Burgulu kafa ÜZEL Sanatlar Akade- misinde bu toplantıda, (şef) ler adı. na dikilecek heykeller me- selesi konuşuluyor. Daha evvel dikilenler nerelerde ve ne vaziyetlerdeyse yeni- lerinin de ayni eda, tavır, - zenginlik ve çoklukta ol ması, başlıca tasayı teşkil etmektedir. Masanın bir kenarında oturup önündeki kâğıda asabi asabi çizgiler çeken bir (kültür) dersi hocası, birdenbire başını ” kaldırıp şöyle dedi: —-Efendim; bir kereye mahsus olarak, harikulâde, fevkalâde, mükemmel, muh- teşem, her köşeye ve her meydana hâkim heykeller yaptırıp dikelim! Fakat bun- ların kafa kısmı burgulu lince, hemen eskisinın ka- fası çıkarılarak yenisininki oturtuluversin ! Dalkavuk a Da meş- hur kulüpte bir ge sabaha karşı, başta m rih Ahmet Refik ieimdi üzere herkese tarihin ne demek olduğu sorulduktan, * hiç bir izah beğenilmedik. ve Ahmet Refik'e bir kaç kere masa üstünde «Ben bir eşeğim!» diye ba- ğırtıldıktan” sonra, tarihin ne demek olduğu izah edi- liyor : — Tarih, tercümei hali ahvali beşerdir... Mecliste bulunan gazete- ci bir mebus, hemen atılı- yor: — Aman efendiler, du. run | Ciharida bundan dahâ üstün birtarih tarifi gör- dünüz mü? Düşünün bir “ kere, tarih; beşerin, ahva linin, hal tercümesidir ! Dü- Şünün, düşünün! Beşerin, hem de ahvalinin, hem de halinin tercümesi! Bu-ka- dar olur, bu kadar olur! Leş ALLI İbrahim, - sanat- mübalâgayla tarif etmiş olmak için şöyle bir vaka anlattı — Geçen gün Akademi nin önüne dalgalar bir leş sürükledi. Leş o kadar büyüktü ki, İngiliz donan. ması: gelse çekip götüre- mezdi, Çallıyı dinleyenlerden bi. ri soruyor : eki ne yaptınız? Leşi nasil kaldırttınız? Çallı gülümsedi :; ek basit bir. tedbir!, Küdünüds Dolmabahçe Sa- rayına doğru ittik. Akıntı- kâr -bu ya. bir şeyi lar leşi oraya sürükleyince hemen kaldırıverdiler. Çallı'nın bütün maksadı, hiçbir tedbirin kolay kolay bertaraf edemiyeceği bir keraheti, alâkalılar, ancak, yiverdiler,;demektir Fakat mantığın dış ve ap- ; vtal cephesine bağlı bir mü- tefekkir, nükteyi bir türlü anlıyamıyor ve daima 80. ruyor : — Yahu, İngiliz donan- * masının kaldıramıyacağı bir leşi Dolmabahçe önünden nasıl kaldırabildiler ? Nihayet Çallı, muhatabı- nın anlayışındaki sanatsız- lıktan o kadar müteessir e ki, avaz avaz bağı- rıyor — Şehrin temizlik ve in- zibatından mesul olana te. lefon ettiler, geldi ve leşi yedi! Daha bir diyeceğiniz var mı? olsun ve yeni bir (şef) ge- “Hırsız içeride, Bilmece - Bizim bir gelinimiz var; Gelenin elini öper, Gidenin elini öper. (Yeni yıl bütçesi) (İstanbul öalişi Lütfi Kırdar) ei ee Başı dışarıda. Bildirmece 5 Yama yama üstüne , Hiç iğne girmemiş içime, 5 Tepesi aşağı sarkar, Düşerim diye korkar. nil ğa i GEÇMİŞTE BU HAFTA Ayasofya Kilisesinin yanışı 1416 sene evvel bu hafta, 13 Kânünsani Go da büyük bir yangın çıkmış ve bü yangında Ayasofya kilisesi de yanmıştı. Ayasofya 404 tarihinde inşa edilmiştir. Bundan sonra bir kaç defa yangın ve zelzele neticesinde harap olmuş ne nihayet 562 de ye- niden yapılmıştır. 1453 de şan ve şeref içinde İstanbul'a girdiği zaman namazını burada kılarak kiliseyi camiye tahvil etmiş- Feridun Fazıl Tülbeniçi'den aynen 532 de, Fatih Sultan Mehmet, 29 Mayıs «sofya 1934 senesinde müze haline getirilmiştir. Bu. (Komünizma) (Hasan Saka) — günkü Ayasofya binası tam 1382 yaşındadır. ; (Böylece yanan, Ayasofya kilisesi değil, camiidir !) , (Baştarafı 15 de) .tup yazıp halini anlattı, Fakat ara. (okampa da gönderdim Nihayet kamp pa annenin de bıçkırarak an. lattıklar <a ım, odoğrudan mektep idaresi sayesinde hastalandı İki senedir bizi ne ar ayan, soran oldu! Ben Devlet Demiiriola- i rında çalışıyordum. Kızım yatağa ine oradanda çıkıp biri(gecekondü)- a sığınmak zorunda kaldım. Kızıma aldım. bir ilâç almak için bile satacak hiç-- bir şeyimi kalmadı. Kizım, İnönü'nün refikalarına iadeli taabhütlü bir mek- 16 doğruya * dan beş ay geçtiği halde, hâlâ, bir cevap bile alamadık. Biz para, pul, hiçbir yardım istemiyoruz. Sadece kızımın bir hastahaneye Mane için ufak bir emir; yahut da vere çok iyi gelen (Stroptomisin) ilden. dan bir kutucuk; hepsi bu kadar... Muallâ üç yaşındayken babası öldü: Onu bu yaşa kadar getirdim. Arka- daşlarından aşağı kalmasın diye neler yapmadım! Onu—göndermez olaydım — 38G usülleri sayesinde başıma bu geldi! Sebep olanları Allaha havale ederim,» Böylece, mektep talebesi bir Türk kızı ve onun hastalığı yüzünden işini ,de kaybeden annesi, sırf ve sırf bir tâlim ve terbiye sekameti yüzünden başlarına gelen bu facia karşısında, başlarını sokacak bir hastahane hima- yesinden de mahrum, beraberce Ve birer Maarif kurbanı sıfatiyle ölümü beklemektedirler. H. N. ERTÜZ