, HABER — Akşam Postası İnsul masum imiş Eski bir akiris olan karısi hâkimlere tesir yapmak için facia rolleri yapıyor 4 ST: 5000 AKDENİZ KORSANİ Yazan: | Aka Gündüz | “9 17 Bu da nesi? (Birbirimizi seve- lim) m'ş ha! Ulan nasıl birbirimi- zi sevelim? Dünya birbirini boğaz Iryor, Benim bu kafa ile anlataca- | Zum şu ki hepsi para dolabı, Barış | ta para dolabı, savaş da. Henüz yanında birisinin oldu- ğunu ayırt eden yarı sarhoş Miski- ne baktı, baktı da bir kahkaha &- tarak: — Bari gel biz ikimiz sevişelim, dedi. Suratına bakılır bir şey de- ğilsin ama, belki gönlün temizdir. Hadi bir sarmaş dolaş olalım da are diplomatları bizi kıskansın- ar, Sormadan Miskinin boynuna sarıldı. —-Sen de bana sarıl! Miskin korkusundan Sarhoş: — Ha şöyle! Bari dünyada iki kişi bulunsun be! Hem bana bak seviştiğim insan! Ben yarın gidi- yorum. Torbam hazır. Eğer bir yerde karşılaşırsak sakm birbiri- mize kurşun sıkmıyalım, Miekin ürkek bir sesle: — Biz bir yurdun çocuklarıyız. Birbirimize... — O da doğru. Ben seni başka ordudan sandım. Öyle.. Doğru ya.. Niçin bir yurdun çocukları boğaz- laşsın. Nereye gidiyorsun? Dur ik! lâf edelim. Bak sulh perileri du- vara çıkmışlar insanlarla alay edi- yorlar! Miskin bir pundunu bulup ora- dan sıvışmıştı. Büyük ve açık bir kapının önünde durdu. Geniş av- lusuna girdi. Kocaman . 'yapının, sarıldı. aşağıdan yukarıya her yanma ku- | lak kabarttı, Ne bir çıt!Ne bir şey! | Geniş merdivenin ilk basamak- larma dökülen ışık bile sanki bir az puslu. Halbuki burası bir gürül- tü, neşe ve hayat kaynağıydı. Bu saatlerde bütün sokak kahkaha- dan, şarkıdan, müzikten inlerdi. Yere inen değil, yerden fışkıran bir kocaman mezara dönen bu yas pınin ıssızlığı Miskini ürküttü. Bu- rası Üniversitelilerin bir pansiyo- nuydu. Kapıcının odasından açt- lan kücük pencereye yanaşıp içeri ye baktı, Birinci odalarda kimse yok. Fakat onun içindeki odada kapıcının karısı bir şeyler yapryor- du. Miskin cılız cılız seslendi; — Kapıcı yok mu Kocanızı s0- ruyorum. Saçları o laranmamış, önlüğü çarpık genç kadın isakrpinlerinin ökçelerini takırdata takırdata gel- di. — Bizimkiyi mi soruyorsunuz. Bilmem, buradaydı. Belki içmeğe gitmiştir. — Gene mi içiyor? — Altı aydır. bırakmıştı. Saro ie Günerin zoriyle.. Ama bu sa - bahtan beri gene sapıttı, Şimdiye kadaybelki beş altı kere sıvışıp sıvışıp meyhaneye kaçtı. Yarın da gidecek.. Ben de torbasını f'lân hazırlıyordum. Miskin buraya gelişini ancak şimdi anlayabilmişti. Saro ile Güner buradalar mi? — Odalarındaydı. Bir sorayim. | gün sen üniversitede yoktun. Gör- Pansiyon telefonunun işitirini aldı. — Sormayınız. Ben çıkarım, — Biliyorsunuz, birinci kat. Sağdan 4,6,8 numaralar. Siz 6 nu- Mmaranm kapısını tıklatacaksınız. Miskin kapıyı trklatmadı. Çün- kü kapı açıktı. Burası iki arkada» —i. Alma ve başka dile çevirme) Devlet yasasınca koruludur. şın çalışma ve konuk odalarıydı. Sağda ve soldakiler de yatak oda- ları. Şöyle bir öksürdü. Masanın başında oturup bir şeyler yazmak- ta olan Saro baktı, Cümhuriyetçi- lerin Başkanı loşlukta Miskini ta- nıyamadı. — Kim 6? — Ben, Miskin arkadaşınız. — Vay set misin? Nerden çık - tm? Bizi böyle arar mısın sen? Gel bakalım. | — Güner yok mu? — Şimdi gelecek. Telgraf çek- meğe gitti. Otur. Ne var, ne yok dostum. —Hiç.. — Hiç mi? Ama yaptın ha! Bun lara da hiç dersen, sonra sana ger- çekten miskin deriz. — Hiç ya. Ne var ki? — Ortalığı görmiyor musun? — Ortalık normal, — Etme canım! o Bu kadarıda çok oluyor. Diinya gövdesini kan götürüyor a canım! Biz de bu kıp.) kırmızı kervana katıldık. — Onun için normal (diyorum ya. Katılmamaklığımız anormal olurdu. Bugün dünyada normal olan şey boğazlaşmaktır. Bu çev- renin dışında kalmak anormallik. tir. Dünya el birliği ile kan dökü. yer. Biz nasıl açıkta kalabiliriz. | Bırakırlar mı hiç? — Nasıl hırakmazlar?. — Basbayağı bırakmazlar. Dip- lomasinin ekoizması ne korkunç- tur. Ne güçlüdür bilir misin, — Anlat ta bilelim. — Bu işte yanda duran kazana- caktır. Kasırgaya girip kayıp eden- ler, yanda durup meydan bırakırlar mı sanıyorsun? — Bitaraf kalanlarane diye- lim? — İnanma. Bugün hiç bitaraf yoktur. Bitaraflığı bozmak yan- İz pusata davranmakla mıdır.? Herkes gizli kapaklı bir yana bağ- lanmıştır. Bizdebir yana sark- tık. Ama pusaklıoldubu sarkış. Ne yapalım? Herhalde normaldir normal dostum. — Bu gece senin dilin açılmış! Bülbüle dönmüşün! — Dilim de açıldı, gözüm de a- çıldı, kafamın ve gözümün içide açıldı.Neler gördüm, neler işittim, neler öğrendim bir bilsen. — Haydi, hemen başla anlat- | mağa, — Güner de gelsin de.. — Benim de bildiğim şu ki or- | tada salgın bir bitkinlik var. Bu seydin şaşardın. — Ben çarşıları, insanları, ev- leri, fabrikaları gördüm. z — Bizim partinin içinde bile bir duygu ve düşünce paniği var. Budun ve sınır davalarında bizim ön ayak olmamız beklenirken... — Her şey düzelir. — Oun sen söylersin. — Miskince söz mü demek isti- yorsun? Ne yapayım ben? Bana bu adı veren ben değilim ki. Güner geldi. Somurtuyordu: — Ne olacak? Dedi. Telgrafı! üç kat para verip yıldırım çekti-| ğim halde bana “Yerine varıp var- mıyacağına söz veremeyiz,, dedi- ler. Belki de mektup gibi posta çantasında gönderilirmiş. Bu nasıl iş? a —Desene telgraf yetişmezse parasız kalacağız. Yirmi dört saat ta talimgâha gitmessek iş fena, Şikagodan bildirildiğine göre müflis banker İnsul'ün muhake- mesi hailevi bir şekilde devam et- mektedir. Mahkeme salonu, Amerikanm muhtelif yerletinden gelen alâka- dar halkla dolmakta ve İnsul ara» da bir gözleri yaşararak hayatının bütün teferruatını anlatmaktadır. İnsul kendini kurtarmak için, olanca gayretile müdafaalar yap « makta, hayır cemiyetlerine yar- dım olarak verdiği oparalardan bahsetmektedir. * ğ Son celsede fıkaraya yardımın- dan bahsederken mahkemede bu» lunan Madam İnsul kendini tuta- mıyarak hıçkırmağa başlamıştır. Eski bir sahne san'atkârı olan, ve mesleğini terkederek İnsul ile ev- lenmiş bulunan bu kadın, muha- kemenin her celsesinde bulunmak- tadır. O gün de, kürklere bürün- müş olduğu halde bir köşede otur makta idi. İnsul, karısını bu halde görün » ce, o da kendini tutamamış, göz » leri yaşarmış, silmeğe (başlamış- tır. İnsul tercümei halini anlattık- tan sonra, müddei umumi, ona gayet şiddetli ve amansız sualler sormağa başlamıştır. İnsul'ün bazı sualler karşısında rengi değişmiş, bazan soruşun tar- zina itiraz ederek cevap vermek» ten imtina etmiştir, İki seneden beri Amerikan hü- kümetinin kurduğu ağa nihayet yakalanan bu ihtiyarın karışık he- sapları görülürken kendisine şü sual de sorulmuştur: — Niçin kaçtın? İnsul şöyle cevap vermiştir. —Ben adaletten kaçmadım. Şikagodan Parise, sonra Atinaya istirahat ve sükün için gittim. Müflis banker bundan sonra meslek hayatında kendisine karşı açılan amansız rekabetlerden, bil hassa gene büyük bir banker olan D. P. Morgan kumpanyasınm “İn- sul'ü mutlaka mahvetmek,, isteme sinden bahsetmiştir. İnsul masum olduğunu iddia et: miştir HABER Akşam Postası “İSTANBUL AN KARA CADDESİ Telgrat Adresi: İSTANBUL HABER Telefon © Yazı 24X72 — İdarsı 34770 darehanesir ABONE ŞERAITI . 5 5 İZ ayak Türkiye: 120 450 © 1150 Krş. Benebi: 150 we MO 160 ILÂN TARIFESİ Ficaret Uânlarının #atam 12,50 #nemi Ulnar 10 kuruştur Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASİM Basıldığı yer: (YAKIT) Matbaası Fenu değ'l çirkin. En başta biz ge- çikirsek kötü örnek oluruz. Miskin düşünceli bir duruşla dinliyordu. Bir aralık: — Üzülmeyin, dedi,ben size para bulurum. — Sen mi? nereden bulacak- sm? — İki yıl önce maarif nezareti bana bir altın saat vermişti ya. Onu satarız. Saro bir kahkaha attı, Miskin dargın dargın baktı: No. 56 ŞAHIN REİS | Büyük macera, aşk ve harp romanı mm Şahin reisle Habibenin düğünle deniz ortasında yapıldı Kızaktan ineli henüz üç sene ol - muşlu. Şahin Reis, gemisini doğru a - miralin gemisine çevirdi. Her iki taraf ta bir saat kadar sonra birbirlerinin 5 bayraklarını gördüler. Şahin Reis, Cezayir beylerbe - yini top atarak selâmladı. Uluç Ali paşa da karşılık vermişti, El - ler, kollar sallanıyor, yelkenler i - niyor ve kürekler duruyordu. İki gemi borda bördaya geldi- ği zaman Şahin Reis yirmilik bir delikanlı gibi Ali paşanın gemisi- ne atladı. Paşa onu, sıçradığı ye- re kadar gelerek karşilamıştı. Kucaklaştılar, öpüştüler.. Bütün filo, yan yana, kaptan lara uyarak öpüşür gibi duran iki geminin etrafını sarmıştı. Yüz » lerce, binlerce ağızdan yalnız şu sesler yükseliyordu: — Yaşasmn!.. Yaşasın Ali paşa.. Yaşasın Şahin Reis!.. , İkisi de görüşmiyeli dört beş ay olmuştu Bu zaman içinde Uluç Ali Tunus kalelerine sığınan düş- manla uğraşmış, İspanyollarla bir- leşen ve iç taraflarda sersesi dola- şan bir kaç arap şeyhini yola getir- mişti. o Şahin Reis de bütün Ti- renyen, Yunan, Adiryatik denizle- rini baştan başa taramış, xasgeldi- ği gemileri çevirmiş, Cezayire gön- dermişti. Uluç Ali, Şahin Reisin para ve esir yollamak © suretiyle yaptığı yardımlardan çok fayda görmüş: . timeeiimmee — Gelecek yıl, inşallah onunla kâfirler üstüne bir sefer yaparım ve Barbaros ölüdüyse onun yol- daşlarının yaşadığını dünyaya gös teririm... Demişti. Şimdi onu Cezayirde bulacağı- nı zannederken böyle ummadığı bir yerde ansızın karşısına çıkın- ca şaşırdı. Uzun zaman (o böyle deniz ortasında durmıyacaklardı ya... Şahin Reise sordu: — Ne haber? Böyle vakitsiz ne- reye? Şahin Reis gülümsedi. Ali paşa devam etti: — Seni çok mesut görüyorum. Hoşuma gidiyor. Allah daha ziya- de mesut etsin!.. — İstanbula, seni aramağa ge liyordum. — Ne oldu? Buna sebep ne?.. — Paşaradan bir şey istiyecek- tim.. Bir dilek... — O0v0!. Çok şükür, istemesini de öğrendin yahu!. Sen her şeyi kendi başına ve kimseden yardım istemeden yapmayı çok seviyor - — Gene öyleyim ama, bu başka şey... Bunu bilek kuvveti © ve alın teriyle değil, ancak sizin tavsiye- Bizle almak mümkün !; — Nedir bu, çabuk söyle... He- men yapalım!.. — Bir sancak beyliği... — Bir sancak beyliği mi? Ce- zayir beylerbeyliğini istesen, ben çekilir sana bırakırdım. Sana bir değil, on sancak beyliği (o versek gene başarırsm!... Şimdiye kadar kaç defa bunu yapmak istedik te bir türlü razı olmadın. p on beş, yirmi gemi takmak ** i diğin geminin direğinde * fenerini taşımaktansa başma şahin gibi dolaşm4Y! hoş buldun... — Her şeyin bir zamanı ld şam,., : — Öyle isa haydi yolumu! vam elelim. Sana (o Cezayi beli güzel ve en zengin sancak ğini şi.ndiden veriyorum. * > Fikes, ben geri döceülii temiyorum paşamt!... v — Niçin?.., — Ben, şöyle Mora w bir beylik istiyorum. Garp #8 rinde... Sonral.. an bayreti çoğalıyordu. — Anladım... Nerede Morada mı?... — Evet! — Sebep ?... Cezayirin beyenmiyorsun?... aj Şahin reis bir çırpıda * gün bir kaç günlük m / anlattı. Ali Paşa fena halde” muşta: — Yana... Şeh EBümalt KE ları yaptı ha!.. Alacağı olsuf nun.. bense ona çok gücenmiğ — Hayır Paşam, ona iliş, Çünkü şimdi hem biricik ki ayrılığndan dolayı ked hem de benim kavns:-—”“ #tr raşanın kızğınlığt mıştı. , Doğru, öyleya... Seni raban bizimde akrabami? mektir dersini aldı ya, yel Hoş tutarız. Fakat bizim hanım demek şimdi senin de?i. — Evet... — Zan edersem henüz kıymak için vakit bul — Evet, Paşam.. — O halde hemen şimdi * vent düğünü yapalım... Z düğün ki eşini dünya gör ve görmiyecek... yi , Sahiden © zamana le dehizde evlenipte güveli* ne hiç tesadüf edilmemişti. Şahin Reisin omuzun? kat attı: " — Haydi, gelini getirdi men nikâbımı kıyalım.. Dedi sonra etrafında, vey duranlardan birine ba — Ulan Hamza!, Ne e yi sun, çabuk hocayı çağır!” 6 mollâ?.. Gene deniz “ Bu havada insanı deni? be?.. Hamza hemen koştu” kayboldu. ; Şahin Reis te gelini mişti, Biraz sonra ikisi d9 Hocanın beti benzi ai çel çökmüştü. Zaten altı izde e dılığa fermanı çıktığı kork? yi den ve korsanlardan e ri yola çıkmamıştı. En fs” Ali paşanm dönüşünü yi miş; vazifesine giye w