Teşrinievvel i^i'l =s Camhuriyet TELGRAFLAO Beşler konferansı Almanya ve Fransa henüz M. Yunus Emre Nerede yatıyor? SAN'AT VE EDEBİYAT Bizde tenkıclin sefaleti PEYAMİ SAFA GiMüNlAKiSLEEl Yeni Türk mecmuası İstanbul Halkevinin, aylardanberi neşredeceğini duyduğumuz Kültür ve San'at mecmuası çıktı: Güzel kâğıt, temiz baskı ve sevimsiz olmıyan bir şekil.. Yapraklarım çeviriyoruz... İlk yazı, her mecmuanın ilk yazısıdır: Yeni Türk niçin çıkıyor?... İddiaları hulâsa ede • lim: [Medenıyete ve insanlığa hizmet için mütefekkirlere bir kürsü olmak... Henüz tetkik edilmemiş olan memleket ve millet mevzularını aydınlatmağa çalışmak, düşünen her gencin kalbinde bir kuvvet yaratmak... tnkılâp Türkiye'sinin kaynaklarından ilham alan san'atkârlar yetiştirmek ve böyle bir san'at mefkuresi yapmak... Türk tarihinin öz membalarından toplanmış eserler neşretmek Yeni bir istihsal devresine girmeğe mecbur olan Türk köylüsü ve Türk zanaatine yol göstermek...] Her sahada bir dev kuvveti istiyen bu azametli programın sonunda da şu iki satır var: [Ecnebi memleketlerin fikir cereyanlarında ehemmiyet kazanmış eserleri tercüme ettirerek forma halinde ver mek...] Yaprakları birer birer çevirip göz den gecirdim. San'at güç, tenkit kolay • dir, derler. Gerçi ben, tenkidin de güç olduğuna inanıyorum ama, muhakkak ki, vadetmek biraz kolay... Yahut, ilk günlerin tatlı gÖrüşü insana kolay gö«teriyor! tyi dostun açık kalbi ve açık dilüe söyliyelim: Yeni Türk mecmuasuu, ne umduğum gibi buldum, ne de umdurduklan gibi... İlk yazı, Ahmet Şükrü Beyin (Bey nelmilel münasebatın mihveri) isimli bir makale... Hiç şüphe yok, güzel, değerli... Fakat, bu çeşit yazılan, günlük gazeteler, siyasî icmal diye vermekte kusur etmiyorlar. Hem de ayni imza üe! Bu on iki sahifelik makalenin programda da yerini bulamadık!... tkinci yazı, Falih Rıfkı Beyin (Ro man) ıdır. Bir sabah gazetesinde tefrikaya başlanan bu romanın, Yeni Türk tnecmuasında çıkan parçası, ne gariptir ki, yevmî gazetede de hemen hemen ayni günde çıktı... Hem de, çok de • ğişmiş, çok başkalaşnuş şekilde... Dejnek ki, mecmuada ilk karalamalar neşrolunmuş! Üçüncü yazı, Faruk Nafiz'in ( ö z yurt) isimli manzum piye * sinden bir parça... Eser sahibine sordum: Niçin bu kadar az örnek verdin?. Saydım, yirmi sekiz rnı&ra... Hiç ol "i mazsa, üç dört sahifelik bir sahne koydursaydın...' • • • •• Şu cevabı verdi: Ben daha uzun yazmıştım.. Bu kadar koymuşlar! Hem. bir kültür ve san'at mecmuasma, iki bütün eserden iki küçük parça koymakla edebî neşriyat yapılmıs olmaz. Bu iki yazı, daha ziyade edebiyat haberleri arasına kanştınlarak veril • melidiv. Mecmuanın diğer kuturlan: Andre Maurois hakkında, biri (Hasan Ali) diğeri (Resat Nuri) imzasile iki yazı bulunması doğru değildir. Biri, bu Fransız muharriri hakkında tetkik, öbürü onun bir konferansı bile olsa! Mecmuanın ayni nüshasmda bir imzanın iki defa bulunmasuu da doğru bulmadık. Bürhan Ümit Beyin makalesi ise, muharririn iddialı ismine lâyık değil! Diğer eksikliklere gelince: Mecmuayı tevzi etmesini bilmediler. Çıktığını işittiğimiz gün, profesör Mustafa Sekip Beyle bastan başa bütün kitapçılan dolaştık, yoktu! Mecmuanın çıkacağı ve çıktığı ga • zetelerle uzun uzun, günlerce ilân edilmeli, memleketin okur yazarlarına du • yurulmalı idi. Yapümadı! BeUi ki, yeni Türk'ün idaresi, bu işin hic te ustası olmıyan ellerde! İlâvesine gelince... ö y l e sanıyorum ki, Bergson'un eserfle alâkadar olacak okuyucu smıf, muhakkak onun asluıı alıp okumuslardtr. Okumamış olanlar ise, zaten tercümesine göz atmazlar... Bunun yerine miUî tetkikler mahsula olan bir eser vermek daha faydalı olurdu. Tercüme ve gelince... Bu, benim i»im değil.. Eğer, meşhur münekkidimiz NuruUah Ata'ya sorarsamz, yanlış daha ilk cümlede başlıyormuş!.. Amma, bütün bu kusurlar, arzunun güzelliği karşısında kolaylıkla tashih olunabilecek şeylerdir. Bekliyelim ve umalım... YUNUS ZİYA kidin bir san'at eseri karşısında ne ka* dar ciddî olduğunu, bir kitabı tenkit etmeden evvel ne titiz bir dikkatle oku • duğunu, hatta müellifin hayatı, şahsi • yeti ve öteki eserlerile son kitabuu bağkyan münasebetlerfn ve alâkalazın seyrini izah için en kadar çalıştığım bilmez görünüyor. NuruUah Ata Bey, geçici temayüllerine kapılarak yazdı&ı bu makalelerile, bir münekkidin kend' kendinden dışarı çıkamamak sefaletini, «impressioniste» bir tenkitte mazur görebileceğimiz dereceden çok aşağı dü sürmüştür ve kendine göre yeni bir tenkit nev'i icat etmeğe kalkntuştır: cOkumadan, hatta görmeden te PEYAMİ SAFA Mektupçu Osman Beyin Mak verdiği mühim malumat donald'ın teklifine cevap vermediler Fransa bir emnü seiamet projesi hazırladı Londra 5 (A.A.) Havas'ın Cenevre'deki muhabîri tarafından dün akşam cekilen ve Tahdidi Teslihat konferansmdaki Fransız heyetînin teslihatin tahdidini bağlı bir emnü selâmet plânı vücude getirmek üzere olduğuna dair olan haber teyit olunmaktadır. Bazı haberîere göre hali hazırda tetkik edilmek üzere Fransız hüku metine tevdi edilmiş olan ve mezkur hükumetçe illc f ırsatta Cenevre konferansına tevdi edilmesi mukarrer bulunan emnü selâmete ve sulhun tenkisine müteallik plânın şu başlıca maddeleri ihh'va etmekte olduğu söylenmek tedir: 1 İstişarî bir misak aktine matuf bir teklif; 2 Kontrol ve müeyyedeler sistemi; 3 Sivil tayyareciliğin beynelmilelleştirilmesi; 4 Konferansın 22 temmuz ta rihli karar sureti ahkâmına tevfikan bilhassa taarruzî olan bazı silâhların tahdit ve tenkisi. Nihayet bu plân, Versailles muahedenamesinin askerî maddelerini, bazı tadilât ile ipka edecektir. Amerika'ya resmî ve sarih bir davet yapılmamıştır. Bununla beraber konferansa iftirak etmesi lâzım gel diği mezkur hükumete ihsas ve telkin edilmittir. Şimdiye kadar hiç bir cevap alınmamıştır. Londra, devletlerin bekliyor ceVaplarım. Londra 6 CA.A.) Re*mî mehafil, 4 veya S devlet konferansının içtimaa daveii maksadile hükumet tarafından devletlere gönderilmiş olan davetnamclere şimdiye kadar hiç bir cevap gelmemiş olduğunu beyan etmektedir. Kabine, hattı hareketini tayin etmek için bu cevapları beklemekte • dir. Nimresmî mehafil, M. Makdo nald'ın bu tftşebbüsünün muvaffa kiyete iktiran edeceğmde mütereddittir. Çünkü ParU ve Berlin'deki ilk aksülimeilerin müsait olmadığı te min olunmaktadır. Maamafih M. Makdonald'm bir uzlaşma vücude getirmek için mesaisrne devam edeceği söylenmektedir. Almanya cevap vermedi Londra 6 (A.A.) Hükumetin davetine Almanya ve Fransa henüz cevap vermedikleri gibi alacakları vaziyeti göaterecek resmî hiç bir harekette de bulunmamışlardır. ttalya, yapılan daveii, çoktan kabul etmiftir. """ ln """ 1 " M. Litvinof Moskova'ya döndü Cenevre 6 (A.A.) M. Litvi nof'un memleketine gitmek üzere Cenevre'den hareket ettiği resmî surette bildirilmektedir. M. Litvinof silâh kuvvetlerini azaltma konfe ransı bürosunun içtimaında hazır bulunmak üzere Cenevre'ye dönecektir. ılllllllllMllllllllllllilllllllllllllllllllllllllllllıımmıı Amerika'da Yeni intihabat Propagandaların garip ve komik tarafları! Nevyork 6 (A.A.) Birinci teş rln intihabatı namzetlerini seçmek ı v ı« yapılan «ilk» ıntihaplar, demokratlar leninde vâsi bir hareketin teresıüm etmckte olduğunu göster mektedir. Bazı alâim eyaletlerdeki müntehiplerde şayani dikkat temayüller mevcut olduğunu göstermektedir. Ezcümle Georgie'de elektrik sar fiyatı üzerine yüzde 3 nisbetinde bir vergi tarhetmesini iltizam etmek suretile tröstler siyasetini kabul etmiş olan bir demokrat meb'usa Russel ismindeki genç bir nazmet tercih edilmiftir. I. . Roma'daki Müzakere Ali Rıza Bey ay s< nunda avdet ediyor Ankara 6 (Telefonla) Roma'da bulunan Maliye Miiste«an Ali Rıza Bey ay nihayetinde Ankara'ya dönecektir. Ali Rıza Beyle beraber buluI nan Muamelâtı Nakdiye Müdürü S ı m Bey Roma'dan Paris'e gidecektir. Roma müzakeratı nın ay nihayetine kadar bitcceji anlaşılmaktadır. Russel Karp borçları hakkında gürültülü bir mücadele yapmakta ve Avrupa ile her türlü diplomasi ve ticaret münasebetlerini katetmek suretile onu Amerika'ya tediyatta bulunmağa icbar ettneği teklif etmek tedir. Kaçakçılar tarafından «Koca Bill» denilen ve cumhuriyetçiler lehindeki temayUllerini izhar eden sabık Şi • kago belediye reisi M. Thompson'un da yeniden ortaya çıkmif olduğu kayda şayandır. tllmois'nı intihabat ajanı olan ımımaileyh, bu fıreattan bilistifade bütün garabetlerinl ortaya atmaktadır. Misîsip! ve Ohîo üzerinde sirk haline konmuş bir gemi ile seyahat etmekte ve namzedinin şerefine meccanî temsiller vermektedir. Hatta demokrat namzedin menşei Yahüdi olduğunu hatırlatmak için haham elbisesi geymiş bir takım figüranlara bir geçit resmi yaptır • mıştır. Türk Yunan Dostluğu sarsılatnaz! Atina 6 (A.A.) Elefteron Vima gazetesi, Türk Yunan dostluğunun liberal fırka vaziyetinin sağlamlaşma sına bağlı olduğunu farzeden Türk matbuatuun bu dostluk hakkında izhar et • tiği bazı endişelerden bahsederek diyor ki: «Türk Yunan dostluğu bugün Yunanistan'ın sulhperver siyasetinin esash temellerinden birini teşkil etmektedir. Bu dostluk her hangi fırka, iktidar mevkiinde bulunursa bulunsun Yuna nistan'ın siyaıetidir. TürkYunan iti • lâflan o kadar kuvvetlidir ki onu hiç kimse sarsamaz.» • Vaz geçilen bir ziyafet Alina 6 (A.A.) M. Venizelos'un liberal fırkası ile M. Çaldaris'in hajkçı fırkasının barışmaları şerefine tertip edilmesi mutasavver ziyafet hiç şüphesiz verilemiyecektir. Çünkü ziyafete işti rak etmeleri lâzım geien bir çok zevat halinden de çıkararak, kendi gayrişu «Ne ilim, ne tenkit, işte şark budur.» urunda sıkışmış hırslarm boşalmasına yaDiyor Andre Suares. Bir çok Avrupa' rar alelâde u ir «întrospection» ?'eti hihların fözünde şark, dişi bir yığındır: zasına indirdi. Orada ilim ve sanayi, fert ve şehsiyet, Geçen gün şair Ahmet Kutsi için bir tenkit ve hürriyet yoktur; bu dişi yığın Yunus Emre'nin mezarı gibi şahyazısını okudum. Bu sütunlarda ken daima Allahlara gebedir, AUahlar ve siyeti de ihtilâflan mucip olmak disinden geçenlerde bahsettiğim Ah kahramanlar doğurur, münaşaka etmez tadır. Edebiyat ve hars sahasmda met Kutsi. memur bulunduğu Sıvas Vive tapar. tşte o kadar. mühim bir kıymeti bulunan tstanbul lâyetinde, en beğendiği şürlerini top • Şarklı olduğumuz için mi bizde de mektupçusu Osman Bey, dün bize, lamıg küçük. zarif ve temiz bir kitap tenkit doğmamışhr, bilmem; burası ayYunus Emre'nin şahsiyeti ve mezarı halindc çıkarmış. Fakat eserini kendi basnca düşünülmeğe değer; fakat şunu bihakkında şayani dikkat malumat tırdi" için belki az masraf olsun diye, liyorum ki bizde tenkit doğmamışrir. vermiştir. belki de Avrupa'da bütün şairlerin yapEzelî şairiz ve destanlarla masallar diBu malumata göre Bektaşi vilâ tığı gibi «tiraje limite» dedikleri şekilyarının çocukları olduğumuz için, şek yetnamelerindeki Sadettin ile Bekde ancak iki yüz elli tane kadar neşretlini ve tekniğini garptan almış olmamıtasi nefeslerindeki Sait, Âşık Yunus miş ve çoğunu dostlarına hediye ver za rağmen, epopeden doğduğunu bildibaşka başka kimseler olmayıp bunmiş. Nuru'lah Ata Bey evvelâ bu eserin ğimiz Roman da edebivatımıza girdi, kıların hepsi Yunus Emre'dir. Ayni zasa bir zamanda Herledi; şiirin ve romanın az miktarda basılışını tenkit için diyor ki: manda Yunus Emre'nin mezarı muh«Bugün Avrupa'da, bilhassa Fran edebî nevilerimiz arasında yerleri var telif eserlerde zikredilen yerlerde sa'da bazı muharrirler, ancak bazı kimdir, fakat, muhakkak ki tenkit yok bizdeğildir, Sarıköy latasyctnu civa selerin anlıyabileceği bir dille yazdık de, münekkit yoktur. rındadır. ları kitapları pek az miktarda bastırıp On on beş senedenberi bize bu ümiMektupçu Osman Bey bu malu her nüshasırn yüksek bir fiatla sattırı di veren gençler, artık büyüdüler, ye matı bize şu şekilde izah etmiştir: yorlar. Bazıları bunu sırf kâr kaygusile tiştiler, tekâmül çağlannı aşrruş, birer « Yunus'un, Erzurum'da, Buryapıyor: fakat blr kısmı da eserlerinin adam oldular; hâlâ tenkide benzer bir sa'da, Muğla'da, Beysehir gölü kekendilerile karşı karşıya gelmeğe lâyık şeyler yazıp duruyorlar, fakat insan bu narmda mezarı olduğunu muhtelif olmıvanların eline düşmesinden korkuyazılan şeyleri tenkide benzer hiç bir eserler ve bir çok muharrirler yazıyor. Bu grur büyüklerde bulunmaz Küyeri olmadığını gördükçe, yıllardan beyorlar. Bu rivayetler arasında en çüklerin, kendilerini anlamıyan küçük ridir içinde beslediği ümidin ansızın yıkuvvetli olarak ta Porsuk suyunun lerin harcıtiır. Cezalannı görüyorlar: kıldığını duyuyor, dünün verdiği yıl Sakarya'ya karıştığı yerde metfun Kitaplarını, kendilerini anhyacak olangınlıkla yarina da korku ile bakıyor ve olduğunu zöylüyorlar. Halbuki Yular değil, modaya kapılanlar, tasalluf gelecek nesillerden de bir şey bek nus'un mezarı Sarıköy civarındadır. denilen şeytana ruhlarını sapmış olanliyemez oluyor, gözleri kararıyor. Hicrî 312 senesinde Eskişehir ile lar kapiRivor » Bizde tenkit olmadığını münekkitleAnkara arasında şimendifer yapılırMünekkit, makalesinin tam yansını rimiz de açıkça söylüyorlar, hiç birimiz ken güzergâh Sarıköy istasyonuna kitabın mahdut miktarda basılışını tenbu korkunç doğruluğu gizlemiyoruz ve on dakika mesafede bulunan ve Yukide hasretmiş. Ben evvelâ bunda gü • dikkat edilirse görülür ki bizde en ;ok nus Mezarı denilen türbenin üzerinzel bir niyet bulunmasuıdan şüphe editenkit edilen şey gene tenkit ve mü den geçiyormuş. Sarıköy eşrafmdan yorum, çünkü NuruUah Ata'nın şunu nekkittir. Çerke? Ahmet Bey isminde birisi bildiğini gayet iyi bOiyorum ki, AvruVakıâ Avruoa'da da biraz böyledir, • nasıl telâkki edileceğini bilmem pa'da «bazı:> değil «bir çok» ve «kü tenkit yapan adam herkesten fa?la tenYunus'un rüyada kendisine vaki o • çük» değil cbüyük» şairler, muharrirler kide uğrar. Şair, kendisinden bahsetmilan tenbihi üzerine güzergâhın de diledikleri eserlerini gayet az miktarda yen münekkide garez bağlar; âlim, fiğişmesinde âmil olmağa çalışmıştır. basar, gayet fazla fiatla satarlar. Lüks lozof veya romancı kendisinden fena Proje hükumetçe tasdik edilmîş ol tabılan hiç saymıyalım. Bunlann içinde bahseden münekkide ebedî bir düşrsan duğu için Ahmet Beyin rüyaya istikesilir ve san'atkârlann çoğu, kendile bir tanesi 1000 liraya satılan pek büyük naden vaki olan müdahalesini kimse rini özledikleri kadar metetmiyen mü • muharrirlerin kitapları vardır. Bir şairin dinlememistir. O zaman Ankara Vanekkide karşı hınç beslerler. Bunun için, kendi eserini istediği kadar ve istediği lisi olan esbak Dahiliye Nazın Memcartık münekkit kalmadı.» sözü, ora fiatla bastırmak hakkıdır; okuyucunun duh Paşa Ahmet Beyi Ankara'da da da çok tekrar edilir. da bu eser alıp almamak hakkı olduğu hapsetmiş ve inşaata devam olun gibi. Bu sözü bir an için doğru sayalım: muştur. Şimdi gene münekkit beyi dinliyelim: Onlarda da artık münekkit kalmadı; Fakat münhat olan güzergâhı dol«•Ahmet Kutsi'yi tanırım: bazı mecfakat dikkat ediniz, «kalmadı» diyor • durmak için dekovil döşetip uzak mualarda çıkan veya kendi ağzmdan lar, demek ki eskiden varmış ve onla • lardan toprak getirildiği sırada vadinlediğim manzumeleri, bugün o yaşnn bu «kalmadı» diyişleri dünle bugonlar devrilmiş, güç belâ kaldır ta bulunanlann yazdıkları arasında da olgün arasında yaDtıklan bir mukayese • mışlar, devrilme ameliyesi üç defa tedukça iyilerindendir. Bir Nâzım Hikmet, den doğan büyük bir mübalâğadır. kerrür etmiş, nihayet Alman mü • bir Necip Fazıl de^erinde değildir; Garpta bugün de ve daima t*»nk'* tl hendisi «bu adam da başımızı belâya fakat onlarla Ahmet Kutsi'nin arasında muştur, vardır; fakat bizde hic böyle soktu, değiştirin şu güzergâhı» de • çok aairifrıiz yoktur. Hissî, tatlı. şu şaşey olmadı: Ne dün, ne de bugün. miş ve şimdiki güzergâh kabul edi:rane denilen cinsten manzumeleT ya Bize hakiki bir tenkidin doğacağı Sl k h »tle Y 1 * ' * » * * BU'I ol zar. <Şürleı* isminde bir kitap çıkar ' Y midini vercnlerdon biri de arkadaşımız mıs. Bundan ancak yüz tane kadar bas ! duğu yerde kalmıştır. NuruUah Ata'dır. Kendisi, Avrupa'dan brmış ve her birine 1 50 kurus fiat koySarıköy istasyon memurluğu ile bu yabancısı olduğumuz edebiyat s»Wmuş (30 veya 40 sahibelik bir kitap!). Sivrihisar kaymakamlığmdan bq lini getirmeğe ve burada yerleştirmeğe Bu lüzumsuz bir grurdur. Kitabı ben mes'ele hakkında sorduğum sualleİ namzet bir zekâ gibi göründü Vakıâ görmedim, onun için değeri hakkında re aldığım cevaplar oradaki mezadağınık ve düzensiz bir kültürü vardı, bir şey söyliyemem. Fakat kitabı daha rın halk arasında Yunus'a aidiyetinl manevî ilimleri usullerile tetkik etmise kapağındaki nahvetle kirlenmiştir, iyi kuvvetle teyit ediyor. benzemiyordu. heveslerine ve ilcalanna olduğunu sanmıyorum.» Bektaşi vilâyetnamelerinde Sadetkapılarak, sistemsiz ve fantezi nev'inden Bu ne üstünkörü muhakeme, bu ne tin, Bektaşi nefeslerinde Sait denilen bir seçme ile kitap okuyordu, fakat o • terelelli mantık, bu nasıl söz, nasıl yazatm bence Yunus Emre olduğuna kuyordu, eski ve yeni Fransız edebiyazı, nasıl tenkit! Evvelâ, kaoağuıdaki ve bu Yunus Emre de Hacı Bektaşi tanı bir çoklarmdan f?*la bil'yor ve tajnahvetten dolayı bir kitabın fena ola Veli'den nasip alamıyarak gene okip ediyordu. on sekiz ve on doku bileceğinden nasıl bahsedilebüir? Kar nun emrile Taptuk Emre'ye intisap zuncu asrın meşhur ve mahut eserleri puz veya kavunun bile içini kabuğunederek hayatının Porsuk vadlsinde ve arasında sıkışıp kalmıyan, harp sonu dan anlanuvoruz da ya uzun müddet Sakarya kenarlannda geçtiğinin ma devresine kadar gelen, fakat aykın vemuayene ediyor, ya satıcıya inanıyor, ya lum bir hakikat olmasına göre Yunilikleri bazan süphe ve ekseriya tik • kestiriyoruz. Hiç görmediği bir san'at nus mezar: olarak ortaya atılan yersinti ile karsılaf an mutedil ve şöyle böyeserinin kapağma ait bir dedikoduya ler arasında en doğrusu Sarıköy is le bir vezki vardı. «Keziban'a mek istinat ederek bu derece sathî hükümtasyonuna on dakika mesafedeki yer tuplar» gibi yazılannda sade ve beşerî ler vermek, NuruUah Ata gibi bir müolmak lâzım gelir. Yunan işgalinde edasile dünyanın bugünkü edebiyat ve nevvere yakısır mı? Bir kere münek yakılmıştır. Şhndi harap bir halde estetîk mes'eleleri üstünde güzel ve ince kit yanlış öğrenmiş: O eser 100 değil, dir. İhyası eski Türk edebiyatını sehükümler söyledi. Fakat bunlar birer 2S0 tane basılmıştır ve fiatı 1S0 değil, venlere düşen bir borçtur.» tenkitten ziyade. ilhamını bugünkü Av50 kurustur. 4 0 sahif elik bir kitapta bu rupa fikriyatından alan küçük küçük farkın büyük bir ehemmiyeti vardır. felsefe tecriibeleridi. Bizim edebiya 150 kuruş bile olsa fiatı fazlaca konan nmızın tarihî seyrini veni bir bakımla tzmir 6 (A.A.) Emlâk Bankası bir kitap neden mutlaka fena olsun? izah eden, Türk tenkidinin çatısuıı kumeıtıurlarmdan bulunan oğlunjın tiMeselâ bir Andre Gide'in az baskılı ve ran yerli ve esash tetkiklerini çok bekfodan vefatıdan büyük bir teessür pek yüksek fiatlı kitapları hep kötü eserledik. Arada bir türkçe yeni eserler icin duyan eski şairlerimizden Tokadizaler midir? Böyle misaller yüzlerce bu tenkitler vazan bu arkadaşımız. bize de Şekip Bey, bu sabah ölmüştür. lunabilir. Hem gene bu kitaotaki şüronlan vesile yaparak, daha ziyde kenlerinden dolayı NuruUah Ata, Ahmet bu uğurda sarfedilecek paraların Hal • di ruhuntm ıf>*>ife!erini asıyor, okuduâu Kutsi'nin yazılan için « o yaşta bulu kidikya felâketzedelerine vermek mü • kitabı değil, kendini anlatmak istiyornanları yazdıkları arasında oldukça iyidu. Bu asır» sübjfktif temavülü yüvinreccah olacağı mütaleasmı gerdetmiş lerindendir.» Demiyor mu? We hu şiirden, makalelerinde heD kendine doğru lerdir. ler o sürlerdir. NuruUah Bey kitabı görderinlesti ve tenkit ettiği kjtapların satAskerî mahfeli feshedildi rnedi ise, görmeden nasıl yanlış bir tahhında kaldı. Gene bunun için. eline alAtina 6 (A.A.) Wolff Ajansm min ortava atabiliyor? dığı eseri bir çok defalar ya bahnyor, dan: Yunan askerî mahfeli, feshedil • NuruUah Ata Bey, garpli bir münekya çıkanvordu. Tenkidi ilim deeil. san at miştir. Şair Tokadizade Şekip öldO BÜYÜK HÎKÂYE: 14 Sinema Delisi Kız SERVER Haydi, seninle beraber sokağa çıkalım da gene sen ayrıl, günümüzü beraber geçirdik zannetsinler. Pakize razı oldu. Fakat halinde öyle bir memnuniyetsizlik vardı ki... Bu da benim çok canımı sıkıyordu. Benimle bahçeye kadar gelmek istemedi, tramvay durak yeriride ayrıldı. <Aman isabet ..» dyie düşündum. Andre gene tam zamanında bahçeye gelmişti ve elinde büyük bir zarf vardı: Bu sizin içtn, dedi, fakat biliniz bakayım, içinde ne var? Resim! diye bağırdım. Bravo, dedi, evet, Paris'ten yeni bir resmim bura sinemalarından BEui birine gelmiş. Sizin için arattım, buldurdum, aldırdım. Çok teşekkür ederim. Ne na ziksmiz... Hemen zarfı açtım. Hani o sine malarm kapılarma asılan parlak ve büyük fotoğraf kâğıtlarına çekilmiş güzel bir resimdi. Sevmcîmden çıldırdım. Altında da resim bana he • diye edilmiş. Artistin imzası var. Aman şunu inatçı, hınzır Pakize'ye göstereyim. Andre mi imiş bu, değil mi imiş, görsün! Gene bir otomobile binerek o tenha apartımana gittik. Hemen pru vaya başlamak lâzımdı. Andre vaktin çok darlaştığını söyledi ve o eün yapacağnnız rolleri anlattı: Birinci tablodan sonra o serseri tıman, bu likör şişesi ve kadehleri, hatta bu genç, Andre Roan pek yaile şoförün bakışması, otomobilin ubancı geliyordu. tçimde büyük bir çuruma yuvarlanması, yanması tabkorku vardı. Şimdi kapı açılacak ve lolarında biz yoğuz. Bizim rollerimiz ondan sonraki tablolarda: Otomobil içeriye babam girecek sanıyor, hep alevler içinde... Biz birbirbnize sımkapıya doğru bakıyordum. sıkı sarılmıs olarak otlar üzerinde uAndre dedi ki: zanmış yatıyoruz! Ikimizin de yüzü Bugün pek endişeli görünü müz, gözümüz kan içinde. Baygın bir yorsunuz. haldeyiz. Sormayınız. tçimde öyle büyük bir korku var ki... Sonra? Tuhaf... Benden mi? Burada biraz duralım. O kadar Hayır... Ailemdeh. kolay şey değil bu. Yerde baygın Ne var? Bîr şey mi oldu? yatmak, otomobilin içinde uyumak Hiç bir şey olmadı, fakat olatan daha güçtür. Bu sefer objektifi cak diye korkuyorum. Bir kere be yüzümüze yaklaştıracaklar, filmi nim için böyle her gün izin alarak mizi yakından çekecekler. gelmek mümkün değil. Nihayet his Peki, bunun pruvasmı nasıl sedecekler. Zaten f ilim yapılmağa yapacağız? Yere mi yatacağız? başlanınca tabiî gizliyemem. Söyli Hayır, şu divan üstünde de oyeceğim. Fakat nasıl söyliyeceğim? Iur. Fakat, durunuz. Andre gitti, gene likör şişesile ka Hiç kolay değil bu, Mösyö Andre, hiç kolay değil. Ailem istemez. Ben dehleri getirdi. de sözlerinden dışarı çıkamam, Siz isterseniz gene içmeyiniz, ne yapayım? Bir karar vermeden dedi. evvel pruva yapmağı da içim istemiFakat bugün bana bu tenha apar yor. Andre ellerini cebine koyarak odanın içinde gezdi, dolaştı, düşündü, bir iki defa: Hakkınız var, hakkınız var... diye mırıldandı. Sonra kanapeye geldi, yanıma oturdu ve elimi elinin içine aldı: Beni dmleyiniz, dedi. Yüzüne baktım ve gayet mühim bir şey söyliyeceğini hissetmiş gibi gözlerimi önüme iğdim. Elimi hafifçe sıkıyor, gevşek bırakıyor, gene sıkıyor, küçük bir lâstik top gibi avu cunda eziyordu. Ben sizi gördüğüm günden beri size karşı lâkayt değilim, dedi. Sizin güzel bir hayata kavuşmanızı istiyorum. Mes'ut olmanızı istiyorum. Siz bunu belki hissetmiyorsunuz, fakat... Ne demek? Hayır, öyle bir hissediyorum ki. Sizin ne kadar ince, nazik bir insan olduğumızu biliyo rum. iMabadi var)