e EV e ei EE Ç Anadoluda atla İşm meden, bir gibi “dümdüz ovada geceyle karşılaştım Mehtapsız, fakat açık ve yıldızlı bir geceydi. Gökten iç de kış gecelerini hatırlat- si öyle saf, tatlı ve koyu i bir renk süzülüyordu ki, Ga o e ciğerlerimi bir buz salkımı haline getiren kuru soğuk ahli yerdeki upuzun kar ç bir iklimin çiçeklerin- den örülmüş sanacaktım yere Atım başını eğmiş, sert toprağa alışkı dım atı; tekra eski teslimiyet İş inde, yoluna . devam ediyor. Ufukla ii ve parlak bir Ş nda €v v unun etrafı karaltılarını andıran bodu siyahlıklar vardı. Bu karaltı- lar olsa olsa İkindiden ev ziyordu. Üflenen bir ateş par- çası gibi. © kadar “keskin “ve beyaz bir parıldayışla gök yüzünde MS ki, gözü- 12 “ baladı. Kulak verdim. ai DR Ka Ahmet Abdübaki'den Bir:hikâye ———— ————— mün önüne, çok uzaklarda, LİR koyulaştığı nok- tada dizini kara dayamış, Şey ee Gk >. baz bir kadın hayali geld yor, şeklini alıncaya kadar biçimden biçime giri- yordu. Karaltı evvelâ sık bir ağaçlık, sonra El mezar- lık halinde meydana çıktı üz ilk servinin le gelmiştim Alabildiğine Okoşan atım birdenbire ön m iie ep olduğu yere mıhlanıverdi. Dizlerine kadar kara dilin. başını eml doğru ii “ miş, hızlı hızlı soluyordu. sürmek ve bl evvel ii girmek istiyordum. mümkün ? P Fakat ne ,At olduğu yerden bile n seyrek taşlar Atım âni bir harılti çıkara» rak geriye doğru zıplamak , Şaha kalkmak istiyor lıktan bir inilti İrademin «bütün kuvyelini gözlerimde toplayarak uzu seryilerin oçerçevelediği iğri büğrü gölgeler arasından inil- tinin geldigi yeri bulmağa çalıştım. Ses kesildi. nd epey kta, etrafı zifiri ka- ranlık bir servinin dibinde yeni örtülmüş bir zara benzeyen sanduka klinde bir kar tepeciği ve bunun üstünde yarı beli kadar çukura sarkmış bir havvanın sırtını andıran bir tümsek MSI görünüyordu. Tümsek titredi ve tepetiğin içinden, ikinci bir Kr şeklinde yüksel- meye dı. Bsk domuz kurşu niyle doldurulmuş çifteyi bir anda yg im Me dayan karaltı n aldım ve tetiklerin' birbiri be şa dan ikisini birden çektim. Tüfeğin ucundan bir iki sani- indirilen iki halinde iki keskin silâh sesi... Atım bütün hızıyla ileriye atılmış, karnı yere sürünür- cesine koşuyor, bütün ovayı gezen tüfek seslerinin akisleri beni e koval ıyordu. Köye gir uş açtı Uzun ve pe bir sofadali ye ik, andaki odalardan birinin Sl kapısından, çırçıplak dö- şemeleri tam orta yerinde ir dünde lambası yanan bomb arma oda gördüm, Uşak İRİ odanın kapısını . Gi Mi Köşedeki yüksek Ekin üstünde - her halde muhtar olacak : iri yarı, es- mer, > kır bıyıklı birisi oturu- yor, etrafında yere. bağdaş kurmuş, siyah sakallı ve paya şalvarlı iki adam, tahta man- kenler gibi kaskatı, İNE pi pıyordu Meler Yeri gi rn bulanık gözleriyle yüz baktı. Öt tekiler örme Jar bile. Uşak hiçbir şey söy- lemememi telkin eden korkak biri e yer minderlerin- den birini gösterip ayakları- nın ucuna basa basa uzaklaştı. Aradan dakikalar geçiyor, şakaklar örtülü eğil lirsiz bir nok Kura'n dadaki ıstırabın azl halide tık tık işleyen ayaklı bir saat duruyordu. Sanki ben gelmeden bir dakika evvel bu evden bir ölü çıkmış, bu odada bir facia kopmuş gibi id anlatılmaz bir Mar vardı Muhtarın yarayan dudak- larından hafif bir ses çıktı ; Efe > sefa geldin, ku- sura era aa vini iki tık > işledi. ene muhtarı — Demin Dilek binler dan iki tüfek sesi duyduk. Siz o zaman her halde yol- SaNa Mi di o sesler? a tüfeği simi al- Sihekik dizdye erek hiçbir şey- dakika daha ki, evin kapısı, yıkılacak gibi çalındı. ER xi takım ayak sesleri, 'ince lın konuşma- lar, yerde iz eğ sürükleni- yormuş gibi garip pâtırtılar doldu. Oturduğumuz odanın kapısı açıldı. . İçeriye. giren köylüler iri bir köpeğe benze- yen vahşi bir hayvan cesedini odanın tâ ortasına bıraktılar. u hayvan, sivri dişlerinin Günde kana bulanmış bemx-. eyaz birbez sarkan alaca postlu bir sırtlandı. Köylüler- den biri dedi ki: Tüfek a mezarlığa gitt Ne Bugün ka Ri mezarın ba- şında bu sırtlan vurulmuş ya- üzerine tıyor! Mezarı açmış, ölüyü çi- karmış, kefeni didik didik tmiş... Odanın havasında derin bir şaşkınlık dondu. O zaman tâ yanımda ötürani siyah sakallı, siyah şalvarlı var. kulağıma yhper fısıldad — Haberin var mı? Muhta- rın e karısını bugün göm- Rabbim * Geldim, işte riyasız, göster... alans z ve gerçek; Aldım, bekleyişlerin büyük eser Göster ki yol gideyim, artık ii son istek; Arıyor kaptan, tayfa ve gemilerini. Seslendiğim kubbeler cevapsız bıraktı, Duyduğum seda, meğer kendi iniltimmiş ! 1 gösteren yıldızlar boşluklara aktı; Yol El uzattığım dalda hiç kalmadı yemiş. Gitmek)fartık bu yerden, gitmek bir yerlere... Satılık, pazarlarda insan hürriyeti. Bunca yıldır: bekledim fecri yalan yere; lk göster bir ayak izinden, Cenneti! DU Hüseyin ULAŞ