Camhurivet' SON TELGPAFLAB I Bana kalırsa Yaşasın fakirlerî | Türkçeye doğru Alman'lar iş başına! Bir nutuk irat eden Dahiliye Nazırı, bütün milleti bir gayede çalışmağa davet etti Berlio 14 (A.A.) Dahiliye NazıB M Erick, Alman milletine hitaben irat ettiği bıV nutukta demi«tir ki: «Tasarruf, idarede basitlik ve tamamiyet, millete ve devlete karşı tam bir merbutiyet, vazifenin, teferruatma vanncıya kadar sadakatle ifası, kendisini müdafaaya ve serbestliğe muk*edir olma arzusu, vatan aşkı. îşte hükumetin tatbik etmek istediği ve Alman milletini yükseltmek için kullanacağı prensip • ler. Kabmenin son haftaiar zarfinda çıkardığı kanım ve kararlar evvel eıtıirde Alman hükumetinin salâhiyetmi tak viyeye Alman memleketierinin hukâ met ve parlâmentolarının teşkilfitutt, Reich kabinesinin ve Rayhiştağ'm teşkilâhna uydurmağa ve idare teşekkü • lünde tasfiye yapmağa matuf idi. Bu icraat az zamanda hitam bulacak ve bunu Alman miHetinin tam bir sureti siyasî ve iktısadî hürriyetinin teminini göze'en kurma hareketi takip edecek tir. Bu iş pek ziyade güç olacak, yüksek gayeye erismek için pek çok gayret sarfı lâzım gelecektir. Hükumet bu işte tekmil Alman miHetinin kuvvetli mü zaheretîne güvenmektedir. Mu • vaffakiyet ancak tekmil vaatndaş Iann müdafaa ve millî hürriye • ti talep hususundak! arzuda birleşmelerile kabildir. Yalnız milleti ve vatanı sevenler her seyden ziyade mukaddes vazifeye ve A'man bürriyeti kavgasına tşu'rak etmeğe lâyıktırlar. Reich kabinesi mil'etm beş martta kendisine verdiği vazJfe ve salâhiyeti icra mevkiine koyacaktır. Türk "Uyanış,,ı Budunlarm diriminde geçirdikleri türlü türlü yüzleri ( 1 ) inceden inceye araştınrsak, budun varbğını yaratan topluluk kurumlannm ( 2 ) budunun kendi öz varlığından olup olmadığına göredir ki bir budunun içinde bulunduğu geçirmekte olduğu diriminin nasd bir şenlik kertesinde ( 3 ) olduğu görülür. Her budunun kendi varkğırun bir takım yabanci kurailann yürütmesi alhnda bulunduğu, öz varlığuu kaybet mîs olarak yadellerden almmış bir takım yabaneı türelere uyduğu, kendinin ne olduğunu unutarak derin bir dalgınlık içinde uyuşup kaldığı geri, karanlık günleri vardır. İşte bu geri, bu karanlık, bu kendinin olmıyan varbktan sükinerek, kendine gelerek, o yabaneı kurallardan, yadellerden gelmiş olan tiirelerden kendini kurtararak kendini bulmağa başladığı aıtıuşa o budunun «uyanışı» denir. Bu silkinme, bu kal kınma, bu uyanma topluluk varlığmı yürüten butün kurumlann yabaneı varIıkan kurtularak, öz varlığa doğru yürümelerile başlamış olur ki bu kurumlann başmda da dü bulunur. Çünkü teki ( 4 ) bütün diğer obnuşlardan, varlıklardan ayıran nasıl onun dilli bir varlık olması, bir düi bnlunması ise, bir budunu, bir topluluğu ötekilerden ayni eden kurumlann başmda da o bubunun dil kurumu bulunur. Ve bölyece en çok, ilk önce dilin değişmesile, ya bancı dîli atıp kendi öz dilini bulmasiledir ki o budunun «uyanışı» başlamış olur. tmdi bndumm dirimi artık eski çur&müş, eskimiş kurumlardan kurtulup ta şenlik acununun da, bugün bütün budunlannı yasattığı öz varlığa erdik • ten, kendi öz varhğını bulduktan sonra, o budunun içinden olan tekin hâlâ eski canlayıs» a ( 6 ) saplanıp kalması, kendine gelememesi, yeni güne uyamaması o tekin yaşaoıadan vazgeçmesi de • mektir. Türk varlığı her yfizü arhk orta çağ ( 7 ) anlayışını göstermekte olan yabaneı varMdardan srynlıp kendi öz varhğını edinmeğe başlamış, ve böylece «Türk uyanışı» doğmukta bulunmuştur. Ortaçağ anını ( 8 ) , anlayışını işleten butün bîIgHer nasd kkolâstik ise, bizim orta çağ yaşayışımızı yürütmekte olan kurumlar da o iskolâstik yatağı olan cmedrese» bOgilerinden yapümışh. Osmanlı'hğın bütün kurumlan, dirim fle hiç bir alışverişi olmıyan, şenllcten sabksız ( 9 ) , hele Türk varhğma sanki yagı ( 1 0 ) olan o köy, arta kalmış «medrese» orta çağ bügfleri idi. Bu nun en büyük tzi ( 1 1 ) işte bütün sözlerinî yabancî dil olan arapça ve acemeeden, hele en çoğunu arapçadan alan o eski, eski olmakla beraber henfiz daha basmuzdan atamadığunız o eskimiş «osmanltca» drr. Bir ogün basımızı geriye çevîrip te eski «LJsam Osmanî» nin eksScsiz olarak kuDandmaJcta oldoğn çağa bugünkü «uyanış» gözile bakarsak bizi budunca geri bırakan, bugünkü şenlik acununda bizi her türlü dirimden, varuktan, flerletneden alıkoyan nesnelerin en başmda o yapma dü bulunduğunu görürüz. tnsanı bir yandan kendi budunundan olan kendi gibilerile anlaştrracak, öbür yandan bolunduğu zamanm şenlikli budunlarile kendi bu dunu arasrada bağlanhlar, yalonhklar yapacak, ve böylece bütün bir şenlik acununu biribirile birleştirecek olan d3, bizde tersine olarak bizi bütün bun lardan ahkoynraştur. Hele bugünkü şenlik acunonun yürümüş, üerlemiş, ve ber gün biraz daiıa üerlemede bulunmuş olan «bilgi» si fle bizim aranvza kendi düzme varlığmı koyarak o bilginin iyiliklerinden, yararlıklarmdan bizi ahkoyan, geri bırakan o düzme dfle karşı icimizde ne kadar dargınlık doyarsak güzel türkçemize karşı o kadar sevgimiz, bağlannmız artar. Bu yeni ilerleme oynayışmı (12), bu uyanış anlmasmı geçid bir kımıldanış [•] Rönesans. ( 1 ) Safha. ( 2 ) Müessese. ( 3 ) Medeniyet derecesi. ( 4 ) Fert. ( 5 ) Medeniyet Slemi. ( 6 ) Zihniyet. (7) Kurunu vusta. ( 8 ) Zihin. ( 9 ) Bihaber. (10) Düşman. ( I I ) Alâmet. (12) Hareket. ( 1 3 ) Müstakil. sanan bir takım geri düşünceliler ne mediği bazı şeyler konusmağa ka rar vermişti. Hizmetçi çıkınca, banc: Nerede idin oğlum? dedi, merak ettim. Şöyle bir dolastım. Aklımda hep o mesele vardı: Hala Hanım hastalık meselelerinde vesveseli midir, değil midir? Nasıl et sem de şunu anlasam? Hicran yüzüme dikkatle bakıyordu. Her ne sebeple olursa olsun onun zihnini kendimle meşgul etmek ve dikkatini üzerime çekmek hoşuma gidiyordu. Tek beni düşünsün de nasıl düşünürse düşünsün. Ben onun hayatında, iyi kötü bir mesele o!a ~ yım, kâfi. Yalnız şu hastalık meselesini anlamak isterim. Nasıl etsem, nasıl etsem? Dedim ki: Şu parmağımda bir titreme var. Merak ettim biraz. Bir doktor arkadasım vardır, ona gittim. Halam hiç ehemmiyet vermedi: Sinirdir, geçer, dedi. Doktor da öyle söyledL olur biraz da öteki ileri dillere baksalar da nasd o dillerin de bu yollardan geçtiğini, ondan sonra içindeki yabancılan atıp ta bugünkü başı buyruk ( 1 3 ) çağa geldiğini gÖrebilseler hiç durmadan onlar da yola gelirlerdi. İşte Türk'ün uyanışmı gösteren en göze çarpan şey, bu kendi düini bulmağa, bu yoldan giderek kendi öz varlığını bulmağa başladığı bu mutlu ( 1 4 ) günlerdir. Bugünler, her Türk'ün kendini yoklayıp, kendine derin derin bakıp nasıl şimdiye kadar kendinin olmıyan yabana bir varlıkla yaşadığmı üzüle üziile gördükten sonra, dil inkılâbının verdiği dirimli bir atılış ile o düzme varlığı atıp kendi öz varlığmı bulmağa doğru olan oynayışa başladığı yüce uyanış günleridir. Sanki bir «yeniden di rilme» ( 1 5 ) olan bu oynayışa, eski varlığı atıp, içine daldığı derin dalgınIık ( 1 6 ) uykusundan uyanıp bir «kendine gelme» den, bir «kendini bulma, Corresince desoi» dan başka bir şey olmadığı icin budunlarm tarihinde buna «uyanış» denilmiştir. Pek bellidir ki bu yüzden bakıhnca her budunun uyanışı kendine göte olur; ve tanyerinden uyanış güneşi doğarak bütün topluluğu kendi aydmlığına boğan bir topluluğun içindeki teklerde artık «uyamk» birer yurttaş» olarak kendi varlıklannı «uyamş» güneşinden almağa başlarlar. lmdi Türk'ün uyanışı kendinin üzerine bir ağırlık ( 1 7 ) gibi çökmüş olan, ve bütün kaynaklanm iskolâstik batağı olan «medrese» nin orta çağ bilgile rinden almakta olan o yapma Osmanblığı, o düzme «osmanlıca» yı atıp kendinin öz varlığı olan «Türk» Kiğiinü edinmeğe, «türkçe» yi bulmağa doğru icten gelen btr savaşa ahlmasıdır. Bu mutlu atılma iledir ki «Türk uyanışı» doğmağa başlamıştır. Darülfünun müderrislerlnden HALİLNtMETULLAH (M) Mesut. ( 1 5 ) Basübadelmevt. (16) Gaflet ( 1 7 ) Kâbus. İHEM NALINA MIHINA Marksizm gibi sahsî mülkiyeti, hatta parayı ortadan kaldırmak istiyen iktı • sadî nazariyeler var; fakat, bence bu fikir de para aşkından doğmustur ve sennaye düşmanlığı, para sevdasının kindar ve garazkâr bir sisteme inkılâp etmesmden başka bir sey değildir. Parayı cidden hakir görenler servet karsısında ağızlarmı saptrdatmazlar ve fakirligi severler. Mahrumiyet şüphesiz yarahcı bir kuvvettir ve bu dünyaya insanlann ilâve ettiği güzel şeylerden çoğu açlıktan doğmustur. Hemen bütün büyük adamlar, yarahcı bjzlanm sefaIete borlçlu olduklarmı söylemiyorlar mı? Neden bu büyük mektebin kapılarau kapamak istiyenler bulunuyor? Paranm zulümlerinden ktrtulmak için ona sntmı çevjrmek gibi ufak bir hareket yeterken, acaba neden faldrleri kanl» îhtilâMere surüklfiyorlar ve oniarm elinden en dirilüci kuvveti almağa kalkıyorIar? Yantalı elbiselerini serefli bir Gniforma gibi ta»ıvanîar, büyük san'atkârlar olmuştur. Mahrumiyetin sanmı onlar biUrler ve fakirligi ne hudutsuz bir askla severler! Büyük Fransız halk şairi Beranger, bir tavan arasında oturdugu ve saatmi yirrru defa rehine verdiği gençlik za manlarmı ne hasretle anar! «Sefiller» isminde bir şarkısı da var ki yalnız fakirlik için yazdmıs, sade ve güzel bir kaside sayılabilir. Bir kaç parçasmı tercume edivereyim: Fakirler, fakirler, Bahtiyar adamlardır: Birbirlerini severleı, Yaşasın faktrler! Fakirlerin kasidearni terennflm edeonı, Ne iyi adaımlardtT! Artık hrç bİT şeyi olmıyan namuslu insan, Ârtık ruh indkammı almalıdır. Evet, saadet kolaydır Fakirliğin koynımda; tncü'i şahrt gotrririm, Neş'emi sahit gethirim. Fakirler, faldTİer, Bahtiyar adamlardırı BirbİTİerini severler, Yaşasın fakirler! Ben buna bir sey Oâve edemetn, yalnu olanca haamla tekrar ederim: Ya • şasm! PEYAMİ SAFA Macar'lardan bir rica! Gazeteler heroin kaçakçılıği yapmak için, kaçakçılık şebekesinin Macarasitan'dan 17 Macar getirttiğini yazıyorlar. Bir müddet evvel, lstanbul'da müstesna bir meharetle kasaları soyan bir hırsız çetesi yakalanmıştı. Bu çe> tenin de elebaşıları Macar'dı. Heroin kaçakçılıği için Macaristandan 17 mütehassıs getirildiğini öğrenince, aklıma bu kasa hır sızları çetesi ve onu takiben bv fikir geldi. Macar'Iar asil ve kibar bir millettir. Böyle bayağı ve «üflî işlere tenezzül etmezler. Fakat galip devletler, Macaristan'ı parçalayıp paylaştılar, adeta mahsur bir vaziyete soktular, ona denizden bir mahreç vennediler. Macaristan'da hayat güçleşti, d»r Iastı. Macar kızlan ile delikanİH Iarı, para kazanmak için mecburen bar artistliği gibi pek te hoş olmıyan bir mesleğe atıldılar, dünyanın her taraf ına yayıldılar. Artistlik yapamıyan ve ahlâkao biraz zayıf olanlan da kasa hır> sızhğı ve kaçakçılık gibi süflî ve mücrim işlere giriştiler. Macar'lan fena yollara «evkedenler; Saint Germain en Laye muahedesini yapanlar ve onun topraklarım yağma eden " lerdir. Türkiye'nin, bu muahedenin yapılmasmda hiç bir günahı vebali yoktur. Macar'lardan ri cam şu ki hariçte kaçakçılık va kasa hırsızlığı gibi muzır işler yapmak istedikleri zaman; Tfir* kiye'ye değil; kendilerini, bu yola sürükliyen memleketlere git sinler! Bu suretle biraz da m«mleketlerinin intikamım almış va çektikleri sefaletin acısmı çıkar* olur lar!... Hitlerciler Metz sehrinde! Selânik'te şiddetli Bir infilâk Nümayişçilerden Alman İtilâf devletlerinden kalyaya dönmeleri rica edildî ma mühimmat yandı Met« 14 (A.A.) Hitler»ciler den tnürekkep ve üniformalar giy mis bir grup, bu sabah Nazi filâmaiannı taşıyan otomobillerle Elber feld'den bnraya gelmişlerdir. Oto mobiller istasyonun önünde durduğu zaman bir halk kütle&i toplanmif, Nazilere karsı mfialini göstermiş tir. Polis müdahale etmiş, nümayişçilerî komiserliğe götiirmüştür. Orada kendilerinden Almanya'ya dönmeleri rica edilmiştir. Mesele hak kında ait olduğu makama malumat verilmistir. Atma 14 (HUSIHÎ) Selânik d • varmda Tonton'iardaki mühimmat deposonda şiddetli bir mfilâk vaki ol • muftnr. Mühimmat deposu kâmflen harap ve depo icmde bulunan Umumî Harote itilâf kuvvetleri tarafmdan terkedilmîf olan eski mühimmat tamamen bernava olmuştur. tki lrisi parça parça olduğu gibi di ğer iki kişi de ağırea yaralanmış, halk mfflâkm şiddetmden fevkalâde kork muştur. tnfüâkm bir kasrt işi olduğu tahmin edilmekte ve ebemmryetlî tahki • kat yapılmaktadır. H1SSEDARAN HEYETİ UMUMÎYES1NİN MECLlSl Banko Di Roma'nm hissedaran heyeti umumiyesi senei haliyenin 31 martmda ROMA'DA in'ikat etmiştir. Mecbsi idare raponı 3e 1932 senesi bilânçosunda görüldüğü veçhile buhran dolayısile şediden kanşnuş olan dünya vazryeti maJiye ve iktısadiyesi karsısında, mezkur banka her daim yapmtş olduğu gibi gene büyük nakit mevcu * diyeti saklamak siyasetini taidp etmiştir. Ve fOhal 31/12/931 tarihinde bankalar nezdiode her vakk emre amade naldt mevcudti 480 müyondan 31/12/932 tarihinde 510 milyonhık fevkalâde yüksek bir yekuna iblâğ edilmi^tir. Bubrana rağmen bilânconun erkamı hissedilebilecek bir terakki kaydet mekte ohıp BANKO Dİ ROMA'nm git gide tevessü ettiğine büyük bir delü teşkil eder. Ezcümle hesabı cari ve tasarruf sandığı mevduatı 1931 de 531,976,936 liretten 1932 de 567,840,550 lirete çıkbğmdan 36 milyon kadar bir tezayüt göstermektedir. Muhabirlerin alacakh hesabı carileri de 1931 de 1692201345 liretten 1932 de 1,772,517,955 lirete baHğ olduğundan gene 80 milyon!uk bir tezayüt vardır. Mütedavü çekler fash da 3,000,000 kadar artmıştır. 1931 De 1932 seneleri arasında kabul «tdüen poUçeler üsermde dahi fevkalâde bir tezayüt müşahede ediliyor. Beynelmilel ahşverişlerin hayli derecede azalmasına rağmen elde edilen bu netice cidden şayanı kayk olup BANKO Dt ROMA'nm beynefmüel maliye piyasalannda mevcut rabıtalarmm ne dere ceye kndar tekemmül etrmş olduğunu kbat eder. BANKO Dt ROMA'nm yaptığı muamele ve işlerdeki terakki dolayısile geçen seneye müsavi bir kâr teminine muvaffak obnuş ve bu sayede geçen sene gibi 3 nisandan itibaren tediye etmek üzere % 5 hissei temettü tevziine ve ihtiyat akçesine de 3 milvon l'ret tefrikine karar verilmiştir. thtiyat akçesi bu suretle bankanm 200 müyonluk sermayesine karşı 65 milyon lirete bah'ğ oluyor. ' (1968) öyledir. öyledir ama, hastalıkta vesveseli olan kadınlar biraz telâş gösterirler; halam, gayet lâkayt. Ben hastahktan çok korkarım, dedim. Halam kaşlarını çattı: Allah vermesin, dedi, ben de çok korkarım. Rahmetli kanserden gitti. Midesinde idi. Onun çektikle rini ben de biraz çekmLşirrvdir de hastalık dendi mi yüreğim oynar. Ve fatından bir sene sonra benim de şuralarıma doğru bir sancı dadandı. Meraktan ölüyordum. Hele kızımın üstüne titrerim do§rusu... Bir yeri azıcık açrıdı mı dünva bana zindan kesilir. Fakat hamdolsun çoktan dır... Maşallah... tyidir, çok şükür, sıhhati... Bendeki sevinç! Doktor amma da fistüne basmış ba!.. Sahi öyle... Kocası kanserden ölmüş bir kadm. Aslan gibi adamdı, koca bir asker... Mabadi var PANKO Di ROMA Eroin kaçakçılıöı ve hökumet Ankara 13 Istanbul'daki erom kaçakçılğı hâd»esmi hükumet ve fırka hassasiyetle takip etmektedir. Hüku met uyuşturucu maddeler kaçakçılan • nın thtısa* mahketnelerinde muhakeme edilmelerinfeve mücrimlerin fiddetli cezalara çarpümalanna dair hükümleri ' nrlamaktadır. Yeni Fransız böfçesi Paris 14 ( A . A . ) Medk uzun btr gece içthnamdan sonra sabahleyin saat alb virmtde dağıhniffar. MecKs îçtimamda 1933 bütçesinm heyeti mecmuasını 67 reye karşı 5 1 4 reyle kabul etttkten sonra 16 mayısa kadar faaliyetini tatfl etmisb'r. Kabul edilen 1933 bütçesinin masraf kısmı 50.092.025.000 franga, varidatı da 45.914.900.000 franga varmaktadır. Bu suretle bütçe acığı 4 müyar 177 müyon 125 bm frank etmektedir. Roma konferansı Murahhas heyetimîz dün akşam haraket etti Roma'da toplanacak beynelmilel parlâmentolar ikbsat konferansma istirak edecek olan ve Mustafa Şe ref (Burdur), Ali Rıza (Mardin), Rasih (Antalya) ve Ziyaettin (tstanbul) Beylerden mürekkep bulunan heyeti murahhasanuz dün aksam ekspresle ttalya'ya hareket etmiştir. Konf erans beş giin sürecek ve şu meselelerle mesgul olacaktır: Kontenjan işleri, beynelmilel kambiyo meselesi, radyoda iktısadî neşriyat ve beynelmilel radyo statüsü, orta ve şarki cenubî Avrupa ziraî ve iktısadî vaziyetlerinin tetkiki ve bunlarm düzeltilmesi çareleri, altın ihracina müsaade olunması, Hollanda Belçika Lüksemburg arasında yapılan giimrük ıttihadnKİan alınacak dersler. Bu meseleler hakkında noktai nazanmız izah ve müdafaa olunacaktır. Mubtelif memleketlerm ticarî vaziyetlerinde kontenjan dolayısile husule gelen değişikliklerin beynel milel iktısadî vaziyete tesirleri bil " hassa konferansta mevzuu bahsola caktır. Konferansta kontenjanın kaldınlması lehinde müzakereler olacaği da tahmin edilmektedir. Onlar da beni bekliyorlar. Gkmiyeyim mi ? Haber vermeden gitmezsem babam benim bu eve hâlâ merbut olduğumu ve ebediyen merbut olacağımı anlar ve idaresi güç olur; gitsem yakayı sıyırmak kolay değil. Beyazıt havuzunun etrafmda dönüp durmağa başladım. Parmağun, ru humun bir barotnetrosu idi. Sıkentı zamanlarunda fazla oynuyordu. Nitekim: «Adam sende... tnsan kendini hâdiseler karsısında bu kadar üzmeli midir? tş olacağına vanr. Ba bama yarm giderim ve bir yalan kıvınnm!» dedikten sonra biraz rahat ettim ve parmağım da biraz durak Iadı. Hava iyice kararmıştı. Adeta gece. Halamı ve Hıcran'ı yemek odasında buldum. Fatma takımlan koyuyordu. Halam beslemiye dedi ki: Fatma, haydi sen çık, kalfaya da söyle, buraya kadar zahmet et mesin, küçük hanım yapar. Anlaşılıyordu ki hanımefendi, sofrada, hizmetçilerin duymasmı iste Zonguldak Halkevinde faaliyet Zonguldak 14 ( A . A . ) Zonguldak Halkevinin miize ve sergi, haDc dershane ve kuşlar fubeleri idare komiteleri intlbabah bütün Halkevi mensaplannın huzurile yapılmış ve bu suretle Zonguldak Halkevinin dokuz şubesmin teşkilâh bildirmiştir. Halkevi orkestrası parlak bir müsamere vermiştir. Avcılık nasıl lnkişaf edebilir? tnhisarın barut ve f işekleri çok pahalı.Ezine «Husosî» Maarif Vekâletl tarafmdan bütün vüayetlere yapılan tamimde halk arastnda avcılık hevesinia günden güne azahnakta olduğu ve b » nun tergip ve teşv3d ve her sene mfi • aabakalar tertibile kazananlara mükâ fat ve madalya verflmesi tensip edildiği bildirdi. Bu münasebetle avcılık v» av sporuna ait bazı düşüncelerimia borada neşre Hizum gorüyoruz. Memlekette avcılık hevesi neden a • zalmışbr?. Teerübelerimtz ve bu sporla alâka • nuz dolayısile gorüyoruz ki devlet mhtsannda olan av barutu üe teferruatmm fiatlan halkm ve bilhassa köylünun bogünkü malî vaziyetine uygun bir halde ve keselerimize elverişü değfldir. Yani av barutu ve teferruatı bugünkü mhisar rayiçlerine göre köyHiye pahalı satıl maktadtr. Bugün birinci nevi kara ba rutun küosu 290, ikind nev'in 260, dumansız av barutu küosu 816 kurustur. Saçmanm küosu 70 kurustur. Av ko vanlan 100 adetliği 230 kuruş dumansız av kovanlan ise 400 kurustur. Ta palar 100 adeüik kutumı 40, kuruş yağh tapalar 70 kurustur. Şu halde avcı içh» bar atun aşağı yukan 15 kuruşa, dolms tüfeklerde 6 7 kuruşa mal obnaktadjr. Bir avcı fişekliğini yirmi fişekle doldurduğu zaman azamî 250 kuruş feda etmesi lâzım geliyor. tnhisar idaresi köykiye mahsus ucuz av barutu ve teferruab piyasaya çıkarmalıdır; nwiHİki Tütün tnhisarupka ol » duğu gibi asker ve köylü için ucuz si • garalar piyasaya çtkanlmışsa bu sekilde köylünun bugünkü malî kudretiiye el • verişli ucuz barut ve av malzemesi bu» lundurulmahdır. Her sene av mevsiminde mezruata zarar veren vahsi veya muzır hayvan ların itlafı için köyKiye meccanî olarak barut ve av malzemesi dağıtmaktv, bunun daha mütekâmil bir şekle so • kulması ve işin avcı teşekküllerUe temin ve kontrol edilmesi zarurî bulunmaktaF du\ Nihaft iki yeni Yunan muhribi geliyor AHna 14 (Hususî) ttalya'ya sipariş edilen iki Yunan muhribi bu ay soıranda Yunan mürettebab tarafmdan teselKhn edüecekb'r. Muhripler Italyan sulannda son tecriibelerîm yarvjjktan sonra Yunanistan'a getirilecektir. Kayseri'de şiddetli kaı Kayseri 14 (A.A.) Çok şiddetli kış yeniden başlamıştır. Dün akşama kadar yağmur yağmışhr. Yapmuru müteakıp başlıyan sürekli kar el'an devam etmektedir. Kayteri beyazlara bürünmüştür. Yağan kar 15 «4»"t»"i geçmiş tir. Londra Kap hava rekoru Colomberg 14 (A.A.) Londra Kap rekoruna tesebbüs eden Ingilrz tayyaredsi Alancaster geceyansı Urana'dan hareket ederek 124 tarihmde saat 6 da Adar'a gelmîs ve oradan da saat 9,30 da uçarak saat 11,30 da Reggane varmutır. iki Fransız tayyaresi duştö Villacoblay 14 ( A . A . ) Hava işleri Nazın M. Pierre Cot'un önünde bir pilot bir turizm tayyaresinin tecrübelerini yaparken tayyarenin kanatlarmdan biri bükülmüş ve tayyare hangarm ü • zerine düşmüştür. Pilot o anda ölmüştür. i Ayni dakikada bir avcı tayyaresi de kanatlarmdan birinin kınlması üzerine yere düşerek parçalanmışsa da pilotu paraşutle athyarak kendini kurtarmıştir. Milâno panayırı açıldı Roma 14 (A.A.) Basvekü, dün Milâno panayırı reisi âyandan Poricelli'nin büyük Milâno panayirmm açılmıs olduğunu bildiren bir telgrafname almıshr. Bu panayıra 25 millete men sop 4624 tacir, eşa teshir etmiştir. Panayır, 98510 küometre murabbaı bir saha işgal etmektedir. Almanya'da işsizliğe karşı Berlin 14 ( A . A . ) Hemen iş bulma programı beşte dört nkbetinde tahakkuk etmiştir. Şimdiye kadar bunun için yapılan dahilî Utikraz 400 milyon mark temin etmiştir. Brüksel'e dönöyorlar Atina 14 (A.A.) Dük ve Düses de Brabant bu sabab Brüksel'e ha • reket etmislerdir. Milli tefrikamız : 33 Yazan: SERVER BED1 Hep Senin İçin! Daha ne düşiinüyorsun? dedi. Annesinden niçin gizlediğini düşünüyorum. Belki onu meraklandırmak U * tememiştir. Fakat annesinden hiç bir şey gizlecnez. Olabilir. Belki annesi hastalık meselelerinde çok vesveseli bir kadmdır. öyle midir? diye düşünmeğe ba«ladım ve bu nokta yı anlamağa karar vererek oradan çıktım. Yolda hep kendi kendime: «Kevser Hanım hastalık meselelerinde vesveseli midir?» diye sorup duruyordum. Ne işler! Bir taraftan da yolda durup durup parmağıma bakıyordum. Ancak Beyazıt meydanına geldikten sonra babamı düşünmüştüm. Ne yapayım? Evvelâ şunu bil ki büyük dok* lardan şayia çıkmaz. O tarafını ka'pa, düşünme. Olsa olsa bu kızı oraya girip çıkarken, yahut intizar salounnda beklerken gören olmustur. Belki hastalığının arazmı bir arkadaşına söylemiştir, oradan dedi koidu çıkmıstır. Yakışbrmışlardır. Maamaf ih... Maamaf ih... Evlencnek filân niyetmde isen gene şüpheyi elden çıkarma. Orası öyle ya... Dedim ve düşünmeğe başladım. Peki... Bunlarm hepsi makul... Fa kat annesinden hiç bir şey gizlemi yen Hicran bunu nicin gizledi? Demek çekindiği bir nokta var! ı Bende hâlâ endişenin devam ettitini gören arkadaşımt