Cumhurtyet ' Büyük Hikâye Halid Ziya UşaklıgU Yalnız türkçe Bilecik Belediyesi isabetli bir karar verdi Bilecik «Hususî» Bilecik, tarihî ve öz bir Türk kasabası oldu gv halde maatteessüf dil meselesi herkesin yüreğini sızlatmakta, millî gnruru ve millî izzeti nefsi rencide etmekte idi. On bir senedir mektebler, Halk Fırkası, Halkevi, bütün tesekkül ler ba ehemmiyetli mesele üzerin d e çok mesgul olmuslardır. Bilhassa, senelerdenberi dil işini kendi«ine gaye edmen Faruk Akkor çok çahfmış r e son defa Bilecik gaze • tesinde Fırka ba^kanı ve Gümüsane saylavı Şevket önderseve yaz • dıgi açik mektub üzerine, Fırka bu yazıyı ehemmiyetle n a z a n dikkate alarak vaziyeti Belediyeye bildir miştir. Belediye başkanı Yahya Güven, şubat içtknaının son celsesinde türkçeden gayri dil konuşmayı meneden bir karar vennistir. Bundan sonra, ba karara aksi bareket eden vatandaşlardan bir liradan, elli liraya kadar para cezası alınacaktır. Belediyecıin kararını bütün vilâyet halkı sevinc ve alkiflarla karfilamıstır. hktan sonra bir hummanin ateşleri i çtnde tutusarak kalktı. Soyunmağa, ya. tağtna gıtmeğe kuvvet bulamadi; dizleri titriyor, gözleri bugulaniyordu. Oraya, düşmek nevinden bir sedire a • tıldı. Galtba uyuyordu... Bir ses, açik, vaz3ı bir ses içitti. Ta kulağma onun sesi: «Baba!...» Diyorda: «Baba!. Ben geldim!..» O vakit ayandı. Galiba uyandı. Açik kalmiş pence • reden, şimdi o bulut parçasmdan siy • nlan ayin haftf ziyası (iriyorda. O zaman bir ziya hattı içinde ona, kizini, Boşnak esvabile, »üzgün hasta sima • süe o eski yerinde oturuyor gordö. Golerek: «Baba, o resmi bitirelim!..» Diyordu. Ah! Evet, o resim!.. Firçalarina koştu, levhayı pencere nin kenarina çekti. Şimdi «akaklari hammanin ateş3e yaniyor, ellerinden alevler çikiyordu. Orada, aydan akan ziya hattı içinde gülümsöyen kizmm zayif ve melâl simasma bakarak çaliştı. Baştan ayağa ateşler içinde yanan vöcudö yorahnaz bir işleklikle bütün kudret ve kavvetini bularak işledi. Ba yarı karanbk içinde elleri garib bir hisle renkleri bularak, gözleri mucize nevmden bir görmek hassas3e yaptığini temyiz ederek, ateşten tutuşa tutuşa, bütün smirleri titreye titreye, ifliyor, durraadan çahşiyordu. Bir darbe daha, bitiyor, işte bitti... O zaman geniş bir inşirah nefesile, bu üç senelik cengin zafer neşvesile elleri, o etlerinden alevler çikan elleri pencerenin perdesine yaptştı. Olanca kuvvetile çekti, perde takimüe yere döştü, ayin bütün sarı ziyası odaya bo. şandı. Başini çevirdi, sedire baktı, orada khnse yoktu, döndü, levhaya baktı, kuı orada idi. Süzğün ve soluk simasile, mavi mahzun gozlerirs kendisine bakiyordu. O zaman bu levhamn üzerinde o çehre titredi, canlandı, bezden aynlarak bir cisim oldu, gülerek du • daklarini babasina uzattı. Birdenbire o üç senedenberi beynini sıkan demir elin, boğazmı tıkayan düğümön eza sindan kendisini kortulmoş buldu. O da dodaklanm uzatb, baba kiz uzun ve dğerleri koparan bir buse ile ayin donuk ziyası içinde öpüştöler. Ertesi sabah hizmetç3er ihtiyar res samı yüzü büzübnüş bir Boşnak kizı resminin sehpası altinda, dudaklarm • da kana benzer bir kirmizi leke 3e, boyluboyona yere düsmü* boldular... Sibinye hâdisesi Yugoslav İç Bakanı izahat verîyor Belgrad 22 (A.A.) Avala a jansı bfldiriyor: tç tşleri Bakanı M. Popoviç dün fkşam yaptığı bir beyanatta, Sibinye köyünde vukua gelen kanşıkhklar dolayısile idarî ve adlî makamlar tarafından derh'l tahkikat yapılmsmı env rettiğini bildirroiş ve demiştir ki: « Komisyon tahkikata başlama dan evvel, 20 şubat sabahı 200 koy lü Brod kas'ba*ına gelmişler ve tevkif edilmiş olan şahısların hiçbir şarta tâbi tutulmadan serbest bıralnlmalanm istemişlerdir. Köylüler, kasabanm dısmda durdurulnraş ve kenduenne dagılmalan soylenmistir. Fakat köylüler buna tabanca ateşüe eeVab ver mişlerdir. Bunun üerine, nizamnameler mucibmce, jandarmalar da sBafalannı istimal etmişlerdir. Beş kişi ounüş üç kişi yaralanmıştır.» İç tşleri Bekam, beyanahnm »onunda, tezahüratçüann bir Dış tşleri Bakanlıgi müfettişmin halk arasma ka • nşarak halkı teskine çalışmasmı da intac ettikleri bu vak'anın çok çabuk bir surette tenvir edileceğini ve suç • lular hakkında kanuni tedbirler alı • n?cağmı bBdirmiştir. Son Levha kendisme yakin bulunmatı için oralarda intihab ettiği mezarhğa gider, onun taze kabrinin kenarma otnrurdu. Bu • rada kendtsini daha az yalniz bulurdo. Ba kftbir kizfle bir teliki mahalli, bir vatlat köfest bükmânde kü. Bazan kendUmi kaybederek birdenbire lâkirdı söyiSyor farkederdi. Bir gün, hatta i ken, onun yatafinin yanmda imif •ehrafle: «Bugün daha tyisin, degO mi kttim?» derken mezmriığin siikuta i • çmde hafyet vererek alueden ba »esten kendkâ de ârkmâftiL Ne oluyor, Yarabbi, ne oluyor?.. Bir sabah yüreginde bir ateş acUıle yatagtndan firladı. Kendi kendttine: «Ona görmek »tiyonım. Ah! Bir ke . recik daha... Yabıiz bir kere...» di • yorda. O valdt bâtân çocukluk resim • lerini, arastra almmtş taslalclan dok • t& Boşnak kuı kiyafetüe yarim kalan lerbayi çikardı. Ona son haI3e, o »üzğan simasfle forroek btiyordu. Elle • röe fakaklanm sikarak, zihninde yari sflik nakfolunmuş müphem timayi zapta, karaumdaki resimlerle mihracebe ye çalifarak durdu; gözlerini kapadı, onu göröyor gibi oldyordu. Kaçirmaktan korkarak pencereden difan bak ti; işte faradkta, uflran şa tarafmda uçoyordu... Ah! Ba tima... Şa anda ken* ditine tediyet rermek için gâlfimtö • yor zannohman ba sima... Ona bir kere tesbit edebflse!.. O ymrtm kafaniş lerhaya atUdu Aneak beş on çizgi 3e oradkU işaret e . d3m» olan Bofnak kizmı demin ba • finin içinden oçarak afaka gömülen sima 3e itmam ebnek içm Ç*lt»tı. Fakat heybat!... tfte o föadenberi zihninde ba sa bit fikir kendistni çabama odMinda, fu Boşnak kizı yarim Ierbasinin lcar • şisinda esir etmisti. Yalniz mezara fitmek, ktzina: «Bogân biraz daha iyi rairin?» Demek için çikardı. Artık kendisinden ürkmöyordu. Ba •ehmin içmde yaşamaktan garib, rahşî bir lezzet duyarak yavaş yavaş ba • yattn hakikattnden çikmif, gündengü • ne kizimn ba mezarda yaşamakta oi • dagana inanmaga başlamiştı. Uç aene.M Tam öç senedenberi ba mâcadelenin daima maghıbu olarak, daima firçalanm yeisle atarak o yanm levhamn kartuinda çalifti; mevcud resimlerden, taslaklardan o sknayi çika • rabihnek için Sç sene mUtemadiyen san'atSe, batiras3e cenk ettL Bu müthiş harb esnasinda, • stroayı tesbit •debilmeği mezarda yasadigina ithna • di olan kizmı kendisine iade edecek yegâne rasita addediyordu. Bu resmi vucude getirebilecek olursa bütün geç. miş saadetinm ricat edeceğine, o hasta kttm bâtün gençltk şa'şaasOe toprmklartnı sükerek tekrar hayaU çikaca • ğtna inanmiştı. Lftkin o cehidlere rag • men çocoganan simaıi, bir ra satht a • zerinde kirtşarak akip kaybolan çizgi • ler gibi firçasinin ucondan kaçip süiniyordo. Çaralica tepesmden boş re ölü gozlerle etrafı temaşa ederken oralarda kizmm hayalini geziyor zanneder, ba sisler arasinda belirirken süinen bayali Boşnak kizı kiyafetine >okmak iıter, bazan kendi kendisine: «Buldom!..» Diye haykirarak levhaya koşar; fakat o bez parcasi, bozak Te s3ik bir kabir taşı gibi lekelerüe, kirierile, süinmiş ve bozultnaş parçalarile, bep öyle yanm •e müphem kalirdı. Bir gece gene çalittna odastnda, bir bulut arkasmdan donuk zıyasmı gön • deren ayta san lekesine bakarak dü • şünuyordu. Başintn içmde hâlâ o de mir d, boğazmda hâlâ o düğfim var dı. Ba öç senelik cinnete benziyen matem onun benliğini büsbütiîn dağıtmiş, bir zehir, damla damla mevcudiyetini kemirmis, yiye yiye biHrmişti. Ba gece peneeresrain yanmda azan bir dalgm Dün 103 Halkevinde bayram yapıldı Merasime Başbakanın radyo nutkile başlandı ve 23 yeni Halkevi açıldı \Ba$ tarafı birincl sahlfedel tstiklâl marşı çalinmıştır. Şobat Yakin bir zamanda tahakkuk ede cek fena vak'alarm öniine diişen bir hisle çocuguu bn sözâ onda ifratla bir ehemmiyet aldı, U kalbinin derin bir noktasinda bir korku 3e titredi, ba gün laatlerce kendisine mosallat olan ezanin tefsiri ba sozlerde saklanmiş zannetti. Ve ba geeeden başliyarak, bâtün hayatmin »erveti ba kizdan ibaret e • laa o baba 3e onu elinden almak Uti . yen müthiş şeyin arasinda uzun, ta • katlernd kiran, varligmı kivrandiran bir ddal başladı. Çocugun gözlerinde babasinin kabrmı anlamiyor gibi bir hayret manasi vardı, bir akşant azun bir nobetten sonra babasinin henSz yaşlan kura • mamif gozlerine bakarak bepsini an • lantiş göründü. Tipkı çocukken baba • •mı tesliye eden ses3e: «Baba, neden aglayorsun, sanki?..» Dedi. Erten sa • bah mutlaka iyi olmağa karar vermiş bir azimle yatagtadan kalktı. Soluk dodaklarinda serseri bir tebessüm dolaşarak: «Bak, bugün iyiyünL.» dedi. Artık babasmı aldatmak için kuvvet bulmaga çalişiyor, yatağmdan kallu • yor, geziyorditf batta bir gün onu bösbütün inandtrmak için firçalarmı aldı, birkaç darbe 3e yarim kalmty bir kü • çük levhayi bitirmek Utedi, diger bir gün babasi odadan çikmca sürüne sü • rone gitti, soyonda, bofnak esrabım giydi; şimdi süzgün, soluk çehrcsine başka bazm bir siirle daha ziyade ya • raşan ba kiyafet içmde babasinta karşistoa çiktı, gölerek: «Baba, o resmi bitireliiD artık L» dedi. O, aldaniyor, kalbinde sosmak u • temiyen bir »e»i bogmak için agraşı • yordu. Nihayet bir gün ba hasta kum sarfettigi bâtün o kadretini aşan ce hidler azminin baldyelerini de ezdi, şedid bir hammadan sonra dodaklari kisilmif, difleri Idlidlenmif, gözleri dikümiş, parroakları Idvnlmiş buhnıdu. O vakit Ottiyar baba demirden bir elm tırnaklarfle fakaklartni deldigini, bey • nmi sika sdca ezdigini duyda; a n * hanun bir yanginla kavrulan dermliklerinden çilgta bir kahkaha koptu, boğnk bir gulgule 3e bogazina kadar geldi, Te orada Ukandı. Hâlft üç sene • denberi baştai mengenesmin içinde si • kan o demir elden, boğaHni tıkayip btr türlü kopamayan o kahkahadan kurtulamiyor. O mavi gözlerin »on nazan a* M I bir belâgatl* kendujne: cAht B»b« cigim! Yalniz kaliyorsun, tek bafina, yapyalniz, bensiz, nasü yaşayabOeceksin?..» demişti. Yalniz!.. Evet, difaı yada artık hiçbir nasibi olmtyan bir hayatta sonuna kadar yapyalniz!.. Ba yahuzligtn bütün dehşea' omazlartna çöktü, ayağmm altiada dünya parça • lanmiş, Tarlığı dipsiz bir çoknrun içi ne yovarlanmif gibiydL Bir «e» ona: «tnanma! Bunlar bfi . tiia yalan~ Kabil mi? Senm bir tane kiztn, bayat 3e tek bir bağm rar, o bosbotân mahvolson, miimkün değil... F«na bir rüya içindesin, bnraz sflktn, ba kibucan içmden çik, ona faradkta, yanmda balacaktin. tftbniyor nrason? Bak, Muıa babaL. Diyen o tase sesi duymuyor nrasan?..» derdL Ah! E • •et, o te»i işitiyor, daima iaitiyorda.» Fakat o beynini sikan demir el, şu boğazmı takayan duğiim, işte bonlar o kftbustan çikmağa mâni oloyordu. N H bayet bir zaman geldi ki kendi ken dbine füphe ettnege başladı. Gece btrdenbire kalkar, odalart dolaşir, kizı • nm oylece terkedBea yatağma gider, nrun azan bakar. Bazao: «Dişartya çikmiş olacak, şimdi gelir..» der, ora • ya, ayak ocona otorur, karanlıkta bek< Ierdi. Bazan hakikate avdet ederek ag . lamak itterdi. O vakit çikar, daima (*] Ba« tarafl dünkü ve günkii saylmlzda çikmiştir. evvelki Kadıköyünde Kadıköy Halkevinin açilma m« > rasimine 60 kişilik koro beyetinin söylediği Cumhuriyet marşile baslandı. Fırka kaza başkanı Naci Ali Moral tarafmdan bir açılma natku söylendikten sonra yeni Halkevi ba; kanı Celâl Esad Arsever çalısma programınt izah ettt. Genel heyetin kararile AtatSrke, Başbakana, Meclis reisine, Fırka başkanına ve açılma dolayuîle tebrik telgrafı gönderen 3 0 Halkevine Mrgf •« teşekkür telgraflan eekflznesi mfina • sib goraldS. Bundan sonra ırisafMere pasta ve çay Sıram edfldi ve Halkevi orkestrası tarafmdan bir konser ve • r3dL tsmaü Şevketin töylevi Marştan sonra şehir medisi üyesinden avukat tsmail Şevket kür siye gelerek ezcümle demiştir ki: « Bugün bu saatte 103 kültür kaynağında toplanan idealist cumhuriyetçi yurddaşlarm yürekleri, Evlerinin üçüncü yıl dönüraünü kutlalamak sevinci ile çarpıyor. Baş • bakanm Ankara ufuklanndan ziya huzmeleri gibi mesafeleri asarak yurdan her köşesine yayılaa kuv • vetli, ruh okşayıcı sözlerinm ku • laklarda çmlayıp, göğüslerimizia kabardıgı ve gözlerimizm sevincten yaşardığı bu tath dakikalarda uluaal kültür alanında Evimizin ba • şardığı işlerden bahsetraek için mü«aadenizi diliyorura.» tsmail Şevket tstanbul Halkevinin bu sene zarfında yaptıgı işlerden bahsetmiş, Halkevi şubelerinm faaliyetlerini ortaya koymaf 7975 kişinin dinlediği 4 2 konferans, 2975 kîşinin hazır bulunduğu 12 konser verildiğini, 38 temsilde 14,010 seyirci bulunduğunu, 9,850 kişi tarafmdan gezilen 3 sergi açıldı ğmı, biri Beyoğlunda, diğeri lstanbuUU açılan iki kütüphaneye 52,699 kişinin devam ettiğini, spor salonunda muhtelif genclerin 12 bin defa istifade ettiklerini anlattı. Hatib sözünü, son asrm en büyük dahisi Atatürkün başucunda du ran resmi önünde eğilip ona min • net ve şükran duygalannı arzede rek bitirdi. tsmail Şevketten sonra Münir Müeyyed tarafmdan manzum bir hitabe söylendi ve bundan sonra da şehir bandosu hazır bulunanlar şerefine bir konser verdi. Kutlulakta hazır bulunanlara tstanbul Halkevinin 1934 senesi zarfında yapUklartnı gösterir broşurler dagrtıldı. Baradald rakamlara göre Halkevinin bu seneki faaliyeti, geçen seneki • ne nazaran tam 2,5 defa artmistir. üaküdarda Yeniden açılan OskSdar Halkevtnde de merasim yapıldı. Sefintye lof • lası bandosunun çaldıgı tstiklâl marş3e merasime başlandı. Fırka kaza başkanı avukat Madd açthna rotku söyledi. Bu »ırada salon çok kalaba hktı. Talebeler manzum ve ulural hitabelerde bulusdular. En »onda Uebe tarafmdan müriklî bir piyes temsil edüerek geç vakte kadar güzel dakikalar yaşandı. Halkevi, açılma şerefine gece eglenceleri tertib etti ve tenvirat yapıldı. Habeşistana doğru!.. \Baş tarafı binnct tahtfede] Japonlann HebeşlBerle birleşerek Babülmendeb Boğazmda bir mania teşkil etmelerinden korkulmaktadır. t talya • Habeş ihtilâfının esau, Japonya • ttalya arasındaki eskiden kalma iktısadî ve siyasî rekabet neticesidir. . Japonlann Habeşistana hulul etmeleri Fransız menafuni de haleldar e deceğmden endişe edılmektedh*. Roma anlaşn>:»ından sonra bu hususta ttalyanın serbestii hareket temin ettiği zannedilmektedir. Beîki tngHterenm tavassutu 3e şimdilik Afnkada harb tehlikesi atlatılmıştu. Maamafih Ha • beşistan ecnebi sermayeye hrdef kaldıkça herhangi bir anlasmanm muvakkatliği muhakkakhr. Şehremininde Buradaki merasim çok parlak oldu. Halkevinin açdmasraa çok sevi nen halk alt ve üst salonlan doîdurmustu, hatta yer bulamayıp ta kapi önünde kalanlann sayısı hayli fazla i* dL Evvelâ Ankara redyosundan Başbakanm sözleri dinlendikten sonra muaHim Nureddin ve gene maaDim Hasene taraflarmdan birer nutuk s ö y lendi. Gencler şiirler okudu ve end içildi. Bu sırada salonda bulunan Cevdet Kerim, halkm ısrarile kürsfye gelerek uzun bir hasbıbal yaoh re Halkevlerhün gayesini anlattı. Bundan sonra misafirlere çay ve saire ikram e d3di ve muıkanm çaldıgı parçalarla geç vakte kadar eğlenildi. Italya cevab bekliyor Roma 22 (A.A.) Roma 3e Habeşistan arasındaki diplomatik vazi • yette degişiklik yoktur. ttalyanın ileri sürdüğü şartlar haTen «evabsn kal • makta ve bir bekTeme vazîyetinde buIunulmaktadir. Beyoğlunda Şimdiye kadar tstanbol merkezmm bir şubesi gibi idare edBmekte olan Beyoğlu Halkevinde dündeaf itîbaren ntüst a k i i bir HalkAYİ sekliode idare «dilmek özere tertibat alinmiştir. Bina bayraklarla donatılarak merasira yapilmiştir. Evvelâ 12 nd ukmekteb talebesint*en bir grop muallimleri Ayhania i • <.aresinde tstiklâl marşmı okumuşlar; sonra Fırka idare heyeti başkanı Ha • şim yeni şube başkanini takdim ede • rek azun bir açiş soylevi söylemiştir. Bu sırada Atatürke, tsmet tnönüne, Meclis reisi General Kâzuna ve Receb Pekere saygı telyazılan çekilmesine karar verildi. Buna mütea' f'i Atatürkün bii*tü önunde kü çük kızların çevhdikleri iki eanlı tablo gosterilerek (Ankara şarkısı) okundu. Beyoğlu Halkevi uyelerinden Muçteba uzun bir sSylevle genclerin çalişacaklanna söz verdi. Kadınlardan Eymen (Sakarya yolun <fa), tsmet te (Haîkevi açılırken) siirlerini okuyarak alkıslandılar. En sonra da gencler tarafmdan ulusal bh* temsil verildi. Befiktaş ve Şişlide 2000 asker daha gidiyor Roma 22 (A.A.) 29 uncu firkadan 2000 asker yartn saat 14 te Vulkania vapurile Mesmadan hare * ket edecektir. Gönüllü kaydine devam edümektedir. Napolide kıtaat için bir karargâh teskil edBmiştir. Karargâh bu sabah Prens Piemont tarafmdan zi • yaret ed3miştir. Ayni saatlerde yeniden birer Halkevi katanan Beşurtas ve Şt«E abaîisi de fırka merkezlerinde merasim y»ph. Beşiktaşta evvelâ Ankara radyosu dinlendi. Sonra Halkevi başkam Hilmi tarafmdan bir açılma natku söylendi ve gencler tarafmdan olusal bir temsil verildi. Şişli Halkevi de ayni merasim ve heyecanla açıldu Şehir Tiyatrotunda Merasim programmm Bcinei kısmı dün gece 20,30 da Tepebasmda Şehir tiyatrosunda tamamlannvşbr. Evvelâ Konserratuar mualKmlermden mürekkeb btr heyet tarafmdan rafi • kemmel bir konser verilmiş, bondan sonra Halkevi TemsB şubesi başkam doktor Celâl Tahsin tarafmdan DB nutuk soyienerek TemsB şubesi ama • törleri tarafmdan (Himmetin Oğlu) piyesi muvaffakiyetli bir tarzda tem * sB edBmiştir. Dün gece aldıgımtz telgraflar yenî açılan 18 Halkevi 3e diğer Helkev • lerinde büyük merasim yapıldıgcn ve radyo 3e muhterem Başbakammtzm her Erde nutku dinlendikten sonra Çocugu yaralıyan tramvay Evvelisi gün Kadıköy Usküdar seferini yapan 209 numaralı vatman Mehmed Alinin idaresindeki 28 numaralı tramvay 15 yaşlarında mekteb talebesi Haydara çarpmış, ço cuğun başından ve dizinden yara • lanmasına sebeb olmuştur. SON HaUd Ziya VŞAKLIClL rileri ile tanışacağım. Cemil, herifin gevezeliklerini öylece dinliyor, etrafma bakını yordu. Meydan bomboştu. Uzak ta geçen tramvayların çançanı, buradaki güvercinlerin mırıltısı ara sında kaybolup gidiyordu. Mey danın çevresindeki binalann per deleri inik duran pencereleri birer ikişer aydınlanmıştı. Cemil: Fukiyer lokantası acaba ne relerde? Biliyor musunuz? diye sordu. Şurada, sağda.. Budiyenin bilmediği de yoktu. Cemilin koluna girdi, o tarafa doğru sürukledi. Mahzenlerinde yüzlerce yıllık şarablar, içkiler bulunduran tari hî Iokantanın kapısı önüne gelmişlerdi. Uzun boylu, ak sakallı, bir asır evvelki kıyafette, elinde uzun saplı bir de balta tutan kapıcı kendilerini nezaketle karşıladı. Lâkin içeriye girmediler. Budiyenin çenesi gene açılmış tı: Tenvirat vemuharrik kuvvet tesisatını veresiye yapar Vazgeçin! diyordu. Girip te ne yapacaksınız? Mazinin yığını altinda ezilirsiniz. Ben şimdi şu racıkta, gene Şopenin hayaletini görür gibi oluyorum. Verem simasile gelmiş, tek ath arabasmdan i niyor, birazdan, içeriki büyük sa londa duran piyanonun onüne geçecek ve humma ile yanan par maklarını tlhamma uydurarak, noktürnlerinden birini çalacak.. Ah, Mösyö! Affedersiniz ama, bu tahayyül beni son derece heye canlandınyor. Böyle zamanlarım • da yainız kalmalıyım.. Allaha ıs marladık! Seri adımlarla uzaklaştı; yan sokaklardan birine daldı ve kayboldu. Cemil ortada kalmiştı. Peşine düşse idi mi, acaba?. Lâkin Budiye iki defa ayni tuzağa düşecek adam değildi. Nereye gidiyordu? Herhalde, heyecana da, heves diye anlattıklan da hep yalandı. Yoksa o da mı Yanuşu arayorMaamafih, bu hususta Cemil den daha fazla malumat sahibi olduğu şüphesizdi. Ne yaptığini biliyor ve Cemil gibi raşgele yürü müyordu. Saat yediyi çaldı. Cemil, ağır adımlarla meydanı dolaşmağa başladı. Konski ile buluşmalanna daha bir saat vardı. Yerde, gagalıyacak habbe araştıran güvercinlerin yanına sokul • du. Onlardan bir tanesini ele geçirip okşamak, ilık tüyîerinin üzerinde parmaklannı haz ile gezdir • mek istiyordu. Lâkin o yaklaşınca, hepsi bir den havalandılar, civardaki evlerden birinin çatısına sığındılar. Cemil, bunlann bu suretle kaçışma • lanna üzüldü. Kendini bütün sevdiklerinden uzak hissetti ve garibsedi.. Hatta duyduğu his, gariblikten de öte idi. Gönlünü bir nevi en dişe, bir ezginlik kaplamı^J. Mütemadiyen, meydanda tfdip geliyordu. Ve buradan ayrılmak istediği halde bir türlü aynlamı • S A T i E mösamereler verBdigini •« ba gözel ganün geç vakitlere kadar kutlolam • dıgnu bildirmekteydi. "Cumhuriyct,, j n t«frikasıt 25 Cemil, artık gizli takibe lüzum sonnedi. Adunlannı hızlandınp, Mösyo Budiyenin yanına sokuldu. O da, başını kaldırmış, bir evin cephesindeki nakıçlan temaşa ile tnesguldü. Zabıta merouru: Ah Mosyo! Ne gözel tesa duf.. dedi. Evet. S'ız de galiba benim gt> bi Stare miyasto (eski şehir) in güzelliklerini görmeğe geldiniz. Bu antika evler, ne nefis değil mi? Bu esnada, önünde bulunduk • ian ev, cidden güzeldi. Baştan a • şağıya kadar, üç katlı cephesi yaldızlı ve renkli nakıslarla çok alımh bir manzara arzediyor, ufacık, esrarengiz pencerelerinde güver cinler, ipekten bir etek fışırtısile uçuçuyorlardı. Mösyö Budiye: Ah, efendim! dedi. Şu eski binanm içinde kim bilir kaç neshk askı bannmıştır? tlâhi Şopen, muhakkak ki bu eve gelmiş, bu evde, eserlerinin en güzellerini ibda etmiştir. Şopen.. Siz onu iyice tanır mısınız, Mösyö? Qünyada onun musikisinin üzerine bence hiçbir musiki yoktur. GüJümsiyerek ilâve etti: Madam Budiye henüz yor gunluğunu alamadığı için, ben kendimi boyle yalniz başıma so kağa attım. Kısmet olursa, bu ge • ce, daha başka evler de ziyaret e derek Şopene ilham veren Leh pe yordu. İçinde, birazdan burada bir hâdise cereyan edecekmiş gibi bir his vardı. Bir hâdise.. Fakat ne? Süphesiz ki hiç! Pencereleri sımsıkı kapalı du ran evlerin önünden boyuna ge çiyordu. Acaba bunlann arkasın • dan, kendisine bir bakan var mı idi? Üzerine dikilmiş bir çift göz vardı da, yoksa, bu sıkıntı ondan mı ileri geliyordu?. Lâkin olsa da, bu kimin gözle ri olabilirdi?. O esnada, nazan dikkatini, n • fak birşey celbetti. Bu bir hayal olabilir miydi> önünde durdugu bir pencere nin beyaz perdesi, arkasında, bi risini gözetliyen bir insan varmış gibi, adeta cama yapışık duruyordu. Ve bu perdenm o kısmı, hafif bir pembelik arzediyordu. Şeffaf bir maddenin arasından akseden, bir gölge kadar hafif bir pembe lik.. rar)