22 Temmuz 1936 CUMHURİYET îstanbul Def terdarlığına Maliye murakıbı Kâzım iirle aşkın ikiz olduğu öt tayin edilmiştir. Kâri söylenıp durur. Bu y zım uzun müddet değer verenler, aşksız şiirin xzr muhasebe müdür suz çorbadan farksız olduğunu ileri <jlüklerinde bulunmuş, Daily Telgraph gazetesinin dün gelen meğe lâyıktır. Hiç kimse Türklerin Borerler. Fakat ben ne o iddiadan, ne u Devlet Demiryol nüshasında, «Yeni Türkiye için yeni mu ğazları tahkim etmek hususundaki âdil itikaddan bahsedecek değilim. Yalt Montrö 17 temmuz şifre kapadılar. Odalarda. koridorlarda. ları, Ergani bakır ahede» serlevhalı başmakalesinde yeni taleblerine itiraz etmemiştir. Konferansı halk şairlerile halkm âşık dediği kims» muhasebe İki gündenberi Montröpalaa salonları' komitelerde, umumî içtimalarda delege şirketi Boğazlar mukavelesi için şu mütalealar takib edenler Ingiltere ile üçüncü bir devlerin ayırd edilmesi icab ettiğini söylemei tenhalaşmıya başladı. Gazeteciler. dip ler birbirlerini ikna için çene yarıştır müdürlüğünü, Ma yürütülmektedir: let arasındaki ihtilâfı efkâra dikkat etmiş istiyorum. lomatlar, birer ikişer, gezmeğe çıkı maktan, dışarıda gazeteciler beklemek liye müfettişliğini Defterdar K&zım «Yeni Boğazlar muahedesine vazıu olsalar gerektir. Maamafih İngilterenin yorlar, dolaşıp dolaşıp geliyorlar. Her ten, havadis peşinde koşmaktan yorul yapmış Halk şairi, içinde yaşadığı muhitin ve tetkikatını keste, yorulan sinirleri biraz dinlendir dular. Sinirler gerildi. arada bir ümid Fransada ikmal etmiş kıymetli bir mali limza devletleri, kazanmış olduklan mu menafii herhangi bir hususta feda edilmiş içinden yetistiği kütlenin elemlerini, sevincvaffakiyeüen dolayı son derece hararetle değildir. Konferansa malum sebeblerle lerini, emellerini, temayüllerini, ihtiyacmek ihtiyacı var. Otel salonlarmda da sizlik alâmetleri görüldü, hulâsa. kon yecimir olduğundan bu tayin memnuni büyük fırtınalardan sonra etrafa çö ferans tam manasile büyük bir mücatebrik etmek lâzımdır. Çünkü, konferans iitirak etmiyen Almanya ile îtalya, bu lannı, ihtiraslarını, hınclarını kuvvetle seyet uyandırmıştır. ken bir sükunet havası hissediliyor. Bu, delenin nisbetlerinl aldı. bazı avantajlardan mahrum olmasına rağ memleketler matbuatındaki yazılar üze zip halk dilile terennüm eden anadan Istanbul Defterdarlığında yeni ihdas Bizim delegelerimiz, bilhassa HariciMontrö meydan muharebesinin sonu men, muvaffakiyet elde etmiş bulunuyor. rine mütalea yürüterek denebilir ki neti san'atkâr doğmuş adam demektir. Bu aye Vekilimizle onun kıymetli yardım edilen bilâvasıta vergiler müdürlüğüne Anlasılması müşkül olmıyan esbabdan ceden pek te memnun olmamışlardır. dur. Muhtelif menfaatler, muhtelif mak yarda bir san'atkâr ümmi kalmıya tahamn sadlar arasında, kâh bütün kuvvetler cısı Numan Menemencioğlu, senelerce Istanbul tahakkuk müdür vekili Maliye dolayı Italya konferansta temsil edilmi Maamafih onlann noktai nazarından e mül edemez, okumayı ve yazmayı öğrencepheye atılarak yapılan taarruzlar ve sarfedilmiş mesainin müsbet neticele müfettişi Hakkı Kâmilin, diğer müdür lerın noksan olduğunu tahmin etmek te mek ister. Ondan dolayıdır ki Gevheri gimukabil taarruzlarla kâh cepheden çe rini toplamak azminin verdiği tatlı bir üklere de Maliye müfettişlerinden bazı vordu. Fakat muahede, istediği zaman imza etmek üzere, Italyava açık bırakıl hakikaten zordur. bi, Bayburdlu Zihni gibi şöhretleri Anakilerek, cenahlardan tecrübe edilen çe hırsla şayani hayret bir gayret göster zevatın tayini muhtemeldir. mutır. Sulh zamanında Sovyetlere Bo Filî neticelerden daha mühim olan bir dolunun birçok köşelerinde hâlâ yaşıyan virme hareketlerile cereyan eden ta diler. Az uyudular. çok çalıştılar. Bazan Münhal olan Maliye Vekâleti muharihin yeni ve büyük bir Boğazlar mu yemek te yemediler; hulâsa, insanm si 5ebat umum müdürlüğüne Izmir Defter ğazlardan namahdud bir sekilde harb se nokta varsa o da eskı Boğazlar muahe halk şairleri aruz veznile manzumeler kaharebesi nihayet Türk diplomasisinin nirlerini harab eden bir çalışma haddi darı Ihsanın tayin edileceği söylenmek misi çıkarmak hakkı verildiği için Japon desinin münakaşa ve müzakere yolile ve leme almayı, yerine göre divan edebiyamuvaffak silâhlarınm tam bir galebe • nereye kadar gidebilirse onlar da orava yanın da bu maddeye muhalefet etmtkle tadil taleb edefin tamamile tatmini sure tına mahsus kelime oyunlarına başvurtedir. ve hatta daha ötesine kadar gittiler. Fasile neticelenmiştir. olduğu anlasılmaktadır. Maamafih Ak tiie değiştirilmiş olmasıdır. Bu itibarla da mayı ve tasavvufî ağız kullanmayı başarDaha evvelki akşamdan netice anla kat, konferansın her sahasında muvafSovyet Rusyada kurulan denız islerinde Japonya dolayi3ile alâ Montrö konferansı muahedelerin gerek mışlardır. Karacaoğlan gibılerin okur vaşıldı. Esas prensipler üzerinde nihayet fak oldular. Haddi zatinde nazik, ce kadardır. Almanya, yeni Boğazlar mu kudsiyet gerek elâstikiyetine karşı besle zarlığı şüphelidir. Fakat onlar da temas yeni komiserlikler son ve kat'î anlaşmaların yapıldığı şayi milekâr, hayirhah bir insan olan Hariahedesinin bazı maddelerinde, Avrupa nen itimadı kuvvetlendirmek itibarile çok ettıklerı ve esasen içinden yetiştikleri halolduğu zaman artık neticenin ne olaca ciye Vekilimizin bazı şahsî müdahale Moskova 21 (A A.) Merkez icra ko1 kın duygularına tercüman olmaktan geri gı belli olmuş. herkes doktor Arası teb leridir ki birçok pürüzlerin temizlen mitesi ve Sovyetler Birliği Halk komi nın kendisine cephe almakta olduğunu iyi bir misal teşkil etmektedir. Bittabi bü kalmamışlardır. mesinde amil oldu. Dost ve müttefik ;erleri meclisi birleşmiş bir Sovyetler sezinsemektedir. Türkiyenin bitaraflıgı tün muahedelerin Lozan muahedesi karike başlamıştı. bir devletin delegasyon reisi, evvelki Birliği federal repüpliken sağlık ko halinde Boğazların muharib devletlerin Halkm âşık diye tanıdığı adamlar büsdar kolay tadıl edileceğini ima etmek isDün akşam geç vakte kadar süren bir akşam bana <neticede Doktorun şahsı miserliğile gene birleşmiş bir Sovyetler harb gemilerine karşı kapanmasına dair bütün başkadır. Gerçi onlann da elleriniçtimadan sonra, sırf biran evvel işi binın büyük tesiri vardır. Kendisini her Birliği Tüze komiserliği ihdasına karar vazedılen ahkâm hiç olmazsa nazarî o temeyiz. Fakat Montrö konferansı her de saz ve dillerinde söz varsa da ruhlatirmek ga>Tetile hareket eden konfe halde, kanunu kendi ellerine alarak hodkese o kadar sevdirmiştir ki onun iste vermişlerdir. Federe cumhuriyetlerin rans reisinin himmeti sayesinde. herşey larak 1914 teki Göben sergüzeştinin te behod hareket etmek hususu"da ısrar rında şıir kabiliyeti yoktur. Sazı, dervijdiği şeyleri reddetmek bazan arkadaş müddeiumumiliklerile ilk tahkikat teşlerin keskülleri gibi cer aleti olarak kullaneticelendi. Yalnız, bitip tükenmek bilları için imkânsız olur> dedi. Hakika kilâtı doğrudan doğruya bu Tüze Ba kerrürüne mâni olacak mahiyette addo gösteren devletlere iyi bir misal olsa gemiyen reserve hazinesi gibi Romanyanırlar. Halbuki halk şairinde saz, sesli lunmaktadır. ten, bütün bu gürültülü münakaşalar kanlığına bağlı bulunacaktır. rektir. Kendi lehine olarak hiçbir şeyin reklâmdan başka birşey değildir. Onu, nın son bir reserve daha yaptığından arasında daima şunu farkettik: Müzakerat esnasında, hasıl olan esaslı tadil edilmiyeceğine inanan Almanya Kararname, ceza kanunile medenî bahsediliyordru. Fakat, içtimadan sonsan'at kabilıyetini ilân için elinde taşır. Her tarafta Türkiye için sempatik bir kanunun ve usul hakkmdaki kanunla ihtilâflar konferansın neticesiz kalmasını davasına taraftar kazanamamış olmakla ra, Romanya murahhasının doktor A Hakikatte istinad ettiği kalemdir, kâğıdrası salonun kenarına çekerek konuş hava vardır. Bu hava yalnız diplomat •ın bütün Sovyetler Birliği için ayni ol intac edebilecek mahiyet arzettiği günier kabahati başkalarına bulmamalıdır. Işte dır. masından anlaşüıyordu ki bu son re lar arasında değil, bilhassa gazeteciler ması lâzım geleceğini tesbit etmektedir. olmuştur. Şayani şükrandır ki amelî nok bundn dolayıdır ki Türkiye hem besleSonra halk şairi dilenmez, kazanır. Merkez icra komitesi yeni sağlık ko eerveden de vazgeçilecektir. Son gü arasında da göze çarpar. Gazetecilerin sempatisi bence daha kıymetlidir. Çün miserliğine M. Greguar Kaminskiyi ve tai nazar, nazariyeler üzerine galebe çal diği hüsnü njyet hem de bunun mükâfa Muammalar tertib ederek, methiyeler ve nün umumî bir anlaşmaya doğru gidişi mış bulunuyor. Atatürk Türkiyesi, Ab tını görmüş olmakla şayani tebriktir. hıcviyeler dağıtarak geçinir. Âşık, îstan ', gayet süratli olmuştu. Bilhassa Ingiliz kü onlar daha samimidirler. Burada ta yeni Tüze komiserliğine M. Nikola dülhamid ve halefinin Türkiyesi değildir. kib ettiğimiz bütün dünya matbuatı le Krilenkoyu tayin etmıştir. ler, ikide bir Türkiye noktai nazarına Yeni mukavelename hakkında bir bul kahvelerinde henüz örnekleri göze Konferansta ciddî ihtilâflar doğuran bazı çarpıp duran dılencı sazendeler gibi, par . iştirak etmek ve kendi noktai nazarın himizdedir. Hiçbir zaman, hiçbir gaze Bulgar gazetesi ne diyor? dan feragat etmek suretile büyük bir teci bizim aleyhimizde. bizim menfaat len şeyi yapacaktır. «Evvel yapılsaydı, ihtimalî vaziyetlerde Türkiyenin bitaraf sa toplar. Halk, sairle âşıkı ekseriya biruzlaşma hareketi göstermişler, işleri lerimize muhalif bir şey yapmadı. Kâh rüşvet olurdu, sonra yapıhrsa teşekkür kalacağını tahmin etmek hakikaten güç Sofyada çıkan La Parole Bulgare birıne karıştırmakla beraber temyiz etisımli gazete, Boğazlar mukavelesinin imneticelendirmek için Yunanistan. Sır kendi diplomatlarile, kâh bizimkilerle olur.» diye lâtife ettım. Bu haberden tür. mekten hiçbir zaman geri kalmamıştır. ve ekseriya bizim matbuat büromuzla zasına tekaddüm eden I 7 temmuz tarihli bistan, Bulagristan sık sık müdahale Şaire yüreğini, âşıklara yalnız kesesim Bütün bunlann fevkinde yeni muahetemas ettiler ve daima bize yardımları memnun olan gazeteci dost, biraz sonra sayısının başmakalesinde, Montrö kon açar. ler yapmışlardı. havadisi yaymıştı. Gazeteciler âleminde de ile en esaslı değisikliğin Türkiyenin dokundu. feransının safahatını anlattıktan ve konŞimdi artık sükunet yavaş yavaş avHalk edebiyatının incelenmesine germi < Hulâsa, Türkiye bu büyük diploma bir memnunluk havası çalkalandı. Mü Boğazların sahibi salâhiyet kapıcısı ola ferans mesaisintn nıhayete ermek üzere det ediyor. Hatta, meydan muharebe balâğa etmiyorum, Türkiye için tuhaf rak tayini meselesi teşkil etmektedir. Işte verilirken şairle âsıkın ayırd edilmesini ve , tik mücadeleden hem istediklerini ala olduğundan bahsettikten sonra, ezcümle Bİni kazandıktan sonra zayiatile kazanrak, hem de kendisi için daha kuvvetli bir mazhariyet var: Konferansın mu böylece siyasî sureti tesviyelerin de ebedî biri icad, öbürü intihal eden bu iki züm • cını ölçmek ve muharebe meydanmı teşu mütaleayı yürütüyor: bir sempati havası yaratarak çıktı. Bu vaffakiyetle bitmesi buradaki ecnebi olamıyacakları öğrenılmiş bulunuyor. renın haklarına saygı gö«terılmesini te . mizlemek üzere son gayretlerini sarfeDenilebilir ki, bu mukavele ile, Kara menni etmemek elbette elden gelmez. uğurda çalışmış olanları yürekten teb gazetecilerini de belki bizim kadar mem İki asırdanberi öldürücü bir hastalığa den bir kumandan gibi, dün gece sa nun etti! rik etmek bir vazifedir. denız sahıldarı devletlerin ehemmıyeti, bahın altısına kadar çalışmış olan doktutulduğu zannedilen «Avrupanın hasta * * * ** * sahildar olmıyan büyük devletler zararına Halk sairinin tabir caizse kuru bir , tor Aras. öğleden sonra salonlarda gö Galiba benim size konferansa dair adamı» iyileşmiş ve yirmi sene evvel rakib olarak kuvvet bulacaktır. Maamafih, şu mukallidi olan âşıkı daha iyi tarif için bir J Dün bazı ecnebi gazeteciler bir aralık ründü. Biraz kendisini başka bir şeyle yazacağım son mektubdur. Bunun için talibler arasında bilfiil taksime uğramış i">u da gözönünde tutmalıdır ki, yeni muhatıramı yazayım: Vaktıle orta Anadolu \ meşgul etmek için büyük bir hüsnü ni Hariciye Vekilimizi yakalamışlar, onu biraz da Türk gazetecilerinden bahse bulunan Anadolunun «kuvvetli adamı» yet gösterdi ve bana «haydi, seninle hararetle ve hakikaten samimî olarak kavele ebediyyen devam edemez. Gerçi, ya bir seyahat yaparken Aırjasyada kodeyim. Konferansta en az çalışanlar on olarak karşımıza çıkmıştır. Bu tam tahavbilârdo oynıyalım!» dedi. Başladık. Fa tebrik ediyorlardı. Ne zaman kendisine lardır. Niçin? Çünkü Türk gazetecileri vül ve tebeddül yeni muahede ile resmen birkaç sene müddetle rolünü oynıyacak, naklamıştım. Han odasında yüksek sesle kat, hüsnü niyet kâfi değildir. Biraz karşı böyle cemilekâr bir söz söylense. fakat bir zaman sonra, bu mukavelenin, Nedim Divanı okuyordum. Arabacırn nazik vaziyette bulunuvorlardı. Bir tatanınmış, ve Türkiye de Boğazları ve beynelmilel hayatın icablarına tekabül bu okuyuştan sairliğime hükmetmiş. GeBonra bir diplomat geldi; bir kolundan şahsan ortadan çekilip büyük işse «muraftan davamızın müdafaası, diğer ta çekti; daha sonra bir diğeri öteki ko vaffakiyet benim değil. şeflerimindir!» raftan muhtelif menfaatlerin teli gayriaskerî mıntakayı muhtemel bir hü edemediğine kanaat getirilecektır. O za celeyin yanıma zıpır bir herif getirdi: lundan yakaladı ve bu suretle oyun ya ve yahut, küçük bir işse, casıl çalışan fi, bir takım kıskanclıkların iza cuma karsı her zamankinin fevkinde da man vaziyetin yeniden tetkiki lâzım ge Bu da âşık, dedi, imtihan olur murıda kaldı. Zarar yok, yarıda kalan bi lar arkadaşlarımdır> diyerek ya büyüklesi gibi türlü türlü nazik işlerle uğ ha rasin bir hale getirmek için tahkim işine lecektir. Zira, Boğazların beynelmilel sun? lerini veya küçüklerini ileri süren Dr. zim pilârdo olsun! Ben havretimi toplamadan o adam, omenfaatlerle alâkadar bir yol olduğu uAras bu defa da onlara ayni tarzda söz raşan Türk delegasyonile Türk gazete baslamak üzere bulunmaktadır. * * * cileri arasındaki sıkı münasebetler on lerle mukabele ediyordu. Diğer taraftan Türkiyenin Boğazlar nutulmamalıdır. Bütün devletlerin, bil dadaîti sobanın masasını aldı, saz akord Konferans başlarken ben size, işin alt ları ihtiyatkâr ve hatta bazan sükutî O bu sözleri o kadar samimî söylü eder gibi parmaeını aşağı yukarı gezdirdi, tarafı, sonu okunmuş bir romanın geri olmıya mecbur bıraktı. Ms»elâ. ben size dan geçecek ticaret gemilerine karşı bİ7 hassa büyük devletlerin orada müdafaa yor du ki, ekseriya yaptıklarile en evsahifelerini çevirmekten ibaret, diye bazan havadan, bazan da sudan bah zat aöstermek vadinde bulunduğu müsa edilecek menfaatleri vardır ve bu men şu beyti (!) okudu: Hamdi Çarvş, aüarını gezdir yazmıştım. Az kalsm, tahminimde isa vel kendileri iftihar eden insanlardan settim. Mücadeleye karışmamak daha adeler ve sühuletler de Şarkî Akdenizın faatlerden vaz geçemezler. Tarihî hâdiNallan duşük. onları düzdur! çok hoşlanmıyan gazeteciler, doktoru betsizlik göstermiş olacaktım. Çok şü doğru idi. Bununla beraber. burada sulh içinde inkişafı yolunda Türkiyenin selerin inkişafı dikkatle tetkik edilecek Ne cevab verdiğimi şimdi tamamile lezzetle dinliyorlardı. Biraz sonra bunkür, mahcub olmadım. Mahcub olma herkes elinden gelen vazifeyi yapmakhatırlıyamıyorsam da arabacıma hitaben j dım amma, iş te kolay olmadı. On beş lardan artık arkadaş olduğumuz bir ta ta kusur etmemiştir. Türk gazetecileri daimî terakkiperverlik rolünden bizlerı olursa alınan ders budur. nesi bana dedi ki: itimadla ümidvar olmağa teşvik eden agünde bitecek zannettiğimiz bir münaMontrö mukavelesi, diğer bütün bey ağzımdan çıkan bir misraın «şu herifi o ] de Türk delegasyonundan gayet memt Bütün gazetelerin samimî olarak mmdurlar. Ne sordularsa cevablarını millerdendır.» kaşa, yolda türlü türlü şekillere girmek nelmilel anlasmalar gibi az çok muvak dadan yüzdür» şeklinde olduğunu sam ; sizin lehinizde olduğunun elbet farkın tam, samimî ve doğru olarak aldılar. gartile, bir aya yakın devam etti. kat bir mahiyet taşıyacak ve bu, bilhassa yorum. Türkiye tebrike lâyıkttr Bu Montrö meydan muharebesinin e dasınızdır. Bilir misiniz, bunda bu ada Kendilerine her şey izah edildi, onlar Işte âsık bu gibilerdir ve bunlarm halk \ «Morning Post» u " dün gelen nüsha büyük devletlerin menfaatlerine vabfste hemmiyetini iyi anlamak için, sarfedi mın tatlı dilinin ve güler yüzünün ne da bu izahata göre kendi kendilerine ve edebiyatında verleri yoktur. sında yeni Boğazlar muahedesi hakkın olacaktır. Bu menfaatler uzlaştığı müd len mühimmatın miktarma bakmak kâ kadar tesiri vardır?> serbestçe vaziyet aldılar. M. TİJRHAN TAN Memnuniyetle tebessüm ederek, <efidir: Üç hafta içinde konferans maki daki başmakalesinde şu mütalealar der detçe bugün tesis edilen rejim muhafaza Hulâsa burada her şey Türkler aranesi bir buçuk tona yakın kâğıd kul vetS dedim. «Evet, amma, dedi. bütün edilecektir. Böyle olmayıp ta, günün b.Alman gemileri Danzigi meyan edilmektedir: landı. otelin bir köşesinde kurulan mo bu sizin kara gözleriniz için çalışan in sında tam bir samimiyetle ve bizimle rinde, şimdiden tesbiti güç, hatta imkânBeynelmilel konferanslar arasında ziyaret edecek dern bir telgrafhane birkaç makine sanlara bir şampanya değil, hatta bir ecnebiler arasında tam bir mütekabil sempati içinde geçti. Montrö konferansı halline memur edıl sız olan bir tarihte, büyük devletler hçmLondra 21 (Hususî) Üç Alnag birden geceli gündüzlü, fasılasız çalış kadeh viski bile ikram etmediniz!» O Onlar ermiş muradlarma, biz çıkalım diği en esaslı meseleyi bütün murahhas fikir olmaktan uzak kaldıkları takdirde, harb gemisi yakında Danzigi ziyaret e tı. Telefonlar dünyanın dört köşesıle zaman haber verdim ki doktor Aras bu ların müştereken bilâmünakaşa kabul et Boğazlar rejiminin tekrar tetkiki bir mec decektir. Bu hâdise Avrupa merkez bağlanıp bağlamp çözüldü. Delegas ciheti de hatırlamıştır. Konferansın tat kerevetlerine! MUHİTTİN BtRGEN n:is olduğu yegâne bir toplantı addedil buriyet haline girecektir. yon kâtibleri mütemadiyen şifre açık lı bir akşamla kapanması için lâzım gelerinde havret ve alâka uvandırmıstır. Montrö meydan muharebesinin sonu! İSVİÇRE MERTUBLARİ Murakıb Kâzım Istanbul Defterdarhğına tayin edildi Yeni mukavele ve Avrupa gazetelerî «Tarihin yeni ve büyük Boğazlar mu harebesi nihayet Türk diplomasisinin tam bir galebesile neticelenmiştir» Avrupanın hasta adamı iyileşmiş ve Anadolunun kuvvetli adamı olarak karşımıza çıkmıştır Atatürkün Türkiyesi Abdüîhamidîn Türkiyesi değildir ^ Şair Âşık! \ ve söyledrği acı sözler aklına geldi Bu hatıralar biraz evvel ürperen vü cudünü tatlı bir hisle ısıttı. Evet, genc mülâzimin bedbaht olduğu muhakkaktı. Daha dün, sokakta ona tesadüf ettiği zaman, çehresindeki hüzün, bakışındaki korkaklık hayretini celbet mişti. Abidin Daver DAV'ER "Cumhuriyet,, In tefrikuı ı 14 Saniha, hırçın, sinirli ve hodkâm bir Zavallı çocuk yalnız ve derdli imiş zevkle düşündü, içinden: Zavallının bütün neş'esi dışında... O d a benim gibi yalnız, benim giGülüyor, şakalaşryor, şarkı söylüyorsa demek, benim gibi yapyalnız ve derdli! Ben de onun gibi en ziyade lâtife ettiğim bi derdli, dedi. mes'ud olduğu için değil, hücra ve ıssız Talihsizlikleri arasındaki benzeyişin yerlerde yaşamak mecburiyetinde bulu zamanlarda bile ümidsiz ve bedbaht degenc zabitle kendisini birbirine yaklaş nanlann duyduğu can sıkıntısını, kimse ğil miyim? Sonra gene birdenbire kasabanın ba tırdığını, aralarında bir tesanüd hasıl etsızliği ve gurbet hicranını unutmak, avutkımsız mezarlığını, kocasının ihanelinı tiğini hıssetti. mak için böyle yapıyor. Zahirî bir 8 neş'e ile hayatın zevkini sürüyormuş gibi gözlerile gördüğü gece içinde ebedî uykendi kendini aldatmasa mustarib ve bed kusunu uyumağı düşündüğü harab me Kânunusani nihayetlerinde karanlık baht olacağım biliyor. Bir genc zabit için zarlığı hatırladı. Bütün vücudünde buz bir akşamdı. Saniha oteldeki odfesında kendini yese kaptırmaktan fena ve ümid gibi bir ürperme duydu, sonra, hemen yalnız başına, lâmbanın önüne oturmuş, siz bir şey olmadığını, hayatın kederleri akabinde binbaşı Osman Beyin çadırını iş işliyordu. Dışarıda hava soğuk ve fırni, hatta mukadderatı, sun'î de olsa neş'e hatırladı, Ercümendin o tatlı bakışh ko tmalı idi. Kış her yerde kederlidir; fakat Saniha odada elişlerile ile, zevkle, saadetle yenmek lâzım gel yu yeşil gözlerini, cür'etkâr güzel yüzü böyle bir güneş memeketınde, bu kadar meşgul oluyordu nü kendisi için şarkı söylerken birdenbire mavi bir denizin kenarında daha mağ diğini söylüyor. mum oluyordu. ciddileşen, mahzunlaşan bakışlarını ha Otelin bütün pencerleri, camları vuruyor Saniha kocasının söylediklerini dikkatSaniha, işini elinden bıraktı. Soğuktan ve koridorun kırık penceresinden içen dotırladı. Ertesi günü, çadırlı ordugâhta le dinlijror ve artık alay etmiyordu. Dir tertib ettikleri ziyafete kendisini davet e ve korkudan titriyerek balkonu kamcılı lan rüzgâr, bütün kapıları sarsıyordu. Bu «eklerini masaya dayamış, çenesini elle dip te red cevabı aldığı zaman, istediği yan yağmurun sesini dinledı. Fırtına, bal gürültülerden meraklanan Pırlanta. ikıde rinin arasına almış, gozJeri boşluğa dal yapılmıyan bir küçük çocuk gibi dargın kona açılan camlı kapının birbirini iyi bırde çakal kulağına benziyen kulaklarıni mı§, kendi kendine düşiinüyordu: zangırdatıyordu. dikiyor, Sanihanın vücudünde ürperme ve ağlamıya hazır hali gözünün önüne tutmıyan kanadlarını ler dolaşıyordu. Yapyalnızdı, korkuyordu. Bu dört yüksek beyaz duvar, üzcrindeki vahşi hayvan postlarile nekadar kor kuncdu. Bu solmuş mimozalar nekadar insanm âsabına dokunuyordu. Yaprak ları romatizmalı parmaklar gibi kıvrılmıs \e tohumları yılan hevenkleri gibi birbirine sanlmış ökaliptüs dalları nekadar ığrencdi. dı. Saniha, dızleri kesilmiş, kalbi çarparak, korkudan yan baygın bir halde din liyordu. Ayak sesleri merdivenleri çatır datıyor, koridorda gürültüler hasıl edî yordu... Pırlanta kulakları ve tüyleri dimdik havlıyordu. Kapı açıldı, lâmbanm dlevi açılıp kapanmağa ve tütmeğe başladı. Köpek kapıya doğru hrlıyarak hırladı. Saniha, feryadı bastı: Dışarıda, pencerelerin tahta kapakları Süha! hiç durmadan vuruyor, aşağıda açık kalKendi kendine açılmış olan kapıdanj mış kapılar gıcırdıyor, bir sürü karma kimsenin girdiği yoktu. Pırlanta dışanya^ karışık gürültüler işitiliyordu. Saniha birkaranlık koridora doğru başını çıkanp denbire daha çok titredi. Aşağıdaki odabaktı, sonra, hırlamaktan vaz geçerek da bir aşifte için birbirini boğazlıyan e r kekler canlanmış ta kurumuş kanlarının geri cekildi. Fırtınanın gazabınden, şid bulaştığı samanların üstünde dolaşıyor detli bir sağanaktan ve ağaçların ferya larmış gibi geldi. Saniha dehşetten zangır dından, çerçevelerin vurmasından, kapı ların gıcırdamasından başka bir şey yokzangır titriyordu. Uğursuz bina muhakkak uykusundan tu. uyanmıştı. Cinayetin olduğu kanlı oda Korkudan bitmiş ve yan ölü bir hale daki tencerelerin kapakları takırdıyor, gelmiş olan Saniha, hemen yerinden fır*j meçhul eller, dolablann çekmelerini açı ladı, mantosunu arkasına geçirdi, başma yordu. Koşuşan, bağıran, vuran, yalva bir atkı aldı ve peşinden gelen köpeği ile ran, inliyen insanlar vardı. Hiddet ve in beraber merdivenlerden yıldırım gibi inetıkam naralarına tabanca sesleri karışı rek kazinoya kocasına doğru koştu. Yolyordu. Saniha, tekrar canlanan üç maktul da, soğuktan ve korkudan hâlâ titriyor . âşıkın kini ve sevdası karsısında yapyaldu. nız kaldığını tasavvur ediyordu. İşte ç r lArkan vari kıyorlar, merdivenden yukarı çıkıyorlar