Maskesini düşürdüğümüz ifrit! Osman Aydın'ın bu ifşaatından sonra işin neticesini, ONRA telefonla kardeşi (N) yi arayıp, benim, yanında bulundu. ğumu ve bir diyeceği olup olmadığını sordu. (N) den aldığı cevap üzerine de iki gün sonraki pazartesi günü beni (N) in. mağazasında beklediğini ve giderken kayın babamı da beraber götürmemi tenbih etti. O gün böy. lece birbirimizden ayrıldık. Pazartesi günü kayın babamla birlikte (N) in Sultan hamamindaki mağazasına git- tik. (N) ile amcası (H) mağazada bu- lunuyordu. Bana ve kayın babama, gereken iltifatlarda bulundular, Ben Emniyet Müdürlüğündeki defteri im- za edip tekrar gelmek üzere ayrıl. dım ve kayın babamı orada bıraktım. Dönüşümde, (N) in babası (Y) yi de mağazaya gelmiş buldum, (Y); eski Fatih dersiamlarından buluran, sakallı, yaşlı bir din adamı ifadesindeki ka- yın babamla; dini bahisler üzerinde konuşuyordu. Bir ân sonra mahut Yahudi (A. Y.) yi mağazaya çağır- dılar; ve mahut ve mubayyel iplik hikâyesinin herşeyden bihaber kah- ramani olan kayın babamı ona gös- terdiler; ona da bir tazminat, hissesi istediler, Yahudi güya 80 lira verme. ğe razi oldu ve birkaç adım mesafe. de ceryan eden bu fiskoslardan ma- sum ve muhterem kayın babam hiç birşey anlamadı. Sonra dâvetleri üze- rine hep beraber dışarıya çıktık ve meşhur (Amerikan Hanı . Baybıl Havz) ın arka cephesmde boş ve kapalı bir dükkânın önünde durduk, Dükkânı açtılar; girdik. Dükkânda iplik çıkrık- ları vesaire gibi âletler vardı. Dük. kânı kayın babam adına açacakları müessese olarak gösterdiler; bir de, ruhuma en zehirli bir tesir aşılamış hadise olarak. utanmadan, sıkılmadan ve Allahtan korkmadan, kâyın ba. bamdan bir dua okumasını rica etti. ler, Hiç bir tertibden haberi olma. yan ve mümkün olduğu kadar saf bir din adamı olan kayın babam, sırf bana itimadından gelen saffet ve ha- lisiyetle duayı okudu. «Amin» dedi- ler, dükkânı kapadılar ve bizi mağa- zalarına avdet ettirdiler. Ben oradan işime gittim Kayın babam yanların. da kaldı; Akşam eve gittiğim zaman kayın babama benden sonra neler olduğunu sordum : — Bildiğin gibi... Yeni birşey yok... (Y) beyle yemek yedik ve ayrıldık! Diye cevap verdi, Ertesi gün dükkânlarına uğradı- ğım zaman, kayın babam: fazla yaşlı buldukları için açılacak mağazanin zevcem namına yapılmasının daha doğru olacağını söylediler ve kayın babama ait müsbit varakaları iade edip zevceminkileri istediler. Bir gün sonra götürüp verdim ve bu esraren- gir işlerin neticesini bekledim. Aradan birkaç gün geçti. Amca. ları (H) Emniyet Müdürlüğüne gele- rek beni aradı Görüştük. Acele ola. rak beni Marpuççulardaki mağazala- rına çağırdı. Birkaç saat sonra işleri ikmal ederek mağazalarına gittim. Mağazada (M), amcası (H) ayrıca de- desi (O) - Merkez bankâasındaki (A) nın babası- vardı. (M) bana bir tali. mat üslübiyle şunları söyledi: — Başka bir Yahudi daha vardır. İsmi (J. P.) dir, Eminönü Balıkpaza- rında, balık kabzımallarının bulunduğu yerde bir mağaza sahibidir. Bu adam balık ağlarına mahsus iplikler, ipler ve halat gibi nesneler satar. Ayrıca Hindistandan iplik itbal eder. Kendisi mütevazı görünüşlü bir adamdır. Dükkânına gidecek olursanız birkaç bin liralık bir adamdan fazla bir şey ifade etmediğini görürsünüz. Fakat hakikatte çok zengin ve son derece çekingendir. Bir ayağı da topaldır. Şimdi ben size geriden bu dükkânı gösteririm, Gidersiniz ve bir iplik imalâthanesine (sahip olduğunuzu söylersiniz ; ve Hindistandan ithal etmeğe müvaffak olduğu ipliklerden bize de verilmesini temin eder, bu- nun için resmi sfatınızı kendisine bildirirsiniz. (M) ile beraber çıktık. (M) bana uzaktan (J. P.)in mağazasını göster- di. Ben içeriye girdim ve talimata göre hareket ettim, (|. P.), ilk defa, teklifimi kabul etmek istemeyen bir eda takındı. Fakat benim dayatıcı tavrım üzerine yalnız 12 numaralı iplikten bir miktar vereceğini söy- ledi. (). P.) in yanından ayrılarak vaziyeti (M) ye bildirdim. (M), bu ipliğin kaba bir mal olduğunu, fakat kabul etmem lâzım geldiğini söyledi A) — Şimdi tekrar (J P.) nin yanına git ve bu ipliği al! Ayrıca kendisine : gelecek maldan daha neler vermeğe amade olduğunu sor ve temin et! Şimdi sana para vereceğim. Sen onu (J. P.) ye öderken ben de seni tanı- mayan bir adam gibi dükkâna girip kendimize “âit bir iplik hakkında onunla kenuşurum. e mânasını ve vesikalarını yöreceksiniz : dedi ve bana ipliklere mukabil 800 lira para verdi. Parayı alp (J.P) ye gittim, Parayı yatırdım. O esnada (M) içeriye girdi ve ikimiz de birbirimizi tânmmamazlıktan gek dik. Yahudi o esnada ve (M)in ya- nmda bana sordu: — Bu iplikleri kimin namına satın aldınız * Cevap verdim : — Kayın babam namına... Adı (HK. 2 gli Bu kabelem üzerine (M) nin bidenkise çehresi değişti ve Yahudi. ye şöyle dedi: — O, biz onu çek iyi tanırız. Fevkalâde iyi bir iplik tüccaridır. Kendisine, hiç çekinmeden dilediği mallardan verebilirsiniz. Bunun üzerine Yahudi bana hi- tab etti: — Ben şimdi size 12 numarah iplikten bir balya verebilirim; Sonra malım geldikçe size münasip olanla- .rndan verebilirim. Namınıza şimdi bir hesap açar ve 800 lirayı oraya kaydederim, Ben, verdiğim 800 liraya karşılık Yahudiden bir mâkbuz istedim budi, (M) ye bakıp gülümsedi; (M)'de güldü ve bu gibi muamelelerde mak- buza lüzum olmadığını söyledi. Ya. hudiye 12 numaralı ipliği ne zaman alacağımı sordum : ki gün sonra saat 2,70 sula. rnda buraya gelip alın! Cevabını verdi ki gün sonra ve muayyen saatte (J. P.) nin mağazasına gittiğim zaman (M) yi orada buldum. (J. P.) bana ipliği oradan almıyacağımı, Galatada- ki deposundaa alacağımı söyledi. Hep beraber bir otomobile atlayıp Gala- tada İzmirii hanına gittik. (| P.) bizi bu handaki deposuna götürdü. Bir ba'ya ipliği dışarıya aldılar. Ben bal yayı bir atlı arabaya atıp. daha evvel aldığım talimat üzerine Mahmutpaşa- da (Sabur Safa) hanının önüne sev- kettim. Arkasından (M) yetişti ve arabacıyı Amerikan hanina çekip ka- yın babama mahsus olarak tuttukları boş dükkânın önünde durduttu ve balyayı dükkâna aldırdı. İş bittikten sonra mağazalarına gittik, Ben, bu ipliğin kendi hesaplarınamı, bize açılacak olan mağaza besabınamı alındığını sordum : — Hayır, dediler, henüz müesse- senizin resmi muamelesi yapılmamış- (Devamı S. 16 da)