1 Mayıs 1938 CUMHURÎYET ZELZELE SAHASINDA Iktısadî hareketlcr Minnet ve şüktan hissini Yünlü mensucat sanayii İki bahar birden «Sarhoş» gazeteci Gürültüden ve bir mesele hoşlanmıyan bir zat Mubalağanm derecesi var! kelimeleştiren tek dua Teselli, bu felâket mıntakasmda ekmek, çadir ve ilâcdan önce aranıyor Yünlü mensucat sanayiimiz, çok nazik bir devre geçirmektedir. Sanayi şubeleriİki bahar birden... miz arasında en ziyade inkişaf ve terakBahar geldi. Hem kiye mazhar olan bu şube üzerinde, bir /H^ endişe bulutunun yer bulduğunu gayet de, galiba, tabiatt olduğu kadar bariz olarak görüyoruz. îki cihetten endişe ediyorlar: Dokuz tika âleminde de gü ay müddetle devam eden ve eski Alman zel günlere kavuşuanlaşmasının meydana getirdiğı hususî yoruz. Orta Avru ^ v = ^ vaziyetten doğan tenzilâth gümrük tari pada kopan fesinden istifade edilerek memlekete so fırtınalardan sonra, kulabilen maddeîerin başmda gelmekte Londrada, Romada bulunan yabancı yünlü kumaşlarmdan ve Pariste ılık sulh ruzgârları esmeğe memlekette büyıjk bir stok vücude geti başladı. Mayısm dokuzunda Cenevreye rildığine şüphe bulunmaması, (bu stokun gıdecek dıplomatlar orada hem tabiatin, miktarını memleketin bir buçuk senelik I hem de siyasetm baharile karşılasacaklar ihtiyacma yetişecek kadar olduğunu id Belkı gene bir sürü pürüzlü meseleler dia edenler vardır) bir de sanayiinin şu kalacak; fakat bunlar Leman gölünü çecihetten olan kaybmı kapatmak için ve viren tepelerdeki karlar gibidir; güzel rilen 650,000 kiloluk kanıgarn ipliğinin günlerde de yerinde durur, en sert günesureti tevziinin henüz takarrür etmemiş şin ahmda bile erimez, iki bahara ve yaz mevsımme mukavemet eder; kara kıştan bulunuşu. beyaz bir hatıra gibidir, kimsevi üzmez, Öyle görünüyor ki, erbabı sanayi birinüşütmez, rahatsız etmez; ılık ve yeşıl bir ci noktayı nekadar mütevekkilâne kar bahar manzarasmın çerçevesi halinde kaşılıyorsa, ıkincisınden de o nisbette mü hr. teessir oluyor. Çünkü tenzilâth tarifenin Avrupanın da siyasî mevsimi değişir bahşettiği fırsatlardan isnfade eden it de tam bir sulh havası içine girecek olurhalâtçılar, elbette ki modanın ve serma yelerinin verdiği 'imkânlar nisbetinde sak, bu pürüzlü meseleler kimsevi rahatstoklar vücude getirecek'erdi; bu evvel sız etmiyecektir, fena günlerin zararsız den de tahmin edilegelen bir vaziyetti. bir yadigârı halinde kalacaktır ve inşallah Fakat, geçen temmuzda neşrolunan ka iki baharı birden idrak edeceğiz. PAZARDAN PAZAPA PENCERESiNDEN Zümrüdanka ve Orlof atları! Deve bahsi limler tabiî ıstıfalardan, istihalelerden bahsederken birçok örnekler verirler ve benim gibilerin kafasında yer tutamıyacak kadar garib hayvan isimleri sayarlar. Meselâ mezozoik devirlerde amonitler kangal şekilden düz şekle, paleozoik devirlerde de düz biçimden halka biçimine giren hayvanlar var. O meyanda Moritherium denilen fillerin ilkin Paleomastadun, sonra Tetrabelodon şekline ve daha sonra şimdiki hale istihale ettikleri de söylenir. Fakat hiçbir âlim, hiçbir yerde ve hiçbir kitabda «ismi var, cismi yok» hayvandan bir ziimre tekevvün ve yahud her türlü hayat vasıflarile asırlardanberi yaşıyan bir zümreden «ismi var, cismi yok» bir hayvan tevellüd ettiğini söylememiştir, vazmamıstır, düşünmemistir. Bu garibeyi bir tertib yanlışı olarak bir fen kitabında gördüm ve dikkatsizliklerin ne gibi acibeler yaratacağım belirten müstesna örneklerden olduğu için gözüme çarpan o gülünç yanlışı bugünkii fıkrama mevzu yapnm. Dediğim gibi kitab şakaya gelir eserIerden değildir. İlmidir. Atların tabiî ve içtitnaî tarihinden bahsediyor. Müellifi, hemen her münevverin tanıdığı bir simadır. Bugüne kadar bir düzineden fazla eser yazmıştır, kudretini hepimize tanıtmıstır. Fakat bir tertib, hayır, tertib değil tashih hatası o kıymetli adamın bu kıymetli eserine gülünc bir fasıl ilâve etmiştir. *&"%? Göçen, harap olan ve yer yer çathyan Karacaören köyii f Zelzele mıntakasına giden arkadaşımız yazıyor: J Bizden, «eğer yanımızda varsa ve fazla ise» bir tek kinin istiyen Akpı narlı ihtiyar şöyle diyordu: < 75 yaşmdayım. Başa gelen genc likte gelmelidir. Bu yaşta pek zor oluyor. Vücud alışık değıl, Kaç gecedir, açıkta yatıyorum, üşümüşüm...> Karacaören köyünde, yalnız deri ve kemikten ibaret mosmor ellerile göğsünü yumruklıyan 90 lık nineye: « Bu son deprenmelerdir, artık hı zını aldı!> dedik. Teselli, bu felâket mmtakasında, ekmek, çadır ve ilâcdan önce aranıyor! Hiçbir musibet, zelzele kadar, bütün kurtuluş ümidlerini de bir anda sarsıp yerinden oynatamazdı. Sade, insanlarm değil, bütün canlı mahlukların telâş ve endişesi, hele geceleri, tüyleri ürperti yor. Korkunç yeraltı gürültüleri birbiri ardı sıra patlıyarak dağlan, taşlan, vadileri inletirken yer hiç durmadan sallamyor. Her an bir tarafı yıkılan bu korkunç beşiğin üstünde, ağacmdan, adamına kadar bütün canlı mahluklann artık bastıkları toprağa dahi güveni kalmamıştır! Bütün gece hayvanlar, sürüler halinde, şuraya buraya manasız şekilde kaçışıyorlar. Köpekler acı seslerle fasılasız uluyorlar, kuzular me liyor, sığırlar böğürüvor, kümes hay vanları boyuna kanad çırpıp ötüşüyor.. Hemen her büyük sarsmtınm arkasmdan şiddetli bir rüzgâr, sanki çadırları yerlerinden sökmek ve ayaktakileri devirmek istermiş gibi uğulduyor! Böyle bir dehşet içinde, şu iki keli melik «geçmiş olsun!» la sadece hatır sormanm dahi, ne büyük bir ümid kaynağı olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. Korku ve ıztırablarla başbaşa bırakıl mış olmadıklarını anlaymca, binlerce insanın takallüs etmiş yüzü, birden ışıklanıveriyordu! Yiyecek, ilâc ve çadır yardımile bir likte, jeoloğlann da arazi üstünde ve kendi aralarında tetkiklere başlaması, bu havalide yasa bedel, umumî bir meserret bile uyandırdı. Köylü, araların da ecnebi profesörler ve mütehassıslar da bulunan bu heyetlere «Atatürkün mühendisleri> adını verdi. Onların bu güzel ve samimî tabirile <Atatürkün mühendisleri> sarsılan mmtakayı adım adım dolaştılar. Araziyi yokladılar, kayalıklan muayene ettiler, zelzelenin sahasmı, istikametini tayine çalıştılar, çatlaklıklara baktılar ve köylülerle günlerce başbaşa kalarak istedikleri izahatı aldılar. Heyelterin gelişi haberi, köyden köye bir müjde gibi ulaştınldı. Bir ayran olsun ikram edemivenler, her şeylerinin enkaz altmda kaldığım adeta sıkılarak söylüvorlardı; fakat hemen her yerde. banndıklan çadırları misafirlerinin emrine bırakmavı teklif edenler oldu. c Allah devlete zeval vermesin!> Şimdi, bütün felâket mıntakasmda. minnet ve şükran hislerini, dudaklarda kelimeleştiren dua budur' rarname ile verilmiş olan haklardan istifade ederek, depozito mukabili ipliği çekmiş ve bunu kumaş haline koymuş olan sanayicilerin, malını satamamak duru muna düşmüş bulunmaları, düşünüîecek mühim noktadır. Çünkü bunlar mallarını satamıyorlar. Bir malın satilabilmesi için fiyat koymak, bunun için de maliyet hesabını yapmış bulunmak lâzımdır. Halbuki yüz kilosunu bir lira gümrük resmile, emaneten diyebileceğimiz bir şekilde çekmiş ve kullanmış olan sanayiciler şimdi bunun hakikaten böyle olup olmıyacağını kendileri de bilmez vaziyettedirler. Henüz onlara resmî bir ağız 650 bin kilonun şu kadarının kendi istıhkakLrını teşkil ettiğini söylememıştır. Eğer, birçok maddelerde olduğu gibi, yünlü mensucat için sipari^ mevsimi diye bir zaman bulunmamış ve yün gelip de geçmeğe bile başlamamış olsa idı, sanayicilere biraz daha beklemeleri tavsiye olunabilirdi; fakat dediğimiz gibi vakit geçıyor. Şu hale göre tevziatı azamî sür'atle yapmak icab ediyor. F. G. «Sarhoş» gazetesi POLE1IKADAN DlNOEN BAH5EDMEZ MEV2UU VE Biz gazetecilerin de, her meslek sahibı, daha doğrusu her ınsan gibi, konuşacak şey bulamayınca kendimızden bah setmek âdetimizdir. Muhterem bir arkadaş, gazeteciyi «pireyi deve, deveyi pire yapan san'atkâr» diye tarif etmiş. Bence herşeyden evvel böyle bir tarif yapmak, pireyi deve yapmaktır. Muhtelif meslek sahibleri arasında en az mübalâğa edenler gazeteciler olduğu gibi, gazeteler arasında en çok muvaffak olanlar da en az mübalâğa edenlerdir. En az mübalâğa eden, en az yalan söyliyen ve en az kazanan gazeteci işçileri namına söyleyim ki, biz ne pireyi, ne de parayı deve yapanlardanız! Mübalâğanın derecesi var! Fakat mübalâğa hakikatin salçasıdır. Bizi gözlerinin içi ne baktırarak konu şan, güzel konuşan insanlara dıkkat ediniz, palavraya kaçmadan, hakikatin başını gözünü yarmadan mübalâğ; etmesini pek iyi bılirler. Hakikat ek seriya kuru ve ya vandır. Bılhassa doğruya karşı iş tahsız insanlar, çiğ hakikati öğrenmekten hoslanmazlar. Onu biraz pişirmek salçalamak ve lezzetlendirmek romancıdan sonra gazetecinin işidir. Fakat pireyi deve yaparak değil. Babıali caddesinde palavra bir san'at eseri olmaktan çıkalı yıllar var. Hakikat incitmiyen san'atkârane mubalâğaya gelince, o, ezelî ve ebedidir. Meshedi mu balâğası gazete karikatürlerinde bile hoşa gitmez oldu. Fakat bu nevi mübalâğa nın, hatta valanm mubah olduğu bir iki ver vardır ki, onu, biz sazeteciler, ara m'7da konuşabilıriz, çünkü meslek sırn dır! MEKKt SAlD Südet Almanları için muhtariyet mi istenecek ? İzmir Belediye Reisinin [Bastaraît 1 tnci sahijede} Çekoslovakya arazisinin tamamiyetini bir feraçati 3 İngiltere, Almanya Çekoslovak zamân altına alacaktır. yaya karşı şiddetli bir harekette bulundu ğu takdirde, Fransanm Çekoslovakyay yaptığı taahhüdlerden mütevellid bi Fransız Alman ihtilâfına, müdahale e deceğini Berline bildirecektir. Bu mahfiller, İngiliz Fransız itilâfının sulhun tanzimi için yapıcı bir siyaset takib etmeği istihdaf ettiğini beyan eylemektedirler. Bu in'lâfın hiçbir tecavüzî mahiyeti yoktur. Yanlış tefsirlere mahal bırakma mak üzere derpiş edilen askerî iş birliği hakkında Roma ve Berline izahat verilecektir. Lokarno muahedesinin Almanya tarafından feshini müteakıb erkânı harbi yeler arasında görüşmeler yapılması kararlaşhrılmıştı. Bu görüşmeler yapılmış ve o zamandanberi sık sık tekrar edilmiştir. Şimdıki tedbir ise, sadece eski Fransız İngiliz taahhüdlerinin tatbika konulmasını kolaylaştırmak maksadile ittihaz edil miştir. İzmir 30 (Telefonla) Şehir Mec lisi, Belediye reisi doktor Behçet Uzun şehir işlerin deki muvaffakiyetlerini, Belediyede yaptığı ıslahatı ve elde ettiği neticeleri takdir ederek kendisine 10 bin lira mükâfat verilmesini kararlaş İzmir Beledvıe reisi Behcet Uz tırdı. Beledive reisi, meclisin bu teveccü hüne tesekkür etti. Paranm 2 bin lirasını zelzele felâketzedelerine, 8 bin lirasmı da şehrin imara muhtac yollarma b'raktığını söyledi. İzmir memurları zelzele felâketzedeleri icin maaslarından yüzde 2 teberru etmeği kararlastırdılar. Fransız kabinesi ioplandı Paris 30 (Hususî) Kabine bu sa bah Harbiye Nezaretinde Başvekil M Daladye'nin riyasetinde bir toplantı yapmıştır. M. Daladye, Londrada İngiliz nazırlarile yaptığı müzakerelerin neticele ri hakkında arkadaşlarına izahat vermiştir. Pariste «Sarhoş» isminde bir gazete çıkmağa başlamış. Bu gazetenin yalnız adı deâıl, bütün muharrırlerı, bütün mürettibleri, bütün makinecileri ve bütün müvezzileri sarhoşmuş ve Parisin meşhur ayyaşları arasından seçilmiş. Artık bu gazeteyi okuyanlarm da ne derece ayık olabileceklerini tasavvur edersiniz. Fakat «Sarhoş» gazetesini alay için çıkıyor zannedenler yanılırlar. Bılâkis, bu gazetenin maksadı, ışret yüzünden sefa'ete düşenleri ayıltmak ve kurtarmaktır. Bashğmın altında şu satırlar varmış: «Politikadan bahsetmez, dinden bdhsetmez, mevzuu ekmek ve iştir.» Filhakika bugünkü dünya gazetelerinin çoğu politika sarhosudur. Alkol sarhoşları, bunların yanında belki daha ayıktırlar ve akli selimlerine daha sahibdırler. Onlara «sarhoş» isminde bir gazete çıkarmak cesaretini veren şey de bu fark olsa gerek! Faslın ruhunu «Zümrüdü Anka» atları teşkil etmektedir. Zümrüdüanka, malum olduğu üzere, masallarda sık sık dile alınan ismi var, cismi yok kuşIardandır. Meşhur mitoloiik Kel Oğlanı göklerde dolaştıran, Kaf dağlarından asırıp sevgilisine ulaştıran odur. Rivayete göre sevgilisini bulmağa çıkan Kel Oğlan, zümrüdüankanın sırtında, semaları dolaşmağa çıkarken kırk kızarmış koyun, kırk tulum su alarak bunları zamanımızdaki tayyarelerin otuzu büyüklüğünde olduğu anlasılan Zümrüdüan kanın kanadları üzerine yerlestirmisti. Bu azığın ortasına bizim Kel Oğlan uçup dururken kuş arasıra (gak) diyordu, o da hemen canlı ve irfanlı uçağınm ağzına bir koyun sokuyordu. Kuş «gık» deyince de ayni ağıza bir tulum su veriyordu. Bizim bildiğimiz zümrüdüanka budur. Bahsettiğim eserde ise meşhur Orlof atlanna zümrüdüanka adı verilmiştir. Ben Türk atı, Arab atı, Macar atı, İngiliz atı gibi dünya üzerinde yaşayıp da birer suretle şöhret alan at cinslerinden birini teşkil eden Orlof atlanna niçin zümrüdüanka denildiğini merak ettim, belki yarım saat düsündüm. Fakat işin içinden çıkamadım. Bunun üzerine muhterem müellife bir mektub yollayıp beni meraktan kurtarmasmı rica ettim. Lutüfkâr âlimimizden aldığım cevabda Orlof atları diye tanılan bir cins hayvanlara «Semerinka» adı verildiği ve kitaba o suretle geçen bu ismin musahhih tarafından «zümrüdüanka» ya çevrildiği bildirilınce işin sırrı meydana çıktı ve yüreğimdeki üzüntü geçti. Fakat kitabm müellifi çok zarif bir insandır. Lutfedip, zahmete katlanıp bana yolladığı cevabı bu kadar kısa kesmiyor, mesafe mikyasları arasında (ukde) var mıdır, diye bir sual yaptıktan sonra ilmî diye ortaya konulan bir eserde frenklerin noed diye kullanıp da ıstılah olarak bahrî mil manasına gelen bir kelimeyi o eser sahibinin ukde olarak tercüme ettiğini bana haber veriyor. 3u halde.. Herhangi bir mekteb sakirdinin «filân vapur saatte şu kadar ukde yol alıyor» dediğini isitirsek artık şasmamak lâzım ve bu, Orlof atlarınm zümrüdüanka oluşundan daha mühim!.. Ulu Tanrı idrakimizi korusun!.. Gürültüden hoşlanmıyan bir rat Başvekil, kabine içtimaından sonr Elize sarayına giderek, Londra müzakereleri hakkmda Cumhurreisi M. Lebrön'e de izahat vermiştir. Diğer taraftan, Hariciye Nazın M Amerikan efkârt umumiyesine Bone de, Fransanın Belgrad elçisi, Çegöre... koslovakyanın Paris elçisini birbirini müVaşington 30 Resmî mahfiller heteakıb kabul ederek, Londrada yapılan nüz Londradan diplomatik raporlar almüzakereler ve elde edilen neticeler hak madıkları için İngiliz Fransız görüşmekında görüşmüştür. leri hakkında tefsirlerde bulunmamakta Japonyaya karşı müşterek iseler de siyasî mahfiller Fransa ile İn hareket edilecek giltere arasında Avrupanın yakın atisini Londra 30 Havas Ajansmın dip alâkadar eden bütün meseleler hakkında lomatik muhabirinin öğrendiğine göre tam bir itilâf hasıl olmasını görmekten Fransız ve İngiliz nazırları ayni zamanmütevellid memnuniyetlerini izhar etmekda Fransanm mühim menfaatleri bulu tedirler. nan Spartley adalannın Japonya tarafınBir Çek federasyonu teşkili projesini dan işgali meselesini görüşmüşlerdir. Bu Amerikahlar ekseriyetle tasvıb etmektemesele hakkında müşterek bir hattı haredirler. Çünkü ekalliyetler meselesinin halket ittihaz edilmesi için Londra ile Pa li için bunu en muhik bir çare olarak karisin noktai nazar teatisinde bulunmaları bul etmektedirler. Böyle bir sistemin takarrür etmiştir. İngiltere, Fransız hak Prag tarafından kabulü Çek hükumetinin larının müdafaası ıçm Fransa tarafmdan manevî vaziyetini takviye edecektir. İnJaponya nezdinde yapılacak her türlü ;iliz Fransız teminatının İngiliz Franteşebbü=lere muzaheret edecektir. sız askerî deniz anlaşmasına ilâvesi Amerikalılarda pek iyi intıba hasıl etmişir. Çünkü Amerikada pek mühim olan Paris 30 Salâhiyettar mahfiller İn^ek meselesine karşı İngilterenin gevşek giliz Fransız görüşmelerinin neticeleri davranmasından korkulmakta idi. hakkında tefsirlerde bulunmaktadırlar. Çekoslovakya memnun Bu mahfiller, elde edilen neticelerin en Prag 30 Siyasî Çek mahfilleri mühim kısmının Çekoslovakya hakkın Londranın tebliğini memnuniyetle karşıdaki itilâf olduğunu kaydetmektedirler. amakta ve İngiltere ile Fransa arasındaAyni mahfillere göre, Fransa ile İngiltere, Südetler meselesinin sulhan halli için Berlinle Prag nezdinde teşebbüs lerde bulunacaklardır. Diğer cihetten İngiltere Prag hüku metinin bulunacağı imtiyazlara mukabil' Çekîrge Bursa otobüslerinin taşıdığı yolcular Bursa (Hususî) Belediyemiz, Çe kirge ile Bursa arasında işliyen otobüslerin nekadar yolcu taşıdığını tetkik etmis ve şu neticeye varmıştır: 1937 senesinde bir milyon iki yüz elli sekiz bin dokuz yüz kişi Çekirgeye git miştir. Son dört gün içinde yaptığı diğer bir tetkikte: Her gün muhtelif semtlere olmak üzere 250 şehir dahili otobüs seferi yapıldığı ve bu seferlerin kilometre mecmuu 1405 kilometre olduğu, bu dört gün içinde nakledilen yolcularm 10 R23 ki=dden ibaret bulunduğu neticesine varmıştır. Bu son tetkikin vapıldığı günlerde hava kapalı oldu ğundan Çekirgeye gidenlerin pek az bulunduğu anlaşılmıştır. 936 yılında Bursadan Çekirgeye gi denlerin sayısı 769,000 olduğuna göre, halkm otobüse fazla rağbet ettiği görülmektedir. Bir su sehri olmıya doğru giden Buısanın Çekirge ile temasım gösteren bu rakamlar ilk defa olarak kat'î bir şekilde tesbit edilmiş bulunmakta dır. Meşhur Krup top fabrıkalarmın sa hiblerinden Artür Krup, geçenlerde, 82 yasında ve garib bir tarzda öl müs. Garabet surada: Bahcesınde kırpıle re nisan alırken elindeki silâh bırcLnbire ates almış; fakat Artür Krup aldığı ya ralardan değil, korkusundan ölmüş. Çünkü bu adam gürültüden hiç hoslanmazmış, hatta bir kere, radyosunu fazla acan ve her gece gürültü yapan komşusu aleyhine dava ikame etmeğe bile kalkmış. Gürültüden şikâyete en az hakkı olan biri varsa, o da, toplarının sesile dünyanm kulak zarını patlatan bir fabrikanın müessi«idir, de&il mi? SERVER BED1 Kadın meselesi yüzünden... Evvelkı akşam Elâzığlı Nuri adında birisi Kantarcılar caddesinde Halic vapurlannda çahşan Elâzığlı Fevziyi bir kadm meselesi yüzünden bıçakla beş yerinden j^aralamıştır. Yarah Cerrah pasa hastanesine kaldırılmış, suçlu yakalanmıştır. Bakırkoy Halkevınden Universite doçentlerinden Dr. Tevfık Berkman tarafından 3/5/938 salı gunü akşamı saat 21 de Evlmiz salonunda (Umumiyetle urlar, kanser nedir, bunlar karşısında bilinmesi icab eden fenni bilgıler nedir) mevzulu bir konferans ve onu takiben orkestramız tara fından da bir konser verilecektir. Davetiyeler Ev bürosundan aldırılmalıdır. konferans M. TURHAN TAN Dün limanımıza büyük bir Amerikan yatı geldi p? " ""^^^ffB^^^r • İzmitte bir cinayet İzmit (Hususî) Evvelki gün şehrimizde kadm yüzünden feci bir cinayet •şlendi. Hâdisenin sebebi ve tafsilâtı şudur: Kâğıd fabrikasmda işçi Kâzım oğlu Kadir isminde genc bir adam, Karabaş mahallesinde Hüseyin kızı Makbule Öz/olcuyu nikâhla almak istemiş ve bir zaman da beraber yaşamışlar, sonradan araları açılmış, kız annesinin evine dönmüştür. Kadir, kızı sevmekte ve evine de gitmektedir Bundan müteessir olan kızın küçük kardeşi 16 yaşında Hasan, Ka dire eve gelmemesini söylemiş, Kadir dinlememiştir. Evvelki gece kızın evi ne giren Kadıri, Hasan tehdid etmiş. e« ve gelmemesini tekrar söylemiş, ara arında çıkan kavga büyümüş, Hasan bıçağını çekerek Kadirin böğrüne sap"amıştır. Yara çok derin olmuş, zavalh azla kan zayi etmiş, geceyarısı kaldı rıldığı Memleket hastanesinde ölmüş» ;ür. Küçük katil zabıta tarafından ya * salanmıştır. Anlasmanın akisleri Volga Moskova kanalı ki iş birliğinin Avrupada sulhun idamesi Moskova 30 Dün, Volga nehri üzeçin mühim bir eleman olduğu kanaatini rinde seyrüsefer etmekte olan vapur zhar etmektedirler. Bu mahfiller, iki bülardan bir filotillâ ilk defa olarak Volöik demokrasinin tesrıki mesai etmesinin g a Moskova kanalım geçerek Moskoulh için pek faydalı olacağını kaydet vaya gelmiştir. Bu gemıler arasında momektedirler. ı törle işliyen büyük vapurlar da vardır. DUn limanımıza gelmiş olan Amerikan yatı Dün limanımıza Amerikan bandıralı gelince, yatın Odesaya hareket edecemuhteşem bir yat gelmiştir. Spilavd is ği söylenmektedir. mini taşıyan bu yat, Amerikamn yeni Dört direkli hem yelkenli, hem de Moskova elçisine aiddir. Elçinin Mos makmeli olan yatta bazı âlim ve arkekovadan bir haber beklediği ve haber oloğların bulunduğu da haber veriliyor.