(31 Mart Meselesi — Devam) URAT bey hüsnüniyet sahibi bir adamdır, Yalnız nefsine çokça itimadı ve hissine de ifrat derecede mağlâbiyeti var, Bu kusurları kendisini hiçbir işde muvaffak etmemiştir. 31 Mart hengâmesine Murat beyi, vekayi değil, bizzat kendisi karıştır- mıştı. Üçüncü ordudan gelen zabit- lerle sonradan cemiyete iltihak eden- ler, asker, sivil herkesi tahkir eden evza ile dünyayı aleyhlerine celbet- tiler * * * Vekayiin ve acemi bir idarenin her gün bir suretle ihzar ettiği me- vaddı müşteile elbette infilâk edecek- ti. Hattâ 31 Marta kadar teehhuru bile şayanı hayrettir. Hiçbir kimseye hesap vermek mecburiyetinde bulun. madığım bu zamanda, maalkasem te- “min ederim ki, ben bir fenalık: olma masına elimden geldiği kadar çalıştım. Tehlikenin teehhuru vukuunda bu me. saili a e Mel dahli bulundu. ğunu zanneder Halk tile İttihat - Terak- kinin erkânı azamet ve tehtidi arttı rıyorlardı 31 Marttan beri iki ay evvel (Perapalâs) otelinde . verilen pek parlak ziyafette, Meolisi Mebu san Reisi Ahmet Rıza bey. İttihat ve Terakki muhaliflerini kahr ve tenkil edeceklerini muazzam bir nutuk ile açıktan açığa ilân eylemişti, Matbua- tın bu #mutuk etrafında kopardığı velvelenin, 31 Mart hadisesi, bir aksi müellimi değil midir ? Cemiyetin gazeteleri, etrafı ölüm- le, yangınla korkutuyorlardı, Kuvvet. lerinden emin olanlar hiçbir vakit korkutmak tenezzülünde bulunmazlar, Birdenbire mevkii iktidara hâkim olan efendiler, her ihafe ile kendi zaafları- nı bir kere daha ilân ediyorlardı. Küçük ve ehemmiyetsiz hadiseler bir tarafa birakılırsa, 31 Mart vakasının başlıca esbap : ve avamili, yazdığım hadisattır. Ehli kıyam arasında saraya uzak- tan, yakından münasebeti olanlardan hiçbir kimsenin bulunmaması da isbat eder ki, ben o meselede alâkadar değildim. 10 Temmuzdan sonra ve. rilmiş bir iki jurnalin evrakım ara. sında zuhur etmesi, güya benim Meş- rutiyyetten sonra böyle şeylerle uğ- raştığımı isbata kâfi imiş Tütün kı- yıcısı Mustafa efendi bir iki defa şu- nun bunun kâğıtlarını getirmişti, Mah. za cereyanı ahvale muttali olmak için kabul ettim. Başkâtip Cevat be- yin. Mustafa efendiyi, böyle şeylerle ee meşgul etmemesini ihtar ile akbih ve muahaze ln işitmiş ve Cevat beye hak verm Hareket (o Ordusunun Yi hareket ettiğini en evvel Osmanlı Bankası haber verdi, Gelecek kuv- vetin derme çatma şeyler olduğunu ve gönüllü namiyle peşlerine takılan kafilenin mahiyetini anlamakta da düçarı teehhur olmadım, Hassa Or. dusunun paytahtdaki efradı cidden hazırlanmış, hem makamı Hilâfete, hem şahsıma sadık güzide askerlerdi, Ha- reket Ordusunun yolda tevkif olun- masını, başlarında Nazım paşa olduğu halde bir takım esdikayı rical tav. siye ettiler. Kabul etmedim. Edirne- deki ordunun kısmen Hareket Ordu. suna iştirak etmiş olluğunuda ha- ber verdiler. Hiç telâş etmedim Çünkü ef'alimden beni korkutacak bir şey yoktu Kmteem İstanbul üzerine yürüdükleri zaman İstanbuldaki as- kerlerin kışlalardan çıkarılmamasını ve bir mukabele olmamasını şiddetle arzu ve tenbih ettim, Kışla dahilin. den çıkıp da meselâ Kâğıthane sırt- larına yayılsalardı; bu askeri Selâni- ğin derme çatme kuvveti mi mağlup edebilirdi * ii Ben istemedim ki, benim askerle- rim arasında kan dökülsün. Görüyor- dum ki artık zümrelerin bana emniyeti yoktur. Sükün hasıl olunca kendili- gimden çekilecektim. Ben bu arzuyu daha evvel izhar etmiştim. Mâni ol- dular, Ahmet Rıza beyle ilk görüş- tüğüm zaman eski muarızım bana demişti ki : — Efendim, artık milletinizle ara- nızda hiçbir ihtilâf yoktur. Zatı hü- mayununuz badema başımızda olarak, Mikadonun Japonyaya ettiği hizmet- leri kendi mülkünüze ibzal buyura- caksınız. Mikado Mutso Hito, o zaman ber- hayat idi, Filhakika Japonyaya pek büyük hizmetler etti, Japonyayı Me- maliki Osmaniyeye benzetmek ve bunün padişahından onun imperatoru gibi muvaffakiyet beklemek ne ka- dar muvafık olur, bilmem!. Japonya bahrımuhitin bir tarafına çekilmiş adalara yerleşmiş, yekunsur, yekdin denilecek kadar vahdeti milliyesini * temin etmiş büyük bir heyeti içtima iye; dünyada, hiç benzemediği bir kıt'a varsa o da bizim emi mem- leketimizdir. Kürtle Ermeni mla 'ürkü, Börk ğe Bulgarı vi Birleş- e sonra idareyi derdest edenler, aleyhimizdeki anasır arasın- daki ibtilâfı izale ve lehimizde olan ırklar arasında tezat ikame ettiler. Bir kilise kanunuyla Rumlar Bulgar. ların kucağına atıldı. Türklere de milliyet daiyesi din gayretine tercih ettirilerek, Araplar küstürüldü, Bun- lar yanlış hareketlerdi Dahili milliyet kavgalariyle hercü- merc edenler, gariptir ki, harici de (İttibadı İslâm) dâvalariyle telâşa dü- şürüyorlardı, Mikado Mutso Hito hiçbir vakit öyle mevani ve Japonyada böyle ava- kib karşısında bulunmadı. -Ben, me- selâ Şarki Anadoluda küçük bir yol yaptırsaydım, Rusya kıyamet koparır- dı, Burunla beraber, yavaş yavaş ça- lıştıim Oralarda mektep gibi, yol gi- bi tesisatı nafianın kısmı âzamı be- nim zamanımda vücuda geldi, Bu bap ta eslâfımın hepsinden daha bahtiya- m. (Mikado) nun etrafında toplanan eazımı ben bulamadım. Gerek mev. cutlarda, gerek benim yetiştirdikle- rimde daima birşey vardı ki, her emeli terakkiyi mahsur bırakıyordu. Benim mizacımdaki tereddüdü de bu arada zikrediyorlar. Bunun da tesiri olduğunu inkâr etmem Ayıb ve kusurdan hâli Cenabı Hak'dır. Yalnız, terakkiye düş- man olduğum iddiasını şiddetle redde. derim. Ben bu hali o zaman Ahmet Rıza beye söyleseydim; ihtimal ki, havf ve telâş ile nefsimi müdafaa ediyo- rum zannederdi. Hükümdarlar, efrad karşısında değil, dünyada tarih, "uk. bada Allah huzurunda zamanı salta- natlarının hesabını verirler. Abdülhamid” in ince politikasiyle, enhikl vrupa ei bozan Alman İm paratorü İstanbul. (Serveti Fünun'un ka bek: reseni)