4 tkincikânun 1937 CUMHURİYET Anadoluda Bursada yakalanan bir cür'etkâr San'at tetlciklerî AMİD YOLUNDA Kayseride imar Kendisine polis süsü vererek bir adamı do Atinada toplanacak Balkan Antantı Konseyine landırma&a kalktı Bulgarların da iştirak edeceği ümid ediliyor Yugoslav Bulgar paktı Belgradda imzalanacak Kısalan ve kısalmıyan yollar Bursa (Hususî) Bilecik mahalle sinden Asım oğlu Resmi isminde biri, kendisine taharrî memuru süsü vere rek, Ahmedpaşafeneri mahallesinde 35 numaralı evde oturan Mehmede gitmiş ve üfürükçülük yaptığmı hükumete haber vereceğini söyliyerek kendisinden 25 lira istemiştir. Mehmed, evvelâ yirmi lirayı vermiş, beş lirayı da ertesi gün vereceğini vadetmiştir. Fakat bu sefer evine bir bekçi ve polis saklıyan Mehmed, ertesi günü gelen sahte ta harri memurunu yakalatmıştır. Bu sahte taharri evrakile Adliyeye verilmiş tir. Uludağa giden talebeler Niğdenin istasyondan gb'rünüsü Saltanat devrinden birer harabe halinde elimize intikal etmiş olan şehirlerimizde imar hareketlerine başlarken muhakkak lüzumlu olan bir şey vardır ki o da yapmadan evvel yıkmakla başlar, çok kere yıkıcılık yapıcılığa takaddüm eder. Artık şehirlerimizde lâbirent gibi havasız, yamnyumru sokaklara tahammülümüz yoktur. Bu noktada ben Kayseride bir sezginlik gördüm. Fakat çok dıkkat etmeğe mecburuz ki bu yıkıcılık işini tatbik ederken milletin tarihî belgelerini, medeniyet izlerini de birlikte süpürmiyelim. Kayserinin bu cihetten bazı zayiatı olmuştur. Kayseri evlerinin kendisine mafısus bir hususiyeti ve yüksek bir orijinalitesi vardır. Bu şehirdeki sivil inşaatta hareket gösterecek mimarlar, şehir evlerinin tipi üzerinde ve san'at inceliklerinde tetkikler yaparlarsa kuvvetli ilhamlar alabilecekJerine kaniim. Bu bakımdandır ki îstasyon caddesinde kübik olsun!.. diye yapılan bir iki evin ne san'atta bir manası, ne de Kayseriye yakışır bir kıymeti yoktur. Aslında san'atkâr olan Kayserililerin bu noktada çok hassas olmalan ve yeni yapacakları binalan için rasgele ustalara değil, mimarlara müracaat etmeleri lâzımdır. Ancak bu suretledir ki Kayseri şehri kendi hüviyetile mütenasib bir varlıkla cumhuriyetin imarcılık âlemine baş kaldırabilir. Cumhuriyetin endüstriel müessesatı binalarile şehri süslemişler, sosyal varlığile şehre hayat vermişlerdir. Mensucat ve sair fabrikaların mühendis ve teknisyenlerile bütün mensubları gündüz sarfettikleri hayırh ve faydalı çahşmalarının yorgunluklarını şehirde dinlendirmektedirler. Gerçi bugün için şehrin medenî eğlence ve istirahat yerleri kifayetsizdir, fakat gördüğüm kuvvetli hazırlık karşısında inandım ki bu mahrumiyet ancak bir iki sene daha sürebilir, ondan sonra Kayserililerin her şeyi vardır. cillerini tetkik imkânı araştınyorlardı. Umarım ki bunda da muvaffak olmuşlardır. Bu çalışkan ve kıymetli elemanlar arasında bilhassa öğretmen Kâzımı zikre ve kendisine teşekküre borcluyum. Bana bütün ziyaretlerimde refakat nezaketi gösterdi ve malumatından da hayli istifade ettim. Bu arkadaşlann muvaffakiyetini dilerim. Bursa (Hususî) İstanbul Alman mektebinin kız ve erkek talebesinden 30 kişilik bir grup kış sporları yapmak ve on gün kalmak üzere Uludağa çık mıştır. Bu grup Partinin Kayak evinde kalacaktır. istanbul muallimlerinden büyük bir grup ta kânunusani içinde buraya gelerek Uludağa çıkacaktır. Şimdi burada Kayseri şehrini bitirdik. Bursa (Hususî) Gemlikte yapıl Artık bu güzel şehre ve üstü bembeyaz Erciyese veda ederek Niğdeye ineceğiz. makta olan sun'î ipek fabrikasımn ge ni|letilmesi düşünülerek civardaki zeyKayseriden Ulukışlaya her sabah bir tinliklerden bir kısmınm istimlâkine otoray hareket ediyor. Bu otoraylar îstanbul tramvaylanndan daha büyükçe, karar verilmiştir. Bu zeytinliklerden güzel, sevimli bir şekli de var. Bir ma her ağaç başına on lira hesabile îstim kinist, bir kondüktörle çalışan bu otoray lâk edilecek kısımlar için Sümer Bank lar sürat ve rahathğile halka o kadar ko umum müdürlüğü Gemlik Belediye reIayhk temin etmiş ki, heybesini sırthyan isliğine hemen istimlâke başlanmasını köylücükler, çantasını koltuklıyan iş a bildirmiştir. damları bunlara sevincle, neş'e ile koşuTenzilâtlı istihlâk vergisi yorlar. Fevkalâde bir sürat ve rahatlıkla sarsıntısızca beni iki buçuk saatte KayMaliye Vekâleti resmî devairle mekseriden Niğdeye indirdi. teb ve sairede sarfedilen elektrikten aYollarda hayli uzaklaştığımız halde lınan tenzilâtlı istihlâk vergisinin tu Erciyesin karlı muhteşem tepesi gözümüz tarını alâkadarlardan sormuştur. Bu den kaybolmuyordu. Fakat bu yollarda sorgu elektrik istihlâk vergisinde yapırasladığım Bünyan bahçelerinde ve diğer lacak tenzilâtla alâkadardır. meyva ağaclannda tufeylî ve muzır bir hastahk olan ökse otlannı nazan dikkati celbeder bir halde gördüm. Bu kış mevsımınde ağaclar sanki yeniden yeşillenmisti. Ziraatçilerimizin ve meyva ihracı işile mesgul Türkofisin elbette ki bunlar nazarından kaçmaz. Sun'î ipek fabrikası tevsi edilecek IBaştarafı 1 inci sahifede] kan memleketleri lehine de istikrar ısa bir hayat içinde sonsuz bir nacak olan dostluk anlaşmasının diğer kesbeyliyecektir.» hareket ihtiyacı insan ruhunda Balkan devletlerine de açık olacağmı ve Diğer Bulgar gazetelerinde mesafe mefhumuna karşı mücaistiyen devletin buna dahil olabileceğini dele arzusu doğurmuştur. Atlan, ceylânmütalealar bildirmektedir. lan ve daha birçok hayvanları süzüle süSofya 3 (A.A.) Bulgar Ajansı Bulgaristan Balkan Paktına züle koşarken, kuşlan da kıvrak ağışlar bildiriyor: girecek mi? ve inişli çıkışlı yürüyüşjer arasında uçarYugoslavya ile Bulgaristan arasında Atina 3 (Hususî muhabirimizden) ken seyrediş o arzuyu boyuna kamçılayakında imzalanacak dostluk paktı hakYunan efkân umumiyesi, Yugoslavya dı, önüne geçilmez bir ihtiras haline koykında muhtelif memleketler hükumeti ile Bulgaristan arasında imzası mukarrer du. Artık mesafe mefhumunu sezen her merkezlerindeki intıbaları kaydeden sa dostluk muahedesi hakkında çok nikbinkafada bir tayyi mekân hulyası yaşıyorbah gazeteleri, bu dostluk paktının Baldir. Bir kısım siyasî mehafil 15 şubatta du ve bir çok masallar bu hulyaya göre kanlar sulhu için büyük ehemmiyetini bir Atinada toplanacak olan Balkan Antandüzülüyordu. tı Konseyinde Bulgaristanm da temsil e kere daha tebarüz ettirmektedirler. Buhar devrinden önce yaşıyanlann Zora gazetesi diyor ki: dileceğini ümid etmektedir. böyle bir hulyalı ihtirası içlerinde taşıma«Bu pakt, Bulgaristanm Yugoslav lan da tabiiydi.Çünkü bu kasabadan baş«Pakt yeni Balkan binasımn yaya karşı üç senedenberi devam ettir ka bir kasabaya gitmek uzun zahmetlere temelini teşkil edecektir» diği siyasetin bir neticesidir. Bu siyaset, Sofya 3 (A.A.) Bulgar Ajansı bugünkü yeni adıma doğru mütemadi katlanmakla mümkündü, bir ülkeden başka bir ülkeye geçmek ise büyük bir ömür bildiriyor: bir hazırlık teşkil etmiştir.» parçası feda etmekle kabil oluyordu. Gazeteler, yakında imzalanacak olan Utro gazetesi, Üniversitede beynelmi Sarkın garba karşı uzun asırlar tabir caBulgar Yugoslav dostluk paktı hakkınlel hukuk profesörü Dr. Genov'un bir izse Myope kalması, garbın da şarkı da uzun yazılar yazarak bu hâdisenin makalesini neşretmektedir. yakın zamana kadar tanıyamaması bu büyük ehemmiyetini tebarüz ettirmekteyüzdendi. Profesör Genov ezcümle diyor ki: dirler. «1912 Balkan ittifakından tamamile Şu veya bu değil, cemiyetleri temsil Mir gazetesi diyor ki: bambaşka olan bugünkü Bulgar Yu eden kudretli şahsiyetler bile mesafe «Bulgar Yugoslav yaklaşması, beygoslav anlaşması, hiçbir istilâ hedefi güt mefhumunun fikirleri yürümekten alıkonelmilel büyük ehemmiyeti olan bir hâmemekte ve hiçbir kimseyi tehdid etme yan, beşer zekâsmdaki esirî akış kabilidisedir. Bir sulh eseri olması haysiyetile, mektedir. Bu sebeblerden dolayı, Avruyetini dumura uğratan kahir tagallübü bu yaklaşma, Balkan memleketleri mü panm az sükunetli havası nazan dikkate önünde çırpınıp duruyorlardı. nasebetlerine daha ziyade bir vuzuh vere alınırsa, bu pakt, komşularımız ve diğer Tarihin herkesçe malum olan bu hacektir. Bulgar Yugoslav dostluk paktı, büyük devletler tarafından memnuniyet kikatini Osmanlı elçilerinden Ahmed karşılıklı emniyet ve mütekabil hürmet ü ve itimadla karşılanmalıdır. İlk temel Resmî ve Yirmisekiz lâkablı Mehmed zerine yükselecek olan yeni Balkan bina konulmuştur. Bunun gerek memleket ve Efendilerin sefaretnamelerini boş bir sının temelini teşkil eyliyecektir.» gerek Balkanlar için hayırh neticeler ver zamanımda ve bir kere daha gözden geM. Çankof la sıkı alâkası bulunan Slo mesi, iki memleket devlet adamlannın di çirirken hatırlamamak elimden gelmedi. vo da ezcümle diyor ki: rayet ve himmetlerine bağlıdır.» Ahmed Resmî Efendi Viyanaya gitmiç«Bu yeni pakt, umumî sulhu takviye ti. Zavallı adam bir rebiülevvel ayımn edecektir. Tamamile eminiz ki diğer komBir Alman gazetesinin Baş yirminci günü lstanbuldan çıkıyor, tam şulanmız, bu paktın hakikî manasını andoksan gün yollarda süründükten som$ muharriri azledildi lıyacaklardır. Ve hiç kimse, din, âdet ve Avusturya payitahtına varabiliyor. ÜBerlin 3 (A.A.) Berliner Tageb çüncü Ahmedin elçisi olup Parise lisan itibarile bu derece birbirine yakın iki milletin dostluğundan endişe hissetmi latt'ın başmuharriri M. Paul Scheffer'in Yirmisekiz Mehmed Efendinin yolc yecektir. Bu iki millet arasında şimdiye vazifesine bugün nihayet verilmiş ve ye ğu daha acıklı. O, bir zilhicce ayının kadar devam eden rekabet, Balkanlarda rine Lokalanzeiger gazetesinin eski baş düncü gününde lstanbuldan gemiye bin sulh için daimî bir tehlike teşkil eylemiş muharriri olan M. Schvvarzer tayin edil di, cemaziyelevvelin dokuzunda Parise rir. Bu rekabet bitince, sulh, diğer Bal miştir. vâsıl olabildi. Demek ki tam yüz yirmi gün yolda kaldı. Fakat ne kalış?.. Onu bizzat yolcunun ağzından dinlemeli ve mesafel «fefhumunun bir zamanlar beşer hayâtV'iizerindeki öldürücü tesirini anlamalı. 2avallı adamın, Maltadan hareket ettikten sonra altı günde seksen millik yol aldıklannı bir söyleyişi var ki acımamak mümkün değil. Bununla beraber şu kamlumbağa yürüyüşünün hoş taraflan da var. Bunu gene elçi efendinin sık sık yaptığı istitradlardan anlıyoruz. Meselâ onun Montpe lier'de kadmlar tarafından ihata ejjilisi gerçekten yorgunluk unutturacak bir hâdisedir. Aylardanberi denizlerde çalkalanmış, kanallar içinde hırpalanmış, at üstünde sallanmış olan elçi, yol zahmetlerinden acı acı şikâyet ederken bu fasla gelir gelmez dilini değiştiriyor, tatlı bir lisan kullanmağa başlıyor. Şuhmeşreb elçinin yazdığına bakıhrsa: «Fransa, kadınlann cennetidir. Orada, Havva kızlanna hiçbir zahmet ve meşakkat tahmil olunamaz. Lâkin bir yabancı erkeğe karşı yapışkanlıkları da söz götürmez.» Işte Yirmisekiz Mehmed Efendiyi her şehirde ihata etmeleri dahi bu halden ileri geliyor. Zavallılar, kalabalık arasında sıkîşıp kaldıklan halde ağlıya sızlıya, hatta bayıla ayıla gene yol bul elçinin yanına geliyorlar, eline sarıl r hayran hayran bakıyorlar ve istemeye istemeye ayrılıyorlar. Elçi, bir iki kadına nişan koymuş ve onlann odadan çıktıktan sonra üçer kere geri döndüklerini görmüş!.. Yirmisekiz Mehmed Efendi, Bordeaux şehrini de beğeniyor ve onu gerek bina, gerek ebna bakımından pek ra'na buluyor! Şimdi bu temaşalar yok, fakat o üzüntüler de yok. Eskilerin muhal bir hayal olarak tasavvur ve tasvir ettikleri tayyi mekân meselesini fen halletmiştir. Paristen îstanbula hemen hemen bir günde geliniyor ve Avnıpadan Amerikaya dört gün içinde gülerek, dans edilerek vanlıyor. Bu vaziyette "biz Istanbullulann Maltepeden Sanyere gidip dönebilmek için tam bir gün harcamak mecburiyetinde kaIışımız, geçmiş asırlardaki mesafe mefhumunu yaşatmak kaygusundan ileri gelse gerek!.. Niğde Etilere kadar tarihin enginliklerinden biri olan Niğdenin istasyondan görü nüşünde bile kasabanm ufuklannda yükselen kalesi, Alâeddin camii ve minaresi ile belli oluyor ki burası eski bir şehirdir. Umumî manzarada insanı düşündüren bir heybet var.. Şimdiki istasyondan şehre giden yol şehrin eski methali değildir. Burası birkaç yıl evvel Cumhuriyetin oradan gerirdiği demiryolunun şehre u Kültiir hareketleri zattığı temiz ve düzgün bir şosedir ki deMeslekî hodbinliğimi itiraf ederek söy miryolu geçmeden evvel buralar şehrin lüyorum ki Kayseri gibi tarihin derinlik çayırlığı imiş.. lerine kol atmış yerlerde ben kültiir haNiğde şehri küçüklüğüne rağmen bureketlerini tarih ve san'at tarihi bakımın gün bizlere Selçukilerin, Ilhanilerin, Kadan ölçeriaı. Işte bu bakımdan Kayseri ramanoğullarının en yüksek medeniyet ede kuvvetli bir hareket vardır. Halkevi serlerini Osman oğullanndan da bir iki bazı kıymetli elemanları bağrında topla parçayı bağnnda saklıyan bir müzedir, mıştır. Temiz bir iman ve heyecanla ça hele Akmedrese, Alâeddin camii Türk lışıyorlar. Kayseri tarihi ve folkloru üze medeniyetinin birer şaheseridir. Sungur rinde bu arkadaşlann kıymetli çalışma camii Türk mimarî tarihinde gotik tarzı lan beni çok mütehassis etti. Şimdiye ka izlerini yaşatan yegâne bir eser olmak itidar Kayserinin yetiştirmiş olduğu on se barile şayanı dikkat bir hâdisenin sembokiz mimann isim ve hüviyetlerini tesbit et lüdür. Mimar mişler, Halkevi namına yazdıklan KaySEDAD ÇETİNTAŞ seri tarihinı tamamlamak için Kayseri si Şark Demiryollarının Devlet tarafından satın ahnması üzerine lstanbuldan Edirneye ve Edirneden Istanbula kalkan ilk Devlet trenleri Pityon'dan geçerken Yunanlıların da tezahürat yaptıklarını yazmış tık. Yukarıki resim bu tezahüratı tesbit etmektedir. Şüphesiz... Ancak, üç gün sonra çıkmak isterim. Yalnız üç gün.. İmkânsız! Şimdi hapishaneyi terkedip gitmen için emir verdiler. Yalnız üç gün.. diye Demir ısrar ediyor. Hurrem Bey, adeta hiddetlenerek tezkereyi gösterdi: Kendin istesen bile seni hudud dışına atacaklar! Demir, heyecanını zorla tutuyordu. Az sonra, iki Yunan neferinin arasında İğnebey medresesini terkeden Demir ve Ali Hurrem, trene indiler. Bu beklenmedik hareket yüzünden, Kurdoğlu ailesile vedalaşamadan İstanbula dönmeğe mecbur oldu. rarak Beyazıda çıkmak istiyordu. İşgal müfrezeleri arasından pervasız geçen bu vakitsiz yolcu, Demirdi. Bu sırada her gün yeni tevkifler olduğu gibi, Aksaray yangın yerinde bulunan cesedler yüzün den meşhur romancı Hüseyin Rahmi «Kesik Baş» adlı romanını neşre başla mıştı. Karanlıktan sonra o saatte eski mahzenlere saklanan şakilerle İngiliz müfrezelerinden başka sokakta kimseye raslamak kabil değildi. Demir, iki gündür bir kira beygirile bütün boş mahalleleri dolaşıp surların dışına çıkıyor, nereye gittiğini bilmeden atını dörtnala koşturarak içindeki sıkmtıyı boşaltmak istiyordu. Divanyolunda bir sağnağa tutulduğu için nefes nefese eve girdi. İstanbula döndüğündenberi, ev halÜçüncü kısım kile konuşmamakta adeta ısrar ediyordu. Doğru, odasına çıktı. Mangal bahanesile içeri gelen anasını okşayıp kitablarına kapandı. Islanmışsm, aşağı gel de kurun! Ortahk zifiri karanhktı. Kale duvar Burada soyunacağım. Yazılacak larının dibinden dörtnala, bir atlı geçi şeylerim var. yor. Tren bekçisinin işaretine aldırma Dalıp kalma oğlum, hasta olur dan, demiryolunu aşarak iç sokaklara sun. daldı. Bakıhrsa Samatyadan geliyor ve O, cevab yerine kadının yüzünden öpyolu kısaltmak için yangın yerinden vu tü. Sabire Hanımın indiğinden emin olmak için ayak seslerini dinledikten son ra, cebinden çok defalar okunduğu far kedilecek kadar buruşmuş bir kâğıd çıka rıp, eski bir elyazısını haileder gibi yu tarcasına okumağa başladı. Bu, döndü ğünden beş gün sonra Nurdan aldığı mektubdu. Geleli iki haftayı geçiyor. Birbiri üstüne birkaç kere yazmıs. Fakat hiç birisine cevab almamıştı. Görünüşe re, ihtimal ondan alacağı sonuncu haber bu olacaktı. Nihayet buna, kend de inanmağa başladığı için, yıpranmiş kâğıd parçasını yeniden yeniye okuyarak kendini teselli ediyordu. « Demir Bey, anî hareketiniz beni o kadar sarstı ki, hâlâ kendime sahib değilim. Cemal, zihnimdeki karanlık noktaları tam vaktinde aydınlatmış olmasa, bu aynlış yalnız başkalanna esir olduğum için değil, sırf kendim için çok azablı olacaktı. (Arkast var) Cumhuriyetin ictimaî romanı: 8 0 Yazan: Hilmi Ziya Cemal, bundan sonra Hacı Toranın Kurdoğluna karşı alacak davası açtığını, mahkemeye başlanırsa derhal Bekir Bey aleyhine hüküm verileceği için Nurun bu sefer ister istemez kendini feda edeceğini anlattı ve onu ilk fırsatta görüp, hapisaneye getireceğini vadetti. Korku ve yeis yüzünden, yangından beri üzeri külle örtülen bu derin his, şuurunun en geri plânlarından kuvvetle tekrar sahneye çıkmaya başlamıştı. Cemalden sonra hapisane ona cennet kadar zevkli görünüyor. Yeni ahbabların arasında neş'eyle dolaşıyor. Bir hafta için gardiyana ısmarladığı bütün sigara larını dağıtıyordu. Hayata yeniden girmek, büyük mücadelelere atılmak için nihayetsiz kuvvet duyuyordu. Nurun geleceği günü, ayaklanna kapanıp «ıshrabı tanımıyordum. Sana lâyık değildim. Fakat artık, ben de seninle beraber yürü yeceğim demeğe kendimde kuvvet du • yuyorum!..» demek için, iştiyakla bekliyordu. O güne kadar Cemali görmedi. Ne cevab verdi? Beni nasıl karşılıyacak? diye halecanla düşünürken muttasıl saatleri hesab ediyordu. Bu sırada Ali Hurrem (kardeşi), Demirin tevkifini duyar duymaz Babıaliye koşmuş, nüfuzlu tanıdıklar yardımile teşebbüse girmişti. Henüz meselenin ne olduğu bilinmediği için, yalnız kefalete bağlanıp İstanbula sevki hakkında bir müsaade aldı. Yola çıktı. Bursaya gelir gelmez, doğru işgal kumandanına gitti. «Derhal şehri terkeönek» şartile tahliye kâğıdını alıp hapishaneye girdi. Hurrem Beyi nüınayişle karşıladılar. Az sonra, işi öğrenince hem sevincle bağınşıyor, hem de ayrılacaklan için kederlerini saklamıyorlardı. Bu anî haber onu memnun etmedi. Sonra kardeşi, hayretini saklamadan, soruyordu: Kurtulduğuna sevinmiyor musun?. M. TURHAN TAN Bir cemiyet Tashih Dünkü tefrikamızın üçüncü kolonu sonunda «Cemalle konuştukları...> diye başlıyan satır başından sonra diğer sütununda birkaç satır karışmıştır. Bunu müteakıb silsile muntazam devam ettiği için tekrara lüzum görmüyor ve karilerimizden beyani itizar ediyoruz. Hurrem Sultan Tarihçi edibimiz M. Turhan Tanm en güzel eseri Cumhuriyette Pek yakında