17 Birincikânun 1938 CUMHURfifET ( İNÖNÜNÜN SEYAHATÎNE AİD tNTIBALARj Cumhur Reisi Karadenizin cessur çocukları arasında... Sevgi dolu binlerce bakış, Büyük Halk Âdamının sevimli yüzünde buluştu, mavnaların direklerinden yelkenlerin iplerine kadar her taraf insan dizilerile süslü idi înebolu, (Cumhur Reisîmizin seyahatlerini takib etmif olan arkadaşımızın mektubu) Cumhur Reisimiz, şimalî Anadolu seyahatlerinde Evrenyelilerin de derdlerini vc isteklerini <?inlediler. Amasraya doğru yola çıkmak üzere yata bindikleri sırada, Înebolu Parti binasında kabul buyurduklan Evrenye muhtarile şöyle görüştüler: Köyünüzde meyvacılık var mı? Yemiş yetiştiriyoruz. îstanbula gönderiyoruz. Bizim birinci dcrdimiz vapurculuktur. Hava olmuyor, yolculanmız haftalarca kalıyor. Bazan ölüm vukuatı oluyor. Cideye kadar gelen ufak vapurların haftada bir defa Evrenyeye uğramasını istiyoruz; şimdi bile yolcularımız bir haftadır Ineboluda beklıyor. ' Evrenyeye küçük vapurlar uğrıyabilir mi? Uğrıyabilir. Motörlerimiz var, mendireğimiz de var. Mendirek ne zaman yapıldı? Mendireği on sene evvel biz Evrenyeliler yaptık, 15 bin lira sarfettik, fa< kat çöküyor, tamir etmek lâzım. Kaç paraya tamir edilebilir? 50 bin liraya... 15 bine yapmışsmız, 50 bine tamîr edeceksiniz; bu nasıl jey... Biraz da uzayacak. Evrenyenin nüfusu nekadardır? îki bin kadar, fakat geride köyleri de vardır. Yalnız karakol mıntakası 14 köydür. Başka ne isteğiniz var> Köyümüzden Kastamonuya açılan yolun tamamlanmasım rica ediyoruz. Yolu neye îneboluya getirmiyorsunuz? Bu tarafı zordur, göçüyor. Yolun nekadarı yapılmışhr? , • Kastamonudan itibaren"77rEvrenyeden Kastamonuya doğru 15 "kilometresi hazırdır. Aradaki 15 kilometre yapılsa yol birbirine bağlanacaktır. Büyük PaCumhur Reisimizin seyahati esnasında bir kadm, çocuklarını göstererek şam, bu yol yapılırsa etrafmda 40 tan «Bu dört çocuk mektcbsizdir, mekteb isteriz » diyor fazla köy var, on bin nüfus istifade edelar. Dört köyün arasına bir mekteb istiyo Biraz balkona çıkar mısınız, halk cektir. ruz. Cahil kalmasınlar, şu çocukları o sizi doya doya seyretmek için aşağıda Başka ne istiyorsunuz? kutalım. bekleşiyor. 929 senesine kadar arazi ve bina Avni Doğan izahat verdi: İnönü balkona ilerledi. Neş'eli, harevergisi bekaya borclarmın affını rica edi En çok mektebimiz vilâyetin bu yoruz. kazasındadır. Bu kazanın ldarei Husu ketli ve heyecanlı bir halk yığını, sahili înönü, Kastamonu Valisi Avni Do siyeden tesviye edilen maaş ve sair mek doldurmuş, mendireğin ucuna kadar uzanğana sordular: teb masrafı 60 küsur bin liradır. Buna mıştı. Bunun bir faydası var mıdır) rağmen halkın istedığini tatmin edecek Mavnaların direklerine, yelkenlerin îpAvni Doğan: vaziyette değiliz. lerine kadar her taraf sıra sıra insan diDaha evvel Büyük Millet Mecli Bu köylü de bekaya vergilerin affı zilerile süslü idi. sinden bir tasfiye kanunu çıkmışb. Bu talebinde bulundu. İzahat alınmak üzere Bu kıyılann cesur ve çevik çocukları, hal vatandaşta borc ödemek arzusunu si Hususî İdare memuru çağrıldı. Memur yiğitliklerile treşhur Karadeniz uşakkrı liyor: «Sona kalsın bakalım, sonu ne o şunlan söyledi: balkona yakın olmak için tırmanmadık lacak?» gibi bir zihniyet besliyorlar. Ma Bekayadan, birçok sebebler dolaamafih buranm halkı fakirdir. yısile tahsili kabil olmıyan paralar vardır; yer bırakmamışlardı. İnönünü evvelâ gözlerile kucakladılar. înönü, bekayanm tutarmı sordular, fskat bir emir ve kanun olmadığından Sevgi dolu binlerce bakış, Büyük Halk Avni Doğan, bir buçuk milyon lira kadar d'^erlen^irden tenzilât yapamıyoruz. Adamı îsmet înönünün sevimli yüzünde tahmin etti. Köylü dedi ki: înönü dediler ki: buluştu. Onu çılprmca alkışlamak için tu Benim dediğim, 929 a kadar olan Yalnız bu kazanın bekaya vergisi lundukları yüksek yerlerden aşağı düş ve sahibleri belli olmıyan vergilerin affı nekadardır? dır. Tahsildann defterlerinde gözümle 190 bin liradır ki, 100 bin lirssı meZi göze alanlar oldu. gördüm: Ahmed oğlu Mehmed. Sekiz i mükelleften bihakkın tahsil edilemez. Bu İnönü bu muhteşem canlı tabloyu güsim sonra gene Anmed oglu Mebmed! yüz bin lira hemen hemen hicbir esasa ler yüzile, şapkasile uzun uzun selâmladı. Avni Doğan: Seviliyordu, çok sevildiğini görüyor istinad etmiyen çürük bir vergidir. Vakli Devir aldığımız defterlerde filhaki le tahsildarlar müfrcdat defterlerine mak du. ka seneleri belli olmıyan, nereden geldi buzu işlememişler. Elinde makbuzu bile Ve... Sevilınekte haklı idi. ?! belli olmıyan birtakım borclar görünü olsa bir kövlü mesplâ Çatalzeytinden bir yor. Mekki Said ESEN lira masraf edip gelemiyor. Gelse de. Bekaya tahsilâtı ne nispettedir? makbuzunu ibraz etse vergi terkin edile Hicbir zaman Tc6 yı geçmiyor. Bir Macar takımı geliyor 930 a kadar affında bir mahzur cek; fakir oldukları cihetle bu masrafa katUnamıvorlar. Defterde borclu görünYılbaşı tatilinde şehrimizde üç maç var mı? düSü cihetle bir ay hapsen tecziyesine vapacak olan Macaristamn Kispeşt futAvni Doğan, hatta 934 e kadar aff.nda daVıi bir mahzur olmadığını arzetti. karar veriHvor. Tabiî mecburen geliyor bol takımı pazar günü Bükreşte Rornanve ancak bu suretle makbuzunu gösteri ya millî takımile oynıyacaktır. Cumhur Reisimiz şövle dediler: On beş gün sonra Polonva millî takı Sizce sakmıhcak nokta, vatando? vor. mile karşılaşacak olan Romanyalılar Eldeki bütün defterler böyle nv ta vergi ödeme arzusunun kmlmamasıdır. millî takımlannı tecrübe etmek maksaAvni Doğan: dir? dile Macar takımile karşılaşmaktadır. 1930 senesine kadar vaziyet böy Fakat köylünün vaziyeti hakikalen Barutgücü sahasında yapılaferidir, arkadaşlann ifadesinde mubalâğa ledir. VaH Avni Doğan da, bu mevzu üzecak maçlar yoktur. inde Reisicumhura şu ızahatı verdi: înebolunun Yukarı köyünden bir başYarın Barutgücü sahasında yapılacak Bekaya vergilerden bir kısmını ce futbol maçları şunlardır: ka vatandaş da, Cumhur Reisimize bu zalı kısım teşkil ediyor. Fakat bir kısım ]>eWyanın ödenmesi zorluğunu arzetti. 1 Harbiye Yılmaz Barutgücü B. İnönü, köylüye önce şu sualleri sordu arazide de, bİTtakım harclardan, şundan takımları saat 13 te. )undan, ve bilhassa tapu formalitesinin lar: 2 Harbiye Yılmaz Barutgücü A jüçlügünden dolayı intikal muamelesi ya takımlan saat 15 te. Kaç nüfussun? *** Altı. Kızkardeşimin oğlunun aile Dilamamıştır. Malive kimi bulursa, îdarei Hususiye kimi bulursa ondan tahsi! sine ve cocuğuna da ben bakıyorum. Beden Terbiyesi tstanbul bölgesi futİ'iVOT. Ne iş yapıyorsun? bol ajanlığmdan: îsmet înönü, Kastamonu vilâyetinin de Işimizin hayn yok. 20. 25 dönüm 1 18/12/938 pazar günü Fenerbahçe «•saslı derdlerini dinlemiş bulunuyorud. stadmda yapılacak olan Anadoluhisar ara7İmi? var; fakat bavır, taşlık... Bavırlarda altı ay çalışırız, bize bir ay yetişe Vakit hayli gecikmisti. Dışarıda denizin Beylerbeyi maçı tehir edilmiştir. «iddetlenmeğe başladıâı, dalgalarm şittikçek ekin çıkar. 2 Muhalefeti hava dolayısile 18/12/ çe kabannasından belli oluyordu. înömi 938 pazar günü Süleymaniye sahasında Anlat hakayım derdini? Dört köviin ?00 rorugu var Li, veda etmek üzere ayağa kalktılar. Sa yapılacak olan bütün maçların tehir edilmış olduğu tebliğ olunur. cahil kalıyor. Şimdi sığır filân gödüyor londakiler yalvarıyorlardı: 1 Siyasi Tarih Tunus meselesinde dün ve bugün Bismark'm yanm asır evvel kurmuş olduğu plânlar bugün tahakkuk ediyor Bundan daha bir asır evvel, Tunus, Osmanlı împaratorluğunun bir parçası idi. Bir asır değil, hatta bundan altmış sene evvel de Tunus Osmanlı devletinin tabiiyetini kabul etmiş bir Boy ailesinin idaresi altında bulunuyor ve hatta bizler, Abdülhamid devrinin mekteblerınde coğrafya okurken bu memleketi Osmanlı İmparatorluğuna bir imaret prenslık olarak tanıyorduk. Ondokuzuncu asırda Tunusta bellibaşlı iki kuvvt hâkimdi: Osmanlı hakimiytine istinad eden Türk eşraf ve müteneffizlerle ta Romanın Kartaca fütuhatından itibaren bu memlekete ayak basmış olan Boylar ve İtalyan nüfusuna malik İtalya, Tunustaki Türk alâkası, Osmanlı bayrağmın Akdenizde hâkim bir nüfuz dolaş tırdığı zamanlardan başlar. Tunus, sahilerindeki giriş ve çıkışlar, koyları, körfezeri, iriliufakh adaları ve dahilî arazisinin maden ve toprak bakımından zenginliğile tedenberi mamurluğa ve kolonizasyona stidadı olan yerlerden biriydi. Osmanlı bayrağınm bu sahillerde hâkim bir nüfuz dolaştırdığı zamanlardan yani Onaltıncı asırdan itibaren bu memlekete pek çok Türk gitmi} ve bunlar orada yerleşmislerdi. Ancak bu giden nüfus bir kolonizas yon kütlesi değil, Osmanlı hakimiyetini emsil eden ve Tunusu bir müstemleke gibi idare etmek üzere orada hususî kuvveter tesis eden askerî nüfustu. Tıpkı Mısırda olduğu gibi, bunlar Tunusta da yerleştiler, nüfuz kazandılar. Osmanlı İmparaorluğu çürümeğe, dağılmıya başladığı zaman da bir taraftan ona karşı istiklâl erini iddiaya kalktılar, diğer taraftan da kendîlerini tehdid edebilecek Fransız, ngiliz ve îtalyan tehlikelerine karşı gene Osmanlı iınpuaraotrluğunun nüfuzuna sığmdılar. 19 uncu asrın iptidalarında Babıali bu iki taraflı sebeble kendisine bağlı kalan Tunusun bu vaziyetini kabul etmiş ulunuyordu. Tunusun, tıpkı Mısırda olduğ gibi, Osmanlı bayrağma benziyen bir bayrağı vardı. Bgün 0 bayrak hâlâ öylece duruyor. Tunus, Osmanh imparatorluğunun asterî derebeylik devrine aid askerî bir koonizasyonile vücude gelmiş bir yerdi. Buradaki bütün asilzadeler, bu askerî zorbaların orada yerleşmelerile teşekkul etmiştir. Osmanlı imparatorluğu, İstanbuldaki Yeniçeri ocağına benzer bir ocak da Tunusta tesis etmişti. Bunların mensublarına Dayı diyorlardı. Bu Dayılar, askerlikten ziyade zorbalıkla meşgul olurlardı. «Kabadayı» tabiri de bundan çıkmıştır. Her ki tabir de Cezayirden Suriyeye kadar bütün sahil, Afrikada ve şarkî Akdeniz kıyılarında uzun zaman yaşamıştır. Bu Dayılann yanlarında, tıpkı Orta Tarih devrinin aristokratlarının yanlarında doaşan Client'ler gibi, Hempâ namını taşıyan küçük çapta «Dayı» lar, yani «zorbacıklar» türemişti. Bu kelime «aradaş» mefhumunu ifade etmek üzere «ayaktaş» manasını ifade ederdi. «Dayı» larla «Hempâ» lar Tunus için bir ocak, bir «kast» teşkil ederlerdi. Dilleri, pek yakın zamana kadar türkçe idi. Hempâ kelimesi zamanla bozuldu, arablaştı Hamba oldu. Cihan Harbi esnasında Enver Paşa nm Arab ve lslâm politikasını idare et mek üzere «Teşkilâtı Mahsusa» nın baına getirilmiş olan Ali Başhamba, işte bı. eski Hempâların.son mümessillennJ^n biriydi. Yeni Tunusun bütün aristokrasisi bu «Dayı» larla «Hempâ» lardan türemiştir. * * Tunusun îtalyanlarla olan alâkası Öyle değildı. Bu alâka, Kartacalılara arşı yaptıkları fütuhat muharebelerin • den itibaren çok tedricî surette Tunusa erleşen Romalılara kadar gittikten sona, Onbeşinci asırdan itibaren Akdenizde faal bir rol oynıyan İtalyanlar, sırf üccar ve muhacir olarak Tunusa yerleşmişlerdi. Ondokuzuncu asırda, Büyük Napolyon'un hezimetini müteakıb yeni talya doğduğu sıralarda, bir müddet onra İtalyayı bir büyük devlet haline getirmeği emel edinmiş olan Cavour (Ka vur), Tunusta zaten kesif olan İtalyan nüfusunu artırmak ve burayı İtalyanla? tırmak maksadile İtalyadan Tunusa doğru muhacereti kuvvetlendi. îtalya, Tunusu kendisine maletmek istiyor ve bu ijte kendisini çok haklı görüyordu. Ancak, tarih İtalyanın istediği gibi inkişaf etmedi. Tunusun, tıpkı Osmanh sarayı gibi, kendi hava ve heveslerine düşmüş beyleri, mütemadiyen ecnebilere borclanıyorlardı. İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar arasında bu beyleri para yolile idare etmeğe matuf olan yarışta Fransızlar daha ileri gittiler ve Tunusun para piyasasına hâkim oldular. Bu vaziyetin arkasmdan Türkiye ile Rusya arasmdaki son büyük muharebe geldi ve bu harb bu meseleyi büsbütün başka bir şekilde halletti. Rusyanın Boğazlara hâkim olmasını bir türlü kabul etmiyen îngiltere mağlub Osmanlı sultanım Rusyaya karşı müda faa etti ve meşhur Ayastafanos muahedesini Ruslara bozdurarak Berlin kongre sinin akdini temin eyledi. Osmanlı imparatorluğunun en büyük parçalanma vakıasını teyid eden bu kongrede İngiltere, Osmanh imparatorluğuna karşı gösterdiği dostluğun ücretini Kıbns adasile almak istiyordu. Çünkü bu ada, Süveyşin mü dafaası bakımından kendisine pek lüzumlu görünüyordu. Fakat, kendisi bunu alırken Fransızlara da birşey vermek lâzım geleceğini hesab ettiğinden Tunusu da onlara vadetmeğe mecbur oldu. Berlin kongresinde Almanya, artık Bismark'ın idaresi altmda 1870 i ve Alman vahdetini yapmış olan büyük bir devlet olmuştu. îngiltere onunla anlaş mak mecburiyetinde idi. Bunun için Beakonsfield (Bikonsfild) Bismark'la anlaşmıştı. Zaten Bismark da, 1870 in acısını Fransızlara unutturmak ve onları intikam haveselerine düşmekten vazge çirmek için, Fransızların Akdenizde bir ta\iz elde etmelerini istiyordu. Bunun için îngiliz projesine muvafakat etti ve bu suretle Îngiltere, Fransa ve Almanya arasmda, İtalyadan gizli bir anlamşa yapıldı. Almanyanın ikinci bir hesabı da şuydu: Tunus etrafında îtalya ile Fransa arasında bir ihtilâf çıkar, Fransa îtalyanın «hakkını» elinden alırsa, îtalya da kat'î surette Almanya tarafına geçecekti. Nitekim öyle oldu. Berlin muahedesinden üç sene sonra Fransızlar, kendi tebaalarına vuku bulan bir tecavüzü bahane ederek Tunusa bir «tedib» kuvveti gönderdıler ve bir daha da oradan çık madjlar. îtalya buna karşı şiddetle itiraz etti. Fransanın oradan çekilmesini istedi; fakat, o zaman kendisi çok zayıf olduğu için sesini kimseye işittiremedi. Ancak, Fransanın Tunustaki vaziyetini, Boyla yaptığı muahedeyi îtalya uzun müddet 1896 ya kadar tammadı. Bunu tanımazdan evvel de Almanya ile Avusturya Macaristan arasında çoktan akdedilmiş olan İkiler İttifakına iştirak ederek bunu bir Üçler îttifakı haline getirmişti. Bu suretle, Bismark'ın, Fransa ile İtalya arasında bir ihtilâf sebebi olmak üzere iki memleket arasına bir «Tunus meselesi» koymayı tasavvur eden hesabı, yanm asır sonra, bugün, tahakkuk etmiş bulunuyor. Çömlek bankaları iflâs etti! umhuriyet rejiminin en güzel icadlanndan biri de, bu oldu: Yerli Mallar ve Tasarruf haftası! Yeni iktısadî icablardan doğan tutumluluğu halk kütlelerinin şuuruna, bir iman akidesi halinde sokabilmek için böyle bir hafta yaratmağa gerçekten ihtiyac vardı. Hicbir vecize, hicbir afiş, hicbir gayret, bu hareketli haftanın yerini' tutamazdı. Bundan on sene evvel, Galatasarayda açılan ilk Yerli Mallar sergisini, bugünkü gibi hatırhyorum: O ne kanşık dekorlu ve hele ne fakir bir sergi idi!^ Bununla beraber, kenarda köşede epeyce yerli malımız olduğunu, gene bu fakir serginin delâletile öğrenmiştik. Türk sanayi hayabnm çarkı, 0 günden sonra, bütün hızile dönmeğe başladı. Yanyanya dışandan gelen giyecek eşyamızı •yabancı mallara kapanan gümrük kapılarının arkasmda, karıncalar gibi çalışarak az zamanda, kendi vasıtalanmız ve kendi işçilerimizin el emeğile temine başladık. Hemen her ay bir yeni fabrika aça rak, dokuz on yıl zarfmda iğneden sürmeye kadar bütün ihtiyaclarımızı yurdun içinde tedarik etmeğe imkân bulduk. El tezgâhı, yerini motöre bıraktı. Küçük iş erbabı, fabrikalara göç etti. Ve böylece, on sene evvel, hayal sanılan iktısadî kalkmmanın; hicbir sun'î müdahaleye hacet kalmadan, kendiliğinden tahakkuk et' tiğini gördük. Bu arada ve bu vesile ile halkıtnızda para biriktirme zevki de uyandı. Bankalardaki küçük hesablann gitgide artarak, son senelerde inanıhnıyacak bir yekun kabanğı teşkil etmesi de gösterir ki, icad edilen Yerli Mallar ve Tasarruf haftası her iki manasile de özlenilen neiceyi vermiştir. Günün çocuğu, ambarlann tanelerle dolduğunu, işten artınayıp dişten arttığını, damlaların birikip göl olduğunu, bizden öğrenmeğe muhtac değildir. Babasınm kazancı, günlük masrafın eşiğini azıcık olsun asan her cocuk, bugün banka ile muamelesi olan bir küçük adam oldu. Bu vadide sözü uzatmakla, yazılan şeylere yenisini ilâve etmiş olmıyacağımı bildiğim için son olarak diyeceğim ki: Dokuz senenin içinden ayırdığımız dokuz haftada, en müşkül davalarımızdan biri hal yoluna girdi. Ve yerli malları, bize malin yerlisini aratmıyacak kadar çoğaldı. Halkın tutumluluk ve para artırma kabiliyeti için de eğer, birşey söylemek âzımsa, şöyle diyebiliriz: Toprak altındaki bütün çömlek bankaları iflâs etmiştir ve her kumbara, mutaka yarının kasasına gebedir! Yazan: MEKKt SAtD ESEN i S. G. Kırklarelinde Halkevi *** Tunus bugün şimalî Afrikanın en mamur bir köşesi olmuştur. Nüfusu takriben iki buçuk milyondur. Bunun iki yüz küsur bini ecnebi ve bu miktarın da 20,000 kadan İtalyandır. Fransızlarla İtalyanlar arasında yapılan bir itilâf mucibince, Fransa Tunustaki îtalyan nüfusuna bazı nevi imtiyazlar da vermişlerdir. Son günlerdeki münakaşalar arasında Fransızlar, bu imtiyazları ilga edecekle rini söyliyerek tehdidde bulunuyorlar. M.B. Müddeiumumiliğin bir tebliği 938 senesmm bitmesi dolayısile icra ve iflâs daırelerindeki dosyaların tas nifile mahzene gönderilmesi icab eden kısımlanmn ayrılması ve diğerlerinin de usulen devri için 28. 29, 30. 31 birincikânun çarşamba. perşembe, cuma, cumartes! günleri, 2 ve 3 ıkincikânun 939 pazartesi ve salı günleri memurlar mezkur muarr.elâtla i=tî gal edecekle rinden ıhtiyatî tedbir ve hacizle müd dete tâbi acele isler müstesna olmak üzere is sahiblerinin müracaatlernin kabul edılmiyeceği. Kırklareli (Hususî) Birçok uğraşmalar neticesinde nihayet Kırklareli Vilâyeti modern bir Halkevine kavuşuyor. Ankaradan gelen plân üzerine Halkevi binası inşasma başlanmıştır. De ğerli ValiniıZ Hasib Koylan bu işle bizzat çok yakmdan alâkadar olarak binanın bir an evvel yükselmesini temin etmekle meşguldür. Gönderdiğim resim, dört metre de rinlikte temeli atılan binanm yapıl ması işler nde çalışan yüze yakın amele faaliyetini göstermektedir. Öğrenildiğme göre, binanm toprak seviyesine kadar olan yapı işleri bu kış devresi zarfında ikmal edılecek, esas faaliyete ilkbaharda gecilecektir. Kış gecelerinde misafırine kuru üzüm, incir, fındık, Malatya kayısısı, Anteb fıstığı, badem, ceviz, portakal ikram et. Ulusal Ekonomi ve Arttırma kurumu "3 Bir tavzih Sümer Bank müdürlüğünden dün şu mektubu aldık: <İzmit Kâğıd ve Karton fabrikasında bir yolsuzluk tahkikatının başladığı ve idare müdürünün işten el çektirıldığı bildirilmekte ise de hakikati halde yolsuzluk vak'asının idare mes'ul müdürile bir ustabaşınm vazifelerini suiis timalden ibaret olduğunu ve kendilerinin vazifelerine nihayet verildiğıni ve haklannda kanunî takibata başlamldığını bildiririz.» Yurddaş