ALLAHIN VE PEYGAMBERİNİN KİTABINDAN SONRA DİNİN EN BÜYÜK ESERİ: | Gilt1- Mektup 123'den AFİLE ibadet, eğer Hac bile olsa, farz lardan birinin kayıbını ge. rektirirse hiçbir bakımdan değerli değildir. Kulunun Allahtan yüz çevirdiğine biricik işaret, omun, (malâyâni — lüzum- suz ve mânasız işler) ile uğraşmasıdır. İşte, farzlar- dan her hangi birini bıra. kıp nafilelerden her hangi biriyle uğraşmak, (malâ- yâni) nin ta kendisidir. Borcunu ödemek mevzu. unda, borcu yerli yerinde bırakıp kendinden ve borç Ju: elmadığı şeyleri yerine getiımeğe çalışmak, düşü- nelim, ne nisbette mânalı olabilir ? Cit 1- Mektup 125'den  LEMLERİN, kendi Ya. radıcısiyle hiçbir nis. beti yoktur. Alemler, sa- dece Allahın mahlükları ve onun isim ve sıfatlarının tecelli aynalarıdır.  Allah arasında ittihat, ay- niyet, nisbet, beraberlik gibi görüş galatları, insana, ançak mânevi sarhoşluk vakitlerinde gelir. Doğru halli olanlar ve sırları kâ- mil mürşid elinden alanlar, âlemin sadece 'mahlükiyet ve mazhariyetinden başka bir şeye kani değillerdir, Bu hususta en yüksek tasavvuf ehliyle zahiri ilim erbabı birbirine mutabık olmak vaziyetindedir. Ken. dilerine Sofi süsü verip eşya ve hadiselere zati nisbet gibi mânalar veren bazı kimseler, bilmezler ki, «Zat» önünde bütün nis- betler «gayr»dır. Gerçek keşif sahipleri, o «Zat»ın maverâsını, her ne olursa olsun, isim ve sıfatların tecelli çerçevesinde görür- ler ve «Zat» kabul etmez. ler i rin «zat» bakımından hiçbir nisbet ve alâkası yoktur. Ancak harfler ve sesler, o gizli mânanın mazharları ve tecelli aynalarıdır. Mâ- nalar, harf ve söz aynala. rına aksetmekle kendi za. tında hiçbir değişiklik ve tagayyüre uğramış değildir. Hakikatte ve zatiyle © mâna, harflerin ve seslerin aynasındaki (o akislerinden münezzeh ve mücerreddir. Bu, incelerin incesi ve girftlerin girifti olan nok. tayı biraz aydınlatabilmek için bir misal verelim : Bir yazı ve söz kahramanı düşünelim ki, kendi - gizli kemalini göstermek için harfleri ve sesleri icat et- miştir, İşte onun kemali, bu perdelerde zuhur ede. cektir. İşte bu kemalin zatı mevkiinde olan mâna- larla, o harflerin ve sesle- Gençlere din dersleri : Yine tevhid ilmi Mekki ÜÇIŞIK, 'ELÂM ve tevhid ilminde, başlıca iki büyük kabra- man vardır ki, bunların kurdukları sistem ve te- fekkür tarzı, İslâm hakikatini anlamak bakımından itikadi mânada birer mezkep kıymetindedir. Bunlar: dan biri “Şeyh Ebu Mansur Mâtüridi,,, öbürü de “Şeyh Ebülhasan Eş'ari, dir. Sünnet ve Cemaat ekli. amelde Hanefi, Şafi, Maliki ve Hambeli mezheplerine ayrıldı- ğı gibi, itikadda da “Mâtüridi,, ve “Eş'ari, mezheple- rine ayrılır. Nasıl ameldeki dört mezhep, esasta bir ve aralarindaki küçük ve zahiri farklara rağmen te- ker teker hak ise, bu iki itikadi mezhep de keza ay: nı vaziyettedir. Aralarında esasi hiç bir ihtilâf yok, gayet cüz'i ve zahiri birkaç teferruat anlayışı farkı vardır. Şeyh Eş'ari'den sonra gelen İmamülharameyn Ebu İshak, Ebu Bekir Baklâni, İmamı Gazali, Fahreddin Razi gibi büyükler, daima Sünnet ve Cemaat Ehlinin düşünüş tarzını gerçekleştirerek yanlış yoi- yolları baltalamışlar ve dalâlet ehlini fevkalâde azalt- mışlardır. Bu münasabetle şu noktayı belirtmek lâzımdır ki, bütün ihtilâflar ve dalâlet fırkalarının meydana geliş sebepleri, itikad usulüne ait Kur'an Ayetlerihin ve Hadislerin telâkki ve akla tatbik noktasından doğ- muştur. Delâletteki fırkalardan pek çoğu, nasların za- hirlerini olduğu gibi kabul ederek amele bağlı dini farizeleri inkâr etmedikleri için, Peygamberler Pey- 'gamberinin tebliğini kabul etmemiş olmak mevkiinde bulunmazlar; ve bu bakımdan Sünnet Ehlince küfürle ittiham edilmezler; sadece dalâlette kalmış sayılırlar. Tevhid ilminin büyükleri, bunca hasım üzerindeki Kahredici galebelerini, silâh ve madde zoriyle- değil, bürhan ve huccet kuvvetiyle elde etmişler; ve Kitapla Sünnete, Sahabilerin ve en saffetli İslâm toplulukları- nın usulü yolundan bağlanmışlardır. Onlar, bu dinin, tevhid dini olduğunu en doğru şekilde bilenlerdir. SLE Gih 1 - Mektup 131'den Bizim yolumuz, bu yol, «Hâcegân» yolu, eriş. tirici yolamn en kısası, yani en doğru olanıdır. Başka yolların son merte. besi, bu yolun ilk merte. besidir. Onun içindir ki, bu yolda, «Sünnet>e sımsıkı yapışmak ve «bid'at» dan taraf taraf kaçmak. esastır. Bu yolda bütün bal ve tecellileri, Şeriat hükümle- rine bağlamak, tâbi kılmak, tasavvuf zevk ve irfanın; Şeriate hizmet edici bil mek, yine en bellibaşlı esastır Bu yolun yolcuları, Şeriatin pahada hudutsuz cevherlerini, bazı tarikat çocuklarının «bal: diye isimlendirdiği ceviz meviz gibi oyuncaklara feda et. mezler ve güya tasavvuf ağziyle konuşanların «saç- a sapan» larına en küçük iltifatı göstermezler. Cilt 1- Mektup *40'dan Mer ve ıstırap, aşkın levazımındandır ; Çça- resiz katlanılacak.. Yok- sulluk, dert ve gam; bun- lar lâzımdır. Dost, ' sevdi. ğini. kendisinden başka her şeyden kesilmiş : ve sıyrıl mış görmek ister. Bu me- kamda huzur, huzursuzluk- ta; karar, kararsızlıkta; ra- bat, rabatsızlıktadır, makamda nefse çare ara- mamak, kendisini mibnet veszturaba bırakmakla olur. O zaman da insan kendi- sini sevgiliye ısmarlamış ve bırakmış bulunur. Dev- let. bundadır. Devlet, dn- dan ne gelirse tazı olup onu kabul etmektedir. Bu rahatsızlıkları, gerçek raha. tın ta kendisi bilin! Bu hale düşüp de kendisini ona terkedebilen, kazanç- ların en büyüğüne ermiştir. ha. A,Ka: