ÇÖLE İNEN'NUR Çöle ve bütün zaman ve mekâna —memmen vee amma avam enn ram Söze başlarken AKAT var; herşeye rağmen her- kesce aşılmak istenmesinden daha aziz bir gaye SüHMemreek olan bir sınır var.. Ey, ae göründüğü kadar örünen vücut; ve ey, içinde gizliliği bile gizleyen ruh .. Hayatının dış çizgileri senin, bin bir kere, bin bir kimse tarafından hendeseleştirilmiş ve hiç bir noktası eksik. bırakilmamış harikulâde bir pe- tektir. Şekillerin en intizamlısını, çizgi terkiblerinin en kemallisini düğümle- yen bir petek, İşte ben, olanca rubumun, ruhum. cev heyecan, hassasiyet ve aşk hamlesinin balını, bu peteğin hücrelerine dökmek ve o hücrelerin çerçevelediği erişilmez mâna usaresinin Jezzetinde eriyip kaybolmak ve mukaddes mevzuunda kendi teessüriyetimi bütün derecele- rin üstüne çıkarmak dâvasındayım:. , Demek ki, aşmak istediğim sınır, va- rılmaz olan sana en fazla yaklaşmak, i görülmez: olan seni em aydınlık gör- ' mek değil de, huzurunda gülünç is iv ve ahmak benlikten en çok sıyrdabilmek ve en az kendinde ol- mak meselesi... İşte senin mevzuunda insanoğluna düşen borç ve usul, ., Herkes, borçların en ulvisine ve usul lerin en incesine götüren bu yolda, sadece huzurunda en fazla yanıp en çok kül olmak noktasından birbirine n lâp ve makhur Ma gelmekten de büyük kazanç tanım Senin herkesce bilinen ve bildiri. len dış hayat çizgilerini ruhumun menşurunda toplamak... O menşur içindeki tefsir pırıltılarını, küçük el- mas zerreleri halinde dondurmak .. Sonra o esrarlı taşları mendil üstüne serip üzerlerine abanmak ve tılsımına bağlamp öylece kalmak... Ben bunu yapmıya çalışacağım! Demek ki, işim- de en küçük pay. tarih ve tarihci- liktir. Hadiselerin derinliğine doğru keyfiyetinden ziyade, genişliğine değ- ru kemiyet pilânını köpürten tarih ve taribci, birçoklarının bu kadar intüzam ve titizlikle şekillendirdiği ulvi ve mubteşem peteğe hangi hü reyi ilâve etmek, o petekten hargi hücreyi kaldırmak iktidarında olabilir? Bu bakımdan sen, yeryüzünün her noktasında bellibaşlı bir noktadan doğan güneş kadar sabit ve mutlak- sın. Fakat yine sen, herkesin kendi ruh menşurundan aksettireceği nâmü- tenahi yeni ve değişik pırıltılarla da, iki muvazi ayna arasındaki mum gibi, sonsuz ve hudutsuzsun, Aslında ve zatındaki esasi sonsuzluk ve hudut- suzluğa, bir de, bu, herkese kendi hığı hassasiyet ve teessüriyet (istidadı nisbetinde tecelli edecek sonsuzluk ve hudutsuzluk binince, artık en aşılmaz sınırlar içinde sınırsızlık istemekten daha makbul ne olabilir ? Galiba kendi kendime anltabilmiş bulunuyorum ki, hedefim, mukaddı natkârı göstermekten başka bir şey değildir, Sanatkâr ki seslerin ipekten vücudunu messederek ve renklerin ateşten nabzını sayarak büyük sır kapısının önünde haber soruşturan. ların en gçilekeşidir; yalnız seni bul. duğu zaman memuriyetini bulmuş ve yaradılışının hikmetine ermiş olur Ey, verâların verâsının verâsının, verâ ihtimalinr bile çıldırıcı o nihai verâsındaki sir bazinesi anahtarın: taşıyan ilk ve.son esrar çözücüsül Senin esrar âlemin içinde kendini büsbütün kaybetmekten, yani en bü yük sanatkârlığın ne demek olduğunu göstermekten başka muradı olmıyan bu sanatkâr müsveddesinin bu dua- sını kabul etmesi için, sana «Sevgi- lim» ismini veren Allaha yalvar! Allab, her türlü akıl, isbat, delil, ilim, münakaşa, mukayese maskara dışında, sade müminler için yazacağım bu eseri bana nasib etsin... Sen de, şsfaatım - dilenen in- sanlar arasında en sefil dilenci olan” i bu biçareyi ona lâyık gör! Bana şefaat et, bana Şefaat et! — Başlangıcın sonü — (Baştarafı S. 11 de) Aleyhimde dedikodular yapan ba zı reziller, on sekiz yaşımdan ellisne varıncaya kadar üç tarzı idarede de bana çektirilen en şiddetli zulüm ve işkencelerin Türk gençliği tarafından öğrenilmesi ihtimalinden İittabi titre. mektedirler, -Ve hiç şöphe yok ki, bunların Türk gençliği tarafından öğ. renilmesine asla mani olamıyacaklar. Ar. Beni öldürmek için attıkları da. kuz kurşunun beşiyle yerime başka bir biçarenin vücudunu delik deşik eden katiller, hiç karşılık bekleme. den her şeyini vatan ve milleti uğ runda feda eyleyen bir vatanperveri hain göstermek için ellerinden gelen ve gelmiyen her şeyi yaptılar. Suriye ve Filistinde bulunduğum zaman ida- releri altına sığındığım hükümetleri değil, orada yaşayan Arapları, Er- menileri, Kürtleri ve Çerkesleri aley- hime kışkırtarak beni aç ve sefil ve çocuklarımı perişan edici tekirleri almakta biç kusur etmediler. O ka. dar ki, bir gün bir konsoloshane kâ. tibi yanıma gelerek bana ve çocuk. larımın haline acıyan bir eda ile: — Kemali bey, dedi, bu kadar se falet içinde kaldığın halde nasıl deli olmadığına hayret ediyorlar! Cevap verdim ; — Evet, yokluktan, sefaletten ve belâ kâbusları gibi üzerime sevked len kışkırtmalardan bunalmış pimi b e dayım. Fakat söyle onlara, beni deli görmek isieyenleri tımarhanede ziya. ret kararında olduğum için deli olmı- yacağım! Boş yere beklemesinler... Hesap günlerinin birden tozu toprak- ları göklere çıkarıp Çirkef. yağmuru halinde 'zalimlerin başına yağdıracağı günleri (o bekleyeceğim! Göklerden inen: mahvedici yıldırımların (Sodom ve Gomure) diyarına yağdırdığı kü: kürt yağmurlarına nazire yapacağı günlere intizar edeceğim, Yavruları- nın etini yiyecek kadar yokluk içine düştükleri günler, bana gayret verici sinema Şeritleri gibi âdeta görünüp durmaktadır. Onu görmedikçe ne öle ceğim, nede deli olacağım; anlat on: laral.. Abülkadir Kemali OĞUTÇU 13