HABER'in Hikâyesi Neclâ, küçük salonuna girdiği vakit, saat üçü vuruyordu. Bu va- ziyet karşısında, genç kadın hem utandı, hem de garip bir memnu - niyet hissi duydu. — Gece yarısını üç saat geçmiş.. Hey gidi hey... —diye düşündü. Böyle geç dönüşlere hiç te alış- kın değildi. Kırk yılda bir kere, kocasile beraber tiyatroya gide - cek olsa, üçüncü perdenin ortala- rına doğru, Kemal Bey, saate bak- mağa başlardı. Onun nazarmda, hayat, son tramvayla beraber bi - terdi, Geceliyin eğlenilen barlara, kabarelere yahut supe edilen di - ğer yerlere gelince, Kemal Beyle zevcesi Neclâ hanım, buralarını ancak dış taraflarından tanırlar - dı. Coğrafya kitaplarında Ameri- ka yahut Japonyayı okumuş fakat seyahat etmemiş adamlar, o mem- leketleri nasıl tanırsa, karı koca - nın bar hakkındaki fikri de işte ancak o kadardı. Halbuki işte, Neclâ, bu gece, sa- at üçte evine dönüyordu! Bittabi bu gezintinin kocasile birlikte ol - madığmı derhal kaydetmeli... Zi- ra, Kemal Bey seyahattedir.. Ellerinde ne varsa hepsini kane penin üstüne attı: Eldivenlerini, çantasını, tiyatro proğramımı, bon bon kutusunu... Bunlardan maa - da, bir de bebek attı... Bunu, ona, barda hediye etmişlerdi.. Arkasından elbisesini de çıkardı. Sakın böylelikle bütün hamulesin- den kurtuldu sanmayın... Yok, ha- yır... Onun üzerinde pek ağır yük- ler hâlâ duruyor: Dün gecenin ha- tıraları... Bu, hem çok şey, hem de hiç bir şey değil.. Neclâ, dün - gece tiyat « Viroya, oradan da bara gitti ve ye - mek yedi, işte o kadar... Lâmbayı söndürüp yatağa gir - diği halde, gözlerinin önünde, hâ- lâ, bin bir ışık yanıyor... Bir deli- kanlı ile tanıştığını, onun şöyle de- diğini hatırlıyor: — Canım, Hanımefendi, tekli - fimi niçin reddediyorsunuz. Han- gi asırda yaşıyoruz? Bir erkeğin bir kadınla tiyatroya gitmesinden ne çıkar? ... ğ Ne çıkacağını, şüphesiz, deli - kanlı da biliyordu. Fakat, saf gö- rünmek istiyordu. Neticenin ne o- labileceğini tahmin etmekle bera- ber, genc kadın teklifi kabul etti. Gece elbisesi ona pek yakışmış- tı. Fakat bir kadımın kavalyesi şık olursa o kadın büsbütün zarif ve güzel görünür, Bunu Neclâ - bili - yordu ve yanındaki delikanlının köcasından daha güzel giyimli ol- duğuna emindi. Üç perdelik piyesi, bir şey anla- madan sonuna kadar seyretti. — Şimdi, bir şey yemeğe gide - ceğiz. — Yok, hayır.. Vakit gecikti... Eve dönmeliyim.. — Acıkmadınız mı? — Acıktım.: Fakat.. Hakikatte hiç te aç değildi. Lâ- kin bu işin bitmemesini öyle isti - yordu ki.. Ne garip, ne baş döndü- rücü bir hava içinde yaşıyordu... Kuvvet sarfetmeksizin hareketle - AA Mm—mııyı'o._g!_ııi- Yabahcı bebek l Viyana mahkemesine akseti Viyanalı Primadonna Betti aleyhine açılan dâV'. rini tanzim ediyor gibidi; kelime- ler, şekillerini garip bir tarzda de- ğiştirerek ağzından dökülüyordu. Sükütun tuhaf bir tannaniyeti var- dı.. Şampanya, kadehte köpürü - yordu, dans edilinyor ve ışıklar ya nıp sönüyordu... Yanımdaki erkek, bir şeyler söy ledikçe, o, kendine hediye edilen bebeğe eğiliyor; güzel dişlerini göstererek gülüyor ve: — İnanayım mı, ne dersin?.. di- yordu. Gece, masumane geçti. takside, delikanlı, ondan hırsızla- | ma bir öpücük kopardı. — Sizi yarınm görebilir miyim? — Belki... de yazılıdır. Her halde yarm olanlar olacak- tağa, lekesiz bir kadın olarak gire- miyecekti. Ertesi sabah, odasından küçük salona çıktığı zaman, mini mini kızı Bedriyeyi karşısında buldu. — Anneciğim... Çok - teşekkür ederim... — Ay... Aman,. Korkuttun be- ni Bebiş.. Ne var?.. — Bana bebek almışsın da, an- neciğim.. Fakat, affedersin, sen vermeden aldım.. Mendilini bebeğe yastık yap - mış, kumaş parçalarını da yorgan gibi, üzerine örtmüştü. — Ne güzel bebek, anneciğim.. — Hayır, Bebiş... Dokunma o- na,.. O bebek kirlidir.. Hakikaten de, Neclâya, bebek; çirkin, çamurlu gibi görünmüştü. Bunu, kızının eline veremezdi... Garip bir hicapla titredi... Bebiş, ağlıyordu: — Demek ki, bana almadın?.. Neclâ, kızını kucağmna aldı. Dün akşam bebeği bastığı gibi, göğsü- ne bastı: —Hayır, yavrum.. O, senin de - ğil.. Başka bir bebeği olduğunu u- nutan birinindi... Fakat, şimdi o da bunu istemiyor. Nakili: (Hatice Süreyya) z Resi hol artistleri değil, İngilterede zabit namzetleri mektebi talebe- sidir. Bacaklarına geçirdikleri eşaslarla talim yapıyorlar! U.F.A. ESRARENGİZ - MUAZZAM - MERAKLI VE MÜTHIŞ ŞAFAKTA SiLAH SESLERi Baştan nihayete kadar heyecan yaratan Fransızca sözlü YARIN matinelerden itibaren İPEK sinemasında süper Filmi Ancak | Bu “belki,, nin “evet,, mânasına olduğu, aşk istılahları lügatçesin - | tı ve bir gece sonra, Neclâ, bu ya- | Viyana hukuk mahkemelerin - den birinde görülen bir dava saf - haları, büyük bir merakla takip olunmaktadir. Dava ile neticele - | nen hâdisenin en esaslı safhası İstanbulda geçmiştir. Dava mev - zuuna göre, vaziyet böyle! 1917 senesinde İstanbulda A - hiyette bir müsamere veriliyor. Bu müsamerede Betti sesli, genç ve güzel bir kadın, şar- kı söyliyor, dansediyor. Bu kadın, Viyanalı bir Primadonnadır. Mü- samerede hazır bulunanlardan A- vusturyalı bir yüzbaşr, bu kadına " karşı hararetli bir alâka duyuyor. Güzel Betti'de, bir çok zabitin etrafında dört dönmesine rağmen bu yakışıklı yüzbaşının alâkasına mukabele etmefi tercih ediyor. Se vişiyorlar!. Aradaki bu sevgi, hayli ilerli « yor, 1918 senesinin son baharın - da, Betti, zabite bir çocuğu doğa - cağını bildiriyor. Avusturyalr za - bit, kadının bu müjdesinden hiç te memnun olmuyor. O sırada zaten büyük harbin son zamanıdır. Müt- tefikler cephelerinden fena haber- ler geliyor. Mağlübiyet - muhak « kak... -Avusturyalılar; Almanlar Istanbuldan uzaklaşıyorlar. Bu a- rada Betti'nin sevgilisi de, baba | | sıfatını takınmakatn kurtülmak | maksadile, oradan biran evvel uzaklaşmanın yolunu buluyor. Betti, İstanbulda yapyalnız ka - vafık görmiyenler, yol gösterince kadın, sokak sokak dolaşıyor. Ni- bayet, bir tanıdık meşgul oluyor, kendisini, büyük harpten evvel Al- man müstemlekesi olan Çingtav - da doğup büyüyen ve sonra İstan- bula gelen bir kadına gönderiyor. Elizabet ismindeki bu kadın, bir artistitir. Rivayete göre; günün bi- we onun sevgilisi olmuştur. Paşa - vın konağında, debdebe ve tanta- na içeris'nde yaşıyor. Bu kadin, Betti'ye atıyor, kona- ğında kalabileceğini söyliyor. Bet- t; sığındığı konakla çocuğunu dünyaya getiriyor. Çocuk, erkek - | tir. Ona Erih ismini koyuyor. Ço- cuk doğunca, Betti, Viyanaya dö- hnüyor. Elizabet'te, Paşa ile birlik- | te Parite gidiyor ve orada bir müd det beraber kalıyorlarsa da, Paşa, günün birinde İstanbuldan çağırı- yusturyalılar arasında hususi ma- | isminde tatlı | tediği iki evde de alhikoymak iste- | miyorlar. Kocalt olmıyan gebe bir | | 1 İryor. Gebedir. Onu, barmmak is- | | kadının evlerinde kalmasını mu - | | | rinde bir Türk Paşası ile tanışmış | Betti ile Elizabetin Istanbulda alınmış resimleri 48 İkinci teşrin 1938 Istanbulda geçen bir hâdis€ lınca, sevgilisinden ayrılıyor. Pa - şa İstanbula hareket ediyor, Eli - zabet'te Budapeşteye... Elizabet, zeki, cazibeli, münev- ver bir kadındır. Tam sekiz lisan biliyor. Budapeştede seyyah ter - cümanlığı işini üzerine alıyor. Ge- rek kendisini, gerek küçük Erihi geçindiriyor. Evet, küçük Erihi! Çünkü, Betti'nin çocuğu, anesinin yanında değil, bu kadının yanın « dadır. Esasen, işin en meraklı saf- hası da, işte bu çocuk meselesi! Şimdi Viyana hukuk mahkeme- sinde davacı mevkiinde olan Eli - zabet, çocuğun annesi Bettiden 24,000 şilin istiyor. Bu parayı- ne için i: ini de mahkemede şöy- le'anlatıyor: — Ben, buçocuğa senelerce bak tım. Simdi on altı yaşındadır. Bu yaşa kadar yedirdim, içirdim, tah- sil ve terbiyesine & Annesi, doğurduğu çocuğu kilise kapısı eşiğine bırakıp hemen Vi « yanaya gitmek fikrindeydi. Ben, onü bu fikrinden caydırmak için bir hayli uğraştım. Baktım, olmı- yacak... Bunun üzerine, çocuğu ev lât gibi büyütmek üzere aldım. An #nesine de çocuğunun tahsil ve terbiyesi hususunda tatbik edece- ğim usule, hiç bir suretle müdaha- le etmemesini şart kaştum. Son zamanlarda mali vaziyetim sarsıntıya uğradı. Halbuki, çocu - ğun annesi burada mühim mevki sahibi olan zengin bir adamla ev- lidir. Haber yolladım, çocuğunu artık yanına almasını rica ettim. Betti, bunun imkânsız olduğunu, kocasının yüksek olan içtimat va- ziyeti dolayısile, Erihi benimsiye - miyeceğini bildirdi. Bana munta - zam surette para göndereceğ'ni vaadetti. Oğlunun pratik bir işe e Jıştırılması arzusunu ileri sürdü. Ben de çocuğu, garson yamağı ©- larak calışmak üzere, bir otele yerleştirdim. Aradan çok geçmedi. Betti ve kocası, tahsisatı keserek, çocuğu yanlarına almak teşebbüsüne giriş tiler. On altı senelik besleyişime, yetiştirişime karşılık para istedim. Tazminat yermekten istinkâf et - tiler. Tek şilin şöyle dursun, tek kuruş bile vermiyorlar. Buna karşı doğrusu ya, haksızlık ediyorlar! bir ana olmak isnadinı #" reddeerim. Beni evlen! le iğfal eden Avustur! sözünü tutmayıp müşkül bırakınca, tam mânasile vaziyete düştüm. K ğumla kapı kapı dolaştım: aylarca devam etti. nım zehirlendi. Ağır talanıp yattım. Bu sırada beni tedavi d_.’ tor, çocuğumu, bakması W zabete götürmüş. Nöbetler rek biraz kendimi toplı A bütün — Avusturyalıların memleketlerine doğru yola © ları icap ettiği tebliğ edildt man geçirmeden vapura lüzımdı. Gittim, Elizabettett | ğgümu almak - istedim. O, | çocuğa bakmama sıhhi müsait olmadığı kaydile, nında alıkoymayı teklif eti j annelik şefkatinin tesiri bu teklifi kabule yanaşmad kat, doktor, çocuğu İstanbü rakmam, daha hayırlı - oladi, zaif, hasta, kâfi derecede bf memiş bulunan çocuğun yot şakkatine kolay kolay karşi” mıyacağını, yolda kendisimi y | bütün kaybetmem muhtemt Tunduğunu söyledi. Doktorü siyesile, çaresizlik içerisinde ranarak, gözlerim yaşlı bir hıçkıra hıçkıra Erihimden ) laştım. ” Ondan sonra, on beş sent fında çocuğumun izini ko! raştırdım. Elizabetin İstanb aresine nekadar taahhütlü f göndendime; T0f ourada İJ| tur nereye gittiği meçhuldür" Ç| geriye ;öındnildî. Ancak, 19 nesinin mayıs ayındadır ki, y bet Viyanada karşıma çıkti. ( den para çekmeğe başladı. : f cuğumu — senelerce gasbet J Bana Erihin çocukluk halitif termemişti. Üstelik bir de nat mı ödiyeceğim?. M*.J ma kavuşmamı çok görme$” ,' şimizi bıraksın! Viyana mahkemesi, het tarafı dinlemekte, işin iç i)l araştırmakta, iki tuıfııdı müdafaaları haricinde de "4 meydana çıkararak, hı bite uğraşmaktadiır. İki vek hangi taraf haklı?.. Elizâ? V4 minatı alabilecek mi?. nin davayı pek yakında b | ra bağlıyabileceği umuM Mahkeme esnasmda * yapılırken, ikisi arasınd tin tesbiti için, o zaman” hit olan bazı kimselerin y tına müracat olunması K” (a rılmıştır. Bu arada IstanPi, ( lunan bazı kimselerin ' yolile burada ifadeleri tır.! ıhsan YAV li,i Kadın ve erkek ”';. Bütün şıklar heP ©7 Her hw.. K arzuya uygun elbi dolayısile Istanbulda şahitier dinlenilecek Bu W 4 4 F ki & Â b © aA L e mra — . Elizabetin mahkemede bu yol - || orada yaptırabilirsiniz" da iddia ve istek ortaya atmasına karşı, Betti ne diyor?.. İşte, onun söyledikleri de şunlar: — Ben, çocuğunu ihmal eden İstanbul Yenipost9 * şısında Foto Nur Y Fet hanında.