27 Eyllil 1934 z R HABER— Akşam Postası ” HABER'in hikâyesi Cingöz Recep, kasketini yana takmış, omuzlarını kaldırmış, ad - Hiye koridorlarında dolaşıyordu. Onu, orada gören, jandarmasını da arkasında arardı. Lâkin, Re- cep, buraya maznun sıfatile, mah- küm sıfatile gelmemişti. av arayordu. Kalabalık yerlerde kısmetin çok olduğunu bilirdi. Adliye kori- dorları da kalabalık değil miydi. Garlarda, iskelelerde, tünelde, da ha ne bileyim, insanlarım kaynaş - tığı her yerde nasıl yankesicilik, dolandırıcılık yapmak mümkünse, burada da ayni suretle kabildi. “Kulağını dört açmış, etrafı din- liyardu. Gözlerile de en ufak tefer ruatı takip ediyordu. z Nihayet, avukat elbisesi giymiş bir zatla bir hükimin konuştuğunu işitti: — Azizim saat kaç?.. Ben, ge- ne saatimi evde unuttum, ne der - sinden — Allah vere de bir gün başka bir yerde unutmıyasın... — Hiç temenni etmem... Zira, Babadan kalma yadigârdır... Ona da Sultan Aziz. hediye etmiş!... — O... Kıymetli bir şey.. dese- ne... — Tabit... Fevkalâde... Dün, camımı kırdım... —A Zülkefil Beyciğim.., Sizin Hanımmefendi... Muhaverenin arka tarafmı işi- den çıktı?... Akşama yemek — var- dı... »— Herbalde, bu da ancak ya- vın öğleye pişmelidir... Zira, usta, taze olduğunu söyledi. — Zaten, akşam üzeri kaz ye- mek suihazım tevlit eder... Elbette yarın öğleye yaptırırım... — Beyefendi, camr kırılan saa- tini de tamire verecekmiş... Fakat, unutmuş... İstiyor... — Peki oğlum... İkbal... Şu ka- zı al.. Beyefendinin saatini de ge- tir.. Hem, çocuğa on kuruş bahşiş ver... Recep, kazı brrakıp saati aldı ve gitti. Akşam üstü, Zülkefil Beyin av- detinde uğradığı hezimeti düşü- nün!... Baba yadigâmm elden git- tiğine mi yansm, yoksa, enayi ye- rine konulduğuna mı?.. Hanımımı haşladı, durdu. Bereket versin ki, Sultan Aziz yadigârı o canım saat büsbütün bedavaya gitmemişti. — Öğleyin şu kazı bir iyi pişirt te yiyelim bari.., Telefonla haber verdim ama, kâfi değil; ben, sa » bahleyin karagola bizzat giderek polisle konuşacağım... Bey, karakola gitti... On ikiye doğru, kaz danar gibi kızardı... Yeme de yanmda yat... Bu sırada, kapı çalındı. — Bir çocuk geldi, hanımefen” temedi... Zira, iki adam, dirseği | di. dönmüşlerdi... Cingöz Recebin gözleri neşeyle parrldadr. Hemen, kasketini yana Lavter Eczahanelerden birine girdi. 'Telefon rehberini açarak, Zülke- fil ismini aradı... Avukat Zülkefil Beyin Saraçhane başında aoturdu- Bunu oradan öğrenerek, hemen Balıkpazarma gitti... Tavukçular- dan pek besili bir kaz aldı... Kes - tirdi... Bir pakete sardı, Öğrendiği adresin kapısını çaldı. Hizmetçi- yer — Hanımefendiyi görmek isti- yorum | -dedi, Zülkefil Beyin zevcesi kapıda göründü: — Efendim, beyefendi, bu kazı gönderdi... Geçerken görmüş, be- ğenmiş, aldı... — Allah Allah... Bu da nere- — Ne istiyor? — Sizi görecek, — Müjde, hanım teyze... Hırsız (KATAHİL. B TÜ haber yolluyor.. kazı isti- için, kazı zehirleyip buraya olacak... — Aman, oğlum... Al, al, al... Bir saat sonra, ağzı sulanarak kazı yemeğe gelen Zülkefil Beyin ini tasavyvur ediyor musunuz?.. Nakleden (Hatice Süreyya) Fenni KASIK BAGLARI ölçü Üzere en güç fıtık <ihazları Tıbbi KARIN KORSALARI Mide, Böbrek, Bağırsak ve salire alâkadar ol. duğunuz cihazın hu- susi katoloğunu Posta ile isteyiniz A, Kifidesi Beyoğlu — Istiklâl caddesi Posta sokak No. 1 Yüksek iktisat ve ticaret mektebi | müdürlüğünden; Mektebin her üç kısmna — gününe kadar devam edecektir. talebe kaydı 30 Eylöl 934 Pazar ü aa KA lA S y ” et Prati_k n Hayat Bilgisi Yazan: M. Gayur Biç balon yükseleceği zaman ba - lonun sepetinde bulundurulacak âlât gunlardır: elektrik lâmbası büyük bir gürül - tü ile parçalandı ve söndü. Kenardaki lâmbalar salonu cs- kisi kadar aydınlatamıyordu. Masslar devriliyor, iskemleler düşüyor ve herkes dışarı fırlryor - du. Bu kargaşalığın ortasında Ali Beyin doğrulduğunu gördüm. Bir küfür savurdu. Hâlâ namlusun- dan duman tüten tabancayı bu se- fer sol eline almış, Zehraya çevir- mişti. Yerimden fırlamıştrm. Tabanca bir daha patladı. Onu tutan elini bileğinden ya- kaladım. Çırpmdı. Havaya doğru iki el daha ateş etti. 1 — İrtifa barometroları. Bir mü- kayyib barometre, bir statokop, bir pusla, bi rdürbin, bir kronümetre, bir termemetre, bir fotoğraf makinesi. 2 — İki yü zbinde bir veya seksen binde bir nisbetinde haritalar, kâğıt, kalam ve sürati ölçmek için bir desi. 3 — Bıçaklar, safra atmak için bir kürek, bir seyrisefer defteri. Balonlar muhtelif cesamette olur. Uzun seferlere imkâin veren spor ba- Tonu beynelmilel Gordon Bennet bala- nudur. Bu balon 2200 metremikâbı cera - L a GAliR —Polis!.. Polis çağırm!.. Balkon Diye bağrışanlar vardı. BALKON — Kır evlerinde ve say- Salonda şaşkın şaşkım etrafa fiyelerde balkon binanın zerafetina ay- bakan bir kaç kişiden başka kim - rıca yardım eder. Balkon — yapılırken se kalmamıştı. odadan görülecek manzaranım alt kat -| — Ali Bey silkindi. tan ılımııi bir ıi:i:”. inhisar etme - Bir öküz kadar kuvvetliydi. sine dil etmelidir. Balkon pence - Homurdanıyor ve çırpınıyordu. relerin üst tarafına isabet ederse — bu Eli kurtuldu ve bu sefer taban- canın namlusunu -gözümün tam alnımın hizasında bul- — Geldi, polis geldi.. — İşte... ğ En son kuvvetimle — başımı eğ- BALİNA — Korsalarda kullanılır.| dim ve boş kalan elimle namluyu he l Reraraği dişlerindin "=-_ yakaladım; fakat ayni saniyede si :H”' irdir. öıhlı I-Nr"':bv’ vive lâh y'ınldııı pgtlıdı. doksan santim boyunda olarak satılır -| — Bir dâha, bir daha... »Bunları| — İki polis birden yetişmiş, bar güzelce seçmek lâzımdır. sahibinin de yardımile Ali Bey ya- Boynuz balineleri: Boynuzdan ba-| kalanmış, elinden silâhı almmıştı. Hinalar yapılıyor. Bunlar korsaların ta- Artık Zehra kurtulm K, luştu. miri için kâfidir. Kırıldıkları veya bü. küldükl değiştirilirler. Muh- ;Tutul:u.. Tı:tul:iu... telif boyda olarak paket halinde — satır iye seslenenler oldu. kr. Fakat ben de gittikçe kuyveti - 'Tüy balineleri — Bazı kuş tüyleri- | min kesildiğini, başımım döndüğü- ;:ı sakından balineler yııılıı;.' Bınl;ı-ı nü, gözlerimin karardığını hisset - almağa M_ " Ve tim, Sıcak bir şey yakamdan içeri- =:’:= ıırakrı H-Ml "mı ';:_ ye, göğsüme doğru akıyordu. Ya> dası yöktür, nımda birisi: — Siz yaralanmışsınız! Kan a- BALIK îuı(îh-uı—.ık" Ha el ASA ge yi Diye kolumu dürttü. dadır. Bazı cinsleri midesi zayıf olan- Artık bacaklarım tutmuyordu. ıı: khklı' cilt rahatsızlıkları verir. En yakın iskemleye Çöktüm ve: Bazı bahıkların — yamurlası zebirlil . — Pssmar bağlayın, kan akıyor, olduğundan — bunlardan - sakınmalıdır. | P&41mr bağlayın! Tuzlu, isli balıkların — hazmı güçtür.| — Diyerek masanm üstündeki pe- Bunları yalnız vücudu çok hareket e -| çetalardan birine uzandım, Göz- kimseler yemelidir. — Balığın son| lerim büsbütün karardı. Tavan, derece taze olmasına dikkat etmelidir.| duvarlar, iskemleler, masalar et- lek ve Şeytan Yazan: Kadir Can No.32 'Tavanm ortasındaki kocaman | rafımda dönmeğe başladılar. Ancak bu kadarını hatırlıyabil- dim, .. * Hastahanede gözümü açtığım zaman hayata yeniden doğmuş gi- biydim. Zira karşımda Zehranın gözlerini bulmuştum. Bakışları, fırtınalı havalardan sonra durulan ve içinde mehtabın çalkandığı yaz denizlerine benzi- yordu. Etrafları kızarmış, kirpikleri ıslanmıştı. -— Hayrettin.. Derin bir göğüs geçirdim. Yıl- lardan beri ilk defa olarak doya — doya ve temiz hava ile ciğerlerimi şişiriyordum, — Zehra!... Elimi ellerine almış okşuyor ve seviyordu. Hafif bir sabah rüz- gârı gibi kulağıma fısıldadı: — Seni seviyorum!.. Kuvvetsiz avuçlarımda onun ellerini sıkarken, onu kucaklamış gibi oluyordum. Saadetten dilim tutulmuştu. Yavaş yavaş, gene - fısıltılarla, kulağımın dibinde, hayatın ötesin den gelen bir serenat gibi söyleni- yordu: — Beni affet! Sana kinim var- dı, beni anlamadığın için kızıyor- dum, Seni sevdiğime en büyük şa- hit budur. Bir daha hiç ayrılma- yız, olmaz mı? Nasıl, ister misin?.. Ona öyle mes'ut bakışlar attım ki, anladı. —Ya ölseydin! Ah, bu korku!..' radan gideriz. Sen nereye istersen oraya,. İstersen Eğirdire bile dö- neriz, Buna ne dersin?.. — Ya sen öleydin! Simdi bera- ber olduktan sonra, bizim için her yer güzeldir. — * — Artık şeytan olmaktan usan- dım, Eskisi gibi melek olacağım. Eskişi gibi melek.... — Hayır Zehra.. Gene şeytan olarak kal.. Gene şeytanm şarkısı- nı söyle.. Gene daracık kızıl elbi- seni giyersin, Fakat yalnız benim için.. Anlıyor musun, Şeytan ol, fakat uslu, namuslu bir şeytan.. Çok zaman dünyanın bir cehen- nemden farkı olmuyor ve me- lekler bizi mes'ut edemiyorlar, — Peki canım! Nasıl istersen!.. Elleri alnımda dolaşryordu. Gözlerimi yumdum. Sanki içimi o okşuyor; ayrılığın dağladığı kalbe, kavuşmanın şifa- smı döküyordu. Ö ğ — O N— ı Taze balık gözün canlılığından, kabuk- | çeusanazazsanuyunazncanıvununcıAakAEAATERKSEKAYTATEDUNSANA KA N ESASKRRSASAKAK U FEANEY NK palamut akınları görüldüğü olur. Türkiyenin s#evahili çok olduğun - Balık pişirmesi: Balıklar cinsine gö- ve muhtelif şekillerde pişirilir, Uskumru iskarada veya tavada kı- Kılıç mikân şeklinde parçalara ke- silerek defne dalları ile şişe takılır ve uskumru ve palamutla, gerek levrek ve kefalla pilâki yapılır. Pilâki balığı s0- ğan, kokulu ot ve hattâ patates ve mevsimi muayyendir. Boğazlar mm-| havuçla zeytin yağlı suda — pişirmekle takasında en faal mevsim sonbahar ve| elde edilen bir yemektir. ı Bakirde. ve Y aslamıta ve) ». Laveek bujlimeç va S gök e çasiyle yenin. İzmarit, istavrit ve ham- Si gibi balıklar ekseriya — iskarada kı- zartma suretiyle yenir. Balıkçı min- takalarında hamsj tavası, hamsi pilâ- vı, hamsi çorbası meşburdur . Hamsi Karadenizin ve bahusus Trabzon ve Rize sevahilinin gıdası denilebilir, Tngilir usulü; İngiliz usulü — balık pişirmede küçük ve çok kılçıklı balık- lar için ayrıca bir usule müracaat olu- müyor. Balık temizlenip, bağırsakları çıkarıldıktan ve tuzlandıktan sonra kas paklı toprak veya demir bir kaba ko - nur, kabın kapağı kapatılır ve etrafına hamurlanmış bez veya kâğıt yapıştırı hır. Böylece balık hava ile temas etme- diğinden yanmaksızın. büyük bir dere- cei hararete tahammül edebilir. Kap ekmekçi fırınına konur ve fırından tas mamen soğuduktan sonra çıkarılır. Bu suretle pişen balıkta küçük - kılçıklar, ayrılır, balık şeklini muhafaza cet. mekle beraber bir nevi pelte halini a-. D e ASA ; DK e açi " !