CUMHURlYET 28 tkincikâıun 1938 Bu haftaki maçlar Taksîm stadyomunda Tayyare kupası maçının finali, diğer sahalarda da şild maçları oynanacaktır /POI? Z//JZT Londrada yapılacak üç cepheli müzakereler [Baştarafı 1 inci sahifede] Eriş ve İlhami Pamir Yalovada Başvekilden yeni direktifler alacak ve pazar aksamı da ekspresle Parise müteveccihen hareket edeceklerdir. Dün kendisile görüşen bir muharririmize îş Bankası Umum Müdürü Muammer Eriş bu seyahat hakkmda şu beyanatta bulunmuştur: « Pazar günü buradan hareket edeceğiz. İlk merhalemiz Paris olacaktır. Orada gerek bankamızı, gerekse Eti bankı alâkadar eden muhtelif meseleler üzerinde temaslarda bulunacağız. Bu temaslarımızın nekadar devam edeceği şimdiden kestirilemez. Pariste Cumhuriyet Merkez Bankası Umum Müdürü Salâhaddin Çam da bize iltihak edecek ve bundan sonra müşterek Londra seyahatimiz başlıyacaktır. Londraya gidişimiz, evvel emirde bundan evvel tngiliz maliyecilerinin memleketimize yaptıkları ziyareti iade maksadına matufrur. Ayrıca malî, iktısadî ve smaî mevzular üzerinde temaslarda da bulunacağız. Bunların mahiyeti hakkmda şimdiden birşey söylemek doğru olmaz. Duymadıklarımız ve bilmediklerimiz Kıymetler ve tahminler Uykuda perende Dünyada birbi rinden öyle garib hâdiseler oluyor ki, en mantıksız görünen vak'alara bile inanmak bir zaruret haline geliyor. Amerikah tay yareci Tailor'un başma gelen hâdise bu garibelerden biridir. Tailor, Kalifor niyada bir tayyare meydanından, tecrübe uçuşu yapacak olan bir arkadaşmın tayyaresine bini yor ve havalanıyor. Arkadaşı çok usta bir pilottur. Bir müddet şehrin üstünde dolaştıktan sonra, yere ineceği zaman, bir luping yapmağa karar veriyor ve, dört başı mamur bir havaî perendeden sonra, tayyare meydanına doğru süzü lüyor. Bugünün san'atı Yazan: AHMED HAMDl TANPINAR Ressam Picasso kendisine son araştırmaları hakkmda bir fikir vermesini rica eden bir gazeteciyi «Mösyö, ben ara mam, bulurum!» diye paylamış. Bu söz, ilk işittiğim zaman bir san'atkâra çok yakışan mağrur jestile hoşuma gitmişti. Sonraları üzerinde düşününce onda zamanımız san'atmın belki en zayıf noktalarından birini işaret eden istifadeli bir ders sezer gibi oldum. Bittabi söylemeğe lüzum yok ki burada kullanılan araştırma ve bulma kelimeleri ufak bir farkla hemen hemen birbirinin aynidir. Mutasavvıfların «Beni bulmasaydın aramazdın» sözü san'ata da tatbik edilebilir. Yalnız şu şartla ki san'atkâr bultnuş olmanm mes'ud vaziyetine razı olsun. îste bugünkü san'atkâr buna razı değildir. O, sadece arama ve araştırma vaziyetinde kalmak istiyor, akacağı yolu serkeş hamlelerile açmağa çalışan genc bir nehir gibi görünmekten hoşlanıyor. Her hal ve tavrında eğer icab ederse her şeyi yeniden ve tekrar başlamağa hazır olduğunu gösteren bir hal, bir nevi meydan okuma var. Ve bu hal bütün muvaffak olma sırrını bizde kuracağı emniyet ve devam duygularında bulması lâzım gelen san'at için bir bakımdan hiç de faydalı olmuyor. Bugünkü san'at dünyasınm en revach kelimelerini tecrübe, araştırma, etüd gibi bize daima bir olgunluktan ziyade sonu mechul bir oluşun karşısmda bulunduğumuzu hatırlatan kelimeler teşkil ediyor. düğümüz eserlerı vücude gjtırırken bir takım tecrübelere girdiler, cnların da bir yığın teknik endişeleri, h&abları vardı. Onlar da maddenin bütün sırrını yokla mağa çalıştılar ve imkânsıan hududla rında alınlarının sertliğini denediler. Aradılar, taradılar, fakat bizin sofralarına oturduğumuz zaman sadece bir lezzetle karşılaşmamız içm bütün bu araştırmaları, tecrübeleri ve iç dükkân çalışmasını temiz bir hicabla gizlemeği hic; unutmadılar. Böylece belki membaında kendileri için yalnız bi' takım entellektüel tecessüslerin düz v« hendesî ifritler gibi kay naştığı bir su; bizim için şimdi, her yıkanışımızda aşkın ve yaşamanın sırlannı yeni baştan bulduğumuz mes'ud ve büyülü bir ırmak oldu. Ayni adale cehtlinin mubalâğası içinde görüp ayrı ayn zevkler ve heyecanlarla seyrettiğimiz bediî rakıslar yapan rakkase ile, bir atlet veya akrobat arasında mevcud olan büyük farklardan bin de zannederim ki, ikincisinin kabarmış adaleleri, mütekallis yüzü ve gergin ensesile sarfettiği gayretı açıkça göstermesine mukabil, birincisinin bu cehdi bütün uzviyetinden taşan üslub ve ritimle, bir nevi çalâkî ve yaratma şevkile örtebilmesinde ve bu gayretin en gizlenemiyecek hale geldiği zaman da, bütün dikkatimizi yüzünün sakin kalan ifadesine ve mes'ud tebessümüne çekebilmesindedir. Tayyare kupası turnuvasına iştirak eden kulüblere Hava Kurumn tarafından hediye edilecek kupalar Tayyare kupası turnuvasınm finali için bu hafta pazar günü Taksim stadyomunda karşılaşacak olan Galatasaray Beşiktaş takımlan arasındaki müsabaka mevsimin en hararetli maçı olacaktır. Galatasaray takımı, bu maça kuvvetli bîr kadro ile çıkacaktır. Cezası biten müdafi Reşadla îzmirden gelen ve Galatasaray kulübüne giren Adnan, pazar günü Galatasaray takımında müdafi olarak oynıyacaklardır. Galatasaraylılar tayyare kupasını kazanmak için bir haftadır hazırlanmaktadırlar. Beşiktaş takımı, evvelki hafta Güneşe karşı galib gelmekle bcraber çok fena bir oyun oynamıştı. Galatasaraya karşı da ayni oyuhu gösterdiği takdirde turnuva şampiyonluğunu kaybetmesi ihtimal dahilinde görülmektedir. Final maçı berabere bittiğî takdirde i on beşer dakikalık iki devTe daha temdid edilecektir. Müsabakadan sonra galib tdkıma, gazetemizin koyduğu kupa, bu turnuvaya iştirak eden diğer kulüblere de Türk Hava Kurumu tarafından birer kupı hediye edilecektir. lerinden bu müsabakalar geri bırakılmıştır. Voleybol ajanlığı müsabakalara kayid için istenen üç liranm alınmasından sarfınazar etmiştir. Ajanlık alâkadar kulübleri 5 şubatta mmtaka merkezine davet edecek ve mü" sabakaların programını tesbit edecektir. Müsabakalara kulüblerin lısanslı oyunculan iştirak edecektir. Millî küme haricinde kalan kulübler için Millî küme haricinde kalan altı kulüb arasında ajanlık tarafından bir kupa maçı tertib edilecektir. Bir devre olarak yapılacak bu maçlar «Millî küme» dep lasman oyunlarından evvel oynanacaktır. Atina Mon Atina 27 (Hususî) tekarlo otomobil raleysine dün başlan mıştır. Raleye iştirak eden 33 otomobilden yolda tevakkufa mecbur kalan birisi müstesna olarak 32 si muntazaman Se lâniğe yetişip Sofya yolunu almışlardır. Atina Montekarlo otomobil yarışı Bu hafta yapılacak maçlar T . S. K. İstanbul Bölgesi ğından: Başkanlı Çorumda nafıa faaliyeti Çorum (Hususî) Vilâyetimizin geçen yılki nafıa faaliyeti geçmiş sene lere nisbetle artmıştır. Yollarda betonarme menfez ye küçük köprülerden başka üç de büyük köprü inşa edilmiş, on beşi yeni olmak üzere elli beş kilometro yoî yapılmıştır. Altmış dört bin liraya çıkacak olan yeni ortamektebin yirmi yedi bin lira sarfile bodrum ve birinci kat inşaatı bitirilmiş ve diğer kısım müteahhde verilmiş'tir. Keza elli bin liraya mal olacak olan hastane ilâve paviyonunun bodrum ve birinci kat yapısı tamamlanmıştır. Yeni Cezaevinin inşaatında da bodrum kısmı yarıyı bulmuştur. Kışm bastırmasile muvakkaten tatil edilen bütün bu inşaat faaliyeti bir çavuş ve müteahhid kursunun açılma sile devam etmektedir. Burava doksana yakın yurddaş devam etmektedir. 29/1/1938 cumartesi günü yapılacak maçlar Taksim stadı: Güneş Süleymanîye B saat' 15 hakem Feridun Kılıç Beşiklaş siadı: Galatasaray Beykoz B saat 15 hakem Tarı Özeren takıtnlan takımlan 30/1/1938 pazar günü yapılacak maçlar Taksim stadı: Saha komiseri Ahmed Adem Gögdün. Güneş Feneryılmaz Şild saat 13,30 hakem Ahmed Adem Gögdün. Galatasaray Beşiktaş Tayyare ku pası saat 15 hakem Adnan Akın. Beşiktaş stadı: Saha komiseri Nuri Bosut. Anadoluhisar Ortakoy Lik saat 9,30 hakem Nuri Bosut, Davudpaşa Bey lerbeyi Lik saat 11,15 hakem Nuri Bosut, Galatagencler Altmordu Lik saat 13 hakem Halid Özgü, Vefa Kasınr paşa Şild saat 14,45 hakem t. M. Apak. Fenerbahçe stadı: Saha komiseri Bürhan Atak. Karagümrük Doğan Lik saat 13,30 hakem Bürhan Atak. Fenerbahçe Süleymanîye Şild saat 15 hakem Bürhan Atak. Bursa süt tozu fabrikasında Bursa (Hususî) Belediye reisimiz Neşet Kiper, beraberinde komisyon azalarile Belediye başdoktoru ve Mez baha şefi olduğu halde süt tozu fabrikasını teftiş etmiş ve Bursalılara temiz, sıhhî ve pastörize edilmiş süt temini çarelerini araştırmıştır. Yapılan tetkikat sonunda, fabrika tesisatmın bu işi temine kâfi geleceği kanaatine vanlmış ve fabrika sahiblerinin bunu yapmalan kat'î olarak teklif edilmiş, aksi takdirde fabrikada hissesi olan Belediyenin bu işi yapacağı kendilerine anlatılmıştır. Fabrika sahibleri esas itiVoleybol maçları tehir edildi barile bu teklife muvafakat etmişlerdir. îstanbul voleybol monitörlüğü tara Şu hale göre, yakmda Bursa halkı sufından voleybol maçları h^lckında hazır lu veya karışık süt içmelcten kurtulacak lanan talimatnameye kulübler itıraz ettik demektir. Fakat, yere konduktan sonra, bir de arkasına bakıyor ki, Tailor'un yerihde yeller esmiyor mu? Ortalığı bir telâştır alıyor; tayyare meydanı ve civan ka zan, pilatla arkadaşları kepçe, Tailor'u aramadık yer bırakmıyorlar. Nihayet, arzla sema arasında sır olan bu biçareyi bulmaktan ümidi kestikleri anda, onun, kefenini sürüyen bir hortlak gibi, îş Bankasının Londrada da bir şube paraşütünü peşisıra çekerek geldiğini, açmasına karar vermiş bulunuyoruz. Ge kemali hayretle görüyorlar. îşte inanılçen seneki seyahatimde bu şubenİn açıl ması müşkül macerasını Tailor o zaman anlatıyor. ması errafmda tetkiklerde bulunmuştum. Meğer hazret, tayyarede bir parça Şkndi şubenin hazırlığını yapacak ve kestirmiş. O sırada pilot da mahud pederhal açmağa çalışacağız. îskenderiye rendesini atıvermiş. Tailor, oturduşu ve Hamburg'daki şubelerimîze ilâveten yere bağlı değilmiş. Orada kapadığı gözaçacağımız bu şubenin müdürü henüz lerini açmca kendini boşlukta görmüş kat'î olarak taayyün etmiş değildir. ve ilk işi, paraşütünü açıp canını kur Dönüşte Hamburg şubemizi de göz tarmak olmuş. den geçirmem çok muhtemeldir. Hep beBuna inansanız da olur, inanmasamz raber geleceğimize göre, bu takdirde da. Lâkin, insan, inanınca, Tailor'un Berlin üzerinden dönmemiz, ihtimal da tayyarede uykuya dalacak kadar pişhiline girmiş olur. Bütün seyahatimizin kin oluşuna mı, yoksa, gözünü boşlukta açar açmaz paraşüte sarılacak derece üç hafta kadar süreceğini umuyoruz.» de soğukkanlılığma mı şaşacağmı kes Muammer Eriş bankanın inhilâl eden tiremiyor. istanbul ve Hamburg şubeleri müdür lüklerine kimlerin tayin edileceği hak Adana pamuk piyasasî kındaki suale cevaben, bu hususta henüz canlanıyor verilmiş bir karar bulunmadığım söyle Adana (Hususî) Pamuk piyasası miştir. yavaş yavaş canlanmağa yüztutmuş Times gazetesine göre tur. On beş gün evvel 15 20 kuruşa Times'in istanbul muhabiri 23 ikinci kadar düşen «piyasa parlağı» cinsi 26 kuruşa kadar satılmaktadır. Hükumet, kânunda, gazetesine çektiği bir telgr^İt* gerek pamuk ve gerekse bez fiatlarile diyor ki: vakından alâkadar olmaktadır. Şubatın ilk yansında Türk bankeıle rinden müteşekkil bir heyet Londrayı zîBursa Emlâk Bankası yaret edecektir. Ankaradaki bankacılar Bursa (Hususî) Şehrimizde birjtaç mehafilinin fikrine göre, heyetin başlıca gayesi, Türk sanayiinin inkişafında ve yıl önce kurulmuş olan Emlâk ve Ey nafıa işlerinde îngiliz müteşebbislerinin tam Bankası, son bir emir üzerine meiştirak hissesini genişletmektir. Ayni za murluğa tahvil edilmektedir. Bankanm müdürü Ezher Tengiz, tstanbul şubesi manda her banker kendi müessesesinin ikinci müdürlüğüne naklolunmaktadır. salâhiyetile alâkadar meselelere hususî Bankanm bu yeni vaziyetini tesbit için ehemmiyet verecektir. îstanbul şubesi müdürü Şerif şehrimi Merkez Bankası müdürü Salâhaddin ze gelmiştir. Bu hale göre. şehrimizdeki Çam İngiliz Türk klering mukavelesi Emlâk Bankası, İstanbula bağlı bir ajanve îngiliz firmalanna aid mebaliğin te lık olacaktır. diyesile alâkadar meseleler üzerinde mevcud ve müstakbel müşkülâtı halletmek mahallî ahval ve şerait üzerinde tetkikat maksadile meşgul olacaktır. ve tahkikatla meşgul olmuştur. Etibank müdürü İlhami Pamir yeni Elde edilen malumata göre ilk tatbik üç senelik plân mucibince Türk maden edilecek projeler îstanbul ve îzmir li lerinin inkişafı ve madenî istihsalâtın manlarının genişletilmesine ve asrileştirilpiyasaya çıkarılmasile alâkadar mesele mesine ve Karadenizdeki Çatalağzı ile lerle meşgul olacaktır. Trabzonda yeni limanlar inşasma aid oMuammer Erişin Ltnumî Müdürü bu lacaktır. lunduğu îş Bankası en ziyade nafıa işÇatalağzı limanı Zonguldak kömür lerile alâkadar olacaktır. lerinin tahmiline mahsus olacaktır. TrabLimanların inşası Türkiye hükumetile zon Tebriz transit yolunun müntehasını îş Bankasının düşündüğü plânlarm ba Trabzonda inşa edilecek yeni liman teşşında gibi görünüyor. Geçen senedenberi kil edecektir. Sir Alexander Gibb îş Bankasının tek Cenubî ve cenubu şarkî Anadolu münik müşaviri bulunuyor. Bu sıfatla Tür nakalâtının geçtiği Mersinde dahi yeni kiyenin muhtelif yerlerini ziyaret ederek bir liman inşa edilecektir. İsmi ne? Viviano. Nereden geliyor? Maremme'den. Genc mi? Orta yaşlı. Çok iyi bir adamcağız. Çocukları çok seviyor. înekleri otlağa çıkarıyor. Az konuşuyor. Her zaman mütebessim. Yemek odasmın kapısında durmuslardı. Kuşlann cıvıltısı bir türlü kesilmiyor fakat bununla beraber boş duvarlarda rüzgârın derin gürültüsü duyuluyordu; anahtar kapının deliğinde idi. Kadın kanadı iterek: Geçin, geçin diyordu. Aldo kız kardeşinin kulağına eğilerek yalvardı: Vana, Vana girmiyelim. Gidelim artık.. Vana bir mânia aşıyormuş gibi karar vermiş bir tavırla ilerledi. Ve hızla etrafma baktı, her köşeye baktı, bütün gölgeyi gözden geçirdi. Soğuk, omuzlanndan akıyordu. Yemekhanede kimseler yoktu. Duvarın üstünde büyük beyaz ah ve kartal taşıyan süvarisini gördü. Rüzgâr gıcırdıyan pencerelere çivili tahtaları sarsıyordu. Sen buraya hiç gelmemiştîn, Aldo. Bununla beraber hatırhyorsun. Eminim ki hatırhyorsun. Biz hâlâ Isabella'nm sarayındayız. Örümcek ağlarını gönnüyor musun? Her yerde titriyorlar. îçinde istihzanm kömürlerin üstüne dökülen tozlar gibi çıtırdadığı acı bir hararetle ve alçak sesle konuşuyordu. Şuraya bak: Ocak, kurumlar, çatlak tuğlalar, küf kokusu, ölüm kokusu. Gidelim; eşikten eşiğe gitmekte devam edelim. Kardesini kolundan tutuyor, sıkıyor ve ruhunun içinden gelen bir sesle söylü yordu; aklını tamamile kaybetmiş ve buna rağmen en uzak derinliklerde herşeyi görüyor gibiydi. Fakat birbirimizi bir daha bulamıyacağız, o zaman olduğu gibi birbirimizi kucaklıyamıyacağız, beraberce gözümüzden, yaş çıkmadan, ağlıyamıyacağız. Herşey çırılçıplak: Ne bir güzellik izi var ne de hulyaya dalmak için bir vesile. Ansızın durdu ve ürktü. Şu kapıya bak. Bak orada kim var! Esikte solgun bir hayalet görünmüş tü. Kör bir duvardan, kesif sükutun içinden çıkıyor gibiydi. Hürmetkâr bir şekilde geride duran Attinia: Bugünkü sa 'a* işte bunu yapmağa tenezzül etmiyor. O kendi kuvvetlerinin azamî ve asgarî hadlerini bir atlet huşunetile denemeŞi daha çok seviyor, oyunuBediî yaratışın bütün bekâret ve safi nu daha açı'c oynuyor. yetini âdeta bir kum kâğıdile alan ve ona Bu sadece bir gurur veya teklifsizlilc bir nevi lâboratuar kokusu ve talihi veren meselesi elbette değildir. îhtimal ki girişbu kelimeler Picasso'nun hiddetine hakitiği tecrübelerin büyüklüğü onu kendi dıkaten lâyıktır. şma çıkarıyor. Fransız muharriri Maurice Barreo Niçin olmasın? Dünyanın en cefakâr, şimdi ismini iyice hatırlamadığım bir kien dasitanî asrında yaşıyoruz. Elbette tabında şöyle bir fıkra anlatır: Renesans devirlerinde yaşıyan bir İtalyan kardina bugünün insanı gibi, san'at da devrinin lı akşamlan sevgilisile sarayının bahçe tazyikından hissesini alacaktır. Ahmed Hamdi Tanpınar sinde gezerken bir bahçıvan biraz uzaktan onları takib eder ve elindeki tırmıkDevelide tifo vukuatı la ayak izlerini silermiş. Barres bu epiküriyen ruhanide pek haklı olarak yaşaDeveli (Hususî muhabirimizden) mak san'atmın bir ustasını bulur. Tomarza nahiyesinde 14 kişi tifo hasta i Bugünkü san'at bu incelikten tama lığına yakalanmış, bunlardan üçü vefat mile gafil kalmak ister. O geçtiği yolu etmiştîr. Gayretli çalışmalar neticesinde gizlemek şöyle dursun, onu bütün tefer 11 hasta kurtarılmış ve salgın halindeki ruatile ve hatta biraz da mubalâğa ile' tifon\m ö*nü alınmıştır. göstermekten hoşlanır. Daha ileriye bile gider. Sanki bu yolun bizzat bir kıymet Uludağda bir talebenin ayaği olması icin asıl gaveyi, menzili ihmalden kırıldı dahi çekinmez. Bir gitarayı resmeden Bursa (Hususî) Sömestr tatilini san'atkâr, bu gitaranm kendisi için sade Uludağda geçirmeğe gelen Üniversitelice bir vesile olduğunu, asıl gayenin bu lerden Tıb fakültesinden Şabanın ayağı olmayıp bir taktm zihnî tecridler, ama kınlmıştır. Kaza şöyle olmuştur: Şaban, törün akıl erdiremiyeceği yüksek kıratta otel civarında kayakla süratlı bir iniş yateknik tecessüsler olduğunu göstermek i parken kayaklannın kara saplanması üçin neler yapmaz, ne ince hesablara gir zerine fena bir vaziyette düşmüş ve ayak mez, ne derin muakalelerden geçmez ve kemiği bileğinden kırılmıstır. Kaza der neticede çetrefil bir araştırma içinde, sizi h?J Bursaya telefonla bildırilmiş, Dağ ışık ve gölgenin, şekillerin, renk ve çizgi Kulübünce kar sahasına kadar bir otomonin karışık bir bilmecesile başbaşa bıra bil yollanmış, kızakla oraya indirilen Şakrp gider. ban şehrimize getirilerek hastaneye ya Bütün çalışmalarının mahsulünü alın terini hiç hatırlatmıyan bir tebessümlebize tannlann bahçesinden toplanmış altın bir meyva gibi uzatacağı yerde yüzünün, sarfettiği zıhni gayretle gerilmiş korkunc ve azablı çizgilerini sunar. Sanki «bakınız, hayat benim zekâmın, her türlü insanca zâf; yabancı olan menşurunda nasıl garib bir şekle giriyor. Bakınız şekillerin ve manzaraların cennetinden size ne acayib haberler, ne duyulmamış ter kibler getiriyorum» diye öğünüyor. Şüphesiz eskiler de san'atı bir nevi yüksek disiplin olarak aldılar, onlar da bugün sadece bir olgunluk halinde gör Selâmlayınız Viviano, dedi. Hayalet müphem bir hareket yaptı. Şapkasını çıkardı. İlerledi. Bu bir adam değil taş üstünde bir tebessümdü. Hangi gölge dünyasırdan geliyordu? Ne görmüstü? Neler işitmişti? O ilerlerken, Vana ve Aldo, yekdiğerinin yanmda, insiyakî bir hareketle gerilediler. Viviano burada yalnız ne yapıyordunuz? dedi Attinia. Deli gülüyordu. Gülüşü ağzını sertleştiriyor ve lâf çıkmasına mâni oluyordu. Cevab vermiyorsunuz, Viviano? Gülüş, sanki hayatm en karanlık boşluğunda doğmuş hareketin bir uzak aksi imiş gibi, ancak titredi. Aldo kız kardesini sıkarak: Haydi Vana, dedi, vakit geç oldu, gidelim. Fakat hayalet, çamurda sürünen bir mahluk gibi, yumuşak adımlarla onları takib ediyordu. îçinden acı bir koku çıkan yarı açık bir kapının önüne geldfler. Vana kapıdan geçti ve: Allaha ısmarladık, Attinia! dedi. Şimdi o da deli gibi güldüğünü, ayni sonsuz takallüsle sinirlerinin gerildiğini zannediyordu. îki üç defa birşey kova lar, birşey siler gibi elini ağzına götürdü. tırılmıştır. » » » ^ » • Bursada 50 kişilik bir koro heyeti Bursa (Hususî) Beledıyemizin bu sene yeni açmış olduğu müzik evinde 50 kişilik bir koro teşkil edilmiştir. Bu koro yakmda Bursada ilk konserini verecektir. Ankara Musikı Muallim mektebinden mezun ve Bursa Kız Muallim mektebi musiki öğretmeni Fatmanın idaresi altında yetiştirilen bu elli kişilik koro heyeti. konser için birçok parçalar hazırlamış bulunmaktadır. Koro dört ses üzerine çalışmaktadır. Onu takib eden Aldo yalvarıyordu: Nereye gidiyorsun? Nereye git « mek istiyorsun! Koşma! Yamacı indiler; yeniden duvar dib lerindeki otlan, çömelmiş dilencilere benziyen cüce meşeleri, kararmış çukurları ve uçurumlu vadileri gördüler. Yaya olarak Guerruecio yolunu tuttular. Ara * banın kendilerini Mensei kapısının ya « nında beklemesini emretmişlerdi. Dur, Vana! Rahat bir nefes al. Ne oluyorsun? Ben susuzluktan ölüyorum. Bırak su içeyim. Sen de bir yudum İÇ. Yazan: Gabriele d'Annunzio 22 Tercume eden: Cemil Fikret Elimi niçin bıraktın? diye sordu Aldo. Neden benden aynhyorsun? Vana müsamaha kabul etmiyen ba kışını ondan ayırmadı. Neye üzülüyorsun? Ne ehemmiyeti var.. Mademki ölmek istiyorum? Vana birdenbire bağırmağa basladı: Beni yalnız bırak! Beni yalnız bırak! Artık seni tanımıyorum. Sen delisin, Vana. Kardeşinin mâni olmasına meydan bırakmadan eşikten geçti, avluya girdi ve otların arasmda ilerlemeğe başladı. Attinia! Attinia! Bodia'nın bekçi kadını onu sesinden tanımış ve koşmuştu. Attinia beyaz atı görmeme mü saade et. Ah... Onu hâlâ unutmadmız mı? Durun anahtarları aîayım. Yarı çıplak bir çocuk kadını önlüğünden çekti ve mırıldandı: Anne, deli var. Kadın ilâve etti: Gelin, gelin. Korkmayın. Sakin dir. Ve kapalı dehlize doğru yollandı. Burada her duvarda tajlarla ve tuğla larla körlenmiş ve artık kimsenin girtnediği, kimsenin çıkmadığı küçük küçük kapılar vardı. Demek sen de bir tane aldın, bu sene, Attinia? Ne yaparsmız? Yaşamak lâzım. Fakat öyle muti ki.. O da memleketin bu yeni sanayiinden istifade ediyordu. San Girolamo'dan muhafaza etmek üzere bir deli almıştı; onu oturtuyor, ihtiyaclarına ve sefaletine bakıyor, ve her hafta doktorlara göstermeğe götürüyordu., Ben su içmek istemiyorum, dedi kız kardeşi. Rutubetli gölgede kadınların gevezelikleri, tenekelerin birbirine vuruşu, boru sesleri duyuluyordu. Bir dakika bekle beni! Aldo çeşmeye indi, alnını silerek şapkasını çıkardı ve su istedi. Bütün su alan kadınlar ayni zamanda güzel delikanlıdan yana döndüler. Şapkalarının altında gözleri parladı. Dirseklerile birbirilerini dürttüler. Aralarında usul usul konuş • malar, hafif gülüşmeler dolaştı. Bardaksız mı? Güğümle mi? (Arkast var)