5 Mayıs 1939 CUMHURİKET Seyohat ve macera hilcâyeleri (meraklı şeyler İGnîEuiIHIîtıu FAVDAU BUGÎLER | Cümudiyeler küçülüyorlar! Dünya üzerinde biliyorsunuz ki, cü mudiyelerin kapladıkları sahalar çok geniştir. Groenland, baştan başa bir cümudiye deryasıdır. Alplerin, Kafkasla rın, orta Asyadak: birçok dağlann üzerinde çok büyük cümudiyeler vardır. Bu cümudiyelerin bir kısmı yazları erir ve suları o civarda hasıl olan nehirlere karışırlar. Kışın onlara tekrar yeni parçalar ilâve olur. Fakat Alman âlim Kum çöllerinde Kartal ve ördekler I Ortahk yavaş yavaş ağarıyordu. Güneş çıkmak üzereydi. Tren bütün süratile yol alıyordu. Her taraftan neş'e, saadet, hayat, faaiiyet hareketleri taşıyordu. Jean Fabret gözlerini açtığı zaman kendisini her zamanki gibi mektebin yatakhanesinde bula madığından dolayı evvelâ biraz şaşırdı. Fakat azıcık düşününce aklı başına gel hen hareket edecek olan vapura rakib odi. Evet, bu bir hakikatti. O, hakikat gö lacaktı. zünün önünde tıpkı uzun süren bir rüya Katar Nerthe tünelini bir hamlede geçgibi tecelli ediyordu. ti. Ondan sonra da manzara tamamile değişti. Şimdi ağaclı bahçeler, çiçekli ve Jean, iki yandan bütün kuvvetlerile kaçar gibi görünen ağaclara, çiçeklere ekinli tarlalar yerine fabrika bacalan ve baktı. Yapmağa girismiş olduğu seyaha kârgir küçük evler görünmeğe başlamıştı. tin henüz ilk günündeydi. Daha yaşıya tnsan ilk nazarda büyük bir şehrin ka cağı ne fevkalâde dakikalar, göreceği ne pılarında olduğunu anlıyordu. Nihayet, işte SaintCharles istasyo garib ve acib memleketler vardı. nu!.. Daha dün, diye düşünüyordu, bu Jean da insan kalabalığınm arasına saatte mektebdeydim. Henüz yataktan karışarak gardan dışanya doğru yürümekalkma zili çalmıştı. Bugün ise trende ğe koyuldu. Kapılann iki tarafında muhuzak diyarlara doğru uçuyorum.. telif lisanlarda «Yankesicilere dikkat!» Jean öksüz ve yetim bir çocuktu. Af ibareleri yazılı levhalar vardı. Genc çorikadaki büyük sahranın ta b'bür ucunda cuk başmı sallıyarak güldu: yerli bir Fransız müfrezesine kumanda Bu asırda da, dedi, cebindeki paeden amcası mülâzim Robert'den başka rayı başkasma kaptıracak kadar saf intek akrabası yoktu. Bütün sene var kuv sanlar var mı acaba? vetile çalışmış, çabalamış, sınıfı çok iyi Fakat ayni zamanda da sol eli ihtiyarbir derce ile geçmişti. Böyle bir muvaf sız iç sağ cebine gitti. Titredi. Şakaklafakiyet karşısında amcası Robert ondan rında iri ter taneleri peyda oldu. Zavallı ne gibi bir mükâfat istediğini mektubla yavrucak başını önüne iğerek: sormuştu. O da «mümkün olursa tatil Eyvah, diye mırıldandı, insan büzamanında beni yanınıza aldırınız!» diye yük söylememeli.. Benimkini de aşırmışcevab vermişti. Jean'da çok küçüktenbelar!.. ri uzun uzun seyahat etmeğe karşı derin insan selinin cereyanına tâbi olarak isbir heves, sarsılmaz bir aşk vardı. Bu vetasyondan dışarıya çıktığı zaman daha sile ile o arzusunun bir kısmını tatmin büyük bir dikkat ve ihtimamla her taraedecek olursa ne mutluydu ona! fını aradı.. Hayır, bu muhakkaktı. CüzRobert amca yeğeninin bu teklifini ka danının yerinde yeller esiyordu. Seyahat bul etmeğe mütemayıldi. Lâkin, yalnız parasile birlikte nüfus kâğıdı ve saire de başına bu uzun seyahati yapmağa kalkış gitmişti. O vakit Jean Paristen trene bitnası biraz fazla bir cesaret olmaz mıydı? nerken makul bir sebeb olmadığı halde Fakat, Jean kendisinde bu cesareti pek kendisile uzun uzun görüşen adamı haâlâ görüyordu. On yedi yaşına basnuştı. tırladı. Bu zatışerif evvelâ pek nazik göArtık, daima elinden tutulup gezdirilecek ründüğü halde, sonra birdenbire selâm bir bebek değildi ya.. Pekâlâ biletini a vermeğe bile vakit bulamadan kaybolup lır, trene, vapura biner, Cezaire çıkar, o gitmişti. Bir de vagonun koridorunda tam radan da otobüslerden birine atlar, Gao Marsilya'ya yaklaştığı bir sırada başka ya kadar gidebilirdi. Jean bu işleri pek birisile görüşmüştü. Acaba bunlardan kolayhkla yapabileceğıni amcasma uzun hangisiydi parasmı çalan? bir mektubla bildirdi. Orada bütün yazı Hangisi olursa olsun.. Şimdi ondan ziyazma kudret ve meharetini göstermiş, yade, içinde bulunduğu müşkül vaziyetkat'î delillerle genc askeri iknaa çalış ten kurtulmayı düşünmek lâzımdı; gidip mıştı. Robert yeğeninin gösterdiği bu polise müracaat etmek; boş şeydi. Ad: enerjiyi takdire şayan bulmuş ve kendi sanı belli olmıyan, sarı çizmeli mehmed kendine: ağayı nereden bulabileceklerdi? Daha iyi, demişti, hayatı yakından Peki ama, seyahatine nasıl devam edegörür ve anlar.. cekti? Daha ilk merhalede böyle bir mâOnun için Jean'a verdiği cevabda nile karşılaşması ne talıhsizlikti, yarabbi! icab eden parayı gönderdiğini bildirmiş Kendi kendine: ve hareket ettiği günü telgraflamasını ri Ne param var, ne de nüfus tezkeca etmışti. rem. Gao'ya kadar nasıl gideceğim? Jean da dün akşamüstü trene binmişti. Amcasma telgraf çekmek, hâdiseyi olBeş on dakika sonra Marsilya'ya muva duğu gibi anlatmak.. İzzetinefsine ağır salat edecek, oradan Oran'a mütevecci geliyordu. Çünkü ona cesaret ve becerikllllllll! 'II1IIIIIIIIIIII1IIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII I I ' " II llllllll liliği hakkmda ne müftehirane şeyler yazmışü. iŞimdi böyle, aczini itiraf etmesi mümkün müydü? Hem de gelecek cevabı ve parayı hiç olmazsa birkaç gün beklemek, o müddet zarfında da otelde oturmak, yahud bir yere sığınmak gerekti. Sonra Robert amca o kadar zengin bir adam değildi ki.. Dişinden tırnağmdan artırdığı bu miktar parayı tekrar kolayhkla buluvereceği şüpheliydi. O halde bu seyahatten vazgeçmesi icab ediyordu. Bir müddet neye karar vereceğini bilemedi. Sokaklarda şaşkın ve serseri dolaştı, durdu. Sonra ansızın zihninde bir şimşek çaktı. Şehrin garb tarafına doğru hızh adımlarla yürümeğe başladı. Güneşli sokaklarda halk, tıpkı bir an kovanında çalışan arılar gibi sağa sola, öteye beriye fasılasız gidip geliyorlar, koşup duruyorlardı. Jean hem yürüyor, hem de kendi kendine söyleniyordu: Bu, bana bir ibret dersi oldu. Bir daha paramı ve kıymetli kâğıdlarımı dikkat ve ihtimamla saklanm.. Çok şükür ki felâket, telâfi kabul etmez bir şekilde değil.. Müteveffa babamm eski uşağı Antoine'ın Marsilya'nm bu taraflannda o Develi orta okulunda 26 Servet Odak tunmakta olduğunu nasıl oldu da ancak şimdi hatırladım. Küçükken gene bir tave iki arkadaşı Kartal, malum ya, yırtıcı bir kuştur. Gıdasmı çok defa yeryüzünden tedarik eder, küçük, hatta orta büyüklükte hayvan yavrularını aşağıya inerek kapıp kaçar. Bazı aç kartal sürülerinin büyük insanlara bile hücum ettıkleri görül müştür. Yalnız bu saldırmalar her vakit muvaffakıyetle neticelenmez. Nitekim Polonyada Şarzıku havalisindeki bir göl üzerinde cereyan eden vak'a, buna çok güzel bir misal teşkil edebılir. Gölün üstündeki gök parçasında korkunç gözlerini açıp kanadlannı çatla tarak dolaşan aç bir kartal aşağıda gölün yüzünde birkaç tane ördeğin gezinmekte olduğunu görünce derhal onlardan birini kapıp kaçırmak için bütün hızile aşağıya :nmiş. Fakat bu hücumu ona çok pahalıya mal olmuş. Çünkü göl donmuş imiş. Gagasını ve ayaklannı kalın buz tabakasına çarparak oraya serilmiş kalmış, halbuki ördekler, onun nişan aldığı mmtakadan badi badi kayarak çoktan kaçıp gitmişler. OYUNLAR Halka oyunu Zeki bir maymun, yavrularını gölge oyunlarile eğlendiriyor Bahçede b.r ağacın yana doğru uzanmış bir dalına, yahud münasib diğer bir noktaya düz ufkî bir değnek bağlamr. Değneğin durduğu yer, insan boyundan biraz yüksek olmalıdır. O değneğe yanyana oyuncularm sayısı kadar büyük perde halkaları bağlanır. Halkaların indği nokta tam oyuncuların omuz hizasına muadil olmalıdır. Oyuncular hal • • kalardan on metre kadar uzakta düz bir çizg: üzerinde dururlar. Verilen bir işaret üzerine birinci oyuncu elinde halkalara geçebilecek derecede ince bir değ neğin veya baston olduğu halde hızh bir yıirüyüşle halkalara doğru yürür. rfalkaların önünde durup nışan almak ve tereddud etmek caiz değüdir. Yürüyüşünün süratıni azaltmadan bastonu halkalara doğru salpar gibi uzatıp ilerlemesi lâzımdır. Eğer halkalardan birine bastonu geçırmeğe muvaffak olursa gider, oyuncuların hizasında sağ tarafta mevki alır. Geçiremezse sol tarafta mevki alır. Dığer oyuncular snralarmı sav » • dıktan sonra gene o tecrübeye girişe cektır. Çünkü her oyuncunun üç defa bu 1 Yenikapı orta okul 270 Turgud işi yapmıya hakkı vardır. En evvel üç Erçin. defa bastonu halkaya geçirmeğe mu 2 Eskişehir lisesi 1972 Mehmed vaffak olan birinci çıkar. Müsavi sayı Kozan. kazananlar arasında oyun gene devam 3 Gerze Gazi Mustafa Kemal okulu eder. Sonuncu mağlub sayılır. Arzu e120 Ahmed Coşkun. dılirse diğer partilere başlanır. 4 Sinob Halkevi bandosunda Cavıd Usta. 5 Edirne lisesinde Necmeddin. til zamanı bu emektar hizmetçi ile buraya 6 Trakya Saray merkez okulu 392 gelip bir hafta kalmamış mıydım; An Yakub Çelik. toine herhalde bana lâzıtn olan parayı 7 • Bursa orta okul 65 Mehmed Gül tedarik eder. Sonra ben ona borcumu ö men. derim. Bu suretle zaman kaybetmeden de 8 Malkara berber Hüseynin oğlu seyahatime devam etmiş olurum. F. Yüksel. 9 Van birinci ilk okul 93 Abdül Genc çocuk ihtiyar hizmetkârın evine kadir. yaklaştığmı hisseder etmez, ihtiyarsız adımlarını sıklaştırdı. Uzaktan küçük evi ve etrafındaki bahçeyi ayanbeyan gör meğe başlamıştı. Böyle habersiz karşısına çıkmca kimbilir Antoine nekadar şaşıracak ve ne çok sevinecekti. Fakat, Jean'ı burada da tadsız bir sürpriz bekliyordu. Evin pencereleri ve kapısı sıkı sıkı kapalıydı. Dış taraftaki parmakhklı demir kapı da kilidliydi. Otlar solmuş ve kurumuştu. Genc çocuk bağırdı: Hey, baba Antoine, neredesin? Sesine evden kimse cevab vermedi. Yanındaki kulübeden bir şışman adam çıktı ve sordu: Dehkanlı ne istıyorsun? Baba Antoine galiba bir yere gitmiş, şuracıkta oturup kendisini bekliyeyim bari! Adam güldü. Küçük efendi, dedi, bu intizar epey uzun sürer gibi gelir bana.. Niçin? Niçin olacak, baba Antoine on beş gün evvel çoluğunu çocuğunu aîıp Parise gitti. Artık ihtiyarlamış olduğu için sü kunet ve tenhahk sinirine dokunmaya başlamış. Omrünün sonuna kadar orada oturacak!. Jean, sözünü daha uzatmak istiyen adamı dinlemeğe hacet görmedi. İkinci ve müthiş bir hayal inkisarına daha uğramıştı. Etrafındaki herşey dönüyor, gözü kararıyordu. Son ümidi de mahvolmuştu. Bu yirmi dört saatlik hayat ona tıpkı bir kâbus altındaymıs. hissini veriyordu. Arkası gelecek defa • lerinin yaptıklan tetkikata nazaran bazı cümudiyeler gıttikçe küçülmekte ve hacimlerinden büyük bir kısmını kaybetmektedir. Meselâ Alman Avusturya Alplerindeki cümudiyeler son senelerde eyepce küçülmüşlerdir. Keza Dachstein mmtakasındaki Gosau cümudiyesi de son elli sene zarfında iki kilometrelik bir kayıba uğramıştır. İsviçredeki cümudiyeler de ayni akibete dü çar olmaktan geri kalmamaktadırlar. Bu gidişle oralardaki nehırlerin suları gittikçe azalacak ve dereler kurumaya mı mahkum olacaklar? Şüphesiz, fakat bunun için binlerce, hatta yüz binlerce senenin geçmesi icab ediyor. Şimdıden korkmaya hiç lüzum yok. Bilmeceyi çözenler Resimli fıkra Uç hırsız Portekizin merkezi Lizbonda üç serseri, kend:lerini ferih fahur geçindirebilecek kolay bir iş bulamadıklan için hırsızlık yapmıya karar vermişler, sacayak olup bir kumpanya teşkil etmişler, dükkânlara, evlere girip ufak tefek eşya aşırmaya başlamışlar. Muvaffaki yetleri arttıkça cesaretleri de zıyadeleşmiş. Nihayet bir bankayı soymaya karar 10 Davudpaşa orta okulu 349 Arif Çorkman. 11 Üsküdar Kaptanpaşa camiı Altkuyu sokağı No. 75 te Ayhan. 12 Elâzığ 6 ncı ilk okul 428 Hüseyin Bingöl. 13 Adana kız lisesi 47 Nezihe Çiftçi. 14 Yıldız ilk yatı okulu 125 Sahıb Töre. 15 Bakırköy 1 inci ilk okul 117 Ayser Yöorgüç. 16 Bursa Rusçuk mahalles: Altıparmak caddesi 10 numarada Nevzad. 17 Niğde tenekeci ve camcı Ahmed Başaran. 18 Kilis orta okulu Konyalı Kâzım Cici. YAZISIZ HIKAYE vermişler. Uzun uzadıya incelemeler yapmışlar, bakmışlar ki bu bankada gece bekçisi bile kalmıyor. Kararlaştır dıkları bir gece, münasib zamanda ka pıyı maymuncukla açıp girmişler, kasayı kırmaya koyulmuşlar. Fakat aradan bir çeyrek geçer geçmez, polisler içeri girip hepsini yakalamış. Bu, her yerde cereyan edebilecek alelâde bir vak'a değil mi? Hayır.. Onlan ne içeri girerken, ne de kasayı kırarken kimse görmediği halde polise kım haber vermiş? Bizzat kendileri.. Çünkü sorguya çekildikleri zaman anlaşılmış ki, üçü de hem dilsiz, hem sağırmış.. Kasayı kırarken kendileri tabiî hiç farkında ohnıyarak o kadar gürültü etmişler ki, sokakta devriye gezen polisler takırtıyı duymuşlar ve hırsız ların dalgmlıkla açık bıraktıklan kapıdan içeriye girip yukan çıkmışlar. Hır sızlar onlann gelişlerinin de tabiî sağırhkları dolayısile gene farkında olmamışlar. Siz birer garib dilsiz, sağırsınız. Nenize lâzım. kasa hırsızlığı! Mayıs bulmacası Portreler Şu ortadaki topu ele geçirmek için hangi ıpi çekmelıdir. O ıpi bir ucundan öbür ucuna kadar üzerınden kırmızı kalemle giderek gösteriniz! Bu bilmeceyi doğru halledenlerden bırinciye beş lira. ıkinciye iki lıxa, üçüncüye münasib bir hediye takdim olunacak, diğer yüz kişiye de muhtelif eşya verilecektir. Cevablann mavıs sonuna kadar <Cumhuriyet Çocuk Sah fesi> adresine gönderilmesi lâzımdjr. Geç kalanlar mükâfat kazanamazlar. Nisan bulmacasında hediye kazanan küçük karilerimizin isimleri pazartesi günkü savımıza basılacaktır.