14 Birincikânun 1937 CUMHURtYET Ekonomi Haftasının ikinci günü IBaştarafı 1 tna sahlfede] Bu güzel eserin en byük şerefi, hiç §üphe yok ki, büyük milletimizin yük sek kabiliyetlerine aiddir. Fakat, bize, bu millî zevki tattıran da, hiç şüphesiz, Ulusal Ekonomi ve Artırma kurumunun faal ve fedakâr erkânıdır. Kendilerine alenen teşekkür etmek hepjmiz için çok zevkli bir vazifedir. milletinin hayat seviyesinin her gün artan bir hızla yükseldiğinin en maddî emareleri Tevekkül tanımtyoruz bugünkü hayat tarzıdır. Buna ilmî bazı Tevekkül ve bedbinlik artık Türk mil misaller de ilâve olunabilir. letinin tanımadığı, bilmediği bir ruh haststihsal ve umran faaliyeti talığıdır. Hergün daima daha ileriye, daSon senelerde bazı vergiler ayni kalha güzele, daha kuvvetliye doğru yükselip gidişi bu milletin kendi öz yaratıcılığı dığı ve bazı vergiler mühim miktarlarda na olan inancını ve güvenini artırmıştır. indirildiği halde, devlet bütçesi artmışMaddî kazanclarımızın en büyüklerin tır. Ziraî ve sınaî istihsal endeksleri yükden, en karakteristiklerinden ve verimli selmiştir. înhisarlar varidatı çoğalmıştır. liklerinden biri de şüphesiz bu manevî Demiryollannda ve vapurlarda münakafazlalaşmıştır. Şeker ve ve ruhî inkılâbdır. Son asırlarda mevcu le hareketleri diyeti ihmal edilen Türk devleti becerik çimento sarfiyatı ziyadeleşmiştir. T a s a r sizlikle yeni işlere ve yeni hayata kabili ruf hesabları inkişaf etmiştir. Pazarlarda, yetsizliğile itham edilen Türk milleti, çarşılarda alış veriş artmıştır. Kitaba, gabugün bu inkılâb ve cumhuriyet sayesin zeteye, tiyatroya, sinemaya rağbet yükde fabrikalar kuruyor, demiryollan dö selmiştir. îlk, orta ve yüksek mektebleşüyor, işletiyor, tüneller deliyor, maden rimizin talebesi her gün yeni yeni mekteb} ler buluyor ve çıkarıyor. Bankalar açı ler açıldığı h~ '" '" nalar kâfi gelmiyecek yor, top, tüfek, tayyare yapıyor, kâğıd, kadar artmak'a hergün yeni mektebler cam, kumaş fabrikaları kuruyor, kısaca yapılmaktadır. Yoüarımız, köprülerimiz, her medenî ve ileri cemiyetin muhtac şimendiferlerimiz, hiç durmadan yapıl olduğy fikir ve teknik tezgâhlan er makta ve ilerlemekte ve programımızın kânıharbiyesıne, kumandanlanna ve çizdiği senelerden daha az zamanda inşa ordusuna malik bulunuyor. Tarihin ve yeni yeni madenler işletmeğe açılmaken eski devirlerindenberi daima ya tadır. Şehirlerimizde bol su, ucuz su in pıcı, kurucu ve medeniyet yaratıcı bir şaatı artmakta, elektrikleşme her gün yeni kültür milleti olmak istidad ve an'anesini yeni sahalan aydınlatmaktadır. Her şehir tarihinde ve kanında taşıyan Türk ulusu ve kasabada yalnız yeni evler değil, yeni Atatürk devrinde tarihî misyonuna tekrar mahalleler kurulmaktadır. Devlet ve bebaşlamıştır: însanlığın .sulhun, kültürün lediye, hususî idareler hastane, dispanser, ve medeniyetin hizmetinde bulunmak. doğum evleri gibi müessesatı daima art Ordumuza minnet tırmakta ve ilerlemektedir. Yeni ve ci hanşümul sporlarla beraber millî bir an'aKüre üzerinde yer yer işitilen ne olarak ecdadımızdan miras kalan ve harb nâraları, tehdidleri ve hatta geçen asırda, pek çok ihmale uğnyan gütop ve tüfek sesleri kanlı çarpts reş, cirid, ok atma gibi faydalı millî bünma ve muharebe haberleri, sulha, yemize çok elverişli sporlar yeniden rağrefaha susamış muztarib beşeri bet bulmakta ve şümullenmektedir. dınr. Bu şantiyeyi kuran da yapan da Türktür. Ekonomik hakikî ve öz evlâdlarının eline geçmiş bulunuyor. Güzel, zengin, verimli ve her türlü înkişafa elverişli yurdumuzun üzerinde bugün, hummalı bir iş yaratma ve yurma savaşı daima artan ve sistemleşen bir hızla yürümektedir. Cenevrede aksi tesirler Royter'e göre siyasî mehafil Italyanın Almanya ve Japonyaya baziçe olduğu kanaatindedir IBaitaraft l tna sahljede] ölmekte olan bir müessese olarak gösterilmekte bulunmasına ve kuvvetsizliğile mütemadiyen alay edilmesine rağmen M. Mussolini'nin, îtalyanın Cemiyetten çe kilmesi etrafında bu derece büyük teza " hürat yapılmasını arzu etmiş olmasını bilhassa hayretle karşılamıştır. Cenevrede sanıldığına göre, halkm muvafakatini gösterişi, M. Mussolini'nin, gözüküşteki emniyetli tavırlarına rağmen, tutulan yol hakkında bazı fena iç üzüntüleri olduğuna işaret etmektedir. îtalya, Almanya ve Japonyanm baziçesi haline geldiğini an lamalıdır. bir şekilde müşahedesinden ibaret bulun* duğunu yazmaktadır. Cemiyetin yerine, zecrî tedbirlerden sonra teessüs eden devletlerin yeni muvazenesi kaim olmuştur. Bu muvazenı devam ettiği müddetçe sulhun devam edeceği makul bir şekilde ümid edilebilir. kısaca, düne nisbetle daha çok iyi yaşıyor. Türk milleti, bu seviyenin daha çok yükseklerine lâyık bir millettir. Onu bütün ferdlerile be raber, oraya çıkarmak, Türk mil letinin en büyük vazifesidir. Türk Saltanat devrinde Saltanat devrinde, ekonomik hayatın bütün manevelâlan yabancıların elind idi. Yani, kredi kaynaklan, kara ve deniz nakliye şebekeleri, ithal ve ihracat tiıreti, perakende ticaret, mahdud da olmevcud endüstri ve maden işlemeleri, nka, sarraflık, sigorta işleri, devletin milletin mühim gelir kaynaklan, malii, kısaca ekonomi makinesinin bütün »zları tamamile Türkten başkasmın i ve hakimiyeti altında idi. Tabiatile, <e edilen menfaatlerin büyük bir kısmı a onlarındı, bütün bu cihazların bir tek • > l ü ve vazifesi vardı: Memleket ve mil ;tin bütün servet pınarlannı ve bütün ge.rlerimizin damarlarını kurutuncıya ka lar emmek, sömürmek ve soymak. Bu istismar mekanizması, bu sömürge •.istemi memleketin içinde ve milletin bağrında en aşağı iki asır amansızca, insaf sızca işledi durdu. İşte kardeşlerim, Atatürk rejimi, memleketi düşman ayağı altmda çiğnenmek ten kurtardıktan ve siyasî istiklâline ka " vuşturduktan sonra böyle bir mirasa konmuştur. Beşer tarihi, Atatürk rejimi gibi, ma ziden bu kadar malul ve mağşuş bir mirasa konmuş ve bu kadar çetin bir dava karşısında kalmı; bir rejim henüz kaydetmemiştir. han politika âleminde verilen kıy met ve ehemmiyet ve gösterilen muhabbet bunun ilk semereleridir. Dün Osmanlı saltanatını kuşatan düşmanlık, kin ve garaz hisleri bugün Türkiye Cumhuriyeti lehinde, takdir ve muhabbete inkılâb etmiştir. Ekonomik faaliyetimiz \e kültürel çalış malarımız cihan iktısadiyat ve irfanını da faydalandırmaktadır. Bunu cihan matbuatı hergün bin türlü neşriyatla ilân etmektedir. Yuddaşlanm, Şu kısa musahabe ve mukayeseden çikan neticenin verdiği sevincle bugün ço cuklarımıza hazırladığımız daha şen, daha aydın yarınların imanile bayramınızı kutlulanm.» Ingiliz gazetelerinin neşriyatı Muvaffak olmak için... Davanm büyüklüğü ve küçüklüğü, il let ve sebeblerinin korkunc zorluğu kar şısında yılmamak, irkilmemek daima ile~ riye atılmak, yürümek ve muvaffak ol mak için Atatürk gibi bir Türkün ve bir insan harikasının inandıncı, yaratıcı ve insan kütlelerini sevk, idare edici dehâsı ve sarsılmaz, bükülmez azmi, hiçbir mania önünde kmlmıyan enerjisi ve nihayet müspet ilimlere dayanan geniş vukuf ve malumatı ve hepsinden üstün olarak millet için dimağmda ve kalbinde beslediği ve yaşattığı derin muhabbeti ve sonsuz ümid ve inanı lâzımdı. Atatürk, bu yaratıcı yaratılışı, ilmî ve objektif olarak kavrıyabilmek için, Türk milletinin son iki asırlık tarihini bilmiş. anlamış, duymuş ve o feci, hazin destanı cihan tarihile mukayese etmiş olmak gerektir. Biz Türkler için bu kadar külfete ihtiyac da yoktur. Dünü düşünmek ve bugünü sadece görmek ve hissetmek, hükmümüzü vermek bizi Ulu Önderimiz yet kütlelerinin ruh ve vicdanım tahriş, hayat ve istikbalini tethiş ederken Atatürk Türkiyesi en sağlam bir sulh, emniyet ve asayiş havası içinde kendisini dinamik ve verimli bir inşa faaliyetine vak fetmiş bulunuyor. Bununla yalnız biz değil, bütün insanlık b'vünmelidir. Atatürke bağlamak için kâfidir ve AtaYurddaşlanm, Türk milletinin ekonotürke, milletin baçlılığının en müessir amimik, kültürel ve siyasal hayatınm bütün li böyle şuurlu bir hükmün neticesidir. inşa ve kalkınma plânları bir organik büDiçer taraftan ancak bu kadar bü tün olarak, gittikçe daha belli hatlarla göyük ıstırab tatmış, bu acı ve ezalar ze çarpıyor. Muhtelif kollardan başlıyan içinde kavrulmuş, bu kadar ezici lerliyen hareketlerin yalnız büyük bir hemahrumiyetler altında bunalmış defi vardır, o da Türk milletinin refahı, olan bir ana millettir ki, böyle kur saadet ve bahtiyarlık miyarı hayatî sevi yesidir. Şurası da teşekkür ve iftiharla söylenmelidir ki, bİ7 bu huzur ve sükunu çalışma ve ilerleme imkânlarını Türk milletini ve memleketini daima mu • hafazaya, müdafaaya kadir ve hazır kahraman ordumuza borclu buluyoruz. Cihan da biliyor ki, Türk ordusu yalnız haklarının ve hududlarının ve istiklâlinin değil, Türk milletinin istiklâl ve ikbalinin ayrılmaz bir şartı olan inkilâbının da kuvvetli bir nigehbanıdır. tartcı ve yaratıct bir insana vücud Atatürk rejimi, Cumhuriyet devverebilir. Türk milleti ve tarihi olmasaydı, Atatürk olmazdı. Ata ri, Türk milletinin hayat istandartürk olmasaydı Türk tarihi kapanır dını yükseltmiştir ve yükseltmektedir. Türk milleti düne nisbetle, ve Türk milleti de söner giderdi. ediyor, Yurddaşlarmı, Atatürkün Türkiyesi, bugün daha çok istihlâk Türkiye Cumhuriyeti hayatın her saha daha çok istihsal ediyor, daha çok sında olduğu gibi ekonomik alanda da çahşıyor, daha çok okuyor, daha büyük bir inşaat yerini, bir şantiyeyi an çok eğleniyor, daha çok geziyor, Bern 13 (A.A.) Motta, îtalyanın Milletler Cemiyetinden çekilmesi hakkınDün, Ulusal Ekonomi ve Arttınna da federal meclise izahat vermiftir. Mothaftasının ikinci günü idi. Fakat evvelki ta, gelecek hafta için hazırlıyacağı raporgün pazar olduğu için haftanın daha canlı da bu hâdise neticesinde îsviçrenin girdiği tezahürleri dün başlamıştır. vaziyet hakkında malumat verecektir. Dün şehrin her tarafında Ulusal Arttsviçrenin hâdiseye verdiği tırma ve Ekonomi kurumu tarafından aehemmiyet sılan vecizeler göze çarpıyor, sokaklar, Bem 13 (A.A.) Isviçre Telgraf caddeler, nakil vasıtalan afişlerle süslü Ajansı, îtalyanın Milletler Cemiyetini bulunuyordu. terketmesi dolayısile îsviçre efkân umuBu sene vtrin müsabakasma iştirak miyesinin bu hâdiseye hususî bir ehem eden ticarethanelerin her seneden fazla miyet atfettiğini, çünku Isviçrenin kom olduğu görülmektedir. îstanbul, Beyoğlu şusu olan ikinci büyük bir devletin de vc Kadıköyde birçok mağazalar vitrin Cenevre müessesesine arkasını döndüğülerini yalnız yerli mallarile süslemişlerdir. nü yazmaktadır. Vitrinlerin tanzim ve tertib itibarile, geBu münasebetle Isvîçrenin tamamile çen senelere göre, daha yüksek bir zarabitaraf kalmasını istiyenlerin son zaman fet arzettiği göze çarpıyor. larda çoğaldıkları hatırlatılmaktadır. Hafta Halkevlerinde de büyük bir faaliyetin devamına sebeb olmuştur. E v «.Kat'iyyen teessür duymuyoruzr* Londra 13 (Hususî) Muhalefet lilerde millî arttırma ve ekonomi mevzuu üzerinde konferanslar verilmektedir. Haf deri binbaşı Atlee îtalyanın Milletler Cetanın en hararetli müessir ve müsbet hare miyetinden çekilmesi hakkında beyanatta keti bankalardır. Birçok yurddaşjar, bulunarak demiştir ki: hafta münasebetile bankalara mevduatta « Milletler Cemiyetine aza olduğu bulunmaktadırlar. halde Habeşistana saldıran ve Ispanya Bilhassa küçükler arasında, geniş 81 hâdiselerinde ademi müdahale sistemim çüde arttırma iştiyakı vardır. Dün, bü baltalıyan bir devletin Cenevreden çe ' Bu saydıklanm düne nazaran hayret tün mekteblerde ilk ders tasarruf ve yerli kilmesinden kat'iyyen teessür duyma verici bir ilerleme olmakla beraber bu malı mevzuuna hasredilmiş, küçüklere maktayız.» günkü hayat istandardımız, bizi tatmin e konferanslar verilmiştir. Roma gazetelerinin neşriyatı decek bir seviyeye henüz varmış değildir. Yerli Mallar pazarlarile Ipekij ve Roma 13 (A.A.) Îtalyanın Mil Istihsali ve mübadeleyi rasyonel Yüniş müesseseleri, dünden itibaren bir letler Cemiyetinden çekilmesi karan hakleştirmek, maliyet fiatlarım dü hafta devam edecek olan tenzilâth satışa kında mütalealar serdeden Messagero, şürtmek, iş hacmini genişletmek, başlamışlardır. diyor ki: fiat kontrolunu ve pahalılıkla mü «Biz, CenevTe müessesesinîn kat'î su Ekonomik varlığın açık bir cadeleyi kuvvetlendirmek, daha rette harbe hazırlamakta olduğu iddiasınmuhasebesi çok ve daha ucuz mal yetiştirmek, Başvekil Celâl Bayann, Ulusal Arttır da değiliz. Yalnız kollektif emniyet ve daha bol, daha çeşidli mal sarfetma ve ekonomi haftası münasebetile söy tecezzi kabul etmez sulh doktrininin harbi mek, yeni maddi ve manevî hayat lediği nutuk, ayni zamanda iktısadî ve teshil etmekten başka bir netice veremi seviyemizi daima ve daima yük malî varlığımızın açık bir muhasebesidir. yeceğini ileri sürüyoruz.» seltmek, Türk milletinin gayesi 61 Bu itibarla nutuk, piyasada fevkalâde Bu gazete, Milletler Cemiyetini «Fran malıdır ve milletimizin mesaisinin hede bir alâka ile karşılanmıştır. Başvekilin söz sız ittifaklannın çerçevesi» olmakla mu fi de budur. Bu hedefe, her yıl, biraz da leri, muhtelif mevzulan aydınlatmıştır. ahaze etmekte ve demokrasiler için musha yaklaştığımızı görmekle, çalışmak kud Bu noktalar üzerinde durulmaktadır. lihane iş görmenin bir takım fedakârlık retimiz artıyor ve yeni mücadeleler için larda bulunmak değil, sadece başkalan Nutkun, on aylık ticaret muvazenemihızımız ve hamlemiz kuvvetleniyor. ZP aid şimdiye kadar neşredilmemiş ra nın hukukunu tanımaktan ibaret olacağını Atatürk inkılâbmm memlekette yarât kamlarla, dahilî istihlâk seviyemiz, vergi beyan eylemektedir. uğı bu terakki hamlelerinin ve Türk mil tahsilâtımız ve millî tasarrufun yükseliş Amerika gazetelerinin neşriyatı letinde görülen bu hayırlı inkişaflann te derecesi hakkındaki kısımlan, büyük bir Nevyork 13 (A.A.) Nevyork Tisir ve faydalan yalnız Türkiyeye ve alâka uyandırmıştır. Celâl Bayann nut mes gazetesi îtalyanın Milletler CemiyeTürklere münhasır değildir. Türk înkılâ kunun paramızın istikranna taalluk eden tinden çekilmesinin kendi aleyhine dönebının vasıflanndan biri de, hiç şüphesiz noktaları, ayn bir ehemmiyetle karşılan ceğini, yazdıktan sonra şu mütaleayı ilâmış bulunmaktadı;. ki milletçiliktir. ve eylemektedir: Fakat bu memleketçilik, hasis, hodpe Iktısad fakültesinin toplantısı «Bu çekiliş demokrat ve sulhperver send, hodendiş, dar bir çerçevenin içine Ulusal Arttırma haftası münasebetile devletleri Cenevredeki son faşist devle sıkışmış bir umde değildir. Bizim ilerle önümüzdeki perşembe günü saat 18,15 te tinin müşkülât çıkarmağa matuf hareketmemiz, bizim kudret ve kuvvetimiz, beşer Universitede konferans salonunda îktısad lerinden kurtarmış ve onlara Milletler ailesinin emniyet ve refahına da yardım fakültesi tarafından bir toplantı tertib Cemiyetini daha kuvvetli bir beynelmilel edecektir ve etmektedir. Kuvvetli Tür edilmiştir. icraat aleti haline getirmek fırsahm ver kiye, müreffeh ve kudretli bir Türk Bu toplantıda Iktısad fakültesi dekanı miştir.» milleti ayni zamanda da cihan Mahmud Celâl, ordinaryüs profesör İb Nevyork 13 (A.A.) Herald Tri medeniyetinin terakkisine yardım rahim Fazıl Pelin, profesör Tisner, Iktı bune gazetesi Milletler Cemiyetinin öl edecek bir sulh ve kültür amilidir. sad fakültesi talebelerinden Nihad ve İf düğünü ve îtalya tarafından ittihaz edi Türk devletine ve milletine ci fet birer nutuk söyliyeceklerdir. len hareket tarzının bu ölümde sembolik lerde dolaşan bulutlar, camlı damın üstünden mütemadiyen geçiyor, içerisi kâh karanyor, kâh aydmlanıyordu. İyi uyku uyuyamıyor musun? Vücudce nasılsın? Yani sıhhatin nasıl de mek istiyorum... Teşekkür ederim, gayet iyiyîm. Delmonte tam altı ay bana yalnız nefes aldırdı; bundan tabiatile istifade ettim. Ne diyordu biliyor musun? «Ya mu ganniye olmak, yahud gebermek». Bu söz artık bir nevi nekarat haline gelmişti. Ben galiba geberen cinsten değilim. Bazil, omuzlannı yükselterek: Hayır, değilsin, dedi. Hoş, ben de senin gibiyim ya... Dedi, sonra ilâve etti: Demek ki Milânodasın ha? Çan seslerini dinliyorsun, teneffüs ve solfejle vakit geçiriyorsun. Kendini zorluyor, Doris'b hayatını gözünün önüne getirmeğe uğraşıyordu. Fakat, haricî âlemi, ancak soluk şekiller halinde tasavvur edebiliyordu. Doris, anlattı: Hemen hemen öyle. Delmonte'nin bütün talebeleri ayni pansiyonda oturu yor. Zannederim, doktor Sardi, Signora Cipra'dan bir avanta aldığı için hepimizi onun evinde oturtuyor. Kötü bir yer. Yemekler berbad. Banyoya ayn para venyoruz. Benim pencerem evlerin damma bakıyor. Katedralin tepesini görüyorum. Ev, konservatuara uzak değil. Kendi sesimize refakat edebilmek için çok piyano çalıyoruz. Musiki nazariyatı, musiki tarihi dersleri var. Eskrim de var. Sen eskrim yaptın mı? Benim fevkalâde hoşuma gidiyor. Üstad şarkı söyledikçe büyük tiyatroya biz de gidiyoruz. Arasıra §u raya buraya çıktığımız da oluyor... «Biz» dediklerin kimler? Biz, £ani Delmonte'nin talebeleri. Bize Delmonte'ler diyorlar. Elimizden gelse birbirimizin gırtlağmı sıkanz amma, gene aynlmaz bir kafile halinde yaşıyoruz. Bazil, bu vaziyeti iyice gozünün onüne getirdi. Hapisanede de, «biz» tabirini kullanmak âdeti vardı. Biz mahkumlar, biz mahpuslar diye konuşurlardı. Hiç kimsenin, biz caniler dediği yoktu. Hiç bir mahpus kendisini mücrim telâkki et mezdi. Bazil, yüzünü parmaklığa yapıştırdı, Doris'e baktı. Doris çok değişmiş, daha ziyade güzelleşmişti. Yüzü, daha kuvvetli renkler almıştı. Koyu kızıl saçlan, yeşil gözleri, büyük, kırmızı bir ağzı vardı. Tannan bir sesle konuşuyor, mubalâğalı, ısmarlama tabirler kullanı yordu. Bazil, parmaklığın arasından onu seyrederken, bazan ona karşı duyduğu gayzın, kısa bir an için dirildiğini hissetti. Onun yüzünden hapse atılmıştı. En kıymetli seneleri onun }rüzünden heba oluyor, onun yüzünden, çöplüğe lâyık bir hale geliyordu. Bu gayız, bir alev gibi yükseldi, sonra çabucak söndü. Onun yerine, şiddetli, maddî bir arzu kaim oldu. Masasının başında oturan kâtibe aldırış etmeden sordu: Kimse ile münasebetin var mı? Kimseyi seviyor musun? Doris, pürtelâş: Hayır, diye cevab verdi. Böyle şeyler düşünme, senden başka kimse yok. Bazil, onun bu cevabı verirken gösterdiği telâşı farketmişti. İçine bir şüphe girdi. Doris'in zihninden, dolaştığı yerler, tanıştığı erkekler, yaşadığı aylar birer birer geçiyordu. Milâno, kısmen, renksiz bir büyük şehir, kısmen şimalî Îtalyanın haşin bir köşesi. Doris, orada, öteki Delmonte'lerin arasında, dedikodular, kıs kanclıklar, bilhassa ihtiraslar içinde ha yat sürüyor. Delmonte ile bir müddet çalışınca, insan, hayatı, yaşanmağa değer bir şekle sokan ve yegâne ehemmiyeti haiz olan şeyin tayininden ibaret bulunduğuna inamyor. Falso bir ses, şarkıya zayıf bir giriş, bir nezle, bunlar, ancak Sicilyadaki volkan indifalarile mukayese edilebilen muazzam felâketlerdir. Bir tebrik, bir terakki, adeta bir saadet sayılıyor... Milâno'nun büyük tiyatrosunda geçirilen ak şamlar, onları takib eden mükâlemeler, anî münazaalar, anî banşmalar, tıkhm tıklım dohı tf""^ : ih trer 1 »^" binip Istanbulda haftamn ıkıncı gunu Londra 13 (A.A.) Gazeteler, î< talyanm Milletler Cemiyetinden çe * kilmesi hâdisesile alâkadar olmakta de« vam etmektedirler. Times gazetesi ezcümle §öyle yaz « maktadır: «Milletler Cemiyetinin nüfuzu, teesı süsü zamanında aranılan gayelere teva« fuk etmemektedir. Herşeye rağmen în« giltere Milletler Cemiyetini terketmiye* cektir. Cemiyette yapılacak ıslahat esnai sında birçok devletlerin Cenevrede temsil edilmediğini nazan itibara almak zanw reti vardır. Milletler Cemiyetinin nizam* larını tesbit etmesi ve bu nizamlarıri tatbikı için kuvvete müracaat etmesj lâzımdır. Halihazırdaki güclüklerin baş< lıca sebeblerini izale etmek için, Milletle* Cemiyeti daha ziyade, amelî tekliflerd* bulunmahdır. Avrupanın iki muanz blo« ka aynlmasına meydan verilmemelidiıi îki devlet arasmdaki ihtilâflan izale et« meğe matuf her anlaşmaya hüsnü kabu| gösterilmelidir.» J Daily Telegraph gazetesînce, takib e • dilecek bir tek yol kalmıştır: Doğrudafl doğruya müzakerelere girişmek. i Daily Mail gazetesi, îngiltere rıükuV metinin kanaatine göre îtalyanın Millet» ler Cemiyetinden çekilmesi îngiliz îtal« yan müzakerelerinin tekrar başlamamasi için bir sebeb teşkil etmediğini yazmak tadır. Bir genc Tıbbiyeli daha kaybettik Tıb Fakültesi bugün taze bir ma temin acısı Içindedir. Çünkü iyi ahlâkı, sağlam karak teri, zekâsı ve gayretile bütün bü yüklerine ve arkadaşlarma kendini sevdirmiş olan 2 nci sınıf talebesinden Manîsalı M u s 1 i h oğlu Muammer Özgen, yattığı Şişli Çocuk hastanesinde geçirdiği bir apandi* sit ameliyesinden sonra gözlerini ebe diyen hayata yummuş bulunuyor. Balıkesir lisesini iyi derece ile bitir> dikten sonra derin bir aşkla özlediğ! tıbba intisab eden ve bu yolda gecelî gündüzlü bir çalışmıya koyulan güzide gencin, hiç beklenmiyen bir anda sö nüşü bütün Üniversite muhitini ye'se bürümüştür. Muammer özgenin cenazesî, bugün arkadaşlarmın ellerinde, Şişli Çocuk hastanesinden kaldınlarak Beyazıda getirilecek, orada narnazı kıhndıktan son< ra ebedî istirahatgâhı. Edirnekapı Şe « hidliğine defnedilecektir. ' Muammer Özgeni kaybeden Tıb Fa>* kültesinin ve ailesinin matemine işti • rak eder, ve bütün onu sevenlere tazi * vetlerimizi sunanz. Yurddaş! Radyonun parazitlerine karşı henüz bir âlet keşfedilmedl. Fakat artık anlaşıldı ki; kan parazitlerlne karsı en büyük deva elmadır. Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumu Come gölü üzerinde yapılan gezintiler, îlalyanların yabancı şivesi, patırtılı iestleri, kadınlara aid herşeye karşı göster* dikleri huşunet; karlar eridiği mevsimde, Dolomit'lerden geçip köpükler içinde kaynaşan, yeşil sellerin, kiliselerinin çan kuleleri soğan biçimli şehirlerin boyunca ilerliyerek, köprülerden aşarak yapılan Viyana seyahati... Yeniden, kilise çanı dolu bir şehir.., Pencerelerin karşısında gene eski bir katedral var... Burası da, kötü fakat herşeyi bahalı bir pansiyon. Operaya gidi yorlar, üstad hakkındaki tenkidleri teessürle okuyorlar... Gazeteler, onu çok ihtiyar diye tenkid ediyor... Çok sevimli insanlarla tanışıyorlar, bunlann hepsi musikişinas... Yemek getiren hizmetkâr, gece bekçisi, sokakta yanlanna yaklaşıp konuşan yabancı, hepsi... Doktor Sar di.... Doris, burada, Bazil'in karşısında, doktor Sardi'yi aklına getirmekten te vahhuş ediyordu. Bazil'in son suali hâlâ kulaklanndaydı. Birdenbire kendine geldi. Biliyorsun ki, dedi, hayatta be nim için senden başka erkek yoktur. Seni, nekadar icab ediyorsa, o kadar bekliyeceğim, biliyorsun... Vicki BAUM Sazan: Hamdİ VAROĞLU Çevlren: 44 Bazan, söylemek istediğim, halbuki yasak edildiği için söyliyemediğim bir sürü şarkının beni patlatacağı hissine kapıldığım oluyor. Bazil, ciddiyetle mukabele etti: Seni dinlemek isterdim. Biraz dalgın gözlerle Doris'e bakıyordu. Doris, onun halinde bu derece aşikâr görünen, fakat gene vazıhan anlaşılamıyan değişikliğin mahiyetini keşfetmeğe çalışıyordu. Sözüne devam etti: Sesimi, büsbütün başka bir ahenğe soktu, anlıyor musun? Salvatori'yi bıraktığım zaman, sesim tamamile harab olmuştu. Salvatori, bana, hafif soprano okuruyordu. Şimdi neyim biliyor musun? Mezzo contralto. Halbuki bende yarım ses hiç yoktu. Simdi, orta seslerimi isitmeni isterdim. Tabiî, tizler kayboldu. Fakat Delmonte, bu sesleri iki seneye kadar tekrar bulacağımı, dram rolleri yapabilece«imi söylüyor. Aîda operası gibi meselâ... Bi'denbire sustu ve, ürkek nazarlarla Bazil'e baktı. Amma, bunlann hiçbirisi seni alâkadar etmez, dedi. Eder, eder. Harice aid şeylerin burada bizi nekadar alâkadar ettiğini bilmezsin. Yeni şeyler işitince, düşünecek yeni mevzular bulmuş oluruz. Haydi, anlat. Milâno'dan bahset. Orası hoşuna gidiyor mu? Ben oraya, ağac yortusunda bir pazar gitmiştim. Katedral'ın methalinde çiçek satıcılan vardı; içeride kadınlar, saf saf, duaya hazırlanıyorlardı. Ben, karşımda, mütemadiyen o cicilıbicili mimariyi gördükçe sinirleniyordum. Bu sözler, bir an için, Bazil'in gene eski Bazil olduğunu zannettiriyordu. Doris, hemen mukabele etti: Ben katedrali ilk gördüğüm gün, kasabasmda kar vardı. Milâno'nun kışı pek murdar birşey, hele ses için çok zararlı. Hele o hiç durmadan çalan çanlar. İnsanm uykusu kaçtı mıydı deli olmak işten değil... Doris, gene birdenbire sustu. Yüksek (Arkast var)