CUMHURÎYE1 26 Birinciteşrin 1938 Memurlar arasında hasbıhal Oooo!. maşallahü... bu ne şıklık yahuü. bu ne zarafetü. cidden giydiğin elbiselerin biçim ve dikişinin hayranı yım. Ben elbiseye bu kadar meraklı olduğum ve az çok da para sarfettiğim halde!!. bilmem ki vallahi nıyeü. Niye olacak, sen şunun bunun sözlerine inanır ve diktirdiğin elbisenin bir buçuk iki mislini verir aldanırsm, ben ise elbisenin tam bedelini vererek bir kat yerine iki kat elbise yaptırır ve daima böyle yeni ve zarif giyerim. Demek sen elbiselerini peşin para ile dıktiriyorsun haü. Değil be kardeşim, ben de senin gibi bir memur olduğum halde peşin para Ue nasıl elbise diktirebilirim??.. Öyleyse... Peşin fiatına aybeay ödeyerek. Hayret vallahi!.. Hayret edilecek bir şey yok, hususile Beyoğlunda «SNOB» nammda modern biçki salonu açıldıktan sonra. Bu «SNOB> terzi salonu şehrrmiz toptancı büyük kumaş tüccarlarmm fiatlannı tatbik etmektedir. Pekı, bu söylediklerin ne ile sabit? Ne ile olacak... Hesabını bilen müşkülpesend zevatın memnunivetile sabit. Bak kardeşim anlatayım. Be>T»ğlunda tstiklâl caddesinde 98 numarada bulu nan bu «SNOB» terzi salonunun sahibi, ticarethanesinde birinci nevi mütead did kumasları bulunduğu halde müşterilerini memnun etmek ve ayni zamanda fiatlannın gayet ehven olduğunu bildirmek maksadile müşterilerinin piyasada toptan satış yapan kumaş tüccar larından seçtikleri kumaşlan onların hesabma satın almakta ve fiatlara asla zammetmeden dikip teslim etmekte dir ve hem de ne biçim, ne dikiş!!!. Esasen birader, bu »SNOB> biçki salonunun sahibi önceden memür ve memurlann hayatından yakından malu matı olduğundan bu müesseseyi bilhassa bu memurlar için küşad ve onlara PEŞİN FÎATINA AYLIK TAKSİTLE daima YENİ ve daima ZARİF elbiseler giydirmeğe ahdetmiştir. Zayi İstanbul Muhafaza Başmü dürlüğüne 25 ton benzin için teminat 0larak yatırılmış olan 1136,25 liraya karşıhk alınan 3/114 sayıh 18/7/36 günlü ayniyat makbuzu zayi olduğundan işbu makbuzun hükmü yoktur. Neft Sendikat Ucuz spor Yazan: NÜZHET ABBAS Yeni «ıbeden terbiyesi kanunu» ile devlet tcşkilâtı arasına gcçen sporun; bilhassa mubayaa kabiliyeti dar olan milletler içın halli ıcab eden derdlerin den biri de pahalılığıdır. Spor deyince, futboldan, basketboldan tutun da yelken ve atlı sporlar gibi en pahalılannı kasdedıyoruz. Kapı hasılatı getiren ve seyircisi çok olan sporlar müstesna (bunlar bizde olsa olsa'şimdihk futbol ve güreşten ibarettir) bütiin diğcr sporların epey bir zaman için kendı kendiierini koruyamı yacakları muhakkaktır. Yeni kanunla devlet spora azamî yardımı yapacak varidat kaynakları tesbit etmıs bulunuyor. Bu kaynakların memlekette epey geri olan sporu birdenbire kalkmdıracak kadar zengin olmadığı da muhakkak. Şu halde ne yapmalı; ne gibi tedbirlere başvurmahdır? Hiç şiiphe yok ki memleketimizde spor malzemesi, spor levazımı çok pahalıdır. Bu pahaLhğın sair ihtiyacat pahalılığından daha fazla olup olmadığmı tetkike de hacet yoktur. Çünkü böyle bir mukayese spor malzemesinin pahahlığını giderecek bir netice vermiyecektir. Spor malzemesinin pahahlığını bir hakikat o larak kabul ve bu pahalıhğı gidermek lüzumunu da; üzerinde hepimizin ittifak edeceğimiz bir hakikat olarak kabul ettikten sonra bazı çarelerden bahsedelim: Spor malzemesinin pahalı olmasının iki sebebi vardır. Bunun birincisini ham maddesi mevcud olmıyan veya ham maddesi mevcud olup da fabrikasyonunun memlekette yapılmıyan malzeme; ikincisini de memlekette az yapıldığı için pahalı çıkan malzeme teşkil eder. Tenis raketi, hokey sopaları gibi daha birçok mevad vardır ki bunlar memlekette hem yapılabılir hem de yapılamaz. Yapılabilir, çünkü istersek herşeyi yapabılecek kadar kuvvetlıyiz; yapılamaz, çünkü yapılsa da astarı yüzünden pahalı gelir. Çare: 1 Bu nevi spor malzemesi üzerinden gümrük resmini kaldırmak. Esasen yapıldıkları memleketlerde de pahalı olan bu nevi spor malzemesini dahilde imal etmeğe uğraşmak diğer bir bakımdan da hata olur ki bunları birçok senelerdenberi imal eden fabrikatorlarla ayni nefasette mal yapmak çok tecrübe \C ULUII /.«ılıana mUhlac i>ir i^h'r. Söyle g» o m Üliü Uzak memleketlere Bükreşteki büyük yapılacak ihracat dolandırıcılık Navlun fiatları üzerinde Hicret edecek Türkleri de soymuşlar esaslı tenzilât yapılıyor Türkiye ve Yunanistanm Avrupamn şimal memleketlerine yaptıkları ihra catın deniz nakliyatı uzun senelerden beri Alman, Holanda ve İsveç bayrağını taşıyan üç kumpanyadan mürekkeb bir tröst elinde idi. Bu inhisar iki memleket ihracatını çok ağır navlun tediye sine mecbur kılmakta idi. Türkiye ve Yunanistan şimal memleketlerine yaptıkları ihracatlarmda mevkilerini muhafaza edebilmek için fazla tediye ettikleri navlun nisbetinde fiat tenzilâtı yapmak suretile beynelmilel rekabete karşı gelebilmekte idiler. iki memleket ihracatını zorlaştıran bu hal karşısmda tek iktısadî tedbir, rakib bir hat tesis etmek suretile navlunları normalleştirmek olabilirdi. Bunu takdir eden Yunanistan 1935 senesinde Yakınşark limanlarile Anvers, Roterdam ve Hamburg arasında yeni bir hat tesis etmiş ve bu sayede navlunları yüzde kırk derecesinde indirmeğe mu vaffak olmuştur. tki memleket ihracatım kolayca is tLsmara alışmış olan üç vapur kumpanyası Türkiye ve Yunanistan ihracatı sırtından elde ettikleri kolay kârm el lerinden gitmesine mâni olmak için Almanyanm bugünkü iktısadî rejiminden istifade etmeği de ihmal etmemişlerdir. Almanvamn umum ithalâtı permiye tâbidir. Tröste dahil bir Alman kumpanyasının himayesini ileri sürerek Tür kiye ve Yunanistandan Almanyaya ihrac edilecek mallara verilen permiler de mallarm tröst vapurlarına yüklen mesi şartını koydurmakta ve bu suretle rekabeti filen kaldırmakta idiler. Bükreş (Hususî) Glavçe rezaleti bütün Romanyayi meşgul ediyor. Gazeteler, devleti 42 milyon lira dolandıran bütün şebekenin meydana çıkarılması için şiddetli neşriyat yaparak eski Ziraat Nazırı Sosu'ya hücum etmektedirler. Bu dolandırıcılık hâdisesıle alâkası olan hâkim Hınku'nun ölümü büyük heyecan uyandırmıştır. Bükreşte sorguya çekilmek üzere getirilirken yolda tren altmda kalarak ölen hâkimden sonra, Ziraat Nezareti Şube Müdürlerinden Fiyanu da hâkimin sorgusuna cevab verdiği bir sırada bir köşede duran büj'ük bir bıçak üzerine düşerek can vermiştir. Kurentul gazetesinin yazdığına göre, cenubî Dobrucadan hicret eden türklerin emlâkini birtakım vasıtalarla ve çok ucuz olarak ele geçiren bu memur, 2000 hektar araziye tesahüb etmıştir. Türklerin elindeki tarlalann hektarmı 4000 leye alan ve (Hoca) namile anılan ortağı bir mebJus ile birlikte Türkleri aldatan memurun ölümü bu rezalet hâdisesini ehemmiyetli bir safhaya sokmuştur. Devlet arazisini sahte vesıkalarla hususî eşhasa satıp 42 milyon dolandıranlann akıbeti merakla takib ediliyor. Güzelliğin Sırrı yok Spora ucuza mal etmedikçe harcıâlem yapmanın imkânı yoktur. Memleketin serveti, daha doğrusu ayhk vasan* ka zancından vatandaş spora ayda sekiz on lira tahsis edecek vaziyette değildir. Sporu ucuzlatmak işinde spor sahalan da mütalea olunabilir. Spora karşı halkta raçbet ve sporların seyircisini çoğaltmak için lüzumlu tedbirlere de başvurulmaltdır. On beş yirmi bin seyircinin kolayca girip rahat maç seyredebilecekleri stadlar artık bizde de yakında görüUcektir. Bîr futbol maçı seyretmek için vesaiti nakliye parasile birlikte iki lira çok fazladır. Alelâde kazanc sahibi bir vatandaş için bu çoktur. Stadlarda 25 kuruşa maç, güreş veya diğer sporlan «yredebilnrek üzere girebilmeliyiz. Sporu ucuzlatmak ve herkesin kesesine elverişli şekle ifrağ için başvunılması icab eden tedbirlerden biri de spor üzerinden belediye rüsumunu kaldırmaktır. Simdiye kadar her nedense ihmale uğrıyan bu cihet derhal halli icab eden bir iştir. Kat'î olarak ele ahnacak ve hiç vakit kaybetmeden hallolunacak bu mesekyi şimdiye kadar ihmal etmi$ olmakla spora azçok sckte vurmu} bulunuyoruz. Kapı hasılatının mühim bir kısmı belediye resmi olarak kulüblerin ve teşkilâtın elinden alınmaktadır. Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğünün gözden uzak tutmıyacağı mesclelerden biri de budur. Esasen amatör olan Türk sponından belediye vergisi almak çok gayTİtabiî birşeydir. Çünkü bu zihniyetle hareket edecek olursak mekteblerd* taleb« tarafından verilen temsillerd«n de vergi almamız icab edecektir. Amatör bir futbol maçile herhangi bir lisemizde verilen bir temsil arasında hiçbir fark yoktur. Hem sporu kalkındırmak istiyorsak spor varidatını azaltacaklara değiî bilâkis spora malî cihetten yardımlar edecek tedbirlere başvurmalıyız. Sebebi var Ceridei Havadis Türkiyede, 1836 tarihinde ilk defa siyasî gazete olarak neşrolunan «Ceride: Havadis> in imtiyazmm babam merhum Nuri Efendiye intikalinin 75 inci ve vefatımn 33 üncü senesi olduğundan eshab ve müntesibini matbuat huzurile 15 ikinciteşrin 1938 salı günü bir ihti fal merasimi yapılacak ve «Ceridei Havadis> de 1 birincikânun 1938 tarihin den itibaren yevmî olarak intişara başlıyacaktır. Babam merhumla arkadaşlık etmiş, «Ceridei Havadis> ve «Saadet» gazete lerinde çalışmış zevatın «muharrir, mürettib ve sair müstahdemin> on beş gün zarfında küçük kıt'ada bir fotoğrafla rile adreslerinin ve hangi tarihte gaze telerimizde çalıştıklarınm bir mektubla Ankara caddesinde Bürhaneddin Mat baasına bildirmeleri ve vefat edenlerin fotoğrafları mevcud oldugu takdirde birer adedinin aileleri tarafından ayni adrese gönderilmesi rica olunur. Ceridei Havadis ve Saadet gazeteleri sahibi A. Fethi Vzkan Radyolin Dişleri mikroblardan, çürüklerden, iltihablardan koruyarak sağ lamlaştıran, hem de minelerinin bozulmasını ve sararmasını menederek daimî bir güzellikle muhafaza aden asrın en kuvvetli diş macunudur. dıklerine göre Rusyada yapılan tenis raketlerinden matlub netice almamamıştır. Specialite nev'inden mallan imal esasen çok güç bir iştir. Tenis toplan znanederım ki Ineıltere ve Amerikadaki kalitesinde hiçbir yerde imal olunamamakta dır. Bunların harkindeki harcıâlem ve imali nisbeten kolay spor malzemesini ucuzlatmaga gelince; Bunlara mevcud devlet işletmesindeki fabrikalann derhal el atmasile mescle hallolunur. Meselâ Sümerbank Beykoz ayakkabı fabrikası futbol ve futbol ayakkabısı işini pek kolayhkla başarabilir. Şimdiki hald« ötede beride perakende şekilde imal olunan bu malzemenm fıatça yan yanya tenzili Sümerbank için 15ten bile değildir. Spor malzemesinin giyime aid kısmını hiç şüphe yok ki kolayhkla dahilde, ve haricden ithal edileceklerle ayni nefasettc imal imkânlarına malik bulunuyoruz. Bunların haricinde top, ayakkabı ve sairenin de keza dahilde ucuza mal edil mesi kabildir. Diğer taraftan tenis, golf gibi bahalıca ve bazı atletik sporların malzemesini şimdilik dışarıdan getirmek mecburiye tindeyiz. Bunlar için de gümrük resmini kaldırmak sarttır. İki memleket ihracatı aleyhine tatbik edilen bu usul beynelmilel muahede lere de aykırı olduğundan gerek hükumetimiz ve gerek Yunan hükumeti lâ zım gelen teşebbüslerde bulunmuşlar dı. Yunan ve Alman murahhasları arasmda son zamanda Atinada cereyan eden müzakerelerde bu ihtilâf halledil miş ve birinciteşrinde yapılan itilâfta atideki maddenin kabul edildiği haber Sporu ucuzlatmak, herkesin yetişebi almmıştır: leceği bir ucuzluğa ulaştırabilmek için «Her iki memleketin gemilerile em daha birçok tedbirler akla gelebilir. Bunt a nakli ve bu gemilerin isticarı şeraiti ların hepsini kısa bir makale içine sığdırüzerinde diğer memleketin bahriyesini mak mümkün olmadığı gibi, burada dö haleldar edecek şekilde ve 24 mart 1928 küp saymaktan da bir fayda çıkmaz. tarihli ticaret ve deniz anlaşması ahkâBöyle kısa bir yazı ile biz sadece sporun mına mugavir düsecek her hangi bir tebizde pahalı olduğuna ve bu pahalıhk sirin icra edilmesine her iki hükumetin yuzunden de herkesin spor yapamıyaca meydan vermemeleri hususunda, iki hükumet mümessilleri mütabıktırlar.> ğma işaret etmiş oluyoruz. Bundan ba?ka, Alman komisyonunun Ne gibi çare ve tedbirlere başvurmak reisi, husule gelen anlaşmanın mahiyelâzımsa vuralım ve sporu ucuzlatalım ki tini ve bunun harfiyen tatbikmı izah etgenclik olanca hızile kendini spora veremek üzere, bütün salâh^vettar Alman bilsin. makamatma, bir sirkülerle, icab eden Bu mevzu üzerindeyken şuna da işa talimatm verilmesini ve bu suretle. bunret etmek isterim ki az zaman sonra bazı dan böyle, Elen bayrağı zararma ola sporlar kendi kendini idare eder hale ge rak bir tefrik yapılmasının önüne geçillecek ve böylece himaye ve yardımı bun mesini temin taahhüdünde bulunmuş tur. dan sonra kendi kendini idare etmiyen Serbest rekabeti kaldıran Alman tedsporlar üzerinde teksif etmek mümkün birinin bu hal şeklıle tashih edilmiş olacaknr. Ancak bu zaman gelinciye kadar ana sporumuz olan futfcol ve gü olması Almanvaya sevkedilmekte olan mallar üzerinde verilmekte bulunan reşten vergi almaktan vazgeçelim. Bu yüksek navlunları normal bir hadde insporların gelirile diğer birçok sporlan da direceğine ve bundan da ihracatın müsdiriltmek ve yasatmak kabil olacaktır. tefid olacaçına süühe voktur. RADYOLİN Her sabah, öjjle ve akşam yemeklerden sonra FOTO MAGAZİN 108 sahife ve renkli kapak ve tablolar, 25 kuruş H Bir tavzîh 24 birinciteşrin tarihli gazetemizin birinci sahifesinde çıkan ipek kadm ço rablarına aıd yazı yanluhkla Sanavi Umum müdürünün beyanatı şeklinde çıkmıştır. Bu yazı Ankara muhabirimizin şah san topladığı notlardır. 7nci sayısı ayın 29 ünda çıkıyor. / A i a ı u r K u n ( 3 r e n k ii o ı a r a k k apa kta) Yahya Kemalin ^ %jr*r$Z Cemal Nadirin ÎSîffiıSS M. Turhan Tan, Ercümend Ekrem, Selim Sırrı Tarcan, Mahmud Yesari, Nizameddin Nazifin yazıları ve daha birçok fıkra ve hikâyeler Bol, resim, ender fetograflar, Moda, Spor, Müsabaka, Bilmece K. Alofîîvlrıîn 'Ç inti § a r etmemiş bir pozları Matbuat cemiyetinin kongresi tstanbul Basın kurumundan: Istanbul Basm kurumunun senelik mutad umumî heyeti ikinci defa olarak yarınki perşembe günü saat 13,30 da kurum merkezinde toplanacaktır. Sayın üyelerin teşrifleri rica olunur. Hakikî Salon gazetesidir. 1 ve 2 nci No. lar tekrar tabediliyor. İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünden: Ünlversitenin kayıd müddeti 31 birinciteşrin 1938 de sona erecektir. Bu tarhiten sonra talebe kaydedilmiyeceği alâkadarlarca bilinmek üzere ilân olunur. (7891) Kongreye davet Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraş lar birliğinden: Birliğin üç kişilik idare heyetinden ikisi istifa etmiştir. İdare heyetini ye niden seçmek üzere 2/11/938 çarşamba günü saat 14 te birlik merkezinde fev kalâde bir toplantı yapılacağından bütün azaların ilân edilen gün ve saatte birlik merkezinde bulunmalan. Odun fiatları yükseliyor Köylerde odun mebzul olduğu halde bunların şehre nakli için lâzım gelen müsaadenin verilmemesi yüzünden 0dun fiatlarınm arttığından şikâyet edilmektedir. Alâkadar makamlar bu iddiaları tetkik etmektedir. Bükreşin en güzel kızını Maltaya kaçırdılar Osmanlı Bankasından: Osmanh Bankasınm Galata, Yenica mi ve Beyoğlu şubeleri, Cumhuriyet bayramı münasebetile ilkteşrin 28 (öğleden sonra) ve 29 günleri kapalı bu lunacaktır. Bükreş (Hususî) Fevkalâde güzelliği sayesinde yüksek mehafilde büyük bir mevkii olan bir kız esrarengiz bir şekilde evinden çahnarak Malta adasma kaçırılmıştır. General Dobresku'nun evlâdı olan bu kızın kaçınlması Bükreşte büyük bir heyecana sebeb olmuştur. Polis ehem Bakırköyünde havadar bir mahalde miyetle araştırmalara devam etmekte ve Malta adasma kimler tarafından ve iki oda pansiyon vermek istiyenler tahne suretle kaçırılabildiğini aydınlatmı riren posta kutusu 246 B. Remziye müracaat. ya çalışmaktadır. NEVROZİN Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, lcabında glinde 3 kaşe alınabilir. di de kendisi yerinden kımıldamryordu. Tam o arahk, öyle acı acı bir çığlık koptu ki benitn tüylerim ürperdi; Haş met de olduğu yerde sarsıldı. Ikimiz birden güverteye çıkan kapıya doğru koş tuk. Rüzgâr şeytanî bir ıshk çalıyor; direkler, ipler uğulduyor, fırtına biisbütün kudurmuş gibi inliyor; vapurun makineleri yorgun yorgun homurdanıyor... Fakat o acı çığhklar, bütün bu korkunc uğultuyu bile yırtıyor, hepsini susturuyodu. Bu, bir insan sesi, hem de bir kadın feryadı!.. Sonra, birdenbire sustu. Fırtınanın iniltisinden, makinelerin hotnurtusundan başka hiçbir sey, duyulma zoldu. Sanırsınız ki: Birisini yakaladılar, denize atıyorlardı. O zavallı da çırpınırken, üst üste birkaç çığlık kopardı. En sonunda boğuldu; o çığhklar da dalgalann arasında tıkandı, bir daha işirilmez oldu. Birkaç saniye öylece, Haşmet de, ben de, olduğumuz yerde donduk, kaldık. Hiç krmıldamadan uzaklan dinledik. Sonra, o uğultunun korkunc sessizliği yeniden çökünce birbirimizin yüzüne bak hk: Kkndi o bağıran?.. diye birbirimize sorduk. Ikimizin de aklına gelen Bedriye Satvet oldu. (Arfcasi var) Pansiyon aranıyor nevralji, kınklık ve bütün ağnlanmzı derhal keser. Tefrika No 2 4 V • Nakleden: V KEMAL RAGIB Üstelik nisanlısı var. O da onu bırakıp bana sokulacak değil ya... O r.un içın zavallı Şükrü Paşa boşuna üzülüyor. Salonun kapısında çok durmadı, gene çekildı, gör'jnmez oldu. Biz gene lâkırdıya daldık. Fırtına, demin biraz yavaşlar gibi olmuştu c.mma yenıden mi başlıyor, nedir, bir arahk vaour birdenbire pek sallandı. O kadar ki ben, olduğum yerden Haşmetin üstüne doğru düştüm; insan düşerken bir yere tutunmak için kollarını açmaz rru, ben de öyle uzanırken, büsbütün yere yuvarlanmıyayım, diye Haş metin koluna tutundum. O da beni omuzlarımdan yakaiadı. Belki birkaç saniye öylece kalmışız... Tam o sırada kapının önünde birdenbire bir gölge belirdi. Koyu renkli, yakasına kadar ilikli bir manto giymiş, soluk yüzlü bir kadın: Bedriye Satvet... Onu görür görmez kenditni toplamak istedim. Baktım ki hâlâ Haşmetin kolunu tutuyorum; hâlâ öyle duruyorum. Sil kindim... Haşmet de yerinden fırladı; Bedriye Satvete doğru koştu: Kalktınız nu?.. dedi. Ben sizi yat;yor, diye biliyordum. Haniya bu* gece de çıkmıyacaktınız?.. Hacı Hüsameddinin birdenbire çöken, ihtiyarlıyan gene karısı bu gece her zamankinden daha ağır duruyor. Üstelik sesinde de bir soğukluk, acılık var: Ferihayı arıyorum, dedi. Akşam danberi yanımda idi. Sonra bana bir ağırlık çöktü. Dalmışım. O da kendi ka marasına çekilmiş... Arası nekadar geçti, bilmiyorum. Birdenbire gözümü açtım. Fırtına artmı§, ortalık birbirine geçiyor!.. Feriha, böyle havadan pek korkar. Onu merak ettim. Çıngırağı çaldım. Kamarotu çağırdım. Onunla haber gönderdim. Yatmamışsa gelsin, burada otursun, dedim. Kamarot gitti, geldi. Bulamamış. Büsbütün merak ettkn. Ben de ayakta duracak gibi değilim anıma sırtıma bir manto geçirdim. Dışanya fırladım. Kamarasına baktım: Yok... Yatağı da bozulmamış, öylece duruyor... Bu havada nereye gider?.. Içime bin türlü korku girdi. Çıktıtn, onu aramağa başladm. Haşmetin yüzü birdenbire başkalaşu. Gözleri gölgelendi: Akşamdan, bana da: «Bu gece erken yatacağım...» diyordu. Hatta ben, biraz işim kolaylaştı, dedim. Beraber oturalım, diye rica ettim. îstemedi. Pek yorgunmuş. Öyle söyledi. Sonra da kendi kamarasına gitti. Bedriye Satvet, gözlerini Haşmete dikmiş, duruyor. Bakışlannda, bir türlü gizlenemiyen bir acılık var... Ben onu, hiç böyle görmedim. Haşmeti düılemedi bile: ... Salona bakmadım, dedi. Biliyorum ki gidip de kalabalığm içinde otur maz. Güverteye çıktım. Kanapelerin üzerinde iki gölge gördüm. Biri kadm, biri erkek... Kadm: O... Omzundaki şaldan tanıdım. Yanmdaki adamın arkası dönük, ortalık da karanlık... Onun kim olduğunu göremedim. Aklıma gelen siz oldu nuz!.. Ferihanın geceyarısı, güvertede baş başa oturabileceği adam, başka kim olabilir... Merakım yaüştı; artık ben de yatmağa gidiyordum. Şimdi buradan geçerken baktım ki, burada otujuyorsunuz. Demek ki Ferihanın yanmdaki siz değilmişsiniz!.. Başka birisi... İşte en çok onu merak ediyorum... Kim acaba?.. mıyorum amma artık çok oluyor!.. Soğuk alacak, başıoııza bir de onun hastalığı çıkacak!... Üstelik bir gören de olsa, kim bilir ne der?.. Gözlerini yenibaştan Haşmete dogru çevirdi. Her zaman, herkese o kadar yumuşak, o kadar tatlı bakan bu güzel gözlerin içinde şimdi şimşekler çakıyordu: Size de şaştım, doğrusu!.. dedi. Onu bırakmış, burada oturuyorsunuz!.. Kıpkırmızı oldum. Bu taş da bana mı?.. Benkn Haşmetle baş başa oturduğumu görünce, nedense o da kuşkulandı. Kıskandı, demiyeyim amma enikonu canı sıkıldı. Yoksa neden kıskanacak?.. Haşmet, ona bağlı bir erkek değil ya... Olsa olsa Ferihanın hesabma öfkeleniyor; oBedriye Satvet bana döndü: Güverteye çıkmadan önce gördü nun hesabına Haşmeti, benden kıskanı nüz mü onları?.. dedi. Kimdi acaba ya yor!.. Olur şey değil!.. Ne diyeceğimi şaşırmış, öylece bakı nındakı?.. Ben yemekten sonra Ferihayı hiç gör yordum. Bedriye Satvet, bize selâm bile vermedi. Sinirli bir yürüyüşle kapıdan medim : ç:ktı. Gölgesi de güvertenin karanlığı için Biltrüyorum, dedim. O zaman, Bedriye Satvet, biraz daha de görünmez oldu. Haşmet de ne yapacağını bilmiyor giöfkelendi: Artık bu kadarı saçma!.. dedi. Ge biydi. Yüzünün çizgileri kırıstnış, gözleri ceyarısı, hem de böyle bir havada güver donuklaşmıştı. Bir yandan Ferihayı aratede oturulur mu?.. Oturduğu da kim?.. mak için, o da güverteye koşmak istiyor, Bizim bilmediğimiz bir adam!... Dünden bir yandan da sanki nişanhsının bir başka beri ona bir delilik geldi... Sesimi çıkar erkekle oturmasına karşılık, ona inad §im