10 Aralık 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

BÜYÜK DENİZ ROMANI —— Şahin Yavrusııf HABER — Akşam Posfası -- 1 -? _"'i“ * Aİİİ | Gdi t _l,ln.qılızce dersleriî I Yazan: Kadir Can No 22 | En iyisi budur ama, ayaklarımız- daki zincirler olmasa! Buradan koşa koşa doğru, bi- raz ilerideki kayıklardan birine girmek ve yelkeni açarak uzaklaş- makdan başka çare yok. Eğer ba- lıkçılardan bir ikisine raslarsak, onları da haklarız... Nasıl, ne der- siniz?... — Doğru!... Yaparız!. Alaca karanlıkda, büyücek bir kayanın dibinde toplandılar. İle- riye bakdılar. Orada sahiden hiç kimse yokdu. Sekizi de ok gibi yerlerinden fırladılar. Bir kaç saniye sonra ke nara bağlı olan yelkenli kayığın ipi kesilmiş, içine girmişlerdi. Yelkenler fora edildi. Açıldılar. Köyden gelen üç dört kişi onla- rı görmüşlerdi. Evvelâ, şaşırdılar. Sonra birdenbire bütün kuvvetle- riyle bağırmağa, köye doğru geri- sin geriye koşmağa başladılar. Kulübeden fırlıyan bir adam da olduğu yerde kollarını indirib kal. dırarak tepiniyor, haykırıyordu. Ali reisin küçük yelkenlisi bü- tün hıziyle açılıyor, cenuba doğru uçuyordu. Venedikden ayrılırken arkala- rına düşen kayıklarla galer, pek uzakda adacıkların arasma girip çıkıyor, onları arıyorlardı. Sahilde Venedik atlıları, yalm kılıç deniz kenarımnda duruyorlar, kocaman, beyaz bir kartal gibi u- zaklaşan “yelkenliye büyük - bir| Hinela bakıyorlardı. Artık kurtulmuşlardı. Onlara hiç kimse, zengin Vene- diğin bütün donanması bile artık yetişemezdi. Aralarmda, Şahin Reisi kurtar- mak için ne yapmak lâzım geldi- ğini görüşdüler ve şuna karar ver diler: Böyle silâhsız, hazırlıksız, bü- tün Venedik askerlerinin onları aradıkları bir zamanda — karaya çıkmak, kendi ayaklariyle yeni - den zincire bağlanmakdan baş - ka bir şey değildi. Bunun — için doğru İnebahtıya gidecekler, o - rada iyice silâhlanacaklar, kendi- lerine başka yoldaşlar bulacaklar, büyücek bir gemiye binecekler ve tekrar bu n a döneceklerdi. Ali reis, babasını bir an evvel kurtaramadığı için — üzülüyordu. Venedik sahilleri ufaldıkça onun kalbindeki baba hasreti büyüyor, derin derin içini çekiyordu. Fakat başka çare yokdu. — Doğru linebahtıya gidiyo - ruz, arkadaşlar!... Allah yolumu - zu açık etsin!... Dedi. Kara Yusuf cevab verdi: — En kısa zamanda geri dö - neceğiz ve Şahin Reisi arıyaca - ğız!... — Venediğin altını üstüne ge - tireceğiz... — Evet!... Yapacağız!... — Yapacağız!. — Yaşasın Ali reis!.. Şahin Reis!.... Yaşasın Hepsi de genç korsanım elini sı- kıyorlar, boynuna sarılıyorlardı. Ali Reisin gözleri sevinçden ya- şarmışdı. Rüzgâr gitdikçe hızlanıyor, san ki onları üç senedenberi — hasret kaldıkları vatan toprağına, hava- 48 <i sına ve suyuna bir an evvel kavuş- durmak istiyordu. Venedik hududlarını gecdik - den sonra ilk limana, Pesaro'ya uğradılar, Güvertede yalnız Ka - ra Yusufla küçük Hüseyin ve Ali Reis görünüyorlardı. — Diğerleri başaltına gizlenmişlerdi. Küçük bir kayıkda böyle — sekiz kişinin bulunması ne de olsa göze çarpa- bilirdi. Ali Reisle Kara Yusuf su ve yiyecek almak için karaya çıkdı- lar. Çabucak döndüler ve hemen denize açıldılar. Ne olur, ne olmaz, diyerek İ - talya sahillerini bırakmışlar, Dal- maçya tarafından cenuba doğru sarkıyorlardı. Dalmaçya kadrsanları Onları bekliyen korkunç felâ- ketden haberleri yokdu. Ufacık yelkenlinin güvertesine uzanmış- lar, birbirlerine ayrılık seneleri- nin hikâyelerini anlatıyorlardı. Bu bitince şen ve ümidli, mem- leket şarkılarını söylüyorlardı. O gün ve o gece böyle geçdi. Hepsi de buralarını İtalya sa- hillerinden daha korkusuz sanı- yorlardı. Dimdik yükselen yalçın kayalara, irili ufaklı denize dağıl- mış olan sayısşız ve granit adalara merakla bakıyorlardı. Küçük Hüseyin Şahin Reisle geçen şerefli günleri hatırlamış ol- malr ki gene korsanlık damarları kabarmışdı. İçini uzun uzun çekdi ve söy- lendi: j — Buraları, bizim gibiler için biçilmiş kaftan... Şahin Reis ara- mızda olsşaydı ve görseydi. — İne- bahtıyı bırakır, buraya — gelirdi. Bakın şuraya be, adım başımda ka ca bir donanmayı gizliyecek ka- dar bol girintiler var. — En zorlu bir kovalamaca oyununda insanı aldatmağa yarıyan kayalık ve sip sivri çıkıntılar dolu... Hepsi de bunları dikkatle din- liyorlardı. Kara Yusuf çokdan kürekleri bırakmışdı. ,Yelkeni şişiren güzel rüzgâr onlara yetiyordu. Küçük Hüseyin de cevap ver- di: — Yalnız bu kadarı bir korsan için hiçdir. Burada hava mı avlı- yacaksın?... Acaba av var mı? Bir de onu düşün!.. , — ÜÖyle ya, öyle ya... Av olma- dıkdan sonra boş yere yelken kü- rek sallamak neye yarar?... Küçük Hüseyin susmuşdü. Ali de susuyordu. O, yalnız babasını, onu bir an r evvel kurtarmak için ne yapmak lâzım geldiğini düşünüyordu. Bir aralık başını kaldırdı. İleri- ye bakdı. Küçük Hüseyinle arka- daşlarma dönerek: — İnebahtrya ne zaman varırız acaba?.... Diye soracakdı. Fakat ağzı açık kaldı. Cünkü tâ ilerideki yüksek burunun ucun- dan ansızın bir kadırga çıkdı. — Bir gemil!... Diye mırıldandı. Hepsi de başlarını o tarafa çe- virdiler ve bakdılar... (Devamı var) Müelliti: ömer Rıza —-j Zamirleri, kullanışlarma göre sınıflara ayırmak çok — kolaydır. İlkönce şahsi zamirler vardır: Bunlar: İ (ay) ben, we (vi) biz, you (yu) sen, siz; he (hi) o (müzek - ker); she (şi) o müennes; it Cit) o; they (zey) onlar. Bütün bunlar ancak fail olabi- lirler.. Bunların mef'ul olanları sı- rasile şunlardır: Me (mi) bana, beni; us (as) bi- ze, bizi; you (yu) size, sizi; him (him) ona, onu, (müzekker); her (her) ona, onu (müennes) it (it) ona onu, them (zem) onları, onla- ra, Bunların mülkiyeti ifade eden- leri de şunlardır: Mine (mayn) benim; ours (a- verz) bizim, yours (yurz) — sizin, his (hiz) onun (müzekker); hers onun (müennes); theirs (zerz) onların müennes, Bunların heps'ne şahsi zamirler personal pronouns (persenel pro- nanz) denilmesinin sebebini an- lamak çok kolaydır. Çünkü hepsi şahsa aittir. Sonra bunlar, sayıya, cinse ve cümledeki yerlerine göre değişiyorlar, Fakat bunların en az değişeni you (siz) zamiridir. Es- kiden bunun müfredi vardı. Fakat bunlar artık pek kullanılmıyor. Şahsi zamirler üç şahsa ayrılır- lar. Konuşan veya yazan şahsm kendisi mine, me, İ, zamirlerini kullanırlar. Şayet konuşan veya yazan adam başkalarımnı da kendi- sile birleştirirse o zaman ours, us, we zamirlerini kullanır. Bunların hepsi birinci şahıstırlar. (Devamı var) Taşdelen suyu Üsküdara indirilmek için tetkikatın ilk safhası bitti Taşdelen suyunun Üsküdara in- dirilmesi etrafında yapılan - tetki- katın ilk safhası neticelenmiştir. Bu tetk'kat bazı üniversite profe - sörleri ile kimyakerler tarafından Taşdelen suyunun membaında ya- pılmakta idi, Taşdelen membarmna civar bazı kaynaklardan nümune- ler alınmış ve bunlar tahlil — edil- m'ştir. Nümunelerden, diğer kay- naklardaki suların da Taşdelen membamdan çıkan suyun evsafını ' haiz olduğu anlaşılmıştır. Bir müddetten beri devam eden bu tetkikata ait tahlil raporlar ha- zırlanmaktadır. Raporlar beledi - 'yeye verildikten sdenra Taşdelen suyunun Üsküdara indirilmesi me selesi halledilecektir. Taşdelen su- yu ile diğer kaynaklardan çıkan sular b'rleştirilecek ve elde edile - cek fazla su geniş borularla — Üs- küdarda Şemsipaşaya indirilecek- tir. İlkbahardan itibaren Üsküdar- la Taşdelen membarı arasındaki araz'de tetkikat yapılarak borula- tın döşenme projesi hazırlanacak- tır. Belediyenin, 935 bütçesine, ev velce bütçeye konup ta sarfedile- miyn yüz bin lira tahsisat gene konacaktır. Taşdelen suyunun Üsküdara iki ceği anlaşılmaktadır. Halen mu- vakkat bir spor sahası olan Şemsi- paşsada da asri su tes'satı yapıla - cak ve Taşdelen suları simdiki gi- bi membamdan değil, Şemsipaşa- yüz bin lira masrafla indirilebile- |,,.... Yazarn: Aka Gündüz Gülünç olmamasının da yolu yoktu. Bütün Acun Cenevre ile a- lay ederken iki yıllık bir profesö- rün ortaya çıkıp: — İnsanlığı savaştan kurtarma- ğa çalışacağım! demesi ölüleri bi- le güldürebilirdi. Öyleyse buna gizli çalışmalı. Kimseye bir eşy söylememeli. Gü- neşe çıkacağım, aydakilerle konu- şacağım, durmaz dönüğü (devri daimi) buldum diyen yarı delilere benzemektense susmak en doğru yoldu. Susmak ve gizli çalışmak... İçeriye Doçenti girdi. — Profesör, dedi, bugün ayın ikisi. Son taksit günü. Esoes teşekkür etti. Doçent ç- kınca kalktr çekmeden bir beş 1li- ralık çıkardı. Kapattı. Üstünü Zeus'a yazıp gönderdi. Borçtan üç dört yıl sönra kurtulunca pek se- vindi. Ellerini uğuşturdu. Zeus'tan ayrılalr köşke uğra- mamıştı. Bu bir kötü duygudan değildi. Biliyordu ki Zeus onu her görüşte ölen dayı oğullarını ana- cak. İçine bir tutam avu dolacak, Kolsuz kocası da sezgin adamdı, bu ağuyu karısmın gözlerinde gö- recek, üzülecek. Böyle bir şeye ün vermemek için düğünlerine bile gitmemişti. Düğün de yapılama- mıştı ya, Yalnız dedi kodusu ken- di kulağıma kadar gelmişti. Öyle zengin, güzel bir kadın iki kolu kopuk bir adama nediye vardı? Şaşılacak şey. Ve arkasımdan bir alay alçalıca sözler. — Çocukları olunca giderim, di- ye düşündü. NEeZle ve Drumşu aşır mı ilkk o yavruya yaparım, Gazete- ler de nereden haber almışlar? 'Yalnız gazeteler mi? Bütün bilim acunu duymuştu ki genç bir profesör sayılan Esose; nezle, bronşit, Anj'n için cok değerli bir aşı bulmuş, denemerlei yüzde yüz iyi çıkryormuş. Fakat profesör Esces buralarda değildi. Onun bütün düşüncesi, insanlığı hem hastalıklardan hem boğazlaşmaalrdan kurtarmaktı ... Önce yürüyeceği yolun plânmı çizecekti. Hemen oturdu Kültür Bakanlığına şöyle bir şey yazdı: Kendimi Bil'm — araş'ırmalarına vermeği ülkü edindim. Ölünciye kadar lJâboratuvarlardan çıkmıya- cağım. Beni okutmaktan almız bu işe veriniz. Lâboratuvarlarda bir küçük oda bana yeter. Acunda kimsem yoktur. Ben Ulusumun ve insanlığın adamıyım. Ülkü Bakanlığı Ünivers'te Rek törlüğüne sordu: Bu herif deli mi? Rektörlük çok iyi bir karşılık verdi. Dedikler'nin doğru olduğu- nu söyledi ve Esoes”r dileklerini arkaladı. (İltimas etti.) Ülkü Bakanlığı; Baremdeki ye- No. 40 rinden yükselmesini ve aylığımın artmasını istememek; üç yıl için- de lâboratuvardan çıkıp dışarda ev tutarsa, içeride kaldırğı aylarca oda k'rasını, elektrik, kalörifer, su, deneme paralarını ödemek ü- zere Esoes'in dileğini yaptı. Rektör Esoes'in yüreğini incit- memek ve Bakanlığın dar kafalı- lığını göstermemek için bunlardan T: 5000 daki yerden doldurulacaktır. Şem- sipaşada suyun verildiği yerin et- rafına ağaclar dikilecek, gazino - lar yapılacak ve burası bir mesire haline getirilecekt'r. K 10 Birinci Kânun 1934 — ——— Alma ve başka dile çevirme| |Devlet yasasınca koru'udur. hiç bir'ni söylemedi. Elinden “P Bü tün körü bir taahhüt kâğrdı ald Profesör Esoes ertesi gün ' kenden bavulunu, çantasını, " taplarını, varımnı yoğunu ' Altıner Lâboratuvarın bodu , da temizlenen bir beton 00d8'| t yerleşti. : Bu yaşa gelinciye kadar bu 07 lu sevinmemişti. Tam bir kon!?” ve sekiz on lâboratuvarı vardı: * | lığı da işliyordu. Daha ne istef” Odanım yerleştirilmesine ** Doçenti ile talebeleri yardım &” ler. Genç Doçent boynunu rek dedi: — Siz bizden ayrıldınız. Av biz sizden ayrılmadık. Nic'n rıldığımızı düşündükçe göğsül ”i kabarıyor. Bizi her gün dört nızda bulacaksınız. Her buyu ğıniz işe koşmak bize en dt? kıvanç olacaktır. | Esoes çocuk sevinci içinde Kazık ayağını sert betonun üs" de taklata taklata dolaşıyo'"” Bir delikanlı: — Yarın, dedi, Evden size " | oda halısı getireyim. Beton * belki dokunur. — Ben de b'r şazlong geti ğim, — Ben be bir şezlong getirt” w ma lâmbam var, | Hepsini lâboratuvarm avlu 84' ni pısma kdar uğurladı. —- Ey çocuklar! dedi. B N“ den sonra toprak ve kan M dan, Bilim ve insanlık Acw#; göç ettim, Ben buradan yılda AA LA ALA Ü üü lrü yi ma ne mutlu! Benden iki üç olsun yakasmı kurtaracak ! Odasına dönünce karyolas” üstüne uzandı. Ülkü Bakanlıf' gösterdiği ilim severliğe (!) * derin bir duygu ile hey Zeus'u gene düşündü. Artık ? cuğunun doğumuna da gitme? olur, dedi, Nas:! bir işe giri$ yazınca gücenmiyecektir. insandır ©0. Hiç insan insana nir mi? ; &7 '—-."'ı ELVFr: f?f / â' F, PF Â Yazmca... Neden yazınca? Hemen 0447 yazmalıyım. Ona karşı IIIİ““ tur. O benim yüreğimdir. Yazmağa başladı: Zeus! Beni oku Zeus! H Zeus Enstitüsünde Lâboratuvyarı. Devlet, Esoes'in uı_; ve profesörlüğünün yıı-ıııw"ı onurüne bir Enstitü . Adına Esoes Ene_ıtitüıii den'| ve profesör artık burada *7 caktı. 16 yıldan beri bugüf, * olarak sokağa çıkıyordu:. ©" içinde lâboratuvarma kar ilk günün sevinci vardı: Zeus, oğlu Oral'ı evef” Bu yitmi üç yaşındaki devletin yaptıracağı : 1 plân yarışında birinciliği. N Enstitü, Esoes'in öğütler “e’ lerine uygun yapılacaktı- raştırmalarını kolav! pavyonlar. lâboratuvarl“' KA Esoes'in kafasından € | ma'mar Oral'ir muulnd' MAIs'', . Oral 'mdi? İ k ”

Bu sayıdan diğer sayfalar: