Maskesini düşürdüğümüz ifrit! Geçen sayımızda macerasanı bildirdiğimiz, eski polis memuru Osman Aydın'ın ifşa- sını kelimesi kelimesine vermeğe başlıyoruz. Bu ifşa, son harp İçinde Türk milleti aleyhine dönen bütün dalaverelerin ve belli başlı bir zümre eliyle yapılan millet sulkastlarının sır hazinesini açan minimini bir anahtar olacaktır ! 1937 yılında İstanbul Emniyet Mü- dürlüğü Birinci Şubesine memur edil. dim Yaka numaram 1211dir, Bu şu bede vazifem 1941 senesine kadar devam etti. 1939 yılında, mensup olduğum komünistlik takip bürosu. nun işlerine ilâve olarak, Almanların Türkiyedeki propaganda faaliyetleri. ni tetkike ve bu arada (Nazi)ler ta- tarafından memlekete sokulan muh- telif neşriyatı ve broşürleri takibe başladım. Bu propaganda broşürleri, bazı bankalara, doktorlara, gazeteci ve muharrirlere, serbest meslek sa- hiplerine, hülâsa mühim kimselere gönderiliyordu. (Nazi)lerin propagan- da faaliyetlerini tetkik mevzuunda Merkez Bankasiyle temasa geçtim. Esasen evvelden beri, bu Bankanın müdür muavinini tanımaktaydım. Mer- . kez Bankası Müdür Muavini bana, Bankaya gönderilen propaganda bro şürlerini tetkik işinde yardımcı ola- rak, Bankanın Senedat servisinde (A) isimli bir şahıs takdim etti, (A) ile ilk temasım, resmi şekilde başladı. Fakat bu temas gitdikçe samimileşti; ve bir müddet sonra (A)nın bana ilk suali, aylık maaş ve kazancımın mikdarı eldu. Kendisine, ayda elime yalnız (42) lira geçtiğini söylediğim zaman, bu paranın pek az olduğunu ve insanın hayatta mutlaka iyi bir kazanca malik bulunması gerektiğini ima ve ihsas etmekten kendisini ala- madı. Münasebetimiz bu tarzda de. vam ederken, 1939 Eylülünün orta. sında, tâbi iutulduğum imtihanda muvaffakiyet kazanmış olarak Anka. ra Polis Enistitütüsüne gönderildim. Polis Enistitüsüne giderken, bize. ya- Pılacak çamaşır vesaireye ait bir lis- te verdiler. Bu listedeki eşyanın be- deli, o zamanki parayla 50. 60 lira kadar tutuyordu. Bense bu paraya malik değildim, (A) ya bu vaziyet- ten bahsettim ve hemen şu cevabı aldım : — Sana biz bu eşayayı temin Beyoğlunda ablama âit bir mağaza vardır. Oradan alırsın, Sen- den para isteyen olmaz Fakat ben bu teklifi kabul etme- dim ve pohs yardım sandığından bir mikdar para çekerek ihtiyaçlarımı > L8 tamamladım. (A) Beyoğlunda abla- sına ait olduğundan bahsettiği mağa- zadan hiçbir şey almadığımı görünce, bana : — Ceketin çok eski; hiç olmazsa sana bir ceket yaptırayım Diyerek beni ike za bir mağazaya götürdü ve o zaman parasiyle bana 45 lira değerinde bir ceket yaptırdı, Enstitüden «çok iyi» derecede bir diploma alarak tam muvaffak şekilde 1940 Eylülünde döndüm ve tekrar Birinci Şubedeki vazifeme memur edillim Enstitüden dönüşümde İkinci Dünya Harbi bü- tün şiddetini iktisab etmiş ve İstan. bül polisinin vazifesi fevkalâde art. mıştı. Bilhassa bütün tâkipler (Nazi) ler üzerinde temerküz ediyordu. Bi- rinci Şubede bu maksatla ayrıca husu- si bürolar teşkil edilmişti. Faaliyetle. rimden memnun kalan şube müdürü, beni, şubenin umumi istihbarat işle- rinde kullanıyor ve faaliyetime bütün sahalarda imkân veriyordu. Bütün bu şartlar içinde (A)ile temasım tek- rar tazelendi; (A) bana sistemli şe- kilde Yahudi düşmanlığı fikriyle dolu bir insan gibi görünmeğe başladı. Ben bu vaziyette kendisinden şüphe et iyi Almanca bakımından Almanlarla bir münasebeti olup olmadığı noktasını araştırmaya koyuldum, (A). bana, istersem birkaç ayda Almancayı öğ- renebileceğimi, buna çok istidadım olduğunu, kendisinin (Beyoğlunda Halkevinin Almanca kurslarında fahri muallimlik ettiğini, bu kursa kayde- dilirsem pek çok istifadelerim olaca- ğını telkin etti. Ben de (Ajnın iiç- yüzünü deşmek maksadiyle bu kursa kaydedildim, Oradaki kaydımın şu anda mevcut bulunması lâzımdır. (A) vasıtasiyle aynı kursta muallimlik eden iki Almana takdim edildim. Almanca vaki olan takdimde, beni «sivil polis» diye tarif ettiğini sez- dim, (A), temas ve samimiyetimiz arttıkça beni daha sıkı çenberi içine almaya başladı. darda ikametimi doğru bulmadığını, dilersem bana Beyoğlunda bir apartı- man dairesi temin edebileceğini söy- ledi, Bir polis memurunun böyle bir hayat süremiyeceğini bildirdiğim za- man da, her şeyin bir çaresi olduğu. nu. kaçamaklı bir lisanla hissettirdi. Onun bana karşı bütün sual ve me- rakı, Birinci Şubede sivil bir memu- run nasıl çalıştığı, ne gibi vasıta ve metodlar kullandığı, kimler cins insanları ve nasıl tâkib ettiği bilhassa casusların Türkiyede ne gibi faalliyetleri olduğu üzerinde toplanıyordu. Bir gün kendisine, be- nim memleket vazife ve dâvalarına bağlı olmaktan başka gayem olma. dığını ve başka hiçbir yola teveccüh (Demamı 5S. 16 da) Osman Aydın'ın ifşaatında mühim bir merkez ro'ünü oynıyacak olan Saidiye hanı