8 Ocak 1937 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3

8 Ocak 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

8 İkincikânun 1937 CUMHURİYET SON HABERLER.. TELEFON TELGRAF ve TELSiZLE Hâdiseler arasında Felsefe konferansları I ^ a f a m m içinde düşünen kimdir ve nedir? Sade ben miyim, sade beynim mi? Hayır, cemiyet. Ben cemiyetin içinde düşündüğüm gibi cemiyet te benim içimde düşünüyor. Fikirlerim hem bana, hem de insan ve Türk cemiyetine aiddir. Benim için olduğu kadar, senin için ve onun için de öyle: Düşünmek bir cemiyet hâdisesidir. Düşünmek için böyle olunca, düşünmenin en mükemmel şekli sayılan felsefe de ancak bir topluluk eseri olmaz mı? Tek adam ne düşünebilir, ne felsefe yapabilir. Dün, Halkevinde başlıyan felsefe konferansları, düşünme tekâmülünün bu kollektif şartını temin için Türkiyede atılmış zarurî adımlardan biridir. Bu seriyi açan Mustafa Şekib Tunc da, dünkü konferansında, ilk zamanlardan itibaren büyük medeniyetlerin böyle bir toplu fikir hareketinden doğduğunu anlatmakla söze başladı. Dağbaşı filozoflannı kalabalığın içine çekerek yanyana getirmiyen bir memlekette felsefe, vahşi devresini aşmamış sayılır. Yalnız dolaşmak filozofun değil, aslanın işidir. Bizim memlekette ise fikir işinin profesyonelleri ve amatörleri, yanyana gelmekte bir orman cemiyetini kıskanmaktan kendilerini kurtaracak bir intizama bile basrettirler. «İş» mecmuası bu imkânı hazırladı. Konferanslar dün başlamıştır; ve dün başlıyan yalnız felsefe konferansları değil, yeni bir kültür çağının öz Türk düşüncesini oldurmak için teşvik ettiği toplu tefekkür hamlesidir. SON HATIRALAR: Hatayda galeyan var! Türkleri fikirlerini söylemeğe bile bırakmıyan müstemleke idaresi... [Baştarafı 1 inct sahifede] Pöti Pariziyen gazetesi, Türk matbuatının Fransaya karşı kullandığı şiddetli lisanı kaydederek diyor ki: «Milletler Cemiyeti Komisyonunun Iskenderuna muvasalatı münasebetıle tertib edılen tezahürat sürprizlerden ictinab için fevkalâde müteyakkız bulunmak icab ettiğini göstermektedir.» Journal gazetesi, Sen Bris Jmzasıle neşrettiği yazıda, Fransanın tehdıd manevralan önünde baş eğmemeğe karar vermiş olduğunun mutlak surette gösterilmesi icab ettiğini bildiriyor. Bonor her an müşahidlerle beraber bu lunmaktadır. Kırıkhan ve İskenderunda çoğu köylerden gelen istiklâle susamış Türk kafileleri, müşahid heyeti selâmlıyarak nümayiş yapmışlardır. Nümayiş çiler İskenderunda başta Fransız polis müdürü Zennardi olduğu halde mahallî idare tarafından dağıtılmıştır. Fransızlar Milletler Cemiyeti karan hilâfına olarak Halebden geceleym l:amyonlarla yüz Arab jandarması getirmişlerdir. Bunlar bir Ermeni zabitin kumandası altında dır. Sancak halkı büyük günü itminanla beklemektedir. SARAY ve ÖTESi IHEM NALINA MIHİNA Temaslarm tesirî Hanedanı saltanat erkân ve azasile yıllarca ve sıkça sıkça vukua gelen temaslarm, yirmi beş sene sonra kalmış olan müteressib tesirlerini şu saürlarda tesbite teşebbüs ederken mühim ve müşkül bir hafıza amelıyesıne ihtiyac var. Saray hayatına girincıye kadar onlardan hiçbırıni tanımış, hiç birile temas etmiş değildim; ilk görüp görüştüğüm yeni hünkâr olmuştu; fakat onu tanıdıktan sonra gün geçmedi ki onlardan birkaçını görmüş ve tanımış olmıyayim. Ve bu suretle başlıyan muarefe muhtelif vesilelerle, ve her vesile yeni bir intıba zammederek, haklannda verilecek hükme başka bir rüyet köşesinden diğer bir müşahede unsuru getirerek, uzun bir zaman devam etti. O günlerde hasıl olan fikirle bugün, yıllar teessürlerin çizgilerini gölgelendirdikten sonra bakiye kalan fikir arasında esas itibarile bir fark görmüyorum. Yukarıda onlarla aramda vukua gelen temaslar için muarefe tabirini kullanırken şahsî izzet duygusuna bir hisse ifraz etmişim. Ben onları tanırken onlar beni tanımışlar mıydı? Bunu zannetmiyorum. Hükumet denilen teşkilâtın en büyük şahsiyeti olan, birinci Türk unvanile tanılmak icab eden sadrazamdan başlıyarak sırasile ine ine bütün hükumet kuvvetini temsil eden cüzler onlann nazarında hep azçok farklarla, çoktan ziyade az farklarla, ayni seviyede alât ve edevat kabilindendi. Kuvveti saltanattan alıp millete veren meşrutiyet bile, onlarda asırlardanberi ta varlıklarınm en derin noktalarına kadar köklenmiş, öyle bir kanaat, bir nevi kutsiyetle her ferde karşı muhteremiyete ve faikiyete öyle yerleşmiş bir emniyet vardı ki, onu sarsamamıştı. Garibdir ki bunu hepsinden ziyade mahlu* padişahın çocuklannda, şehzadelerinde ve sultanlarında gördüm. Diğerleri Abdülhamidin saltanatı müddetince bir nevi mahpusiyet yahud menkubiyet altında yaşamağa alışmış, onun çocukları da babalannm ölçü ve tartı bilmiyen kuvvet ve kudretinden tereşşuh eden bir zihniyetle yetişip büyümüş olduklarından aralarında görülen bu fark kolayca izah edilebilirdi. Yalnız ikisinde bu fark göze çarpacak kadar açık değildi: Yusuf İzzettin Efendile Vahidettin Efendi. Sultan Reşadm kendisinden sonra en büyük kardeşi olan ve Boğaziçinin bir sırtında malikânesinde herşeyden elini çekmiş bir üzlet ve feragat hayatı süren Kemaleddin Efendi vefat edince veliahdlik makamına geçen ve yaşlanmış bir hünkârın müterakkıb olmak lâzım geldiğine hükmedilebilecek vefatına sabırsızlıkla intizar eden Yusuf İzzettin Efendi nihayet saîtanatı Abdülmecid evlâdından alıp Abdülâziz evlâdına kendi şahsında geçirecek olan veraset tebeddülünün peşin neşvesile hayalen tahta çıkmışçasına vücudünün küçük kıtasında toplamak mümkün olabılen azameti takınmıştı. Yalnız bir derdi vardı: Kendisinden sonra gelen Vahidettin. Ve bu rakibin şimdiden tahta çengel takmak istiyerek bir parmağile gül pençesinin olanca hırsile pey sürercesirre veliahdi sani unvanına istihkak iddiası, onun bütün saltanat hulyalannın güneşlerini gölgeliyen ve günden güne daha ziyade büyüyerek adeta müstevli bir kara bulut ehemmiyetini alan bir leke olmuştu. Bunun neticesile ve artık bütün dimağını altüst eden bir korku ile onda azamete bedel bir nevi ürkeklik, çekingenlik, her elinin ulaşabileceğinden derdine çare ve imdad uman bir perişanlık geliyordu. Vahidettine gelince?.. Lâkin onu şimdilik bırakmak ve bu karışık işi daha ziyade kanştırmamak için intıbalan bir tertib dairesinde zaptetmek muvafık olacak. Sultan Reşadın cülusunu müteakıb şehzadeler mabeyne, sultanlar hareme gelmeğe, ve yeni hünkâra karşı hürmet ve tebrik vazifesini ifada müsaraat göstermeğe başladılar; yalnız Abdürrahim Efendile pek küçük yaşta olan Ahmed Nureddin Efendi müstesna olarak Abdülhamidin bütün evlâdı diğer hanedan azasının memnuniyetle yapıyor göründükleri bu ziyarete, babalarına karşı bir nevi hinayet nazarile bakarak, amcalannı görmeğe lüzum duymamışlardı. Öyle zannediyorum ki saltanat ailesi arasında büyüklere hürmet ve riayet kaidesi muta olduğuna göre eğer bunlar bu infial siyasetini tatbiktan evvel babalannm reyine müracaat imkânını bulmuş ol" salardı onun tarafından aksine bir ıhtara maruz kalacaklardı. Onlann kendiliklerinden düşünemediklerini yeni hünkâr düşündü. Hemen ilk günlerden birinde maruzat işini bitirerek huzurdan henüz çıkmıştım, bendegândan biri bana gelerek padişahın beni tekrar görmek istediğini söyledi. Tekrar huzura girince Hünkâr dedi Halid Ziya Uşaklıgil Doğru söze ne denir? nkaralı bir okuyucumdan aldı ğım şu mektubu aynen neşredi • < yorum: Saym bayım, Cumhuriyetin 2 kânunusani 937 cumartesi nüshasındaki «Türkçeye hür • met» başlıkh yazı dolayısile bazı müta" lealar arzetmek isterim: Beyoğlu tatlısu frenklerinin güzel türkçemize olan saygısızlıkları cidden teessürü ve hatta bazıları hakkında cezayı müstelzim bir harekettir. Ufak bir müsamaha, bunların elinde ve dilinde' türkçeyi öyle bir hale getirmektedir ki feryad etmemek kabil değildir. Evet, insan, beler kelimesini, asıl fransızcaa olan belair'i bilmezse güzel hava manasına geldiğini anlamakta çok müşkülât çeker. Fakat müsaadenizle siz gazeteci ve öğüdcü baylann hergün frenkçe mak lubu kelimelerinize ne mana verelim? Tahammülünüz varsa birkaç misal zikredeyim ve peşin söyliyeyim ki gaze • > telerin isimlerini tasrihe ve kimin tarafından yazıldığını söylemeğe lüzum. görmüyorum. Stratepik nokta Bu yüzden aksi yonların tesiri Tam bir organizasion teknisyen Dostlarınm en dinamiği Bir kolonizasyon Sıkı bir teyakkuz empoze etmekten Ayni ideal sahibleri İdeoloji (hele bu kelime, edib geçinen muharrirlerimizin medan tahriri adeta) milletin formasj'onu Daha kuvvetli bir faktör Pasifik Okyanusu Daha büyük bir aktüa # lite Politika tradisyonlanna.. Daha saymak kabil. Fakat zannede * rim bu misaller ne demek istediğimi is^ bata kâfi gelir. Şayanı teessür cihetlerden biri de temiz bir üslubu beyana malik olan üstad M. Turhan Tan gibi zevatın da kendi köşesinde reorganizasyondan bahsetmiş olmasıdır. • Benim gibi guya birkaç kelime ecnebî lisanı bilen bir okuyucunuz da bu gidişle cebinde bir fransızca türkçe lugat kitabı taşımak mecburiyetinde kalacak galiba... Bazı muharrir arkadaşlarınız: Niçin okumuyorlar?.. diye mütemadiyen soruyorlar... İşte bunun için okumuyorlar, kendi dilinden başka, bilgiçlikten başka manaya gelmiyen bu serpme karabenIerle dolu yazılan kendi malı görme « diği için okumuyor» Sonra da neredesin, Nevzad Tando « an, diyorsunuz.. Peki, ya biz bu muharrir baylann dilimize olan mütemadi taarruzlanna karşı kimden istimdad edelim?.. M. Kadri Muhterem okuyucumun mektubunu haklı bulduğum için neşrettim. Herkesi tenkid eden bizler, haklı bir tenkide ugradığımız zaman, bunu kabul etmek in " safını da göstermeliyiz. Yoksa kendimr zi «hata işlemezler» den addetmiş ve tenkid ettiğimiz zaman bize gücenenle " rin veya tenkidlerimize kulak asmıyanlann sınıfma katılmış oluruz, Temiz türkçelerini bulmağa çahşmak1 mecburiyetinde olduğumuz bazı sözler ve tabirler vardır ki türkçelerini bulama dığımız takdirde frenkçelerini değil, menus olan arabca ve farsçalarını kullanmak elbette daha iyidir. Böyle yapmamak, aynen eskilerin hatasına düşmek olur ve dilimize bir sürü frenkçe kelime doldurmak gibi bır netice verir. re vardı: Bu nazikâne sureti kabul. Amcasının bu takayyüdüne karşı vf zunca teşekkürler etmekten çekinmedL Sayei şahanede... Bu tabiri kullanışma saşrrm. Belki de babasmı düşünerek söylüyordu. ... Sayei şahanede hiç birşeye ihtiyaci olmadığından bahsetti, ve tarafeynin iki müsavi vaziyette cereyan eden bu mülâkatı tatlıca bitti. Beni salonun kapısına kadar değilse bile birkaç adım teşyi bile etti, hatta «Memnun oldum!..» dedi. Bu «memnun oldum!..» tabiri hanedan azasmm kullandıklan başlıca bir iltifattı. Bımu sarayda o kadar sık işitmeğe alışmışhm ki her işittikçe cevaben bir aksırık kabilinden «ben de memnun oldum!..» mukabelesini savurmamak için yutkunurdum. Ajansın notu Suriye hududunda asker tahşid edıldiğine dair olan havadis kat'iyyen asıl sızdır. Montrö konferansı esnasında Boğazlar üzerinde tahşidat haberi bugünkü gibi gene Fransız membalarından çık mıştı. Ankarada bu havadisin menşei iki sebebe atfolunuyor: 1 Türkiyenin maksadları hakkında Ingiltere efkârını tağlit etmek. 2 Fransa efkârı umumiyesini taarruzî maksadlar için hazırlamağa başlamak. Temps gazetesinin bir yazısı gülünc Paris 7 (A.A.) Anadolu Ajan sının hususî muhabiri bildiriyor: Temps gazetesi bugün bir Antakya telgrafı neşretmektedir. Bu telgraf mü şahidlerin İskenderunda nasıl kandınl dığını göstermektedir. Bu telgrafa nazaran, on beş bin nüfuslu İskenderunda on Türk ailesi varmış, köylerden 150 Türk taraftan gelerek nümayiş yapmış, Arablar yüzlerce kişilik bir nüfusla buna mukabele etmiş, komisyonun kabul etîngiltere Fransa görüşmesi tiği şahıslar müttefikan Fransa himayesi altında birbirlerile hoş geçinmeyi temin olmamıştır! Londra 7 (A.A.) Röyter Ajan etmişlerdir. jfliıin istihbanna göre, îskenderun me Anadolu Ajansının notu: Türk tefekkürü, her biri üstünde selesi hakkında İngiliz ve Fransız hükuMuhabirimizden gelen telgrafı aynen bir Türk fikir adammm üzlete çemetleri arasında görüşmeler vuku bul neşrediyoruz. Baştanbaşa Türklerle meskildiği bir dağdan iniyor. Düşünmek, mamıştır. kun olan İskenderun şehrinde bile yalnız hele düşündürmek için inziva tepeHataylıların galeyanı on Türk ailesinin mevcud bulunduğuna lerinden ufuklara bakmak kâfi deKilis 7 (A.A.) Dün Antakyada dair iddia Fransız gazetelerinin efkârı ğil. Bunu çakallar da yapar. memleketin istiklâli lehinde büyük bir karıştırmak ve Türklerin Arab kütlesi PEYAMI SAFA nümayiş yapılmak istenmişse de zabıta içinde bir ekalliyet, teşkil ettiklerini isbat kuvvetleri müdahale ederek ahalıyi dip etmek için kullandıklan propaganda yolçikle dağıtmıştır. Halk, en meşru bır larının çok ganb bır şeklıdır. Komisyona maksad uğrunda seslerinin yükseltilme evvelden hazırlanmış sahneler gösteril sine mâni olunmasından ve bu uğurda ce mekte olduğu açıkça anlaşılmaktadır. bir yapılmasından dolayı heyecan için Antakyada mahallî idarenin dedir. Paris sergisine gidecekler için Türk ve Alevilerin protestosu marifetleri Ankara 7 (Hususî) Sancağı temsil eden Türk ve Alevilerden müteşekkil 20 kişilik bir heyet, müşahidleri ziyaret ederek bir muhtıra vermiş, on beş senedenberi hüküm süren ve Sancak Türk lüğünün varlık ve hürriyetini hiçe sayan îdareden şikâyet etmiştir. Heyet azaları, «on beş senedenberi ilk defa olarak sesimizi işittirmek fırsatını bize veren öbjektif görüşlerden emin olduğumuz sayın misafirlerimize şunu söyli yelim ki burada gördüğünüz özü, sözü, an'ane ve âdetleri ve her şeyleri Türk olan büyük kütlenin şimdiye kadar sükunetin ve dinlenmek istenmiyen sesini işittirmeğe çalışmaktan ileri gitmeyişinin sebebi Yakınşark sulh ve sükununu bozmamak, Türk Fransız dostluğunu incitmemek hususundaki saygıdan ibaretti. İstıklâl istiyoruz. Kendimizin, çoluk çocuğumuzun canlan pahasına da olsa istiklâl istiyoruz» demişler ve hakikati olduğu gibi görerek aksettireceklerinden emin bu lunduklarını ilâve etmişlerdir. Müşahid heyet, esasen kendilerinden beklendiği üzere bitaraf hareketlerinden emin olmalarını, Türk heyetine temin etmişlerdir. Şam istihbarat bürosu şefi kumandan ..fiıniMMUIHtlMllllltK! Ankara 7 (A.A.) Gazetelerin Sancaktan ahp bugün neşrettikleri haberler çok mühimdir. Sancak Türklerinin Avrupalı müşahidlerle temasa gelmemeleri için her türlü vasıtaya baş vurulmaktadır. Pazartesi günü Sancağa gelen mü" şahıdlere müracaat etmek ıçın cıvar köylerden gelen binlerce halk yolda müsellâh jandarmalar tarafından durdurulmak ve köylerine iade edilmek istenilmişlerse de halk davasını müşahidlere anlatmak için yoluna devam etmiş ve takviye kuvvetleri gelinceye kadar halk müşahidlerin oturduğu Mendubun evine kadar gelebilmiştir. Halk burada, «Hakkımızı arıyoruz, istiklâl istiyoruz, Suriye mandası altına giremeyiz. Hür doğduk, hür yaşıyacağız, hür olarak öl«ceğiz» diye bağırmışlardır. Bu sırada müsellâh kuvvetler halkm üzerine hücum etmiş ve halkı cebirle dağıtmıştır. Halk mümessilleri müşahidleri görmek için gelen halka yapılan bu hareketi protesto etmişlerdir. Diğer telgraflar da Sancağın cenub kısmında bulunan Ermenilere ve Suriye âmaline hizmet edenlere yeniden silâh dağıtılmaktadır. Bu da kâfi görülmiyerek Sancağa yeniden kuvvetler sevkolunmaktadır. Hususî bir takas kararnamesi hazırlanıyor Ankara 7 (Telefonla) Hususî bir turizm takasının ihdası volunda tetkikat yapıldığı hakkındaki haberimiz son bir kararla teeyyüd etmiş bulunuyor. Bu karar bu sene mayısta açılacak olan beynelmilel sergiye iştirak edenlerin yol masraflarının temin şekli hakkında bazı müesseselerin müracaati üzerine verilmiştir. Karara göre acentalara mütekabiliyet şartile bu yolda müsaadeler verilecektir. Memleketimizden sergiye iştirak edeceklerin masraflan acenta tarafından Merkez Bankasına yatırılacak bu bloke pa ralarla 937 senesi zarfında bilmukabele Fransadan memleketimize getirilecek seyyahlann masraflan temin olunacak tır. Acentalar, sergiye yapılacak seya hatler için nekadar masraf kabul edile bileceğini bir beyanname ile Maliye Vekâletine bildireceklerdir. İzmirde bir tren kazası oldu Askerlik usulü Ingiltere gene gönüllü şeklinde kalacak Londra 7 (A.A.) M. İnskip, Glasgow'da söylediği bir nutukta demiştir ki: « Gönüllü asker sisteminin muhafazasına tamamen taraftar bulunuyoruz. Memleket bu sistemiyle müftehirdir ve diğer milletlere bu sistemle ihtiyaclarımı zı karşılıyabileceğimizi gösterecek vazi yetteyiz.. îngilteredeki askerlik usulü hakkında Avrupa matbuatmda tenkidler ve tefsirler intişar etti. Deniz ve hava kuvvetleri için yazılan gönüllü adedi kâfidir. Muntazam kuvvetlerle kara kuvvetlerine ge lince, müracaat edenlerin adedile ihtiyac arasında büyük bir fark vardır. Fakat askerlik hizmetini daha cazib bir şekle sokmağa matuf projeler ihtimamla tetkik edilmektedir.» Leh hududunda Almanya istihkâmlar inşa etmektedir İzmir 7 (A.A.) Dün Bayraklı ile Halkapınar arasında bir tren kazası ol muştur. Karşıyakadan hareket eden İzmir treni Mezbaha istasyonuna geldiğinde Ali oğlu Mehmed adında bir amele tekerlek" ler altında kalmış, iki ayağı ile bir kolu kesilmiştir. Yaralı derhal hastahaneye kaldırılmıştır. Komünizme karşı Reksistler de faşistlerle beraber hareket edecek Dahiliye Vekâletinin mühim bir tamimi Berlin 7 (A.A.) Hava İşleri Nazırı, Leh hududile Oder nehrinin sağ sahili arasmdaki mıntakada tayyarelerin uBrüksel 7 (A.A.) Reksist lideri çuş yapmalarmı menetmiştir. M. Leon Degrelle dün akşam Torino Zannolunduğuna göre bu memnuniye radyosunda bir nutuk söylemiştir. tin sebebi, bu mıntakada istihkâmlar inşa M. Degrelle teceddüd hareketlerinden edilmekte olmasıdır. sitayişli bir lisanla bahsettiği M. Mussolini'nin programına pek benziyen reksistAlman doktorlarının askerliği lerin programını anlatmış ve bolşevizmin Berlin 7 (A.A.) Bundan böyle faşizm ve reksizmin müşterek düşmam olbütün Alman doktorlan, harb halinde duğunu söylemiştir. Hatibe göre reksist hizmet edebilmek üzere hususî bir an ler Belçikada siyasî cereyanlar haricinde trenmana tâbi tutulacaklardır. Başlıca bir halk partisi tesis etmektedirler. şehirlerde hususî harb tıbbiye mektebleri M. Degrelle'in nutku Brükselden sa ihdas olunacaktır. rahatle işitilmiştir. Belçika hükumeti M. Romanya Başvekili Ankara Degrelle'in radyoda nutuk söylemesini ya gelecek menetmiş olduğundan Belçikanın Roma Belgrad 7 (Hususî) Romanya nezdinde bu hareketi protesto edeceği Başvekili M. Tataresko'nun yakında tahmin edilmektedir. Ankarayı ziyaret edeceği mektedir. haber veril ki: Size belki hoş olmıyan bir vazife vermek arzusundayım. Biraderin... Abdülhamidden bahsederken ya bira" der der, yahud, o gün eğer uykusundan vaktile kendisine çektirilmiş ezalann intikamını almak istiyen bir ruhî halet içinde uyanmışsa, bir küçük kahkaha arasında hakanı mahlu' derdi. ... Biraderin çocuklan bizi görmek istemediler; fakat bize onlan aramak yakışır. Nekadar olsa mahzundurlar ve biz* den hali hatır sorulmasına intizar ederler. Belki de bir talebleri, bir ihtiyaclan vardır. Bugünden başlasanız... Hergün kullandığınız arabadan daha mükellef bir araba hazırlatır, ve yanınıza sultan' lar için bir haremağası, meselâ musahiblerden ya Enver Ağayı ya Hıfzı Ağayı, Efendiler için de münasib göreceğiniz bir zatı yahud sadece bir odacıyı alırsınız. Bunlan semt itibarile değil, yaş sırasile görmek, ve tarafımızdan selâm götürerek bir arzulan olup olmadığını sormak pek muvafık olur diye düşündüm. Hünkâr sözünü bitirdikten sonra bir saniye durarak ve benden de bir rey bek" liyerek sordu: Siz de bu mütaleada mısınız? Ya bir kibarane zarafette bulunmak, yahud kendisini ziyarete lüzum görmiyen yeğenlerine bir ders vermek emelile düsünülmüş olan birşeye karşı ne denebilirdi?.. Haddizatında hiç te fena olmıyan bu iradeyi hemen infaz ettim. İlkönce Selim Efendiden başladım. O beni epeyce beklettikten sonra konağının en üstkatında bir sofada ve ayaküzeri kabul etti. Resmî denebilecek surette giyinmişti. Galiba bekletmesine sebeb te bu kıyafetine takayyüdden ibaretti. Ben süslüce bir cümle ile ziyaret mak" sadını söyledim. O kısaca boylu, sinirli, vaktinden evvel yapranmış bir adamdı. Herşeyden evvel dikkate çarpan, simasından başlıyarak bütün vücudünü kaplıyan bir asabî ihtızaz idı. Şahsan pek benzememekle beraber bu bakımdan Yusuf İzzettinle aralannda bir müşabehet bul" dum. Kısaca, ve n« sesinde, ne yüzünün fadesinde mütehassis olduğuna delâlet edebilecek bir emare görünmeden, teşekkür etti; o kadar... Artık mülâkat bitmiş oldu. Belki üç dakıka ancak sürebilen bu mülâkattan sonra aynlmaktan başka yapılacak bir iş kalmıyordu. Ya tekebbüre, ya nas ile münasebette bulunmak ilminde ademi vukufa mahmul olabilen bu kabul tarzı bende ne onun için ne kendi nefsime aid olan cihet için müsaid bir intıba bırakamamakla beraber vazife itibarile icab eden zarafet rasimestni ifa ile çıktım. Abdülkadir ve Ahmed Efendilerle vukua gelen mülâkat daha muvafık değildi. Abdülkadir Efendi, pudralı yanaklarile, şakaklarından aşağıya doğru epeyce sarkan tıraşile, Ahmed Efendi de hoppa ve züppe edasile muvafık bir tesir uyandırabilmekten pek uzak kalıyorlardı. Bu şehzadelerin üçü de mütekebbirane azametlerinden bir zerre bile kaybetmemişlerdi. Büyük k a r deşleri kadar korkak denebilecek derecede çekingen davranmamakla beraber mülâkatı, gene ayaküzeri, ve ancak tarafımdan söylenecek cümleye ve onlar tarafından yapılacak muhtasar teşekküre yer bırakacak bir müddet içinde sonuna eriştirdiler. Bir ihtiyaclan olup olmadığr na dair vukua gelen istifsara da cevab vermediler. Belliydi ki hiçbir şeye muhtac değillerdi, bunların hep konaklan, arabaları, maiyetleri ve elbette babaları tarafından temin edilmiş geniş mikyasta maişetleri vardı. Zaten Yıldızdaki hususî dairelerinden çıkıp ta ayn ayn konaklara yerleştikten sonra müstakil ve müreffeh bir hayat kurmuş olan bu Abdülhamid evlâdı saltanat tebeddülünden maddî bir ziyana uğramış görünmüyorlardı. Bürhaneddin Efendi bende aksi tesir yaptı. Onun hepsinden daha zeki olduğuna dair daima birçok rivayetler işitilirdi. Resim yapar, piyano çalar, okur yazar, lisan bilir derlerdi; ve kardeşlerinden çok büyük farklarla ayrılan bu oğlunu Abdülhamid hepsinden ziyade sever diye bilinirdi. Onun lehine zikredilen meziyetlerden bir büyük hisse tenzil etmiş olmakla beraber, şahsan diğerlerile hiç mukayese edilemiyecek olan sevimliliğinden mütevellid olsa gerek, Nişantaşında konağının bir salonunda karşı karşıya, iki ahbab teklifsizliğile otururken bir eza duymadım; hatta ötedenberi işitilmiş müsaid rivayetlere genişliyen bir inanmak arzusu hissettim. Beni gıyaben tanır mıydı? Hakkımda sonradan edinilmiş malumata mı sahib" di? Okur yazar olmasına pek emniyet etmemekle beraber herhalde zeki bir gene olduğuna delâlçt eden bir celi ema Halid Ziya USAKUG1L Peyami Safa Pek yakında Ankara 7 (Telefonla) Dahiliye Rusya ile yeni ticaret mua Vekâleti idare âmirlerinin evlerde dahi hedesi yapıhyor olsa poker ve mümasili oyun oynamamaAnkara 7 (Telefonla) Rusya ile lan ve bu kabil oyun oynıyan evlere misafireten dahi olsa gitmemeleri için va yeni bir ticaret anlaşması akdi etrafındaIıliklere yeni bir tamim göndermek üze ki müzakerelere bugün Hariciye Vekâlerecfis. tinde başlanmıştıt. Evlenıne Gazi Evranos oğullarmdan Muhsin kızı Bayan Seniha ile Üsküb eşrafından Kumbaracı Yaşar oğlu Bay Ekrem Özyaşarın nikâhları Kadıköy Belediye dairesinde akraba ve dostları arasında dün yapılmıştır. Her iki tarafa saadetler dileriz. Cumhuriyet'te Okuyacağmız en son ve en güzel eserini bitirmek üzeredir

Bu sayıdan diğer sayfalar: