Hisiye Ankara Kedisi Seğmenoğlu Nabi efendi an- attı: — Annem meraklıydı ; eve gelen her hayvanın uğurunu de- nerdi. Bir at satın aldığımız za- önce nereye doğru öttüğüne ba- kardı. Mahut kedi geldiği andan iti- baren onu be eğenmedi saçayaktan geçirdi. Ora ye tür- lü ısınamadı ve daima uğurundan şüphe etti. Buna rağmen bu mah- lüka istemiye istemiye katlandı. Gerçi eskiden şâhane, uzun tüylü, samur kürklü. asil, cins kedilere ait menkibeler dinlemişizdir. Fa- Miş ne agi böy- leoe pöçelei (b. G& 3, 5 Ka A İ mi boğardı, Neyi aklına koyarsa da, onu mutlaka yapardı. Kaç yavru kedi onun yüzünden ölüp gitti. Çirkin sesi ve sırıtkan yüzüyle ç , üstlerinde bağırırdı, Mevsimlerin büyük ked “cankla rinde şan nlı mes'ul kendisi değilmiş gibi dur- masını gire iyi becerirdi. Seğmenoğlu Nabi efendi, bir- . Sonra, bir kedi üze- kadar uzun ve etraflı bir a çizmeğe neden lüzum görüyor diye yüzüne ei kk sezer gibi oldu ve devam etti * levhasını — Bir gün etrafımızda ayım bir yangın çıktı ; ve vesilesiyle kedinin bütün seciyesi A ve uğursuzluğu belli oldu. Yan- gın büyüktü, sanki kâinat tutu- şuyordu. Ve-biz, bütün ev halkı uykudaydık. Kedi, yüzümüzü gö- zümüzü yalayarak, tırmalayarak. ırdı. Gereken ıslattık, dökülen kıvılcımları bas- tırdık ve yamgından, kurtulduk. Seğmenoğlu Nabi efendi, bu defa üzerine daha büyük bir hay» retle dikilen gözlere karşı yine bir ân durakladı ve. tane tane devam etti : e peşinden ayni kedi, ku illete mahsus bir tavırla girdiği mutfaktaki gaz tenekesini mangalın in Aralar. bizi içimizden ya ez mi? alih e Aktay , Hikâye Hatıra Eylül... 1 Karım, “ekmeğini taştan çı- i. İşte, kafa man Allahım; şu son lerde ie çektik! kadar kalabalık ki... için yapılan gün- Tirenler o İç seyahat bütün propagandala- culuğu göze alacak kadar karısını seven adamlar var... 13 Eylâl i Gönlüme göre bir iş buldum. Hem de uğursuz sayılan bir gün- de... Üç gündür oteldeydik. Bu gün bir akrabamız, evinin bir odasını bize year Mesele kal- mektir işini halletme- geldi. Akrabaların yı lerini bölüşmek reva mı? 16 Eylül... Bu gün semtin nahiye merke- zine “gittim. dalya ile birlikte rm üstü dü- şecekti. Meğer abandığını zan- nettiğim adam. rını koymuş... | çıkarmı pek fazla kokmuyor herhalde larını yor, sonra aralık kapıya doğru : e nl , diye sesleniyor İçeriden Sie gözlüklü adam Beni görünce kaşlarını memuru gözden geçiriyorum. Ha- Ea mili genç ol- u besbelli. e” nerede? yetten ileri gelse gerek... ane? Ben kendi işi- me baksam ya! sokağa çıktığım zaman, aklım bâşıma geliyor. Benim işi- mi görece memurun, bir bakkalı sağlık vermesi de ni suzluğa sevkedecek değil ya... Bakkalı buldum ve onun bir nirengi noktası olduğunu evde olmadığını, ertesi gün gel- memi bildirdi. Eylül... anımı, evinde ancak bugün yakalayabildim. Bana başka bir ev tarif —etti. Orada” bir bey maş, bizim mahalle ona ait- yeğ N u evi de buldum. Bir bayan çıktı. Bey evde yokmuş, kendisi onun hanımı imiş... © 20 Eylül.. bah karanlığında, evi e m yürüdüm. tal ra İstanbuldaki sokak Mi da ne? Öyle de bir- birine garmaş e şeyler ki... Çildikic or 25 Eylü Bu gün ŞE doktora gö- tür ya Üzüm, inci ağzı yara old yen “ derlerdi de Ebil olmayında dünya kalmı- 6 Eylül Sonuncu Bayi ismini bir kah- ve önünden geçerken işittim, he- men alâkadar oldum. Bayram sa- r va ve leblebi (kür)ü yapıveririz. > <29 Eylal.. m, alnsğsi taştan 'çı- 'karacağımı söylemişti... Ben bir