; it (it) ©o; they (zey) onlar. Bütün bunlar ancak Fail olabi- lirler,, Bunların mef'ul olanları sı- rasile şunlardır: Me (mi) bana, beni; us (as) bi- ze, bizi; you (yu) size, sizi; (him) ona, onu, (müzekker); her (her) ona, onu (müennes) it (it) ona onu, them (zem) onları, onla- râ, Bunların mülk'yeti ifade eden- leri de şunlardır: Mine (mayn) benim; ours (a- werz) bizim, yours (yurz) — sizin, his (hiz) onun (müzekker); hers onun (müennes); theirs (zerz) onların müennes. Bunların heps'ne şahsi zamirler personal pronouns (persenel pro- nanz) denilmesinin sebebini an- lamak çok kolaydır. Çünkü hepsi şahsa nittir. Sonra bunlar, sayıya, cinse ve cümledeki yerlerine göre değişiyorlar, Fakat bunların en az değişeni you (siz) zamiridir. Es- kiden bunun müfredi vardı. Fakat bunlar artık pek kullanılmıyor. Şahsi zamirler üç şahsa ayrılır- lar. Konuşan veya yazan şahsın kendisi mine, me, İ, zamirlerini kullanırlar, Şayet konuşan veya yazan adam başkalarını da kendi- sile birleştirirse o zaman ours, us, we zamirlerini kullanır. hepsi birinci şahıstırlar. (Devamı var) |Taşdelen suyu — Buraları, bizim gibiler biçilmiş kaftan... Şahin Reis ara- mızda olsaydı ve görseydi. — İne- bahtıyı bırakır, buraya — gelirdi. Bakın şuraya be, adım başında ko Böyle silâhsız, hazırlıksız, bü-/ ca bir donanmayı gizliyecek ka- tün Venedik askerlerinin onları| aradıkları bir zamanda — karaya çıkmak, kendi ayaklariyle yeni « den zincire bağlanmakdan baş - ka bir şey değildi. Bunun — için doğru İnebahtıya gidecekler, o - rada iyice silâhlanacaklar, kendi- lerine başka yoldaşlar bulacaklar, büyücek bir gemiye binecekler ve tekrar bu n ”a döneceklerdi. Ali reis, babasını bir an evvel kurtaramadığı için — üzülüyordu. Venedik sahilleri ufaldıkça onun kalbindeki baba hasreti büyüyor, derin derin içini çekiyordu. Fakat başka çare yokdu. — Doğru linebahtıya gidiyo - ruz, arkadaşlar!... Allah yolumu - zu açık etsin!... Dedi. Kara Yusuf cevab verdi: — En kısa zamanda geri dö - neceğiz ve Şahin Reisi arıyaca - giz ... — Venediğin altını üstüne ge - tireceğiz... — Evet!... Yapacağız!... — Yapacağız!. — Yaşasın Ali reis!., Yaşasın Şahin Reis!.... — Yaşasın!..... Hepsi de genç korsanım elini sı- kıyorlar, boynuna sarılıyorlardı. Ali Reisin gözleri sevinçden ya- şarmışdı. Rüzgâr gitdikçe hızlanıyor, san ki onları üç senedenberi — hasret kaldıkları vatan toprağına, hava- fi ÜÜÜ Ün ü dar bol girintiler var, — En zorlu bir kovalamaca oyununda insanı aldatmağa yarıyan kayalık ve sip sivri çıkıntılar dolu... Hepsi de bunları dikkatle din- liyorlardı. YA Kara Yusuf çokdan kürekleri bırakmışdı. ,Yelkeni şişiren güzel rüzgâr onlara yetiyordu. Küçük Hüseyin de cevap ver. di: — Yalnız bu kadarı bir korsan için hiçdir. Burada hava mı avlı- yacaksın?... Acaba av var mı? Bir de onu düşün!.. . ı — ÜÖyle ya, öyle ya... Av olma-! dıkdan sonra boş yere yelken kü-! rek sallamak neye yarar?... Küçük Hüseyin susmuşdü. Ali de susuyordu. O, yalnız babasını, onu bir an evvel kurtarmak için ne yapmak. lâzım geldiğini düşünüyordu. Bir aralık başınt kaldırdı. İleri- ye bakdı. Küçük Hüseyinle arka- daşlarına dönerek: — İnebahtıya ne zaman varırız acaba?.... Diye soracakdı. Fakat ağzı açık kaldı. Çünkü tâ ilerideki yüksek burunun ucun- dan ansızın bir kadırga çıkdı. — Bir gemi!... Diye mırıldandı. Hepsi de başlarımı o tarafa çe- Üsküdara indirilmek için tetkikatın ilk safhası bitti Taşdelen suyunun Üsküdara in- dirilmesi etrafında yapılan tetki- katın ilk safhası neticelenmiştir. Bu tetk'kat bazı üniversite profe - sörleri ile kimyakerler tarafından Taşdelen suyunun membaında ya- | pılmakta idi, Taşdelen membama civar bazı kaynaklardan nümune- ler alınmış ve bunlar tahlil — edil- m'ştir. Nümunelerden, diğer kay- naklardaki suların da Taşdelen membamdan çıkan suyun evsafını haiz olduğu anlaşılmıştır. Bir müddetten beri devam eden bu tetkikata ait tahlil raporlar ha- zırlanmaktadır. Raporlar beledi - 'yeye verildikten sdnra Taşdelen suyunun Üsküdara indirilmesi me selesi halledilecektir. Taşdelen su- yu ile diğer kaynaklardan çıkan sular b'rleştirilecek ve elde edile- cek fazla su geniş borularla — Üs- küdarda Şemsipaşaya indirilecek- tir, İlkbahardan itibaren Üsküdar- la Taşdelen membaı arasındaki araz'de tetkikat yapılarak borula- rın döşenme projesi hazırlanacak- tır. Belediyenin, 935 bütçesine, ev velce bütçeye konup ta sarfedile- miyn yüz bin lira tahsisat gene konacaktır. Taşdelen suyunun Üsküdara iki yüz bin lira masrafla indirilebile- ceği anlaşılmaktadır. Halen mu- vakkat bir spor sahası olan Şemsi- paşada da asri su tes'satı yapıla - virdiler ve bakdılar... (Devamı var) cak ve Taşdelen suları simdiki gi- bi membamdan değil, Şemsipaşa- Yazanı ti 40 Gülünç olmamasının da yolu yoktu. Bütün Acun Cenevre ile a- lay ederken iki yıllık bir profesö- rün ortaya çıkıp: — İnsanlığı savaştan kurtarma- ğa çalışacağım! demesi ölüleri bi- le güldürebilirdi. Öyleyse buna gizli çalışmalı. Kimseye bir eşy söylememeli. Gü- neşe çıkacağım, aydakilerle konu- şacağım, durmaz dönüğü (devri him — daimi) buldum diyen yarı delilere | benzemektense susmak en doğru | yoldu. Susmak ve gizli çalışmak... İçeriye Doçenti girdi. — Profesör, dedi, bugün ayın ikisi. Son taksit günü. Esoes teşekkür etti. Doçent ç- kınca kalktr çekmeden bir beş li- ralık çıkardı. Kapattı. Üstünü Zeus'a yazıp gönderdi. Borçtan üç dört yıl sönra kurtulunca pek - se- vindi. Ellerini uğuşturdu. Zeus'tan ayrılalı köşke uğra- mamıştı. Bu bir kötü duygudan değildi. Biliyordu ki Zeus onu her görüşte ölen dayı oğullarını ana- cak. İçine bir tutam avu dolacak, Kolsuz kocası da sezgin adamdı, bu ağuyu karısmın gözlerinde gö- recek, üzülecek. Böyle bir şeye ün vermemek için düğünlerine bile | Gim. gitmemişti. Düğün de yapılama- mıştı ya. Yalnız dedi kodusu ken- di kulağma kadar gelmişti. Öyle zengin, güzel bir kadın iki kolu kopuk bir adama nediye vardı? Şaşılacak şey. Ve arkasmdan bir alay alçakca sözler. — Şocukları olunca giderim, di- ye düşündü. NEZle ve Urungm aç mı ilk o yavruya yaparım, Gazete- ler de nereden haber almışlar? 'Yalnız gazeteler mi? Bütün bilim acunu duymuştu ki genç bir profesör sayılan Esöse; nezle, bronşit, Anj'n için çok değerli bir aşı bulmuş, denemerlei yüzde yüz iyi çıkryormuş. Fakat profesör Esces buralarda değildi. Onun bütün düşüncesi, insanlığı hem hastalıklardan hem boğazlaşmaalrdan kurtarmaktı ... Önce yürüyeceği yolun plânmı çizecekti. Hemen oturdu Kültür Bakanlığına şöyle bir şey yazdı: Kendimi Bil'm — araş'ırmalarına vermeği ülkü edindim. Ölünciye kadar lâboratuvarlardan çıkmıya- cağım. Beni okutmaktan almız bu işe veriniz. Lâboratuvarlarda bir küçük oda bana yeter. Acunda kimsem yoktur. Ben Ulusumun ve insanlığın adamıyrm. Ülkü Bakanlığı Ünivers'te Rek törlüğüne sordu: Bu herif deli mi? Rektörlük çok iyi bir karşılık verdi. Dedikler'nin doğru olduğu- nu söyledi ve Esoes”r “dileklerini arkaladı. (İltimas etti.) Ülkü Bakanlığı; Baremdeki ye- rinden yükselmesini ve aylığınm artmasımı istememek; üç yıl için- de lâboratuvardan çıkıp - dışarda ( ev tularsa, içeride kaldığı aylarca oda k'rasmı, elektrik, kalörifer, Bu yirmi üç yaşmdaki Ensti su, deneme paralarını ödemek ü- zere Esocs'in dileğini yaptı. Rektör Fsoes'in yüreğini incit- Enstitü, Esoes'in memek ve Bakanlığın dar kafalı- | lerine uygun yapılacaktı- lığını göstermemek için bunlardan | laki yerden doldurulacaktır. Şem- - Faocs'in kafasından sipaşada suyun ver'ldiği yerin et- | m'mar Örnl'in masasındâ rafına ağaclar dikilecek, gazino - | mrs"-, ğ lar yapılacak va burası bir mesire haline getirilecekt'r. | plân yarışında birinciliği Alma ve başka dile çevirme| Üevlet yasasınca koru'udur.- hiç bir'ni söylemedi. Elinden * tün körü bir taahhüt kâğıdı ale' | Profesör Esoes ertesi gün kenden bavulunu, çantasını, taplarını, varımı yoğunu Altıncı Lâboratuvarın bodurumt”' | da temizlenen bir beton 0d4 yerleşti. Bu yaşa gelinciye kadar bu € lu sevinmemişti, Tam bir ve sekiz on lâboratuvarı vardı. lığı da işliyordu. Daha ne - isti Odanın yerleştirilmesine Doçenti ile talebeleri yardım ler. Genç Doçent boynunu bü rek dedi: — Siz bizden ayrıldımız. : biz sizden ayrılmadık. Nic'n rtıldığımızı düşündükçe göğsi kabarıyor. Bizi her gün dört yâ” nızda bulacaksmız. Her buyur#” | Biriz işe koşmak bize en def | kıvanç olacaktır. ; Eşoes çocuk sevinci - içindi Kazık ayağmı sert betonun ü de taklata taklata dolaşıy0 Bir delikanlı: — Yarmn, dedi. Evden size " | oda halısı getireyim. Beton #” | belki dokunur. ğ — Ben de b'r şazlong getii — Ben be bir şezlong getirt* ma lâmbam'var. Hepsini lâboratuvarm avlu pısma kdar uğurladı. V | — Ey çocuklar! dedi. Bu $ | , dem sonra toprak ve kan A:ıl-v1 ma ne mutlu! Benden iki üç olsun yakasını kurtaracak ! Odasına dönünce karyol Üstüne uzandı. Ülkü Bal gösterdiği ilim severliğe (!) derin bir duygu ile h mıştı. Zeus'u gene düşündü. Artık ? cuğunun doğumuna da gi olur, dedi. Nae:l bir işe girişt yazınca gücenmiyecektir. insandır ©. Hiç insan insana nir m'? Yazmca... Neden yazınca? Hemen 047 yazmalıyım. Ona karşı gizlimi * tur. O benim yüreğimdir. Yazmağa başladı: Zeus! Beni oku Zeus! Zeus Enstitüsünde Lâboratuyarı. Devlet, Esoes'in üçüncü * ve profesörlüğünün yirmin” onurüne bir Enstitü Adına Esoes Eneştitüsü d ve profesör artık burada caktı. 16 yıldan beri bugüfl olarak sokağa cıkıyordu: içinde lâboratuvarına ilk günün sevinci vardı: Zeus, oğlu Oral'ı N delik devletin yaptıracağı öğütler'ne ! Y raştırma'arını kolar pavyonlar. lâboratuvarlar: Oral k'mdi? « çDeve ©