Çocukluğunda adlarını çizgi film- lerin jeneriklerinde okuduğu insan- larla çalışmak ona büyük bir heyecan vermekle birlikte stüdyo ortamı çok stresliydi. Önceden saptanan tarihte işleri tamamlayabilmek için bazen günde on onbeş saat kadar çalışmak gerekebiliyordu. Heidi özellikle stüd- yoda çalışırken ikide bir birilerinin gelip konsantrasyonunu bozmasın- dan şikayetçiydi. Heidi'nin yazgısı Disney animatör- lerinin en ünlülerinden bir olan Don Bluth'un yanında çalışmaya başlama- sıyla değişti. Onun yanında çalışarak asistanlığına kadar yükseldi. En sonunda 1978 yılında Don Bluth'un yönettiği bir filmde anima- tör payesine ulaştı. Heidi kendi ustası olan Bluth'un karizmatik kişiliğini çok çelişkili ola- rak tanımlıyor. “Hayatta tanıdığım yalnızlığına en düşkün insanlardan birisi idi ama profesyonelce ilişkiler geliştirebiliyor ve insanlara en iyile- rini yapmalarını sağlayacak ilham ve gücü verebiliyordu.”' Bluth tüm ani- masyon dünyasında çalkalanan bir kararla, 1979 yılında Disney'den ay- rıldı ve kendi prodüksiyon firmasını kurdu. Heidi ve 14 başka animatör onu izlediler. İlk başta Bluth ve ekibi evinin ga- rajında “Banjo the Woodpile Cat” adlı yeraltı klasiğini ürettiler. Bundan gelen kârla bir stüdyo kiralanarak ünlü başyapıt *““The Secret of NIMH” filmine giriştiler. Bu film Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü labora- tuvarlarında kendilerine çeşitli ilaçla- rın aşılanmasıyla üstün zekâlı olan bir fare türünü konu alıyordu. 86 daki- kalık bu film milyonlarca insanın yü- reğini hoplattı. Artık Steven Spiel- berg'in Don Bluth'un kapısını çalma- sının zamanı gelmişti. Tam Heidi Spi- elberg prodüksiyonu “*An American Tail” üzerinde çalışırken, Bluth İr- landa'dan çok cazip bir teklif aldı. Heidi'yi çok zor bir karar bekliyor- du. Kalmaya karar verdi ve bir stüd- yodan bağımsız olarak neler yapabi- leceğini düşünmeye başladı. Bir rastlantı eseri gördüğü bir ilan üzerine Amiga almaya karar verdi, ama işsiz bir animatör nasıl bilgisa- yar alabilecekti ki? Babası imdada yetişerek Amiga'yı ona doğum günü armağanı olarak aldı. Bundan sonra Heidi'nin engellene- mez yükselişi başladı. Çeşitli çalışma- larını gören Disney stüdyoları ayrıl- dığından dokuz yıl sonra Heidi'yi ye- niden göreve çağırdılar. Üstelik artık stüdyoda değil, evinin huzurlu orta- mında çalışabilecekti. Amiga'sı saye- sinde aynı zamanda eskisine göre çok daha verimli bir tempoda çalışması da mümkün oluyordu. Bir aylık sü- rede 15 m. kadar animasyon üretti. Oysa Disney stüdyolarında en usta animatörlerin bile aylık animasyon üretimi 12 m.'yi katiyen geçmiyordu. Böylece Heidi hem daha rahat bir or- tamda çalışabilme hem de daha çok kazanç sağlama fırsatını buldu. Ev- de çalışmalarına tek engel, bazen çok fazla miyavlayarak konsantrasyonu- nu bozan ve kâğıtlarını karıştıran ke- disi Punkin. GELECEĞE DÖNÜŞ 1987 yılında ünlü Disney animatö- rü Frank Thomas, eğer animasyon süreçlerini hızlandırmak için birileri bilgisayar teknolojisini kullanacaksa, bunların Disney sanatçılarından baş- kası olamayacağını söyledi. “*Sadece teknolojik donanımı olan bir sanat- çı karakterlere kişilik kazandırmak- ta başarılı olamaz,” Disney ekibinden John Lasseter bilgisayar kullanarak yarattığı ani- masyon filmi *“Tin Toy” ile bu yıl Oscar ödülünü kazanarak onun bu sözlerini haklı çıkardı. Disney gizli bir projede kullanılmak üzere ŞU si- ralarda bir sürü Amiga satın almış bulunuyor. Heidi düşlerini bir Amiga yıldızı al- tında kurdu ve tümü gerçekleşmiş du- rumda, Dağların sakinliğinde istedi- ği zaman yürüyüş yapabiliyor ya da atına binip gezebiliyor. Ama bir faks, bir Amiga ve modem ile iş dünyası- na ulaşması birkaç saniyeden fazla zaman almıyor. Amiga ile Heidi'nin mutlu birlikteliği hiç sona ermeyecek gibi görünüyor.