, öm 5 Yİki sayıdanberi devam edi, iyor) erman, belki, suçu tara- fından kemirilen adam- ii biriydi. Kahve. deki, haki ml mi ruyor- değildi; beli diğ du. Ferman kendi mai affetmemesine rağmen, artık da çekmek iste- çekti miyetin ARNA daha geci- idir. kecek mi Memiş, İZ tüne> deyip, ocağa ko: Sevincinden göz- koy'u, çayı yişriyapi götürdü. Buyur, efer ağabey ! Ani derı kiYİRa? dir. Ona daniş efendi, izim lâfımıza pek eşi da!,, , çayı alırken sura- tını liler kaldırdı, kaş is nın arasından ba Haşimi er nazca süzdürüp kahveciyi bir şshirlinin fesad dolu yüre- Hiyle yokladı. İkindi okunmalı bir hayli olmuştu. Yağmur durmadan iniltilerle ve incecik yağıyor, “kaldırımların kenarlarında bi- riken sular ge mera kahve- in önünden Gözlerini dalgın çWİ re- simler üstünde gezdiren kad başını açtı, kirli kahverengi, e ek e NlaR boğazına ardı, Ku tüyünü andıran Ral ve syf m be- yaz, kenarları adi. taşlarla süslü kırık bir tarakla veymi ruşturdu- Tarağın dişleri ara- sına biriken bir top saçı par- maklarının ucu ile sıyırdı. Dudaklarını büzüp yuvarladı, öne uzattı. en ızla TM ince kaşları bakmakta rulmuş lü yördmük ivülamel gözleri üstüne indirip li ledi. Küçük ve morarm nunun etli kanatlarını Dani me çekip ve şe Ba- şın dökülen r minenin ucu dilin ledi. Kucağını da saçlardan izin bacak bacak üstü- ttı. Muhtelif yerlerinden e yer yer yır- raplarını et- Etekleriyle ü. Fermanın şe- kerini karıştırdığı çay barda- ğını baş ve şahadet parmak- gümüşi idi. Göz k latıp yüzünün bozulan “boya- larını düzeltiyordu. Sesi aca- yipti ve insanda, bütün görü- nüşüyle, bir düşkün kadın in- tibaı bırakıyordu — İçsene Ferman, sen de bir çay iç, yüreciğin ısınır, a ta donmuş, tit- rsun, yine yiğitliği eldön bırakmıyorsun! Adam başı ile çay isteme- diğini anlattı. Hattâ ben, baş hareketiyle çaydan nefret bile etiiğidi anladım. Kadın israr edince, nihayet yalvarmaya başlayıp üstüne düşünce da- yanamadı : — Beni çay paklamaz Ar- ziye, ver şu anzarotu ba- kalım! Ben dertli adamım, Allahım, ben ne güne ya dil; rum ? Benim yaşamakta fay- e ki ? Kime iş do. ide “ni? Ben anzarotsuz ola- mam Arziye, bu gidişle deli olmazsam iyi!.. Kadin b etmemezlik- ten ram gözlerini kor- kulu bir rüya içinde açtı, tünele adamın kafayı çek- mesinden o idi. Kimbi- lir elinden neler çekmişti? Ne dayaklar sai şti? Ne ya- kası açık hareketlere uğra- mıştı? Hakaret diyorum, Gök damarlar; x 5 EZ 5 5 yatın LZ sefahatleriyle bü- tün insanlığı ve ümitleri kir- lenen bir e bile, izzeti- nefs tertemizd ve çocuk Hİ Üre namuslu in- nlar vardır ki, bir aşiftenin izzeimetsine malik değildir- Il başka türlü yapama- > tatlı bir dille yine yal- ardı içme, biliyorsun ki, dokunuyor işte! Ne anlıyorsun şu zıkkımdan, kendini mah- vettin!.. — Hadi ofadan, dırıltı et- , ben keyfim için mi içi rum en im olmasa diye kendimi zehirliyeyim? Ah gidi mm sen beni anlıya- madın dah “vi i kadının dizi üslüne koydu. Bu hareketi kadının yüreğini sızlattı ve gözlerini ıslattı, — Ni kızım, ne yüz- le... Ver içeyim, kaç günlük ömrüm ti ki. şurda? Bu sözlerinden çıkaramadım. bir mâna Kadın, li bir hayli yalvardıysa da söz geçi- Saha; Boyaları ağ parça dökülen, kocaman, adi, rugan ve karnı şişel çantasını el- leri titreyerek açtı. içinden 49 luk bir çıkardı. Yanına da bir parça beyaz peynirle iki dilim ek- mek koydu. Ferman rakıyla dolu şişeyi görünce gözleri manâsız görünen bir sevinçle ışıldadı. Hemen şişeyi dibin- den avuçladı, ağzına dikti yanl nefes almadan şişenin boyun kısmına kadar ladı, Dudaklarını gözlerini kapayarak yutkundu, SE ağzının içinde bir ugını söndürmek İster gibi Zcelik tutup yüzünü ekşitti. Bir lokma ekmekle bir parça peynir aldı. Rakıyla ıslanan ME kuvvetle şapırdat- . Sanki dudakları çile kendi e kadını boy- nuna doladığı başörtüsünden, bireliyle de kıvırcık saçların- vi ion Sarya ğe baş- ra ver kaltak! Sen e, en kahrını nedi ö Kadin boynunu ve Kola kurtarmağa çalışırken — Yok, Ferman, bügün kim- seyi kafese koyamadık ! — Yalan, beni atlatamaz- sın Va . —İnan bana, seni ne zaman atlattım? — Ne zaman mı? man, her zaman !.. Her 7a- e 4 rman yumruğunu sık- tı, b na ba özlerini kadının yüzün? edi Ka- dıncağız korküyor, bir bana, bir kahveci Memişe bakıyo canını korumanızı gözleri ile bizden o istiyordu Ferma istediği ie DNA kadını, villarikla yere devirdi. yumruğunun hızıyla en de iskemlesinden aşağı yere bay- gın yuvarlandı. Kadın acı- sından çığlığı bastı, e sidi ve çantasını kaldırmaya çalışıyor, bir yandan da boğa- zına parmak atıp kusturuyor- ken, ben kadının Dakigi ere yetiştim, yanına irküt- miyecek b ir şekide, gok yeğ — Ner reye? Ben de seninle geleyim mi? ezgi duyunca şaşırdı, yüzüne düzeltip eni e orkak MüRleLİR bana şaşkın MA bak — vs İ nereye — Ben de Bilmiyorum Be- raber gidelim, olmaz mı? Beni tanır gibi u, du- daklarının ucuyla, belki de lümsec — Gel,ne olacakmış, sen de gel! beni bulmanın sevinciyle, gü- li. üdd t düşündü, aklı bir silim takıldı. — Nereye gidiyoruz ? nde gözlerinin yeniden alak gördüm. Evvelden beri bir insanı ağlar görmeğe taliam- mül edemediğini için - skill de gözlerim do'uverdi (Gelecek sayıda bi'eecek)