CUMHUBtYET 8 İkincikânun 1937 Duymadıklarımız ve bilmediklerfmiz Millî futbol takımını nasıl seçmeliyiz ? Balkan kupası maçlarına girecek millî takımın teşkili işini yalnız antrenörlere bırakmalıdır 2 Bizde millî takıma oyuncu seçmek, ö tedenberi fena bir itiyad haline gelen hatır ve gönüle bakmak gibi sakim bir usule tâbi olmuştur. Bunun kadar sakim diğer bir itiyad da Federasyonun behe mehal mıntakalan memnun etmek siya sctini gütmesidir. Bu iki yanlışlığm önüne geçmek üzere bu defa bir tecrübe mahiyetinde olmak üzere ben şu teklifi ileri sürüyorum: Memleketimizde ikisi Federasyona, biri Fenerbahçe ve diğeri Güneşe aid olmak üzere dört Ingiliz antrenörü vardır. Galatasaray Avusturyalı antrenörünün mukavelenamesini feshetmiş olduğu için onu saymıyorum. Son gelen Baş antrenör muavininin de Balkan kupasına kadar memleketimizdeki oyunculan tanımak imkânlannı elde etmiş olacağına ve di ğerlerihin ise senelerdenberi oyuncuları inızı tanımakta bulunmuş olmalanna göre millî takım kadrosu için seçilecek on altı oyuncuyu, bırakahm, hiç müdahale etmeden onlar seçsinler. Seçimde türlü tiirlü his ve mülâhaza lann rol oynamasına müsaade etmemek ve ihtısasa riayet ve hünnet etmek bakımından, zannederim ki, en doğru hareket bu olur. Balkan kupası maçlarında bunun aksjne hareket edıldiğini gördüğümüz anda, ihtısasa hünnet teranesini tutturanlardan şüphemiz artacaktır. Seçim meselesindeki mahzurlann hepsi takım teşkili meselesinde de aynen ve daha kuvvetle cari olduğu için millî takım oyunculannı seçmek işinin de dört antrenörden müteşekkil heyete havalesini teklif ediyorum. Balkan kupasına hazırlıkta bu üç meseleye riayet, mantık, akıl ve iz'an bakımından münakaşa götürmiyecek kadar vaziyete uygun tekliflerdir. * Balkan kupasına hazırlık meselesinde son tedbire de maçtan evvel iki ecnebi teması yapmaktır. Sırası geldikçe söylediğimiz gibi ikinci sınıftan, hatta başıbozuk takımından, para vererek getirtmekte olduğumuz tapon ecnebi takımlarla yapılan temaslardan, futbol namına, hiçbir istifade kabil de ğildir. Balkan kupasına iştirakten evvel lâzımsa fedakârhk ederek Avrupanın birinci sınıf takımlanndan ikisini getirmemiz şarttır. Hatta şimdiye kadar oyun larını görmediğimiz memleketlerden ta kım celbetmek daha doğru olur. Bu temaslar, Balkan kupasına hazır lık bakımından son derece ehemmiyetlidir. Bunlann kuvvetli takımlar olmaları, Olimpiyadlara iştirak arifesinde olduğu gibi, şunu yenersek gideriz, buna mağlub olursak gidemeyiz, gibi sportif kıymeti olmıyan indî nazariyelerin tahakkuk veya ademi tahakkukunda rol oynamıya cak, sadece oyun kabiliyetimizi, oyun tarzımızı iyileştirmeğe ve müsabaka kabiliyetimizi artırmağa yanyacaktır. Ben bunlan yazar, bu teklifleri ya parken epey düşündüm ve en makul tarzı hareketin bu olduğuna kanaat getir dim. Mesele etrafında diğer arkadaşlann sözleri de elbette kıymetli olacaktır. 25,000 dilencinin otomobili varmış! Bazı kelimeler j'anyana gelince ya gülünc oluyor, ya mantıksız. Sıcak kar, beyaz zenci, lâik papaz ne yaratılmıştır, ne de yaratılabilir. Bunlar kadar otomobilli dilencinin vücudünü de tasavvur etmek aklımdan geçmezdi. Dilenci ile otomobil kadar birbirine yakışmıyan ne vardır? Siz, cehennem gibi bir temmuz sıcağında, köprünün bastıkça gömülen asfaltlarını arşmlamakla meşgulken, yanıbaşınızden geçen bir otomobilden uzanan ele sadaka verilebileceğini, en uzak ihtimallere bile dahil sayar mısınız? Bunun böyle olduğu muhakkak amma, dilenci ile otomobilin yanyana geldiği, daha doğrusu dilencinin otomobilin içine girip dolaştığı da o derece muhakkak... Bittabi Amerikada! Vaşington zabıtası, bir raporunda, tam 25,000 dilencinin otomobil sahibi olduğunu kaydediyor. Her şeyin ifratına giden Amerikada çürüğe çıkan oto mobiller için bir otomobil mezarhğı vardır. Dilenciler işte bu mezarlıktan, buna değmiş, buna değmemiş diye seçtikleri otomobilleri üstünkörü bir ta mir edip içine kuruluyor ve köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşıp <ic rayi san'at» ediyorlarmış. Vâkıa, oto mobillerini, köylerin ve kasabalarm haricinde bırakıp yaya olarak dileni yorlarmış amma, ne de olsa otomobil leri var. Sanki otomobilli zenginler işlerinin başmda yaya değiller mi? Karaköydeki bekleme yeri kaldırılmalıdır Bu takdirde meydandaki izdiham ortadan kalkacak ve gelip gitmede zorluk kalmıyacaktır Seyrüseferin seiameti için Geçen sene içinde Inşasına başlanan yolların coğu ikmal edildi 936 malî senesinde 4474 metro uzunluğunda Edirnekapı Yedikule, 620 metro tulünde Florya Plâj, 1500 metro tulünde Çatalca Sinekli, 9145 metro tulünde Şile Ağva, 2884 metro tu • lünde Üsküdar Paşabahçe, 470 metro tulünde İstinye Büyükdere, 4677 metro tulünde Selâmiçeşmesi Kartal, 8160 metro tulünde Karamürsel Yalova yollarının inşası için bütçeye tahsisat konulmuş ve bu yollar ihale edilmişti. Şimdiye kadar 368,648 bin lira sarfedilerek bu yolların kısmı azamisi ikmal edilmiştir. Yalnız Florya Plâj yolunda 270, Büyükdere İstinye yolunda 370, Üsküdar Paşabahçe yolunda 1645 metroluk bir kısım kalmıştır. Bunlann tamir ve inşası da, malî sene başına ka dar, 9164 lira sarfedilmek suretile ikmal edilecektir. İzmir fuvarı için hazırlıklar Tramvay hattı üstündeki karaltılar üzerlerindeki oklarile beraber tramvay arabalarım göstermektedir Yılbaşı günü yani 1/1/937 tarihli Cumhuriyet gazetesinde bir senelik mühim şehir faaliyetlerini sayarken seyrüsefer baflıkh kısmındaki satırlarım bazı itirazlara yol açmış bulunuyor. Bilhassa «Karaköy meselesi bir günde halledilebilir» tarzındaki iddiam çok mübalâğalı görünmüş, diyorlar. Bu iddiamı isbat etmek için elimde icra kuvveti bulunmadığından şu kabataslak krokilerle fikrimi anlatmağa çalışacağım. Şu birinci krokide Karaköyün bugün kü halini göstermek ciheti gözetilmiştir. Numara (1) ile işaret edilen yer bugünkü, üstü kapalı Karaköy tramvay bek leme yeridir. Zaten pek iptidaî ve pek yavaş olan ve buradan geçmek mecbu riyetinde bulunan bütün nakliye vasıta ları bu çok yersiz olan durak yerinden dolayı burada büsbütün boğulup kalmaktadır. Bilhassa akşamüstü Eminönünden gelen tramvaylar Köprü üzerinde arka arkaya dizilerek bekler. Otomobil ve diğer vasıtalar da tramvayların geçeceği ve duracağı durak yeri önünden geçmeğe mecbur oldukları için onlar da sıralanıp bekler. Haydarpaşa ve Kadıköyüne gidecek yolculan Beyoğlu taraflarından yani makus istikametten getiren otomobiller de bu noktayı dolaşarak en durulmıyacak yerde durmağa ve müşteri indirmeğe mecburdur. Rıhtım parmaklığı boyunca, seyrüse fer kaidelerine mugayir olarak sıralanıp duran taksilerin de müşteri aldıkça gene bu boğum içinden geçmesine müsaade edilmektedir. Rıhtım tarafından gelen ve Köprüye çıkmak istiyen bütün nakliye vasıtalan da bu kendi elimizle tıkadığımız tıpa arasından sızabilmek için, bu genişçe cad İzmir (Hususî) Gelecek yıl fuan için paviyonların hazırlığında yeni bazı tedbirler alınmıştır. Paviyonların ortasındaki meydan daha geniş tutulacak tır. Küçük, zarif paviyonlar kurulacak ve ucuzca kiraya verilecektir. Buralarda küçük san'at sergileri açılacaktır. * Fuara, kuleli, şık, iki katlı bir bina daha kurulacaktır. Bir salonu okuma odası olarak ayrılacak, üstünde fuar komitesine iki daire, alt katta da posta ve telgrafa gişeler verilecektir. Odada, her lisandan gazeteler, mecmualar ve kitab bulundurulacaktır. Ayrıca bir turizm köşesi açılması da kararlaştırılmıştır. Burada Efes ve Bergama gibi tarihî harabelerin küçük ve mücessem şekilleri de hazırlanacaktır. En kıymetli pul Amerika pul koleksiyonculan kon gresi, bugünlerde, pek mühim bir me sele ile meşgul. Bu mühim mesele, Mrs. Arthur Hind isminde dul bir ka dının elinde bulunan dünyanın en kıymetli pulunun mubayaasıdır. Pu lun kıymeti bir milyon frank olduğuna göre, kongrenin bu pulla ne derece alâkadar olduğunu tahmin edebilirsiniz. Koleksiyoncular kongresi, bu meşhur pulu satm almak için iane toplamağa karar vermiştir. Pulun tarihçesi de hayli meraklı. Bir çent kıymetinde olan bu pul bir Quinee puludur. Bunu, genc bir mektebli bir tavan arasmda bulmuş, bir arkadaşına 6 şiline satmıştır. Bu pulu, ondan, bir İngiliz pul koleksiyoncusu 35 tngiliz lirasına satın almıştır. Pul, Ingilizden, ParLste oturan bir Avusturyalıya 120 Ingiliz lirası bedelle intikal etmiş, onun vefatmdan sonra, 1921 senesinde, Al man Posta Müzesine gecmiş, bunu müteakib de Fransaya gelmiştir. Fransa hükumetinden, pulu M. Hind isminde bir zat satm almış, o da ölünce, bu kıymetli mal karısına kalmıştır. Amerika pul koleksiyoncuları, bu bulunmaz fırsatı kaçırmamak için var kuvvetlerile çalışıyorlar. NÜZHET ABBAS demizi de geçilmez bir hale getirerek sıra beklerler. Bütün bir şehir halkını ve nakliye vasıtalarını, kendi elimizle kurduğumuz bu elgelden dolayı çektikleri işkenceden kurtarmak için Köprü başındaki bu durak yerini kaldırmak kâfidir, Şimdi ikinci krokiye bakalım. Bu krokide görüldüğü veçhile Köprü başındaki bekleme yeri (1) rakamı ile işaret edildiği veçhile Karaköypalas bi* nası önüne nakledilmiştir. Buraya nak linde hiçbir mahzur olmadığı halde sayr sız denecek kadar faydaları vardır. Zaten Bebek hattı Tramvayları (2) işareti Halk Opereti Bursaya ile gösterildiği gibi makası geçtikten sonra gidiyor istasyon yapıyor. Beyoğlu tarafı tramvayları da ayni kaideye tâbi tutulsa şehir Halk Opereti bugün Bursaya gidecek halkına yapılan muamele bakımından da ve orada üç temsil verdikten sonra şehrimize dönecektir. müsavat elde edilmiş olur. Köprü başındaki tramvay durak yeri kaldırılınca Köprü üstünde bir tek tramvay veya otomobilin, geçmek için sıra beklediği görülmiyecektir. Rıhtım parmaklığı boyunca duran taksilerin yüzü kemerin cihetine doğru bakacak şekilde yani seyrüsefer kaidele rine muvafık tarzda durmaları temin edilebilir. Bu takdirde okla gösterildiği gibi sokak içinden dolaşarak Karaköy caddesine çıkabileceklerdir. Haydarpaşa ve Kadıköyünden gelen tramvay yolculan, Köprü üstünde, tam iskele karşısında tramvayların duracağı bir durak yerinden, çabucak tramvaya binebilirler. Diğer Karaköy halkı için de Karaköypalas önü daha çok elverişlidir. Gene bu krokide görüldüğü gibi ben değil yalnız Köprübaşı tramvay bekleme yerini, hatta Köprü üstündeki satış barakalarını bile kaldırmak taraftarıyım. Ayda birkaç liralık kira bedeli için Köprü gibi şehnn en mühim abıdelerinden biri çirkinleştirilmez. Kaldı ki bunlar ayrıca Rumen takımı geldi Galatasaray Beşiktaş ve Fenerbah çe Güneş muhtelitlerile iki müsabaka yapacak olan Romanyanın G. F. R. takımı dün akşam şehrimize gelmiştir. Ilk maç yann Taksim stadında Ga Iatasaray Beşiktaş muhtelitile yapıla caktır. Slâvya Beogradski'yi yendi Cezayirde yabancı takımlann iştirakile tertib edilen yılbaşı futbol turnuvasının finalini Çeklerin Slâvyasile Yugoslavla rın Beogradski takımı oynamışlardır. Geçen hafta ayni takımlann karşılaş malan Çeklerin mağlubiyetile neticelen diği için bu ikinci karşılaşma çok iddialı ve çok sert bir şekilde cereyan etmiş ve neticede Slâvyalılar 2 1 maçı kazan mışlardır. Paris amatörleri Viyanalılarî yendiler Yılbaşı tatillerinden bilistifade şarkî Afnka şehirlerinde turneye çıkan Avusturyanın F. C. Wien profesyonel takımı Oran şehrinde Paris amatör muhtelitüe yaptığı maçı 2 1 kaybetmiştir. mürur ve ubura birer engeldir. Söylenecek, izah edilecek daha birçok şeyler var. Fakat bunlan başka bir güne bırakmak lâzım. Ben Karaköyde yeral tında hazır, yapılmış, derhal halkın istifadesine açılabilecek yeraltı geçidleri bile keşfettim. Gelecek yazımda yerlerini ve kullanılabilecek şekillerini göstereceğim. Şimdilik Belediyeden ricam şu: Tec rübe mahiyetinde bfr gün için olsun tramvayların Karaköyde durmamasını temın edelim. Nakliye vasıtalarının bu geçid den kolayca geçmesi suretile umumî nakliye işinin nekadar sü'at kazanacağı meydana çıkar. Bu kadarcık bir ricamın koca şehir halkınm rahatı ve kolaylığı namına kabul edileceğini kuvvetle ümid eylerim. Neticeden yalnız şehir değil, BeIfdiye de istifade eder. Karaköyde, Köprü başmda seyrüsefer memurunun durmasına bile lüzum kalmadığı görülecektir. Bu üstükapalı tramvay bekleme yeri, i şüphe yok ki halkm rahatı düşünülerek yapılmıştır. însanlar lâyuhtî değildir. Aldanmış olduğumuz meydanda. Şimdi gene halkm menfaati namına kaldırmağı Macarların Kispet takımı Avusturyalıların Winer takımını yendi Fransada futbol takımlan zayıf olan şehirlerde, iki ecnebi takımını birden çağınp bunlan karşılaştırmak adeta moda oldu. Bu cümleden olarak Macarlann Kispet takımile Avusturyalıların Winer takımı Tuluz şehrinde karşılaşmışlardır. Viyanalılann ince oyununa mukabil çok süratli ve müessir bir şekilde oynıyan Peşteliler maçı 2 0 kazanmışlardır. Afyonda spor hareketlerî Afyonkarahisar (Hususî) Halkevimiz mmtakada birçok kıymetli ve müstaid güreş heveslisinin mevcudiyetini nazan itibara alarak bir minder yaptırmıştır. Güreş Federasyonunun millî takım azalannı antrenör olarak yurdun muhtelif köşelerine göndereceği haberi burada büyük şevk doğurmuştur. Geçenlerde Af yonspor kulübünün kongresinde yapılan münakaşalar atletizm için ümid verici mahiyettedir. Idare heyetini sorguya çeken azalar bilhassa neden atletizm faaliyetinin genişletilmediği suali üzerinde ısrar etmişlerdir. Genclerin bu hususta yerden göke kadar haklan vardır. Çünkü geçen sene yapılan müsabakalarda 100 metroda 1 1.9 luk bir derece elde edildiği gibi 6.32 metro uzun atlanmış, 1.65 metro yük sekten aşılmıştır. Çalışıldığı takdirde bu derecelerin iyileşeceği muhakkaktır. Kongre yeni idare heyetini seçerken bilhassa atletizm yapılmasmı ısrarla temenni et miştir. Almanların Çammer kupasını Laypzig takımı kazandı Beş bin üç yüz takımın iştirak ettiği Von Çammer kupasınm final maçı geçen pazar günü Berlindeki Olimpiyad stad yomunda, yetmiş bine yakın bir seyirci kütlesi önünde oynanmıştır. Almanya şampiyonu Şalke takımile Laybzig takımını karşılaştıran bu maç herkesin ümidi hilâfına şampiyon takı mın mağlubiyetile neticelenmiştir. Kazanmak azmile oynıyan Laybzigliler hasımlannın ince oyunlarına üstün gelmişler ve birbiri peşisıra iki gol yap mışlardır. Şalke takımı devre bitmek ü zere iken bir gol yapmışhr. îkinci devrede 3alke*liler çok uğraşıp beraberliği temine çalışmışlarsa da mu vaffak olamamışlar ve bu mühim maçı 2 1 mağlub vaziyette bitirmişlerdir. ğer canını yakıyorsam daha iyi... Dinle beni Semahat, ben bu akşam bir haydud gibiyim. Amma seni seven ve sana sahib olmak istiyen bir haydud... Kadın mırıldandı: Amma bu halile güzel bir hay dud!... Beni aldatmağa kalkma Semahat, bu akşam ben her zamanki gibi çocuk değilim, olgun bir adamım!.. Ya, demek kuvvetini topladın, öyle mi? Amma pek sarhoşa benziyorsun şekerim... Alkol kokuyor ağzın... Vahşiyane bir hamle ile kadını tekrar belinden çekerek onun alay ve korku ile ikidebir bükülen dudaklanndan bir yara yapacak şiddetle öptü. Divanın kenarına attı. Aman, ne delilik bu!... Seni seviyorum Nigâr... Anladın mi, seviyorum!... Ah, herkes bana ayni şeyi söylü yor, amma ispat eden yok... Haydi evinize... Hayır, hayır!... Sana ispat etmek öyle mi? Pekâlâ, ispat edeceğim. Senin için bütün taahhüdlerimi feda edeceğim. Senin için mühim bir servet tedarik et tim... Seni zengin etmek, seni mes'ud tzmirde yapılan güreş müsabakaları îzmir (Hususî) Güreş Federasyonu tarafından muallim olarak angaje e dil«n millî takım güreşçilerinden Galatasaraylı Nuri bir aydanberi İzmir mıntakasında çalışmaktadır. Nurinin devamlı olan mesaisinden memnun kalan İzmir Güreş Ajanhğı büyük bir müsabaka tertib etmiştir. Muhtelif kulüblere mensub yirmi güreşçinin iştirak ettiği bu müsabakalar büyük bir alâka uyandırmıştır. Müsabaka neticesinde 56 kiloda Göztepeden Mus tafa, 61 kiloda Altaydan Osman, 66 kiloda Demirspordan Mustafa, 79 kiloda Demirspordan Baki birincilik kazanmak suretile temayüz etmişlerdir. Noktalar şekUndeki kısa çizgiler otomobil ve diğer nakliye vasıtalarını göstermektedir etmek için... Yann seninle kaçabilmek için... Adam sende, bu kaçış pek zevkli birşey değil.... Söyleme Nigâr!... Alay etmekten vazgeç... Biraz evvel sen beni deli sandın... Ah, pek iyi anlıyorum... Evet, ben deliyim... Senin tarafından delir tildim!.. Amma beni delirtmemek lâzımdı... Kadın, Azmiyi ittiği ve kalkmak istediği için bu sefer daha büyük bir kızgınlıkla Azmi kadını yıktı, bileklerini kıracak gibi sıkmağa başladı. Nigâr inliyerek: Alçak! diye bağırdı. Birdenbire Nigâr Semahat, Azminin kolunu o kadar şiddetle ısırdı ki dudaklan kan içinde kaldı ve Azmi haykırdı: . Çekil, çekil diyorum. Sesini çıkarma ve hiçbir harekette bulunma... Çünkü ben senden çok kuvvetliyim... Anlıyor musun? Ben senden çok kuvvetliyim... Ah, ah... Şimdi sana ne yapmak lâzım geldiğini anlıyorum. Sana tahakküm e decek, seni ezecek adam arıyorsun sen... Dişi köpek... Sen benim şeriki cürmüm olacaksın. Ve birdenbire kadını yakalayınca kaldırdı, bir hamlede yatağma götürüp attı. Kadında artık mukavemetten eser yok tu; bilâkis boynuna kollannı dolayarak: Ne tatlı hayvansın! Fakat bu kuvvetini neden daha evvel göstermedin şekerim!. diyordu. Sabahleyin uyandıklan zaman iki si de henüz uykularını alamamış lardı. Saat on biri geçiyordu. Tütün şirketi müdürü o saatte coktan işinin başmda olacakken henüz gelmemiş olması şirkette hayret uyandırmıştı. Oraya telefon ederek hastalığından bahsetti ve e vinden gene telefonla bir elbise istedi. Birkaç saat için aynlmak üzere Nigâra veda edeceği sırada genc kadın onu çekti; dedi ki: Hakkın var, azizim. Ikimiz bir a raya gelirsek hakikaten çok büyük işler yapabılırız!.. Artık, Hasan Azminin yaptığı işlere ve bu işler yüzünden girdiği tehlikelere Semahat Nigâr vâkıftı. Ona şu nasihatleri verdi: Dinle beni dostum. aklını başına topla... Şimdi senin yapacağın şey za yıf, muti görünmektir. Kuvvetinj onlara gösterebilmek için şimdi onların önünde eğil... Düşmanlarını temin et... Emniyet tecrübe edelim. Bir mahzur çıkarsa onun da çaresi bulunabilir. V. BtRSON ver onlara... Sonra... İkimiz birden istikbali düşünürüz... İkimiz bir araya gelirsek çok kuvvetli olacağız... Dünyanm en kuvvetli insanları o luruz Nigâr... Seni seviyorum... Artık kendisini genc senıyordu. Aş kın zafeji onu havalandırmıştı. Artık bir gün evvelki gibi kendisini düşmana teslim edecek zâftan eser göremiyordu. Bir gün evvel az kaldı tamamile mahvolduğuna hükmediyordu. Hemen bir taksı çağırttı, Vali Fikretle randevusunu asla unutmıyarak acele atladı. Boğaz yolunu tuttu... Tam Şisüde tramvay istasyonunu geçeceği sırada bir kamyon yollannı kesti. Durmağa mecbur oldular. Yanlarında başka bir otomobil peyda olmuştu. Azmi başını çevirdı, bu mükellef hususî oto « mobile baktı. İçinde kendisine gülümsi yen bir adam vardı, dikkat etti: Prens Rızkullah... Gülümsiyerek başını eğen bu adamı donmuş gibi bir halle selâmladı. Fakat birdenbire bütün neşesi kırıldı. Bir gece evvel, onunla Marmara lokantasmdaki konuşmaları kulaklarında çınladı ve bütün uyuyan endişelerini gene uyandırdı. (Arkası var) I Köşe minderinin esrarı Zabıta romanı : 20 Azmi genc kadına dikkatle baktı. Son derece sakindi. Dudaklarının kenannda dikenli ve alaycı birtebessüm dolaşıyor du. Amma gözleri nüfuzu imkânsız bir esrar hazinesi gibiydi. Kadm omuzlanna kadar çıplak olan kolunu Azminin aç dudaklanna uzattı. Azmi dişlerinin arasmdan: Ah, bu akşam... Bu akşam ol sun!... Diye yalvanyordu. Hayret ve dikkatle Azmiye bakan kadın sordu: Muhakkak istiyor musun? Evet, istiyorum! Peki, çık öyleyse... Bunu söylerken kadının halinde «mademki delirdin, ne yapayım!» demek istiyen bir ifade vardı. Kalın halılarla döşeli merdivenleri hakikaten bir deli heyecanı içinde çıkan Azminin arkasmdan kadın sakin ve asude geliyordu. Odasınm kapısında Azmiye yol açtı ve içeriye girer girmez üstündeki mantoyu bırakarak aynasının Wşısına geçti. Bozulan tuvaletini tamamlar ken: Bir dakika müsaade.. dedi. Bir dakikaya kadar yanınıza geleceğim. O rada, divanda rahat ediniz. Doğrusu çok uykum var, eğer burada uyumak isterseniz, uzanınız!... O kadar yorgunum ki... Dans ettim, hem sade tango... Tangoyu nekadar severim bilseniz... Hele insan hoşuna giden bir adamla dans e derse... Busözleri işitirken Azminin gözünün önüne bir çift geliyordu. Nigâr, yan beline kadar çıplak, bu zarif gence sarıl mış, dönüyor, duruyorlar... Birdenbire uzandı; Nigân bileğinden yakahyarak divana çekti ve iki bileğini birden sıkarak kuştüyü yastıklann üstüne devirdi ve haykırdı: «Nigâr!...» Öyle tehdidkâr, tehlikeli bir hali vardı ki ka dın korku ile doğrulmak istedi. Aman, canımı yakıyorsun, korkutuyorsun beni... Bırak Allah aşkına!... Eğer korkutuyorsam ne âlâ!... E