12 Mayıs 1938 CUMHURÎYET Tıbbî bir dava İktisadî hareketler Etin ucuzlaması ve iktisadî bir mesele İstanbulda et fiatlarının ucuzlaması için bizzat Başbakan Celâl Bayarın önayak olduğu hareket, muvaffakiyetle başarılmış bulunmaktadır. İlk zamanlarda görülen aykırı bazı hareketler, bugün tamamen bertaraf edilmiş bulunmaktadır. Artık İstanbulda bir et meselesi kalma mış, denilebilir. Bu mevzua tekrar dönüşümüze îngiliz gazetelerinde göze çarpan bir haber se bei> oldu. Avustralyadan verilen bu ha berde şöyle deniliyor: «Fremantle'de yapılacak olan frigorifik tesisatın tevsii ile garbî Avustralya nın kesilmiş koyun eti ihracatının senevî 3 milyon koyuna baliğ olacağı umulmaktadır.» Avustralyanın kasablık hayvan ihra catı ötedenberi fazladır. Şimdi bunun daha ziyadeleşmesi için teşebbüsler yapılı yor. Biz, şu haber vesilesile, Üçüncü Umumî Müfettiş Tahsin Uzerin çok mühim bir teşebbüsünü hatırladık. Tahsin Uzer, bundan 2 sene evvel bir görüşme esnasında Trabzonda yapılacak muazzam frigcrifik tesisatla ve gene soğuk hava tesisatlı vapurlarla İstanbula çok ucuz ve taze et nakli işi üzerinde meşgul olduğunu söylemişti. Almanyada Krupp tezgâhlarında yapılmakta olan yeni gemilerimizin içinde frigorifik tesisatlı olanlann bulunması, bize bu işin yakm bir zamanda tahakkuku için ümid veriyor. Eğer kasablık hayvanlar için bir servet membaı olan şark illerimizde da teşkilât yapılır ve Trabzonda tesisat vücude getirilirse bundan yalnız İstanbul müstehliki veya memleketin diğer taraflanndaki halk değil, şark vilâyetlerimizin iktısadiyatı da bü yük faydalar görecektir. FlÜSTtS MEKTUBLARl: KÛŞE Veremliye «sanatoryom sonu» yardım meselesi Ne hazin tecellidir ki, sanatoryomda sık sık ziyaret edilen hasta, sonraları aranmaz olur Yazan: Dr. BAHA ARKAN Bilhassa son yıllarda, bütün dünyada verem hastalığma karşı şiddetli bir mü cadele açılmıştır. Bu uğurda harcanan emekler çok büyüktür. Veremden ölümü azaltmak ve ona karşı korunmak için tamamen tesirli tedbirler alınmıştır. Fakat veremle mücadele edildiği nisbette ve remlinin sosyal ve normal durumile kâfi derecede meşgul olunmuş mudur? Meslek hayatımızda hemen hergün ve büyük bir ıstırabla rasladığıraız misaller, maalesef, bu iddianm tamamen aksini ispat etmektedir. Veremlinin bir sanatoryoma gönderilmesi, tedavi maksadile olduğu kadar profılaktık yani koruyucu bir maksadla da gönderilmesi demektir. Hekim, dispanser, resmî veya hususî teşekküller, sosyal kanunları ihzar eden devlet muhtemel bir hastalık bulaşma kaynağını tecrid ve büsbütün ortadan kaldırmak için elbirliğile çalısırlar. Şüphesiz bütün bu tedbirler doğru ve yerindedir. Bununla beraber, ailevî ve içtimaî mu hitinden tecrid edilen bir veremli, en esaslı ve modern metodlarla tedavi edilmeğe çalışırken hastalığın tesirile sarsılan, ruhî vaziyeti ve değisen yeni hayat ve çalışma şartlarile ayni derecede meşgul o lunuyor mu? Maalesef hayır!.. Hastalığa yakalanmadan evvelki ça lışma vaziyetile serirî şifaya kavuşan veremlinin çalısma şekli tamamen değişir. Thomas Mann'ın (La Montagne Ma gique) adlı kitabmı okuyanlar görürler ki veremlinin psikolojisi karakteristik değişmelere mahkumdur. Filhakıka veremlinin kendine mahsus olacak derecede karakteristik olan psikolojisinin yanında veremlilerin ailelerinin mantalitesini de dikkat nazanna almanız lâzımdır. Ve remlilerin aileleri hastalığın başlangıcında onun tedavisi için büyük bir feragat ve fedakârlıkla varını ve yoğunu bu u ğurda sarfederler. Bu masrafa ancak iki üç ay dayanabilen aileler zamamn tesirile muhitlerinden artık uzaklaşmış bulu nan hastalannın yokluğuna alışırlar ve gitgıde onu unutmağa başlarlar. Ne hazin bir tecellidir ki, evvelce sık sık sanatoryomda ziyaret edilen birçok hastalar, sonraları artık aranmaz olurlar. Şimdılık göze çarpmıyan bu acı müşahede sana toryom hayatmın ruhî şartlarını tadil ve tekemmül ettirmenin lüzumlu olduğunu gösteren bir vakıadır. Sanatoryom küründen ayrılan ve tıbben serirî şifaya kavuşmuş telâkki edilen eski veremli, sanatoryomdan ayrıldıktan sonra bu sefer yeni müsküllerle karşılaşır. Şayed ailesi muhitinde çekinilen bir hasta ise eskiden çalıştığı vazife ve iş yerinde büsbütün soğuk karşılanır. Vereme karşı açtığımız şiddetli mücadelelerin eserlerinden biri olan (bulaş madan korunma propagandasınm) tesi rile ailesi efradından bashyarak bütün mesai arkadaslan ve dostlarına \armciya kadar hemen herkes tarafmdan umumî bir çekingenlik ve soğuklukla karşılaşır. İsine tekrar alındığı halde ise hasta olmadan evvelki is randımanı kendisinden beklenir; bu takdirde de fazla mesai hastalığın nüksünü kolaylastırabilir. Bu ıstırab verici hâdiseler, bu işin meşgale mevzuu dahilinde henüz alınmadığmı ispat eder. Her suretle bahtsız bir tecellisi olan veremliyi yalnız tedavi etmek değil, onun sosyal olan mukadderatile de ya kından mesgul olarak, mücadele teşkilâtmı genişletmek ve sosyal ihtiyacın lü zumlu kıldığı şekilde tadil ve tekemmül ettirmek, bugün için kat'î bir zaruret ve ihtiyacdır. Yeni ve eski veremliye yardım edebilmek için herseyden evvel her veremli için (mediko sosyal) bir dosya tesis etmek lâzımdır. Bu dosya hastayı ilk gören müdavi tabibden başlamak şartile, ve retn mücadele dıspanseri, sanatoryom mütehassısı tarafından işlenmelidir. Hasta sanatoryomdan çıktığı zaman müdavi hekimin murakabesi altında bulunduğu müddetçe bu dosya tekemmül ettirilme lidir. Sanatoryom kürü devam ettiği müd detçe (hastane sosyal servisini) teşkil eden bütün hizmetlere titiz bir itina göstermek şartile hastanın normal durumunu takviye ve ona vardım edilmelidir. Bunun yanında veremlinin sanatoryomda teda vide kaldığı müddetçe onu avunduracak bazı teşkilâtı da kurmak lâzımdır. Veremlinin okuma ihtivacmı kaısılıyacak seçme kitablan taşıyan seyyar kütübhaneler tesis etmek, radvo ile hastalara seçme musiki parçaları dinletmek icab eder. Eskiden veretnlinin mutlak istirahat etmesi tavsiye olunurdu. Fakat bazı hafif işler vardır ki bazı veremlilere tedavi müddetince yorulmadan yaptırmak mümkündür. Bu hafif işler, iyileşmek üzere olan veremlilerde bir tedavi yerine geçer. Ve hasta hekim kontrolu altında hergün yaptığı bu hafif işlerle iktisabı kuvvet eder. Veremli sanatoryomdan çıktıktan sonra yapılması gereklı yardımlar pek ehemmiyetlidir. Yurdumuzda henüz böyle bir teşkilât maalesef yoktur. Halbuki binbir emekle serirî şifaya kavuşan bir veremlinin içinde yaşadığı cemiyete ayni cemiyetin de ona karşı mütekabil vazifeleri vardır. Sanatoryom küründen sonra başı bo^ bırakılan bir veremli biraz yukarıda anlatmağa çalıştığımız müşküllerb karşılaşmağa mahkumdur. Sanatoryom tedavisini müteakıb yapılacak sosyal yardımlar veremle mücadele teşkilâtının bir mütemmimi olmahdır. Kanaatimizce hazırlanması muvafık olan nizamname ve talimatnamelerin bilhassa şu esasları ihtiva etmeleri icab eder: 1 Sanatoryom tedavisinden sonra herhangi bir veremlinin işsiz kalmaması için eline (hastalığın serirî şifa ile iyileştiğini ve bulaşma tehlikesi kalmamış) olduğunu belgeliyen bir raporun verilmesi. 2 Hazırlanmakta olan (assurancas sociales) nizamnameleri esaslarında, veremli sanatoryom tedavisinden sonra sağhk durumu dolayısile eskisine nazaran daha az çalışsa bile tam gündelik veya eski ücretile çalışması imkânlarının garanti altına alınması. 3 Umumî ve hususî iş yerlen'nin idarî kadrolarında münhal ve az yorucu işler için tercihan eski veremlilerin tavzif edilmesi imkânlarının temini. 4 Devlet teşkilâtmdan hastalığı dolayısile ayrılan eski veremlilerin tekrar vazifelerıne alınmaları. İdarî ,ve kanunî olan bu hükümler yanında (eski veremlilere is bulma ofisi) kurulması çok isabetli bir hareket olur. Ilk bakışta basit görünen bütün bu tesisat ve teşkilât büyük fedakârlıklan istilzam eden büyük bir teşebbüstür. Yurd içinde acılacak bir anket tıbbî ve sosyal olan bu mühim ihtiyacın verem mücadele teşkilâtır.daki eksikliğini göstereceği «üphesizdir. Sıhhî ve beledî teşkilâtımız, bir veremliyi sanatoryoma biran evvel yerleştirmek imkânlarını düşündüğü kadar, onların sanatoryom küründen sonra da hayatlarını kazanabilmeleri imkânlarını garanti altına alması, diğer bir tabirle (sanator yom sonu yardım) politikasını gütmeleri icab eder. Arab Yahudi kavgası hararetle devam ediyor Filistinin taksimile meşgul olacak komisyonun Kudüse gelişi kanlı nümayişlerle karşılandı PENCERESiNDEN Ona benziyemedi! ivayet ederler ki iki bin beş yüz yıl evvel Himalâya eteklerindeki köylerden birinde Gotama adlı zengin, zeki, yakışıklı bir genc vardı. O devirde ve o ülkede derlenebilecek zevklerin hepsini tarmış bulunuyordu. Hergün ava gidiyor, güneşli bahçelerde dolaşıyor, nehir kıyılarında dimağını serinletiyor, aşktan aşka ve zevkten zevke ntıkal edıyordu. Bu mes'ud genc bir gün at uşağı Çanna ile gezerken ihtiyarlıktan beli bükülmüş bir adama rastgeldi. Bir ömrün böyle rüku içinde sürünmesinden elem duydu, Çanna onun yüzünden içini anladı: Hayat yolu, dedi, böyledir. Hep düz gitmez, bir gün kıvrılır, sonra da kırıhr! Biraz gittiler, çirkin bir hastalığın iğrenc yaralanna sarılarak ınlıyen bir adama rastgeldiler. Çanna, yüzünü ekşiten efendısıne baktı: Hayat yolu, dedi, böyledir, şimdi emiz gördüğün beden yann cılk yara our. Biraz daha ileride önlerine kurtların, cuşlann didikledikleri bir cesed çıktı, Janna, gene hakikati söyledi: Hayat yolu böyledir. Bugün kurdara, kuşlara hâkim olanlar yann onların okması olur! Genc adam bu sahnelerden derin surette müteessir oldu, yemeği içmeği bıraktı, fani hayata musallat olan sayısız felâketleri ve o felâketler içinde hakikî bir teselliden mahrum yaşıyan insanları düşünmeğe koyuldu, artık gülmüyor, eğlenmiyor, aşk ardında dolaşmıyordu. Kulağında hep beşerî ıstırabların sağır ufuklara yavılan vaveylâsı çınlıyordu. İşte bu adam ömrünü nihayet insanlığa vakfetti, kırk yıl, insan yüzü görmeden, ormanlarda yaşadı ve insanlığa şifa verecek ıman kökünü aradı. Bir kemik, bir deri halinde insanlann arasına döndüğü vakit dudaklarında bir tebessüm vardı. Halk bu tebessümü ümid larak karşıladılar, onu alkışladılar ve Budda diye selâmladılar. Budda, gafil fanilere ebedî hakikat yolunu gösterecek ilâhî mahluklara verilen isimdi!.. *»* Gandi de hal tercümelerinde okuduğumuza göre ırkdaşlarının ıstırabını ruhunda yaşatan bir adamdır. Milyonlarca Âdem oğlunun kafalarından söküp attıkları idraki, vicdanlarından koparıp bir yana bıraktıklan imanı geri vermek için o kafalar ve vicdanlar gibi çıplaklaşarakyıllarca didindi, mahpeslere girdi, menfalara gitti. Fakat ömrünün sonu yavaş yavaş belirmeğe başlamasına rağmen henüz ona Budda diyen yok. Çünkü izinde yüriidüğü adama benziyemedi ve halka tebessüm değil, gözyası dağıttı. Halbuki şurada burada yapılan tecrübelerden de anlıyoruz kuvvet, neşeden doğuyor ve gözyaşı bugün bir mana ifade edemiyor. Kudüste sık sık vuku bulan kanşıklıklardan birinde bir sokak manzarası Kudüs, S mayıs îlk taksim projesinin tatbıkatına aid teknık meselelerin tetkikıle mükellef olan komisyon geldi ve gelir gelmez işe başladı. İlk işi de bütün Filistini kendısine her türlü müracaatte bulunulabileceğinden haberdar etmek üzere bir ilân neşri oldu. Her kim isterse kendisine yazı ile veya ağızdan müracaat ederek derdini, fikrini ve arzusunu söyliyebilecektir. Bu korois yonun zahirdeki vazifesi, ilk taksim projesinin tatbikatını temin edecek teknik meselelerle meşgul olmaktır. Fakat, haki katte bu içinden çıkılamaz meseleye yeni bir hal şekli bulmak olduğunu herkes biliyor. Filistin Arabları bu komisyonu büyük protesto nümayişlerile karşıladılar. Onun geldiği gün bir nasyonalist çete Tul kerem civarında bir polis karakolunu ba sarak, yedisi İngiliz olmak üzere on kişiyi öldürdü ve bir haylisini de yaraladı. Başka bir tarafta, karakoldan biraz uzaklaşmış iki İngiliz askeri bir müddet sonra ölü olarak bulundu. Gene telgraf ve telefon hatları kesildi, gene petrol borusu tahrib edilip ateşlendi, gene otobüslere taarruz edildi, köyler basıldı. Casuslar idam edildi; bir hayli yahudi öldürüldü. Gizli, açık, taarruz, propaganda, silâh, yazı, söz, hulâsa, her vasıta ile bütün Fi listin, yeni komisyonu büyük protesto nümayişlerile karşılamış oldu. Sade Filistin değil bütün Arab memleketleri komisyonun Kudüse vâsıl olduğu günde hep birden muhtelif tarzda protesto nümayişleri ve hatta grevler yaptılar. Arab matbuatı, İngiltere ve Yahudiler aleyhinde her tarafta gayet şiddetli neşriyat yaptı lar. Bu arada, yeni bir mesele olarak, Arab memleketlerinde Yahudilere karşı boykotaj ilân ediliyor. Yahudilerle mü nasebette bulunan, onunla alışveriş eden insanlar, Almanyada olduğu gibi, «afa roz» ediliyorlar. Boykotaj henüz her tarafa yayılmış değildir. Fakat, bütün bu işleri idare edenlerin tuttuklan yola ve ellerindeki vasıtalara bakıhrsa Yahudi, Arab memleketlerinde de, Almanyada olduğu gibi, halk tarafından kanun harici *** Bütün bu işler olup biterken Yahudiler ne yapıyorlar? Herşeye rağmen Yahudiler yorulmuş ve ümidsizliğe düşmüş görünmüyorlar. Siyonist teşkilâtının yüksek meclisi tarafından son günlerde bütün Yahudiliğe hi taben neşredilmiş olan bir beyannameye bakıhrsa Yahudiler Filistinde kendilerine bir yurd kurmağa çalışan projelerini hayata geçirmek üzere giriştikleri mücadelede «ateşe devam» kararını vermişlerdir. Fakat, Yahudilerin kullandıkları «ateş», silâh ve kurşun değil, «para» dır. Beyanname hulâsaten şunu söylüyor: «Biz kendimize bir yurd yapmak için şim diye kadar toprak satın aldık ve bu toprağı imar ettik. Bina kurduk, ziraat yaptık, fabrika inşa ettik. Bundan böyle de bu ışte devam edeceğız.» Hakikaten, Filistin sahillerinde bir Yahudi vatanı kurmak istıyen siyonizın, şimdiye kadar bütün mücadeleyi her sahada para kuvvetile yaptı. Filistinde bir Sion devleti kurmak fikrini, Cıhan Harbinden sonra, İngilterenin Fılıstine hulul siyasetile izdivac ettiren «sağdıç» paradır. Londranın büyük maliye âlemine hâkim olan Yahudiler, bilhassa İngilizlesmiş ve hatta lord unvanlan alarak îngilterenin yüksek siyaset mevkiierine kadar yükselip yerleşmiş olanların delâ letile, İngiltereye şu siyaseti telkin etti: «Filistine yerleşmek ve Arablığı bu sahada sıkı bir kontrol altına almak için Filistin sahillerinde bir Yahudi memleketi vücude getirmek lâzımdır. Yahudiler, orada İngiliz nüfuzunun mümessilleri ve müdafileri olacaklardır.» Bu fikir, İngilterenin bu sahadaki kolonizasyon siyasetine temel mahiyetini aldıktan sonra, Yahudi sermayesi her tarafta Yafa ve Hayfaya doğru akına başladı. O zamana kadar ciddî bir kıymetten mahrum ve geniş kum tarlaları halinde duran bir takım topraklar, Yahudiler tarafından satın alınmağa başladı. Arab eşrafı elinde bulunan bu arazi Yahudiler tarafından satın alındıkça muhitte toprak kıymetleri yükselmeğe ve bu yükselme devam eltikçe de alış ve satış işleri artmağa başladı. Tel Aviv mamuresinin ilk temelleri atıldığı günden bugüne kadar geçen kısa zaman zarfında oradaki arazinin kazandığı kıymet, akıllara hayret verecek derecelere vükselmiştir. Yahudilere göre bugünkü Filistin meselesi, bütün bu nasvona lizm ve ısyan hareketı toprak davasının üstünde duruyor: «Arab eşrafı, ellerinden çıkardıkları toprakları, bu defa mamur bir halde tekrar ellerıne geçirmek ıstıyorlar.» dıvorlar. Yahudi, bütün hayatı para ve servet halinde görmeğe alısmıs olduğu için, bütün Filistinde hüküm süren millî ruh ve heyecan hareketinden haberdar değildir. Bunda Almanyadan koğulan sosyal demokrat Yahudilerin de büyük tesirleri vardır. Malumya, bu Marksistler, herşeyi para ve madde ile ifade ederler. Onun için bugünkü Filistin meselesini de bir toprak meselesi halinde mütalea edip, burada aylardanberi devam eden boğuşmanın sebebini de toprakta ve parada görüyorlar. Tel Aviv, resmî dili ibranice olan yeni Yahudi vatanının merkezi ol masına rağmen, Yahudi ekseriyetile meskun eski bir Alman şehrinin birdenbıre asrıleşmiş manazarasını arzeder ve içinde sosyal demokrat Alman Yahudi liğinin hakimiyeti duyulur. İşte bu ruh içinde bulunan ameli sıyonistler, henüz Filistine hicret etmemiş olan nazarî si yonistlere hitaben, son günlerde yeniden «toprak almak, bina kurmak, çiftlik ve fabrika vücude getirmek» esasları üzerine istinad eden bir beyanname neşrettiler. Fakat, Sion memleketi bir türlü hu zura nail olamıyor. Bunun için de «toprak alma, çiftlik kurma, fabrika vücude ge tirme» fikrinin tatbikatı, Yahudi muhacirlerinin cesaretlerinin hayli kırılmış olmasından dolayı, son günlerde sekteye uğ ramıştır. Sıyonıst teşkilâtının yüksek meclisi tarafmdan neşredilen beyannamede gaiba, sırf bu kırılen cesareti yeniden canlandırmak içindir. Yahudi bütün bu davayı bir «para ve servet» meselesi halinde mütalea etmekt haksız değildir. Paraya sahib olarak ve paranın kuvvetıne ıman ederek sıyonistlerin az zamanda elde ettikleri muvaffakiyetler de bunun dehlidir. Fakat, para herşeyi halledebilir mi? edebilecek mi? Şimdiye kadar Yahudiler bütün hicret ve yerleşme hareketerini, A dan Z ye kadar hep para ile ıdare ettıler. Pasaport alamadıklan zaman rüşvet verdiler; muha cirlerin seyahat masraflannı siyonizmin muhtelif para kuvvetleri temin etti. Filistin zabıtası, Yahudi muhaceretinin muayyen haddi tecavüz etme?ine mâni olmak üzere pasaporta rağmen karaya çıkmay menettığı zaman da küçük vapur?ar satın alıp bunları halî sahillerde karaya vur • üurmak suretile Filistine çıktılar. Hulâ sa, herşey para kuvvetile halledildi. Fakat, iş, silâh, ateş, kan mücadelesi şekli ni aldığı gündenberi paranın kuvveti hissedilir derecede azalmıştır. Arab çeteleri, dün Cenîn civarında bi köyü ve bir çiftliği basarak otuz kada, Yahudi öldürdüler. Hayat para ile satın alınamıyor kı siyonızm bu derde de bi çare bulsun. Yaşamak için döğüşmek ve döğüşmek için de Arab gibi «flus mafiş» sözünü, gülerek söylemeğe alışmış bu lunmak lâzım! Cebinde para dolu olan insan, hayatı bir para hareketi halinde F.G. Toprak Mahsıılleri Ofisi haziranda işe başlıyor I Yeni kurulacak olan Toprak Mahsulleri Ofisinin haziran sonlannda faaliyete geçebile ceği ümid edilmektedir. Bu suretle, yeni mahsul senesi başında, Toprak Mahsulleri Ofisi, kendisinden bekle nen vazifeye fi len başlamış ola Ofisin yeni Umum Müdürü Hamza caktır. Osman Erkan Yeni Toprak Mahsulleri Ofisi Umum Müdürlüğüne Uyuşturucu Maddeler İnhisarı Müdürü Hamza Osman Erkanın tayini takarrür etmıştır. Hamza Osman Erkan, «Cumhuriyet» tahrir ailesi meyanında bulunmuş, İş Bankası ekolünün yetiştirdiği kıymetli bir gencdir. Hamza Osman Erkan, şimdiye kadar deruhde ettiği vazifelerde muvaffak olmuş ve bilhassa son vazifesi olan Uyuşturucu Maddeler İnhisarı Müdürlü ğünde bu idareyı verimli bir çalışma tarzına ulaştırarak beklenenden daha iyi bir dereceye getirmiştir. Yeni Umum Müdürü tebrik ederiz. ilân edilecektir. M. TURHAN TAN Kız kaçırırken birbirlerini yaraladılar Anamur (Hususî) Kazamıza bir saat mesafede Kızılkese köyünden Ali oğlu Mehmed, Kızılaliler köyünden Ali kızı Ayşeyi yanına yardımcı olarak aldığı kopuk İbrahim, diğer îbrahim ve Kenmle beraber kaçırmak istemiştir. Mütecavizlerden biri kızcağızın ihtiyar anasınî tutmuş, diğerleri de Ayşeyi alarak yakırıdaki Dereyatağına doğru gitmişlerdir. Bu sırada karanlıkta önlerini göremiyen namus hırsızlarından biri hendeğe yuvarlan» mış ve elindeki tabanca ateş alarak kızı tutan Mehmedi tehlikeli surette yarala • mıştır. Bundan istifade eden Ayşe kurtularak evine dönmüş, silâh seslerine yetişen jandarmalar da mütecavizleri yakalıyarak Adliyeye teslim etmişlerdir. Yaralı Mersin Memleket hastanesine kaldırılmış * tır. gören Yahudinin de en büyük eksiği budur: Döğüşemiyor! Bütün Filistin ıstırab içindedir. Filistinin ıstırabı, TelAviv'in de ıstırabı demektir. Bugün Fiüstin Arablan içinde hâkim olan ruh, bundan 18 sene evvel Anadoluda hâkim olan ruhu andırıyor ve bundan dolayı da İngiltere endişededir. İngilterenin endişede olması Yahudilerin de endişelerini artırdı. Artık para kuvvetile bir memleket fethı davasınm tamam hallechlemiyeceği fikri Yahudiler arasında intişara başlamıştır. Siyonistlerin «satın alacağız! Yapacağız, edeceğiz!» diye beyannameler nesretmeleri de hep bundan ileri geliyor. İngiltere Filistinde ya kın zamanda sükutu iadeye mecburdur. Bunu yapamadığı takdirde Yahidilik âleminin cesareti kırılacak ve dünya Ya hudiliği bütün tarihte ilk defa olarak «paranın herşeyi halleUİğine» kanaat getirecektir. Bursada hayvan panayın Bursa (Hususî) Şehrimizdeki Atıcılar meydanında bir hayvan panayın açımıştır. Panayıra civar köylerden ve kazalardan birçok güzel ve kıymetli hay vanlar getirilmiştir. Geceleri bu meyda nın her tarafı panayır münasebetile elet triklerle aydınlatılmaktadır. Belediyemiz tarafından hazırlanan bu ilkbahar panayırında haftaya muhtelif namlı pehlivanlar güreşeceklerdir. Deniz gezintisi Tekirdağ Işık Biçki ve Dikiş Yurdunun mezunları Yüksek İktısad ve Ticaret mektebi Dr. Baha Arkan talebesi tarafmdan 15 mayıs pazar günü Yalovada Çınarcığa bir deniz gezisi tertib etmişlerdir. Bu tenezzühe memleketin malî ve iktisadî sahasına mensub pek çok zevat davet edildıği gibi mektebden şimdiye kadar mezun olanlar da çağırılmışlardır. Vapur pazar günü sabahleyin saat 8,30 da Sirkeci Vapur iskelesinden ha reket edecektir. Davetiyelerini alamıyanların da bunları vapurda tedarik edebilecekleri haber almmıştır. Ev kadınları! Türkiye, şekeri en ucuz yiyen memleketlerden biri oldu. Türkiye, ayni zamanda çeşidli yemiş memleketidir. Şeker ve yemişin izdivacmdan reçel ve şurup doğar. Taze yemiş mevsimini kaçırmayınız. Ulusal Ekonomi ve Arttırma kurumu Tekirdağ (Hususî) Şehnmizde üç yıl evvel açılmış bulunan ilk, Işık Bıçki ve Dikiş yurdu her tedris devresi sonunda bir çok kimselere dikiş ve nakış öğreterek diploma vermektedir. Son hafta içinde yapılan imtihanlar neticesinde 15 genc kızımız diplomalarmı almağa muvaffak olmuşlardır. Gönderdiğim resim mezunları muallimleri ve Maarif Müdirile birlikte göstermektedir v J