27 Evlül 1934 Japonya, dampingi nasıl yapıyor? Japonyaya dair çıkan iki kitap bu memleketin harp edeceğini söylüyor Madenleri olmiyan Japonyanın. bünları temin için, yeni bir fatuhat gir şmesinden | lunuyor. Japon askerleri fasliyete Siyasetine geçecekmi dersiniz? Japonyanın bütün dünya pazarları- | nesinde — yalnız Amerika müstesna na açtığı iktısadi seferberliği nasıl i- dare ettiğine dair yazılar yazılmakta ve bu harbin — ne suretle kazanıldığı veya her şeye rağımen tam bir muvaf- fakiyet elde edilmediği fırsat düştük- | çe anlatılmakatdır... Japonyada on beş seno yaşamış İrlandalı bir profetörün “Yapon tebdidi” ismiyle yeni yazdığı bir kitap, vaziyeti bir dereceye kadar izah ediyor. Japonyada çalışma dır? Profesör diyor kiz “Japonyada, ballan, mütemadi (- rette, vakit ve saat tayin etmeksizin boğaz tokluğuna " — çalışmakta " oluşu, iktısatçıların şimdiye kadar — hesaba katmadığı bir hâdisedir...” Japonyada bir kadın amele, ticaret sahasımda rakipleri — olan İngilizlere Türbetle hemeri hiç demecek bir Gcrete karşılık ,günde on iki saatten fazla ça- lışmaktadır. Bundan başka, gene pro- fesörün tetkikatına göre, hiç parasız çalışan işçi de vardır. -Avrupa, buna nasıl rekabet edebilecektir?!. Japonyada çalışma şeraiti, dünya ği rekabet şeraiti nasıl - harbini ticarctinde gü dir. Irlandalı Profesör şöyle diyor: * Göze çarpar dorecede — teşkilât kuvveti, en yoni makine tesisatı ku - İmekte oluşu ve garp dünyasınca hataler ve kayıplarla elde edil- tr yollarda — yürümesi onun tinde mühim roller oyni - Janonya, garp dünyasının aldığı den, — Japon mallarıma rinden müteessir ol yak, son dört heş sene içinde ticaretçe hayli düşmüşse de, 1879 senesiyle 1928 senesi ara - sında yalnız Amerika ve Britanya pa- zarlarında itbalât ve ihracatı şöyle bir nelice vermişlir: ük resimle - | olmak üzere — ticaret — sahalarında mal satmaktan ziyade mal satın aldı- ğını gösteriyor. Fakat, daha geri senelere nisbetle ihracat vadisinde — gösterdiği — inkişaf şayanı dikkattir. Bu takdirde ne olacak? Garp, deniz aşırı ticaretine mey - dan okuyan bu rakibini nasıl yenecek- tir?.. Pazarları birbiri ardınca Japon malına kapıyarak, gemiler dolusu sa- tılamamış yere göndermek ne gibi bir netice ve- vir!?. Irlandalı profesör o kanaattedir ki, bunun neticesinde harp olacaktır. Pro- festör, Japonyanın harbedeceğini tah « min ediyor. Anlattığına göre, Japon - yada bugün 100 kadar gizli teşkilât vardır. Bunun hepsi de — yabancılara hücum, beyaz ırka karşı nefret hisle - riyle doludur. Bu teşkilâtla yakından alâkası olan Kavaşima isimli bir bahriye muharri - ri şöyle diyor: “Amerika, Japonyanın — varlığını tehdit oder vaziyettedir. Amerikayla harp, muhakkak bir lüzumdur. Ameri- kazanabilmesi için yegâne âmil değil- | ka ve Japonyanın çatışması Tanrı em- ridir..” “Oııh Mainişi” isminde bir Japon gıuııııııın yazıları arasında bir çok mütalealardan sonra, Japonyanın “dün- yayı zaptetmek” ermeli göze çarpmak- tadır. Japonyada 15 sene bulunmuş, va- ziyeti ve umumi fikir cereyanlarını şu yolda tesbit etmiş İrlandalı profesö - rün kitabından sonra, gene ayni mev- zua dair bir diğer kitabı ele alalım. Bu kitap, “Japon çıkmazı” admı ta- şımaktadır. Muhtelif Amerika iktısat âlimlerinin görüşlerini ihtiva ediyor. Kolombiya Üniversitesi profesör - lerinden Profesör Con Orçard diyor | ki: , biri yaptığı Japonyanın — 1890'sene- — 1920 sene- | sinde sinde k 0 Star. — 62550.000 Ster. Konadadaı 100.009 ,, 6.650.000 ,, Büyük Britanyadan: ; 2.5650.000 ,, 16.485.000 ,, Avusturalyadan: 33,400 » 13.050.000 —» Hindistandan: 6.031.000 ,, 28.550.000 ,, Buna karşılık: Japonyanın ihracatı 1890 da 1928 de 2.084.400 Ster, — 82.600.000 Ster. Kanadaya: 395.000 2.700.000 ,, Büyük Britanya' 560.000 ,, 5.890.000 ,, Avusturalyaya: <: 79.000 ,, 4.300.000 ,, Hindistana: 1.035.000 ,, — 14.600.000 ,, “Garplilaşmak, Japonyaya — iktısa- di bir emniyet temin etmiş değildir. Japonya fakir bir memlekettir. Kömü- vü yok, demiri yok, söze değer bir pet- | rol madeni yoktur. Pamuk — yetiştirebilirdi. — Fakat bu araziyi hububat için de kullanma- #a mecburdur. pamuk ve yününü dışardan alır. Nü- fusu senede bir milyon artmaktadır. Dışarı pazarlardaki nisbi muvaffakiye- tine rağmen, bütçesini bir türlü tev- zin edememektedir. Geçe nyıl bütçe açığı - 100.000.000 Sterlindi. Bu yılım bütçesi, — daha iyi bir vaziyette deği'dir. Varidatın üçte istikrazların faizi için, gene diğer bir sülüsü, askeri gayele- re sarfe! , Ecnebi memleket- lere çok borcu vardır. İhracatma nis- betle büyük mikyasta ithalât yapmak- tadır. 1895 ten beri ihracatı, ithalâtın- dan çok oldu. Fakat bu, yalnız, altı seneye münhasır kaldı. Dört senesi de harp seneleridir. — İhracat olmadıkça yapılan ithalâtm parası na ile ödene - cektir? Ve pazarlar birbiri ardıncn Ja- ponyaya kapandıkça, bu memleket ih- Japon malını gene geldiği | Hemen hemen bütün | HABER — Akçım Postası iıküyeller. Temenniler! Susuz kalan mahalle halkı Araç kazasının Saçaklar köyünde ) Hallaçlar mahallesi namına Mehmet oğlu Şükrü imzasiyle — aldığımız bir mektupta mahallede susuzluk sıkıntı- | sr çektiklerinden şikâyet olunmakta - dır. Bu mahalleye en yakın sü kurk dakika ötede imiş, evvelce mahalleye su getirilmesi için su yolları yapılmış- sa da tamir yüzü görmediğinden bo- | zulmuüş. Mahalleli bu yolun tamirini ve susuzluktan kurtarılmalarını isti - yor. JJlâna göre satış yapmıyorlar | —— Taksimde Siraselvilerde 57 - G1 n marada Nocmettin Gün Bey, Galatadı Voyvoda caddesinde elektrik levazı- mı satan — bir dükkânm dışarısın ı ilân ettiği fiat listesine göre mal sat- | madığından şikâyet etmektedir. —Bu şikâyetini bir mektupla gazelemize | bildiren Necmettin Bey alâkadarların P ha gü Telrlelinrü öneni” Slnnar I temenni ediyor. Elektrik Şirketinden şikâyet Galata Kemeraltı — caddesinde 13 numaralı — lâstik imalâthı #ahibi | Ardaş Bey elektrik şirketinin sebep - siz yere fabrikasına cereyanı kesliğini bildirerek şikâyet etmekte, nazarı * dik- ı kati celbetmemizi rica etmektedir. Ebüssuut caddesi kimin? Devlet Matbaası memurlarından | Musa Kâzım Bey imzasiyle şu mektu- bu aldık: “Ebissüut caddesi oradaki karyolr fabrikası ile bir otomobil tamirhane - sinin öz malr olmuştur diye iddia ede- Biz dün akşam — saat 17, buçukta oradan geçerken gözümüzle gördük ki, bu geniş caddeye bir çok karyols- lar sıralanmış boyanıyordu. Caddenin bir kenarında saydık — sekiz karyola boyanmış hazırdı. Diğer kenarında da bir çok karyola demirleri yığılmıştı , Otomobil tamirhanesinin karşısın- daki bir ağaçtan fstifade edilmek üz » re zavallı ağacın yan tarafı yontulmuş oraya bir demir parçası vidalanmıştı. Ayni cadde üzerindeki tamir -dil. fena bir koku neşreden pislik ve çöp yığını da caba!” Aylarca verilmiyen nafaka Beyoğlu ikinci ilk mektep üçünclü sınıf talebesinden nxıhoııdıı Mustafa Bey kızı Mehcure *Hanım im- zasiyle yeni bir mektup aldık. Bu ha nim, babasının — mahkeme karariyl: vermeğe mecbur olduğu nafakayı ver- wediğinden ve icra muamelesinin ge- çiktiğinden bahisle evvelki mektubun da bahsettiği — şikâyetini tekrarlryor, Mehcure Hanımın ayda — 15 liradın şimdiye kadar 573 lira alacağı birik - miş. Diyarıbekir icra dairesindeki dos- ya numarası 934/113 tür, Küçük okuyucumuz annesiyle be- raber muhtaç bir vaziyotte kalmıştır. Muamclenin tesrüni rica ediyor. Açık ııışıhıb Sere: “Bir imzasiyle mektup yolliyan okuyucumuza: İhzarr Küçük zabit mektebi Zentinburnundadır. Tütüncüler Cemiyeti — reisi sah.k Mehmat Salim Beye: VBağ eğlencesinde — otobüse daimi okuyucularımıza mahsus kartı bırak - mışsınız. Matbaamızda saklıdır, aldır- manızı rica ederiz. —— ——— — racatımı nasıl idare edebilir?..” Amerikan iktısat muharrirleri, bun- dan sonra, Japonyanın — nasil bareket etmesi lâazım geldiğine dair tavtiyeler- de bulufmaktadır. — Bunlardan biri, Japonyanın muhtaç olduğu kömür ve demir madenlerine işaret etmektedir ki, Çinde mebzulen bulunan bu ma - denleri, Japonyanın, yeni bir fütuhat münasebeliyle elde etmesinden bahs- siyasetiyle elde etmesinden bahs - Hikmet MÜNİR 11 'İşten çıkarılan ameleler bir treni soydular | nazarı dikkati celbetmiş ve iki | mekte olan mektebin karşışında gayet | İşçiler çaldıklarını taksim etmesi için bir bankacıyı da kaçırmışlar! Haydutluk vak'asındarı sonra askerle muhafaza 'qdilın Cap - Bön demiryolu Son gelen Paris gazeteleri Ce- | nubi Tunusta cereyan eden yeni | bir haydutluk ve soygunçuluk vak asından bahsediyorlar. Vak'a şu - | dur: Cenubi Tunusta Cap * Bon de- nilen mevkide çok kıymetli fos- fat madenleri işletilmektedir. Bu madenlerde binlerce Tunuslu, Ce- zairli araplar çalışmaktadır. Ayni | zamanda işlenen cevherlerin nak- li için Metlaovi şehrinden buraya kadar 40 kilometre uzunluğunda bir demiryolu yapılmıştır. Maden amele ve mühendisleri- | nin haftalık ücretleri de her hafta bu demiryoluyla nakledilir. İşte bu haydutluk vak'ası da bu demiryolu güzergâhında ol - muştur. Geçen ay, hafta sonunda tren, Metlaoui'den içinde 250.000 frank (20.000 türk lirasından fazla) ol- duğu halde hareket etmiştir. Fakat trenin Cap - Bon'a var- ma saâti geldiği halde gelmemesi saat bekledikten sonra Cap - Bon dan treni karşılamak için yola çıkılmıştır. Amele ve müstahdem- lerin ısrarla para istemeleri ve bir greve teşebbüs etmeleri treni kar- şılamak için hareket eden heyetin hareketini tesri etmiştir. Heyet, hareketinden üç saat sonra geri dönmüş ve trenin so- yulmuş, muhafızların öldürülmüş olduğunu haber vermiştir. Bunun üzerine zabıta derhal harekete geçmiş ve meseleye vazıyet et- | miştir. Yapılan tahkikata nazaran bu müthiş haydutluk vak'asının cere- 'yan tarzı şöyledir: Ternin güzergâhında Cap - Bon dan 22 kilometre mesafede 150 metre tulünde bir tünel vardır. Tren bir lokomotifle bir va- gondan ibaret olduğu halde tam | saat 17.15 te Metlaoui'den hare- ket etmiştir. Trende parayı muha- faza için dört jandarma, bir ban- | ka komiseri, bir muhasebe memu- | ru ve bir de şef dö tren vardı. Tren tünele varıncaya kadar hiçbir fevkalâde vak'a olmamış - ve BO metre kadar ilerleninceye kadar da bu sükünet devam etmiş- “e. Şimendifer tam tünelin ortası- na gelince makinist yolun ortası- | na konan büyük bir kütük görmüş | ve derhal fren yaparak treni'dur- durmak mecburiyetinde kalmış - tır. Haydutların ani bir taarruzu - na uğradığını anlıyan makinist ge- riye kaçmak için manevra yapmak | istemişse de nereden geldiği belli | olmıyan kurşunlar zavallıyı der- hal cansız olarak yere sermiştir. Bunun üzerine jandarmalar da si- Jâhlarına sarılmışlar ve karanlık tünelin içinde meçhul haydutlarla | amansız bir müsademeye girişmiş- lerdir. Fakat haydutlarım çokluğu bu müsademeyi çok çabuk trendeki - lerin aleyhine çevirmiş ve beş dakika zarfında banka komiserin- den maada hepsi kanlar içinde yerlere yuvarlanmışlardır. Haydutlar 250.000 frankla ban ka komiserini alarak çöllere doğ- ru açılınışlardır. İlk zamanlar zabıtanım, çöl mu- hafaza kıt'alarının bütün çalışma- | ları hiçbir fayda vermemiş ve meçhul soyguncular bir türlü bu - Tunamamışlardır. Nihayet vak'a - dan on gün sonra haydutların be- raberlerinde götürdükleri banka komiseri çölde yaralı bir halde bulunmuş ve böylece ilk ip ucu e- le geçirilmiştir. Banka komiseri isticvabı esna- sında şu şayanı dikkat sözleri söy- lemiştir: — Vak'adan sonra haydutlar ellerimi ve ayaklarımı bağlayıp bana bir kadın elbisesi giydirdi- ler. Yüzümü iyice örttükten sonra arabalarına koydular. Böylece sık sık arabayı arıyan jandarma ve polisire beni ve dolayısıyle hay- dutları tanıyamadılar. İlk zamanlar beni kaçırmala- rındaki maksadın ailemden bir fidye koparmak olduğunu zannet- miştim. Fakat sonra zannımın | doğru olmadığını görerek hayret V ettim. Haydutlar beni trenden aldık- larr 250.000 frangı aralarında hakkaniyete uygun bir şekilde tak sim etmem için almışlar. Yaptığım taksimden o kadar memnun oldular ki beni derhal öldürmekten sarfınazar ederek daha bir müddet yaşatmıya karar verdiler. Ben de bu esnada bir fır- sat bularak kaçtım. Nihayet vak'adan tam on beş gün sonra haydutlardan biri nu- marası bankaca mukayyet çalın - mış bir banknotu Tunus pazarın- da bozarken zabıta tarafından ya- kalanmıştır. Haydudu banka ko - miseri de teşhis ettiğinden ufak bir tazyikle arkadaşlarının giz - lendikleri yeri haber vermiş, ve yapılan ani araştırma — esnasında hepsi tevkif edilmiştir. Haydutların adedi on beştir ve hepsi de evvelce bu madenlerde çalışan, bilâhare iktısadi buhran neticesinde işlerine nihayet veri - len amelelerdir. Ve hepsi de cü - rümlerini itiraf etmişlerdir. —