7 Wans Cumhuriyet TELGRAF UABERLERİ Venedik konferansı Avushırya ve Macaristan İtalyan teklifini kabul ettiler, Romadan sonra silâhlanma için ayrı bir toDİantı yapılacak Paris 6 (A.A.) Macar Dış Bakanı M. de Kanya, Matin gazetesi nin Venedikteki hususî muhabirine, Konuşmalann gidisinden memnun ol duçunu ve Küçük ttilâf devletlerinin anlayışh hareket edeceklerini umdu ğunu söylemiştir. Düi'ü konuşmalann 3 memleket larafından onaylanabilecek bir metnin yazılması üzerinde yürüdüğü söylen mektedir. Yeniden silâhlanma prensipile azIıklann haklannın da konuşulduğu bildirilmektedir. M. de Kanya telefonla M. Göm böşle görüştükten sonra Macaristanm lutumu daha müsaid olmuştur. Ekonomik yalnızlıktan korkan Macaristan, bazı ekonomik müsavilikler temini için Fransaya bildirdiği dilek lerinin ttalya taıahndan konınmasını istemektedir. Le Jour gazetesinde M. Mersöne, diyor ki: «Musolini, Budapeşteyi, bekleme ğe, Küçük Andlaşma ile beraber ça Iışmaya ve andlaşmalann değiştiril » mesi hakkında tek cepheli tutumu blrakmapa çağırmaktadır. M. de Kanya, Petit Parisicn mu habirine demiştir ki: « lşler yürüyecektir. ttalya, iyi dilekler göstermektedir.» Paris 6 (A.A.) Fransız gazetelerinin Venedikteki mümessilleri, cu martesi akşamı Macaristanm Roma konfejjnsına gelmesinin çok ihtimali oldu?unu yazmakta idiler. Matin gazetesi muhabirine gore, prensip bakımından, ttalyan teklifi üzerinde uyuşulmuştur. Bu teklife gö re, îtalyan hükumeti, Roma konferansından sonra toplanacak bir konferansta silâhlanmada hukuk birliği için yardımda bulunmayi vadetmektedrr.» Macarisfon toprak meselesinin bir kere daha görüşülmesini istiyor Venedik 6 (A.A.) Macaristanm yapmış olduğu özverenliklerden sonra durum gene henüz çetindir. Çünkü Macaristan toprak meselesinin bir daha gözden geçirilmesi isteğinde a yak diremektedir. Üçüncü görüşme, saat 10,30 dan 13 e kadar sürmüş ve bu görüşmede sabahleyin gelmiş olan Avushırya hukuk müşaviri de bulun muştur. Konferans, tekrar silâhlanma andlaşmalan yeniden gözden geçirme meselelerini ortaya atmaksızın Macaristan tarafından kabul edilebilecek bir formül araşhrmak*adır. 7 ikincikânun tarihli Fransız ttalyan andlaşması genel bir ademi müdahale mukavele namesi aktini derpiş etmektedir. An • cak Avusturyanın istiklâlini zıman altına almak meselesi belli baş!ı bir mesele olarak ortada kalmaktadır. ffiUGUN DE Hidrellez ün hıdrellezmiş! Eger gözüm takvime ilişmemiş olsaydı, farkında bile olmıyacaktım. Eski zamanlarda, kışın sonuna erdiğini ve yazm başladığını müjdeliyen bugün yer, yerinden oynardı. Evindeki kabıkacağı bile satıp ta, kırda kuzu yemeğe gidenleri sokaklar almaz olurdu. Kadm, çoluk, çocuk.. Hep bir arada, neş'eli bir gün geçirmek için hıdrellezi iple çekerlerdi. Zahir, gündelik hayat o vakitler basit olduğundan, eğlence ler de basitti. Birkaç dilim kuzu sö • ğüşü, bir iki dolma, biraz irmik hel vası yemek, çimende yuvarlanmak, akşam olunca da, elde bir demet kır çiçeği ile eve dönmek, hikâyesi bir yıl süren büyük bir hâdise sayılırdı. Fakat, bilir misiniz? Halkın bu basit zevkine, tstanbulun iklimi de riayct ederdi. Belki de, bu derece kanaat kâr insanlara acırdı da ondan.. Her halde, hava eni konu ısınır, güneş güler yüz gösterir, tabiat süslenir, kır lar bezenirdi. Büyük ninelerimiz, giyinmek için kasımı, soyunmak için de hıdrellezi beklerlerdi. Kuzu kesip yemeğe de ancak şimdi başlanırdı. Marul, can eriği, taze bakla, enginar bugünlerde çıkar, Silivri yoğurdu sahşı hıdrellezle beraber başlardı. Cihan Harbinin dört yıllık tasallutu hep bunlan altüst etti. Bu uzun ve kanlı fasılanın birçok âdetler, an'aneler üzerinde tesir yapmış olması kolay an laşılır bir şeydir. Evlâdlar, kuru pek simedle, hududlarda döğüşürken, babalarla anneler, geride kuzu yemeyi düşünemezlerdi. Dört yıl üstüste yemeyince de, bu âdeti unuttular. Bu ga yet tabiidir. Fakat değişiklik bununla kalmadL Harb, tesirlerini her seyde gösterdi. Dört yıllık kayıbunızı telâfi edelim diye, insanlar ileriye doğru öyle bir hızla atıldı ki, birden, kırk yıllık yol aldılar. Mesafeler kısaldu mah sul yetişn'rmek hususunda mevsimlerin hükmü kalmadı. Martta kuzu, kâ nunlarda bakla, domates, taze fasul ya yiyebiliyoruz. Soyunup giyinmemiz çimenlerin yeşermesine ve yahud ki sararmasma değil, elektriklerin yanıp sönmesinc tâbi. Eğlcncemiz, zevkimiz hem inceldi hem de güçleşti. Kırlara rağbetimiz azaldı; bara gidiyoruz. Sögüş, dolma, helva değil, kızannış ekmekle, haşlanmış ot yiyoruz. Haydi bunlar böyle oldu.. Ya havaya, iklime ne diyelim? Ona ne oluyor? Acaba, hakikaten, dendiği gibi, küre mihverini mi değiştirdi? Yoksa harbde atılan mermiler fezayı sarsa sarsa, orada bir inkılâb mı yapb? Dünya mı köhneleşti?. Herhalde birşey var. Zira, ben bu yaşıma geldim, mayısta soba yakıldığını, palto ile gezildiğini, sıska ağaclara kapalı cam arkasından melul melul bakıldığ'ını habr lamam. Eskidenberi, bu memlekette ıstan dard bir takvim vardı. Bunun üzerinde kayıdlı tabiat hâdiseleri, hemen hiç şaşmazdı. Gemiciler denize açılmak irin buna bakarlar, soğuktan, sıcaktan kocunan insanlar, hareketlerini buna uydururlardı. Eski sayılı fırhnalar, şimdi sayısız oldu. Leylekler, kırlangıclar, çaylaklar, ne vakit gelip, ne zaman döneceklerini şasırdıîar. Kovunlar kuzulamak için koç kaummı beklemiyorlar. Haşarat vakitli vakitsiz kımıldıyor. Hasılı mevsimler de altüst oldu. Hıdrellezi habrlasak bile, mangal ba şmdan aynlıp ta kırlara gidemiyece ğiz... Zaten buna ne hacet? Deliye hergün bayram olduğu gibi, gönlü geniş, vesaiti de bol olana hergün hıdrellez! Ereümend Ekrem TALU Bükreş içtîmaı BİR SORGU GEÇİDİ Halid Ziya Uşaklıgil istibdadm casus gözlerine karşı in ömürleri bir mevsim kadar ancak san kendisini nekadar perdelerle musüren, geçici bir çiçeklenmek dev hat görürse görsün pek büyük bir resini atladıktan sonra tohuma ya gaflet karanhğı içine gömülmüştür.tarak nihayet solup kaybolan risa Beni çürük bir basamağa bastıra lelerin arasında birkaçı, ezcümle bir rak tekermeker merdinvenden aşağı tansi vardı ki, kökü daha derinlere yuvarlamak sevincinin peşin şetare inerek topraktan kuvvet almakta : tile birbiri ardmca dolambaçlı, şaşırnad eden fidanlar gibi kuruyup söntıcı sualler çırpıştıran, ayakta adeta dükten sonra, biraz ötede daha kavi neşvesinden tepinerek kalemini çı bir hayat azmile, başka bir revnakla tırdatan bu genc casus neler sormadı, •J niden sürerdi. Bu risale €Mekteb> neler kurcalamadı. Ne Rahibler mekrisalesi idi. Evvelâ bir çocuk risalesi tebinde ne yolda telkinat altmda kaliken ortadan kalkmış, biraz sonra dığım, ne garb lisanlarmda ne muzır Hüseyin Cahid, Cenab Şehabeddin kitablar okudugum, ne tzmirde gazeve Mehmed Rauf ile bir genc risalesi tecilikte yazdıklarım kaldı; birbirinolmuştu. Pembe kabının içinde ye den atlıyarak, aralarında hiçbir bağ nilikler saklayarak yeni bir edebiyat bırakılmıyarak muhtelif suallerin a ufkunun ilk fecir alâimini tebşir e rasına yüzlerce isimler sıkıştınyor, den bu risalecik, Cenabm bana haybunlarla ne zaman ve nasıl tanıştı retler veren ilk şiirlerini tanıttırmış ğım soruluyordu. Kimler, kimler?.. idi. Bu da ortadan kaybolduktan sonAdeta bir salname kadar uzun fihristra nekadar zaman geçti, bilmivo rum, «Mekteb> daha büyük bir kıt' lerin karsısında, yalan da söylcmek istemiyerek, uzun uzun hatıralarımı ada, ve adeta garb mevkut mecmuarastırmaŞa, acaba su veya bu ismin alanna benzeven bir sekiide, ve bu sahibini tanımış mıydım diye kendi defa edebiyattan ziyade daha aŞır mevzulara temas eden makalelerle, ! kendimi aynca icimden isticvab etintişar etmeğe başladı. Risalenin bu ı meğe mecbur oluyordum. Bereket versin bu isimlerin büyÖk bir ekseüçüncü hayatı başlamadan evvel mi, riyetini tanımıyordum ve derhal o biraz sonra mı, ben asıl teşebbüsün yolda cevab veriyordum. Lâkin ta başında olan îsmail Hakkıyı tanı nıdıklanm vardı: Ezcümle Paris fi miftım. Bugün kıvmetli yazılannda rarileri, ve Ubeydullah Efendi... devam eden îsmail Hakkı her vakit olduğu gibi o genc yaşında da ha Onu da tamamen gözden kaybet yatta ciddî olmak ilrr.Ini öörenmiş, miştim, o da nerelerde idi ve neden yaşını başmı almışcasma vakardan bu istintaka karıştırılıvordu? Ben ayrılmamıştı. Mektebi Mülkivenin o müstantik beyin hilelerine kanılma zaman tedris kürsülerini işgal eden mağa karar vermistim, pek büyük bir mühim müderrislerinden hayatta tar âsab sükunile cevab verivordum. Tatılı olmak hikmetine nümuneler al nıdıklanma dair yalan söylememekdıktan sonra Habıalinin resmi h a vası le beraber öyle suya sabuna, husu içinde itidal ve sekinet derslerile de sile kendime ve onlara dokunmıya esasen ciddiyete meyyal fıtratım tencak cevablarla mukabele ediyordum mive eden bu genc biz yaşta oldu&u ki nihayet bu tuzaklara düşmiyece halde bizden büyük gibi Rörünürdü. ğime hükmolundu galiba, bird«>"hire Risalesine yan yazmak teklifi bana bana tek bir isim yazılarak: Bunu ondan gelince tereddüd etmeyerek elbette tanıvorsunuz, denildi. kabul etmistim. Yazmamak karan Süleyman!.. na ne için böyle hemen hiyanet ediBirçok Süleyman tanıdığımı söyleverdim. Teklifin nihayet bir memur dim, bu Süleymanlar arasında kimin olan ve elbette tehlikeyi benden iyi kasdedildipini sordum tasrih ede düsüneceŞinde şüphe bulunmıyan b5r miyerek yalnız denildi ki bu Süleyciddî dosttan gelmesi mi buna saik man kendilerince pek mutemed hir olmuştu, yoksa zaten cServetifunun> adam imis, ve benim mahremiveti için ufak mikyasta bozulmus olan ome dahilmis, beni hususî olarak da rucdan sonra artık öyle de bozul farıa görtnüş, ve ben kendisine sivast du bövle de bozuldu mülâhazasıle hemakalelerimi okurmuşum, bu makamen iftar edivermek sabırszhğına leleri görmek isterlermis. mağlub olmak için vesile arayışımm Gülerek cevabımı yazdım: îstan mı tesiri vardı, herhalde yazma&a bulda hiçbir Süleyman tammadığımı, basladım. Hatta perhizden kurtul binaenaleyh hicbir kimsenin ve bu duktan sonra bir iç hafifligi duyan meyanda bir Süleymanın mahremi hastalar gibi adeta bir sevinc icinde: yetime dahil olmadığını, zaten mah Ne tehlike olacak? Ben de ne çoremiyetimde hicbir saklanacak sır cuk imişim... diyordum. bulunmadığını, siyasî makale yazmak Evet, mantıkan bir tehlike olma yöşle dursun siyasivata o kadar lâ mak lâzımdı, mademki risalelerde kaydim ki hatta elime bir gazete alçıkan yazılar evvelâ Encümeni Tef dıkça siyasî makalelere tahammül etiş vt Muayneden geçiyordu. Eğer demiyerek ancak edebivata aid ya muharrir zühul ederek memnu mevzıları okuduğumu. gizli vazılar bahzulara temas ederse, o zaman henüz sine gelince hemen şimdi taharri memiât rakamlarile mahdud olan hazer murlan gönderilerek evimden ve idaedilecek kelimelerden birkaçını ka reden evrakımm tetkikini rica eyleçınrsa bunu o encümenin vehham diğimi söyledim. Bu son sözümde, ve uyanık azası derhal tashih etmiş belki bir ecnebi idaresinde taharri olurlardı. yata kıyam olunmaktan hazer edildiğinden, üç kisinin bası gene bir araya Bugün risalenin hiçbir nüshası gelerek ıızunca görüşüldü. Nihavct bende mevcud olmadıŞından o zaman o zamana kadar irad edilen suallerin neler yazdığıma vâkıf değilim, j'al hep ihzarî mahivette oldu^unu anîanız bir tanesini tahattur etmemek tacak surette gene uzun bir istişaremümkün degil. tşte o tahattur etti den sonra en son sual vazıldı, ve sağim eser bana gösterdi ki melhuz tehrahaten gördüm ki bütün bu istic likelere karşı kendi kendime tahay vabm çivisi bu sualdir: yül edilmiş emniyet esbabı tamamile hükümden mahrum imiş. «Siz «Mekteb» risalesinde «Sanskirit Edebiyat Tarihi» diye bir makaBu eser «Sanskrit Tarihi edebiyatı» leler silsilesi yazıyorsunuz. îddia e oldu. Herkeste azçok cinnete benzediliyor ki bu yazılarla Encümeni Tefyen meraklar oldueu gibi bende de tis ve Muayeneyi ipfal edprpk anla muhtelif edebiyatm tarihini vazmak, şılmıyacak bir şekilde memlekette ve bu zeminde tetebbülere kalkışmak maddiyun mesle&ini vavmak isti merakı vardı. Ondan evvel ve sonra yorsunuz. Buna ne dersiniz?...» beni takib eden bu merakm sevkile Sanskrit edebiyatmdan bahsederken Cevab pek kolaydı, bu kolav ce bizzarur Hind felsefesinden ve bu felvaba biraz da alav kansırsa ivi nplisefeden bahsederken vahdeti vücud ı ce vereceğine hüküm verdim. Bir telekkiyatma temas edecek bahisler müb=hase ve mi;n?kasada gülücüleri den uzak kahnamazdı. Zaten bu felsekendi tarafına celbetmenin mahirafe islâmiyette de hemen bütün tari ne bi siyaset olduğuna vâkıftım. katlerin felsefesi değil miydi? Ve Yazdım ki: herkesçe malum değil miydi kî büBen o edebiyat tarihini ancak edetün saray başta hükümdar ile bir tabiyat noktai nazarından yazıyorum, rikatin, ezcümle Mevleviyetin saliki eski Hind şiirlerinden parcalar ter dir? cüme ediyorum, ve bunlarda bahso O halde?.. lunan mahudlara dair kısa izahat veîşte o gün Zabtiye Nazmnm konariyorum. Bunun Yunan esatirinden ğında istintak edilirken anladım ki ve onlara dair eski Yunan şiirlerin Yunanlılara göre neler konuşulacak? M. Maksimosun M. Çaldarîs ile yaptığı görüşmeler [Atina hususî muhabirimizden] Atina 5 Balkan andlaşmasmm Bükreş toplantısmda Yunanistanı temsil edecek olan M. Maksimos, Baş bakan M. Çaldarisle bugün de uzun süren müzakerelerde bulunmuştur. Bu müzakerelerde Yunanistanm Bükreş teki toplantıda konuşulacak mesele lere aid noktai nazan tesbit edilmişu'r. Bükreşte başlıca müzakere edilecek mühim meseleler Bulgaristan, Maca ristan ve Avusturyanın silâhlanmasıle orta Avrupa ve Akdeniz misaklan meseleleridir. Toplantıda Balkan andlaşmasmm bu meseleler hakkındaki noktai nazan tesbit olunacakhr. Üç gün devam edecek olan Bük reş toplantısmda Ankarada son gün • lerde toplanan Balkan ekonomi kon seyinin ittihaz ettiği kararlar da tetkik edilecektir. M. Maksimos Bükreşe Yunan he yeti reisi sıfatile gitmektedir. Harici ye Bakanlığını daha sonra deruhde edecektir. 3 [•] Türk hekimlerinin haklatı ve şerefleri (Başmakaleden devam) öyle anlaşıhyor ki bu kelime şimdi asıl işe ziyan vermekte olduğu ş^bi en sonunda sayın profesöleri de rahatsız edebilecegi {imdiden açıkça görülmektedir. Biz üniversitemizi düzeltmege çalışır ve o uğurda fedakârlıklar yaparken memlekette ulusal mahiyet alması birinci maksadımız olan bilginin feref ve haysiyetini yükseltmek istemek gibi çok asil bir gaye güdüyoruz. Maksadımız bundan ibaretken nasıl olur da müesses ve mevcud haysiyet ve kiymetlerimize dokundurabiliriz? Kimsenin gönlünü fazla kırmamak kaygısile daha artık tafsilâta girişmeğe mahal görmeden herkesi kendi haklannın hududu dahilinde kendi vazif*lerini ifaya davet ediyor ve bilhassa çok hassas olduğumuz bu noktada hükumetimizden dikkat istiyoruz. YUNUS NADİ Yuşoslavyadakî întihab neticeleri Kars teprenmesi sona erdi Uğradık^an maçlubiyet Birçok dost devletler muhal«;fet erkânmı sa ricaJi telgraflarla teşırttı, halk sevinç icinde essürlerini bildirdüer Belgrad 6 (A.A.) Başbakan M: Yevticin listesi bütün metnlekette ezid bir çoğunluk ekserivet kazanmişhr. Secim isleri «aat 18 de kapan. mıştır. Seçim bütün memlekette tam bir düzen intizam içinde geçmiştir. Yevticin kazana muzafferiyeti ner türlü ihtimallerin üstünde çıkmıştır. Ayınf muhalefet kendi listelerinin böyle bir mağlubiyete uğnyacağım kat'iyyen beklemiyordu. Yevticin kazanışı halk arasmda büyîik bir kıvanç uyandınnış ve Yugoslavyanın her tarafınoa alaylar yapılarak Yevtiç alkışlanmışor. Hükumet Iistesindeki Hırvat aday1ar da namzed kazanmışbr. Aynş liderlerinden eski demokrat başkanı Davidoviç, eski Sırp ekincileri başkanı Yovanoviç ve eski müslümanlar başkani Soaha kaybetmişlerdir. Seçim komitesi sonuçlann' tetkik etti Belgrad 6 (A.A.) Seçim merkez komitesi bu sabah saat dokuzda Devlet Şuraa Başkanının başkanhğında toplanarak seçim sonuçlarını incele meğe (tetkike) başlamıştır. Başbakan Yevticin listesi, yeni is kopçina üyeliklerinin beşte üçünü yani 370 üyeden 221 ini kazanmıştır. Liste geriye kalan beşte ikiye de or taklaşmaktadır. Eski demokrat önderi Davidoviçle eski müslüman önderi Spaho ve eski Sırb çifçileri önderi Yavanoviçin başarıksızhğına (muvaffakiyetsizliğine) uğnyacaklan hakkındaki flıtimaller doğru çıkmıştır. Bunlann gelecek Meclise giremiyecekleri anlaşılmaktadır. Ankara 8 (Telefonla) Iç îşleri Bakanhğına gelen son haberlere gö re 1 mavısta Karsta olan yer teo renmesi 3 4 mayıs günlerinde de vam etmis ve ilk teprenmede duvarlan çatlamış olan evler de bu son teprenmeler yüzünden yıkılmıştır. Böylece yıkılan evlerin sayısı 839 e varmıştır. Yıkılmış olan köylere ge lince, bunlann sayısı da 25 tir. Bundan başka 83 yaralı ve 81 ölü ve sekiz insan gaib vardır. Teprenti artık durmuştur. Zelzele dolayısile Efganistan, Fransa, ttalya, îsveç, Yugoslavya, Bul garistan, Yunanistan hukumetleri teessürlerini bildirmişlerdir, kendilerine hükumetimizce teşekkür edilmiştir. Paris 6 (A.A.) Dış Îşleri Bakanı M. Laval bu sabah Türkiye Büyük Elcisi M. Suadı kabul etmiştir. den farkı yoktur. Bunlarla herhangi bir felsefe neşriyatı arasında müna sebet aramak kedileri bile güldüre • cek bir icaddır. Hele Encümeni Tef tis ve Muayenece bile anlasılamıva cak, o heyet azasını iğfal edecek bir şekilde yazılmış ohnası iddiası her şevden ziyade gülüncdür. O koca heyetin azası tarafından anlasılamıyan bir muammavı anlamış ve bunun mazarratım görmüş olmak iddiasm da bulunan zat kimse encümen azasım vazifelerinden af ederek onlarm yerine tek basına bu zatı getirmek muvafık olur..> Biraz hiddetle yazılan ve oldukr» sert görülebilecek olan bu cevabın pek zemin ve zamana muvafık düs • tü*ünü tevlid ettiği netice ispat etH.Üç bas gene bir araya geldi, beraber okudular. Oturan iki zat kahkahalannı salıverdiler. Bu kahkaha ile hükmettim ki bunlar namuskâr a dşımlardır, genc müstantik somurt • tu. Oturanîardan biri onun elinden kSğıdîan alarak odadan cıkmaŞa şitab etti. diŞeri bana bir sigara ikram e derek tütünden bahisler açtı, diğeri hep odada bu son cevabı hazma çalı « şar?k asağı yukan doîaştı. Uzunca bir zaman sonra odanın kapısı acılarak bir sakallı ve kibar ta vırlı zat girdi, arkasında kâğıdları aIID götüren zat ile... Hep kıyam edildi, derhal anladım ki bu nazınn kendisidir ve kâğıdiar kendisine gösterildikten sonra bana kadar gelmek zahmetini ihtiyar edi yordn; Bevefendi. dedi; sizi rahatsız ettik, mazur görürsünüz elbette. Bu vesile ile teserrüf etmis olduk. Avdet btT>Tarabilirsiniz. Saravda emsalini gördüğüm kan dilli temennalardan birini savurarak tesekkür ettim, ve oradan segirtiyor pibi görünmek istemiyerek ben de oldukça bir azametle çıktım. Bundan sonra bir daha ne Zabtiye Nezaretinde, ne baska bir yerde sorguya çekilmedim. M. Flanden elçimizi kabul etti Milâs hâdisesi Neşriyat hariçte yanlış ve menfi akisîere yol açtı îsparta 6 (Hususî) tspartada bir irtica hâdisesi yoktur. Adliyece irtica ile alâkadar olmıyan bir hâdise etrafında tahkikat yapılmaktadır. Neticeyi bildireceğim. Hakkı Hariçte akisler Paris 5 (Atina ajansı) «Türkiye» gazetesinin yazdığina göre Anadoluda dinî ve hafî teşkilât meydana çıkanldıgı tstanbuldan haber verilmektedir. Zabıta birçok tevkifatta bulunmuş ve vesaik yakalamışnr. Bu vesaike göre teşkilâtçılar cumhuriyet rejimini devir meği gütmekte imişlerîBu teşkilâta dahil olanlar başlıca Kürtlerdir. Bunlann içtimalannda bir takım dinî bü yücülük merasimi yapılmakta imiş! C U M H U R t Y E T Evvelce de yazdığunız gibi Türkiyede böyle si yasî mahiyette irticai bir hâdise yok tur. Milâs ve Eğirdirdeki tahkikat dolayısile yapılan mübalâgah neşriyat meseleyi harice maalesef bu tarzda aksettirmiştir. Atatürkle M. Mikîas arasında samimî telgraflar Ankara 6 (A.A.) Avusturya ulu sal bayramı münasebetile Atatürk ile Avusturya Cumhurreisi M. Miklas arasında teati olunan telyazılan aşağıdadır: Son ekselâns M. Miklas « Avusturya Reisicumhuru Avusturya ulusal bayramı müna sebetile, en hararetli tebriklerimi ve şahsî saadetinizle dost Avusturya u lusunun refahı İçin olan samimî te . mennilerimi ekselânslanna arzede . rim. KAMÂL ATATÜRK Son ekselâns Reisicumhur Kamâl Atatürk Narik tebriklerinden dolayı ekse « lânslarına hararetle teşekkür ve şahşî saadetlerile Türkiyenin refahı için olan hararetli temennilerimi arzedeMÎKLAS Odalar kongresi hazırlığı Ankara 6 (Telefonla) Ticaret Odalan kongresi hazırlıklannı yapan komisyon toplantılara devam ediyor. Kongre için hazırlanan rozetler tstanbul Darphanesmde bashnlmaktadır. Iç Işîeri Bakanı sevabate çıktı Ankara 6 (Telefonla) îç lüleri Bakanı Şükrü Kaya bir memleket seyahati yapmak üzere bu akşamki trenle tzmire hareket etmiştir. Bu seyahat nüfus sayımı ile ve umumi idare işlerini teftişle alâkadardır. Bakan Ege ve cenubî Anadolu vüâyetlerini dolaşacaktur. Halid Ziya UŞAKLICtL [(*) Birind ve iktnd makaüer ) « S nayts tarihli nüthtüartmtadadtr.1