16 Eylul 1938 CUMHURİYE1 TURK İNKILABINA BAKISLAR 37 İktısadî hareketler Panayırlar Yurdun her tarafında yer yer pana yırlar kuruluyor. Çok eski tarihlerden itibaren sürüp gelen bu âdetin mühim bir ikısadî kıymeti vardır. Halk iktısadiyatındaki bu kıymet üzerinde henüz işlemiş değiliz. Onlar dededen, babadan görüldüğü şekilde, oldukça iptidaî bir vaziyette devam edip duruyor. Bu belki mahallî ihtiyac ve âdetlere en uygun şekildir. Fakat halkın ve rejimin menfaatlerine en uygun şekil olduğunu iddia edemeyiz. Panayırlarımız pek iptidaidir, dedik. Herahngi bir panayıra giders,eniz orasının bir köşede kurulmuş olan tuluat kumpanyasınm çadırından ve çeşnisi\den pek de aykırı gir dekor arzetmediğini görürsünüz. Bu bakımdan mahallî belediyelere düşen vazife, biraz daha itinalı hareket etmektir. Panayırlar yalniz belde halkma olan aydası itibarile değil, belediyeler bütçesine temin ettiği menfatler bakımından da mühim olduğundan belediyelerin panayırların kuruluşuna gösterecekleri itina boşa gitmiş telâkki edilemez. Panayırların haricî manzarasını ıslahtan çok daha mühim olan dahilî durumunu ıslah işi ise birincisi kadar basit olmamakla asıl üzerinde durulması lâzım gelen cihettir. Bu, ayn' zamanda bizde malkm iktısadî terbiyesinin yükselmesi, halk ticaretinin düzeni ve bilhassa panayırların başlıca müşterisi olan köylünün menfaatleri için çok faydalı olacaktır. F. G. KÖŞE PENCERESİNDEN Aslı yok! Kemalist Türk milliyetçiliği Garb fikir sistemlerinin diyalektik te [ kâmülünden değil, umulmadık anlarda, âmülünden dcğma nazarî bir ideoloji de bütün tahminleri deviren bir fışkırışla hail, sosyal vâkıalarm toplu tekâmülünden yatî zaruretlerden doğdu. oğma hayatî (vital) bir hamle olan Osmanlı Türk milliyetçiliğini uyandı "ürk inkılâbınm bütün temayüllerini, bu ran da Balkan felâketi olmuştu. Bu ziltüdün ilk bahislerinde, milliıjet ve mede letin verdiği küçülme duygusunu telâfi etı'yef gibi iki büyük esasa irca etmiştim. mek için Türk tarihinin bütün şereflerine «/liliyetçilik şarkta olduğu kadar garbda sanlmış, istikbale ümidle bakan bir türkla felsefe tarihine mensub bir akide de lük şuurunun fıskırması lâzım geldi; nasıl ;ıl, ancak hayatî presiplere ircaı mümkün k» mütareke zületleri de Kemalist milli •iabilecek sosyal bir hamledir. Avrupa yetçiligi doguran felâkettir. Fakat Osmanun teşekkülü vâkıasından doğmuş olduğu ı milliyetçiliği, Türkocağile Türkyur;in, onu anlamağa çalışmadan evvel bu du arasmda bir kürsü ve yazı coşkunlueşekkülün nasıl vukua geldiğini gözden ^undan ibaret kaldı; Ancak Atatürk gijeçirmek icab etmışli. Şimdi Türk milli jir bir Şefe Kavuştuktan sonradır ki, Türk 'etçiliğinin, Avrupada millet fikrini do milliyetçiliği, dört yanına bakınma ve ajuran hâdiselerle münasebetini tayin ede aştırma safhasmdan yapma ve yaratma •ek mahiyetini aydınlatmamız daha ko ahasına geçebildi Osmanlı milliyetçiliği ay olacaktır. adece bir iştiyak, Kemalist Türk milliGarb müellifleri milletlerin menşeini yetçiliği baştan başa bir gerçekleştirme gene eski Romanın zengin mirasmda bu radesi ifade eder. Bir özleyiş halinde ka[uyorlar. Çünkü eski dünyamn ve eski an Osmanlı milliyetçiliğinin hataları, akYunanistanın beledî devlet politikasını iyon haline geçcn Kemalist Türk millibütün bir kavme yayan Romadır. Latium, etçiliğinde kuvvetli bir tasfiyeye uğradı. Italyanın vahdetinı vücude getirerek büBu milliyetçiliği îtalyan emperyaliz tün ahaliye site hakkını verdiği zaman, mile mücadele etmiş bir Habeşistan veya hukukan ilk devlet millet doğmuş oluJapon emperyalizmile hâlâ mücadele eyordu. Gerçi Roma imparatorluğu, daha den Çin milliyetçiliğile bir tutarak, Keziyade, hâkim bir kavmin etrafında topmalizmi bu sadece yan müstemleke ol lanan kavmlerden ve müstemlekelerden maktan bir kurtuluş hareketi gibi göstermürekkeb, on dokuzuncu asrın Britanya imparatorluğuna benzer bir federasyon mek istiyen sosyalist görüş, yalnız iktısadu; fakat devlet millet telâkkisinin de dî bünyeye ehemmiyet vererek Türkleri o milletlerden ayıran büyük tarih ve külRomadan geldiğine şüphe edilmiyor. ür farkına tamamile yabancı kalmıştır. Fransız ihtilâline kadar millet fikri ta Birkaç sene evvel bizde sık sık ortaya atımamile teşekkül etmiş sayılamaz ve milli an, fakat bugün arlık tekrar edilmez olan yetçilik fikri de ancak on dokuzuncu as. bu sosyalist görüşün kıymeti üstünde ne rm sonunda modern mânasını almağa baş düşündüğümüzü bildirmeden önce şuna lamıştır. Fichte'nin takrirlerinde ve cer şaret edelim ki Çinle Türkiye arasında manizmin öteki nazariyecilerinde nasyo ktısadî faktörlerin ehemmiyetini kat kat nalizmin birçok esaslanna tesadüf edil aşan koskoca bir kültür ve medeniyet farmekje beraber, bu düşünce, komşularının kı vardır. Bu fark. iki memleketin iktısatehdidine karşı bir müdafaa insiyakından dî bünyelerini de Uzak ve Yakın şarka doğarak, ilkönce Fransada bir fikir cere kadar birbirinden ayınr. En geri Brahyanı sarahati aur. Renan için millet «ma ma Buda kültüriîe bugünkü Avrupa kazide beraberce yapıian büyük şeylerin ha fasının teşekkülünde ne büyük emeği geçtırasmdan ve bunlan istikbalde de bera tiğini evvelki bahislerde işaret ettiğimiz berce yapmak arzusundan» doğan bir Türk kültürünü bir hizada ve bir kader topluluktu. 1870 felâketinden sonra milhyetçilik, Fransada büyük bir zilletin u inde mütalea etmeğe imkân yoktur. tancmı telâfi ihtirasile, bir iman şiddeti ıarbda yekparc bir Avrupa vahdeti yaalmanın bütün istidadlannı taşıyordu. ratan Greko Lâtin kültürüne ve hıristiBarres, Fransanın ruhunda bu imanı ilk yanlığına mukabil şarkın bir alay din ve mezheb kalabahğı içinde parçalanmış, tutuşturan adamdır. Alman milliyetçiliği dağınık ve alaca bir kültürü vardır. Asclc, Fransanınki gibi, müdafaa insiyakmya miPetleri, Avrupaya has bir vahdet idan ve millî bir zilletin kırbaçladığı kal çinde mütalea edilemezler. Her şeyden kınma ihtiyacmdan doğmuştu: lyena f evvel bunun içm Türk milliyetçiliğini geri lâketi Almanyayı birleştirdi ve 1870 zaL'zakşark milletlerinin kurtuluş davala ferini hazırladı; nas.l ki Büyük Harb zilrile asla karıştırmamak şarttır. Bunun giletinden de nasyonaî sosyalizmin bü bi, Türk milliyetçiliğini Fransız, Alman yük muvaffakiyeti ve Hitler'in zaferi ve îtalyan milüyetçiliklerile de karıştırdoğdu. Italyan faşizminde de ayni manmamalı ve Gökalp gibi bir Durkheim gözara: 1919 1921 içinde Italya felâket rüşü içinde kalmamalıyız. Dünyamn büiçinde idi. Faydasız ve yıkıcı bir harbden tün milliyetçilikleri, bugüne kadar, şid yeni çıkmıştı. Müttefiklerinin kendisine detli bir müdafaa insiyakından doğmu: evvelce vadettikleri payı alamadı. Aldaolmakla beraber, içinden çıktıkları mill tılmış ve terkedilmiş bir halde kaldı, şabünyenin taleb ettiği hususî bir tekâmü şırdı ve sersemledi. Marksist ihtilâl basil" takib etmişlerdir. Bunun için Kemalis aradığı zayıf bünyeyi bulmuştu. Ordı milliyetçilik, ne Habeş, ne Çinli, ne Franteşkilâtsız ve ümidsizdi. İhtilâlci amele sız, ne Alman ve n« de îtalyandır. Osfabrikalan basıyor, fakat çalışrruyor, boz manlı olmağı bile reddeden Kemalist milgun ve yağma peşinde koşuyordu. Ital yan faşist milliyetçiliği bu anarşiden doğ liyetçilik yüzde/üz Türktür ve onu kendu. Tıpkı Fransız ve Alman milliyetçi di kendisi olmaktan menedebilecek her liklerinde olduğu gibi burada da şiddetl düşünceye, her harekete karşı millî bir bir müdafaa insiyakı önündeyiz. Bütün mukavemetle dimdik tutan şey de yalnız Avpupa milliye'çilıkleri, felsefe tarihin< budur. dahil düşünce sistemlerinin diyalektik tePEYAM1 SAFA Yazazan: SALÂHADDİN GÜNGÖR Gökte bir Çin haritası! Bulut kümesinin Kore çıkıntısmda üstüste iki şimşek çakınca «şair haklı, dedim. Bütün âlem esiri kuvvettir ! » Otelciler cemiyetinin son raporu tetkik ediliyor Birkaç gün var ki, havada siyaset ha damda yağmu'un şakırtısını dinler ve vasında olduğu gibi! tehdidkâr bulutlar camlarda toplanan buğuların arkasından, dolaşmağa başUdı. Yağmur, durmadan sislere gömülü Marmarayı seyrederken; yağıyor. Hem de nasıl: Testilerden boşa «Nedim» in yalvaran sesini duyar gibi nır gibi!.. oldum: Deniz seyrüsefer kaidelerine riayet et «Kurbanvn olam geçti Boğaz seyri zamanı, mesini bilmiyenler için sokaklarda dolaş Serd %oldu hava, çıkma koyundan kuzuca017!!...» mak, bu ara deheştli güçleşti. Coğrafî vaYaz, eski devirde, âşıklara buluşmak ziyeti değişen şehrin köşe bucağmda, taraf taraf öyle göller peyda oldu ki, erbab fırsatını veren birıcik mevsimdi. Havalar avcılar, nerdeyse, içinde ördek avma çı soğuyunca, tulu^muş gönüüerdeki ateş, ancak bahara doğru yeniden eşelenmek ükacaklar!.. zere, küllenmeğe terkedilir ve göçen yaOkyanus ortasında ada arar gibi, sejlerin kapladığı geçid vermez yollarda, zm matemi tutularak bir ağızdan feryad sekecek taş arıyoruz. Mevcud nakil vası edilirdi. talarına, bazı mahallerde, bir yenisi ilâve «ffıy geldi, firâk açmadadır sînede yâre, Vuslat yine mi kaldı guzel başka bahare?» edildi: însan s.rtı!.. Yan belimize kadar zifoslara bulanaQç çifte kayıklarda, şarkı okuyup gerak, şemsiyelerimizden sızan suların al çen dilberlerin, Göksu deresinde görün Belediye tarafından yapıian tetkikat tında, ıslanmış tavuklara döndük! Oto mez olduklan günlerdeyiz. Fakat kıştan neticesinde otellerin beş sınıfa taksim edil mobillerin tehlikeleri katmerleşti. Çiğniye şikâyet eden eskı âşıklar ortada yok! Çünmesine karar verilmişti. Otelciler cemi mediklerini tepeden tırnağa çamura bu kıi hiç bir vuslat delisi, sevgiliye kavuş mak için «faslı bahar» ı beklemeğe mecyeti bu karar üzerine bir rapor hazırlıya layorlar! 1 bur değil artık... Bulutlarla kapal. gökyüzü, derdli yürak belediyeye vermişlerdi. Rapoda ote rekler gibi, taşkın... Havada; her dakika lerin altı sınıfa aynlması daha muvafık oMesire yerlerile plâjların boşalttığı lacağı ve her sınıfın n« gibi şartlan taşı yeni bir harita, şekilleşip gözden siliniyor. kalabalık, salonların sıcak kolları arasınması lâzım geldiği ve buna nazaran da Dün, bir aralık arkadaşlardan biri, bana, da, gene birbirlerini bulacaklar... memleketimizde birinci sınıf otel mevcud ufkun karardığı biı noktada, rüzgâr taVakıâ, şeffaf ve parlak yaz, bütün o rafından tersim edılen kocaman bir Çin cana can katan meltemleri, ruhların adeoîmadığı bildirilmiştir. Otelcilerin iddiasına ve tesbit ettikleri haritası gösterdi. Bu seyyal haritanın Ko sesi karşısında hayali görünen o bol yılkonfor şartlarına göre, mevcud oteller a re yanmadasını andıran çıkıntısmda üst dızlı ve muhteşem mehtablı gecelerile, rasında birinci sınıf vasfını haiz otel bu üste iki şimşek çakınca, kendi kendime: takvimin yapraklarına gömülerek kısa ma Şair, haklı... diye düşündüm, yıldı zili bir tarih oldu. Fakat; dün açık halunmamaktadır. Bundan dolayı memlenmlar da havjda ayni dersi veriyor: vada yapıian sevda maçları, bugün dört ketimizde birinci sınıf oteller inşası için «Bütün âlem esiri kuvvettir!» duvar arasına mtikal etmekle hararetlebelediyenin yardım ve muavenette bulunÇin, Japonyanm esiri... Bulutlar, rüz rinden ne kaybedecekler?.. Hiç!.. ması istenmektediı. Rapor üzerinde tetkigârın esiri... Ve her şey, hepimiz büyük Işin acıklı tarafı şu: Hayatın çarkı durkat yaDilmaktadh. tabiat kuvvetinin esiriyiz. madan dönüyor, ve biz Âdem oğullarile Çin haritasım bir müddet seyrettikten Havva kızları, yazlardan güzlere, güz sonra, istikametmi değiştiren rüzgâr, gök lerden kışlara intikal ede de bu, durmateki muvakkat haritayı bugünkü orta dan dönen meş'um çarkın dişleri arasında Avrupa haritası gibi parçalamağa baş değirmende öğütülen buğday tanelerine ladı. benzediğimizin farkında değiliz. Uzun bir bulut parçası, iki ucu gitgide Son yirmi dört saat zarfında şehirde Her yeni nvrvsimde, o mevsimin icabvukua gelen vesaiti nakliye kazaları sivrilerek Çekoslovakyayı andıran bir şe larına uymak mecburiyetile didinerek, yaz kil aldı. şunlardır: gelince serinliğ^, kış gelince sıcağa hasret Buz üzerine yazılan yazı gibi, havada çekerek, birine alışıncıya kadar, ötekinin Ortaköyde Ortabayır sokağında 27 numaralı evde oturan 11 yaşında Ce ikide bir belirip derhal kaybolan bu karal yükünü sırtrmızda hissederek, bu hayai 11, dün. asjlmış olduğu tramvaym ters tılar, kışm korkunc simasını maskelerken yokuşunu, ömrümüz oldukça hep böyle :arafmdan atlamak isterken Kılıcali orta Avrupada, başgösteren fırtınayı tırmanıp duracağız. mevkiinde aksi istikametten gelen 3903 hatırladım: Orada da dünyamn başına Her yanı kapalı bir kubbenin altında, numaralı şoför Ahmedin idaresindeki kim bilir ne sürprizler hazırlanıyordu! gündüzleri yarım gece olan karakış!.. otomobilin sadmesine maruz kalarak Harb olacak mı, olmıyacak mı, bilmem Hoş geldin! /aralanmış, hastaneve kaldırılmıştır. amma, kış herhalde olacak... Ve güze SALÂHADDİN GÜNGÖR yaza, şimdiden veda etmemiz gerek... O Şehirde birinci sınıf otel yok! arf inkılâbımızm onuncu yıldönümü münasebetile, Selânıkte çıkan Nea Alitia gazetesinin de önemli bir yazı neşrettiğini henüz duydum ve yazıyı da muhterem bir meb'usumuzun lutufkâr yardımile henüz okudum. Makale, tanınmış muharrirlerden Silve Mayopulos dostumuzundur ve dost memleket matbuatına yakışan samımı duygularla kaleme alınmıştır. Ayni zamanda âlimanedir, yazının canlı bir tarihçesile Türk yazılan ve Arab harfleri hakkında derlitoplu bilgileri ihtiva etmektedir. Bizim için bu güzel yazıyı okuyup da teşekkür etmemek imkânı yoktur. Yalnız muhterem meslektaşımızın kısaca kaydederek geçtiği bir nokta var ki bana zühul eseri gibi göründü. Bu fıkrayı işte o zühulü tesbit için yazıyorum. M. Silve Mayopulos makalesinin bir yerinde şöyle diyor: «1770 senesinde Murad III Lâtin harflerini kabul etmek istemişse de hocalar sınıfi mâni olmuş tu.» Bir kere sayın muharrire hatırlatmak gerektir ki Üçüncü Murad 1574 te tahta çıkmıştır. Şu halde (1770) yılında vukua geldiği rivayet o lunan harf değiştirme teşebbüsünün ona isnad olunması doğru olamaz. (1770) te Osmanlı tahtını Birinci Abdülhamid işgal ediyordu. Fakat onun da böyle bir düşünce taşıdığı hakkında ne türkçe eser lerde, ne de başka dillerde yazılmış tarih kitablarında küçük bir kayıd yoktur. Bana kahrsa M. Mayopulos Üçüncii Selim zamanında îstanbula gelmiş ve hayli müddet oturarak İstanbula dair çok güzel resimler yadigâr bırakmış olan ressam Meling'in Hatice Sultanla Lâtin harfleri kullanmak suretile mektublaştığı hakkmdaki rivayeti zühul edip şu şekilde kaydetmiş olacaktır. Harf değiştirmeyi düşünmek şerefi ne Üçüncü Murada, ne de Birinci Abdül hamıde yakışır. Osmanlı İmparatorluğu yaşarken böyle yüksek bir inkılâbı başarabılecek hiçbır şahsıyet de yetışmemişti. Bu hakikati daima hatırlamak ve aksine zahib olanları da aydınlatmak borcu muzdur. Ondan ötürü M. Mayopulos'un zühulünü düzeltmeğe lüzum gördüm. Şimdi Meling'le Hatice Sultanm Lâtin I Vesaiti nakliye kazaları gene artıyor Dün, Kerestecilerden Eyübe gitmekte olan şoför Fuadın idaresindeki oto büs, Fener caddesinden geçerken Sofiya isminde bir kadma çarparak başmdan yaralamıştır. Yaralı, Balat Musevi hastanesine kaldırılmıştır. *** Beşiktaşta Hasfırın caddesmde Os manın kahvesi üstünde oturan sıvacı Reşad. dün, Beşiktaş tramvay cadde sinde karşı tarafa geçmek isterken Ortaköy istikametinden ilerliyen şoför Yusuf oğlu Yakubun idaresindeki otomobilin sadmesine maruz kalarak yüzünden ve bacağmdan yaralanmış, hastaneve kaldırılmıştır. *** Şoför Şerefeddinin idaresindeki 3071 numaralı taksi, evvelki gün, HaydarpaKırklareli (Hususî) Sergen nahiyesinde açılan çocuk obası faali şa Nümune hastanesi civarında yerler vetini tatil etmiştir. Bu oba, çocuklar için çok faydalı olmuştur. Gönderdi yaş olduğundan patinaj yapmış ve vatobada bulunan çocuklardan bir kısmını göstermektedir. man Hüseynin idaresindeki 1 numaralı ğım resım, tramvaya bindirmiştir. Şoför yakalan f Çanakkalede yapıian lik maçları J mıştır. *** Kadıköyünde Hasanpaşa mahallesinde Acıbadem caddesinde 15/1 numaralı evde oturan 11 yaşında Mürsel, evvelki gün, kiraladığı bisikletle Acıbadem caddesinden geçerken köprünün sol tarafmdaki tele çarpmış, tel koptuğu cihetle, bisikletle beraber tren hattma düşmüştür. Bacağı ve kolu kırılan Mürsel, Haydarpaşa Nümune hastanesine kal dırılmıştır. Kırklarelinde kurulan çocuk obası Üniversitede yeni ders senesi hazırhkları (Bastaraîı 1 inci sahifede) Üniversitece tercümesi kararlaştınl mış olan kitabların umumî listesi basıl maktadır. Bu hsterın tamamlanması için beş fakültenin profesörler meclisi, Maarif Vekâleti neşriyat müdürünün de iştirakile teşrinievvelin on ve on birinci günlerinde riyasetim ahında toplanacaktır. Bu toplantılarda listeler nihaî şeklini almış olacak ve r.eşredilecektir. Listede yazılı eserlerin tercümesine gelince: Bunda takib edilen usul şu suretle tesbit edilmiştir: 1 Universite profesör, doçent ve asistanlarmın tercümeleri. (Bunu doğru dan doğruya Maarif Vekâleti neşriyat müdürünün iştirakii" dekanlardan mürekkeb olarak toplanan tercüme bürosu tesbit edecektir.) 2 Universite tedris heyetine mensub olmayıp da tercüme işlerinde ihtısas ve salâhiyetleri tasdik edilen kimselerin Maarif Vekâletince kabul edilecek tercü meleri. 3 Universite talebesinden olup da dil bilgisi tam olduğu kntihanla anlaşılacaklar gene Vekâletin tasvibile eser tercüme edeceklerdL. Talebenin dil bilgisinin tam olduğunu ve dili nerede öğrendiği dekanlarına tahüç Hind alayı bir semti rirî olarak bildirmeleri halinde her fakülLâpseki (Hususî) Çanakkale mmtakasımn resmî lik maçlarına te için teşkil edilmiş olan bir komisyon raretle devam edilmektedir. Bu münasebetle Lâpsekinin Çardak sahasında meçhule gidiyor Lâpseki Genclerbirliği ile Gelibolu İdman Yurdu takımları karşılaşmışlarLondra 15 (Hususî) Hindistan or evvelâ bir talebeye bir sahife imlâ yazdıdır Neticede Lâpsekililer 2 1 galib gelmişlerdir. Yukarıki resim galib dusuna mensub üç alay semti meçhule racak ve sonra bunun tercümesini yaptıraLâpseki birinci futbol takımı oyuncularmı maçtan evvel bir arada göscaktır. îmlâyı ve tercümeyi yanlışsız ya hareket etmek emrini almıştır. harflerile mektublaşmaları hakkmdaki rivayeti de bir tarih kitabından alarakkaydedeyim: «Üçüncü Selimin hemşiresi Hatice Sultan bir gün Danimarka elçisi Le Baron de Hübsh'in Büyükderede yaptırdığl] köşkü ziyaret etti ve bilhassa bahçeleri beğendi. Saraya dönüşte o ayarda bahçej lere malik olmak için büyük bir arzu besj liyordu. Nihayet dayanamadı, Hübsh'e haber yollıyarak kendine avr pakâri köşkler ve bahçeler yapabilecel bir san'atkâr istedi. Danimarkalı diplo mat da M. Melyıg'i tavsiye etti. Fakat Meling türkçe bilmiyordu, tercümanla. meraminı ifade etmek mecburiyetinde kaliyordu. Bu, birçok külfetlere ihtiyac gösteriyordu ve Sultanla kolayca anlaş mak imkânını baltalıyordu. Meling, saray adamlannın sık sık çıkardıkları güclükleri yenmek ve iş üzerinde Hatice Sultanla vasıtasız anlaşmak için türkçe öğrenmeğe çalışmakla beraber onu da Lâtin harflerini öğrenmeğe teşvik etmişti. Sultan, pek az zaman zarfında o harfleri öğrenmiş, Meling de çat pat pan talebeyi, kDCİsyon tercüme ettireceği türkçe konuşmaya başlamış olduğundan eser üzerinde ayrıca münasib gördüğü şe tercümana izin verildi ve san'atkârla Sulkilde yokhyarak eser tercüme edebilece tan bütün yapı işleri üzerinde mektubla ğine kanaat ha*!İ ettiği takdirde ismini anlaşır oldu. Sultan, birşey arzu etti mi Lâtin harflerile türkçe olarak merarmnı Rektörlüğe bild:recektir. Talebeye eser tercüme ettirmenin faydası: yazar, bir ağa ile Meling'e yollardi, o da Bugünkü dili ve talebenin kavrayış ka ayni suret ve vasıta ile cevabım göndebiliyetini bunlarıı daha iyi takdir edebil rirdi.» mesidir. Ancak eserin yazıldığı dili iyi Üçüncü Selimin (1788 1807) yılbilmemek halinde bu faydajjan daha bü lan arasında hükümdarhk ettiğini, M. yük mahzurlar doğacağı cihetle sıkı yok Meling'in de Mısırın Napolyon tarafınlama usulü kabul edilecektir. dan işgaline kadar (1 798) îstanbulda Münhal bul'mar doçentliklere gelince: ve sarayda kaldığmı söyledikten sonra Bunlar için ilân edilmiş olan ımtihanlar tekrar edejim ki Arab harflerini kaldır 1 7 birincitesrin pazcrtesi günü başlıyacak mayı ne Üçüncü Murad, ne de diğer bir tır. Taliblerin e^velâ Rektörlükte dil impadişah düşünmüş değildir. «Farzı mu tihanları yapılarak ve ondan sonra talihal» olarak düşünmüş de olsalardı başamat mucibince fakültelerinde tahrirî ve rama zlardı. şifahî imtihanları ıcra edilecektir. Hukuk fakültesınde 2, îktısad fakültesinde 2, tıb faküitesinde 5, Fen fakültesinde 3, Edeb'yat fakültesınde 1 olmak üzere 13 münhal docentlik vardır.» M. TURHAN TAN îngiliz Rumen ticaret anlaşması Belgrad 15 (a a.) Yugoslovenski Yugoslav meb'usları Türki Kurir gazetesi yazıyor: yeyi ziyaret edecekler Malum olduğu veçhile bu aym 16 sınBelgrad 15 (a.a.) Meb'uslardan ve Türkiye Yugoslavya parlamentolar arası grupu reisi Kisika, meb'usan meclisi reisi Çiriç'i ziyaret ederek muma ileyhle birlikte Yugoslavya parlamen tosu erkânından bir grupun yakmda Türkiyeye yapacağı ziyarete müteallik bazı hususatı tesbit etmiştir. ferrrektedir da Bükreşte İngiltere ile Romanya arasmda ticarî müzakerelere girişilecektir. îngiliz heyetmin başmda Bükreş zimamdarlan ile temas ettikten sonra Belgrada gelecek maruf mütehassıs Lord Loid bulunmaktadır. Lordun önümüzdeki hafta içinde Belgrada gelmesi beklenilmektedir.