15 Kasım 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 6

15 Kasım 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tuttuğumuz Yol Hakkı Kâmil Ak iie ald evlet eliyle yapılan ve işletilen fal » rikaların, niadenlerin, ofislerin, kombinaların, kurumların alfabe sırasiyle altalta yazılı listeleri tomar ha- linde açilir; ve bunların hiç bir devrede yapılamadığı ve yalnız bugüne aid bir başarı: olduğu gururla ilân edilerek hemen her tenkit ve mülâhaza çürüt- mek istenir. Adet ve usul budur! Hakikat ise, içyüzü bakımından ta- mamiyle buna zıddır. Zira bütün bunlar, kurülürken, bellibaşlı bir ıktisadi pilân ve siysete göre değil, gelişi güzel ve .yalnız bir kemiyet meselesi olarak ele alınmış; ve dâva, sadece bir takım te- sislere şatafatlı yaftalar yapıştırmaktan ibaret kalmıştır. Evet, birinci dünya harbinin netice- leri ve onu takip eden İstiklâl savaşının icapları gösterdi ki, artık bu memlekette bir takım büyük sanayi kurmanın zamanı gelmiştir. Ve bizde fertler, bu iş için de gereken sermayeyi temir.den aciz ve dâvaya yabancı olunca, iş, hem serma-: yedar, hem de idareci Sn devlete düş - mektedir. Nitekim böyle oldu ve bu kocaişdeilk tecrübeler çok iyi netice- ler sağ İlk tesisleri Celâl Bayarın Iktis.t Vekâleti meydana getirdi. Ve m tesisleri dört duvar halinde yük- seltip kap sına bir küşât resmi kordelâsı takmak, gözleri kamaştırmağa kâfi gel- diği için o zamanki İktisat Vekili bu yüzden müthiş. bir (prestij) ve nüfuz ka- zandı. Bir zamanlar o zamanki İktisat Vekâletinin çalışma tarzı o kadar olmuştu ki, her faaliyet - ahası, kendisini Iktisat Vekâletine benzetmekte müstesna bir hikmet buluyordu. Dâvayı bir kere, Avrupadaki benzerleri gibi sadece dış çizgileriyle kopya etmek modalaşınca, ÜTÜN san'at devirlerinin en bü- B yük olgunluk zirvelerine eriştiği hengâmelerde, mantığın, asil mal- zemenin, bu malzemeye verilecek en makul ve dogru şeklin, en mükemmel bir işçiliğin; ve bütün teferrüatiyle ru- h yan bir sadelik ve âhenk kıy- metinin Mn görüyo Bir Sinan mâbedindeki pilân sadeliği, bçlüüimdeik e imkânları gözete- rek mevcut ihtiya n vakur ve asil ifade edebilmek Güllü Türk işçisinin en yüksek mertebeye varmış kabiliyeti, Türi k sanatkârının lee kapılmak küçüklüğüne düşmeden mil bünye üzerinde e ve Gala teferrüatı © bünyeyi tamamlayıcı, yardımcı un- surlar halinde kullanmak büyüklüğünü göslermesi, bedii heyecan zevkini son mertebeye ulaştırması, Türk mimarisi- nin, kendi itilâ devrinde, bütün cihanı mem hayretlere düşürdüğünü anlata- u bakımdan mimari eserleri, ait ol- dalları mubit ve devrin yaşama seviye ve kudretinin tarihe bırakt tiği en mü- anlı misaller olmuştur. Roma mimarisinde ze imparatorlu- gunun azamet ve satvetini, Yunan marisinde ger felsefe ve sanatının heybetini, Türk mimarisindeyse asalet ve zevk üstünlüğünü ne. derin ve ne yakından duyarız | Mimaride mahalli seciye; tabiat, ik- lim, malzeme ve içtimai bünye ile be- raher, sanatkârın inandığı hakikatleri, duyduğu ihtiyaçları, ruhunda mevcut (devletcilik) diye o biç ağızdan düşme- yen sakat anlayışın meydanı açılı- verdi. Bu yol tutulduktan ve bir kerede bu tarzda çalışmağa devletcilik adı verildikten sonra, memlekette yanlış ve pilânsız tatbikat yüzünden meydana çıkan pürüzleri (devletcilik) klişesi altında eze eze tasfiye âdet oldu. Böylece, devlet müesseselerinden daha, ucuz istihsal yapan müesseseletin bir çoğu kapanmağa mecbur ed İmiş, kapa- tılması ve kapanması mümkün olmıyan: larında iptidai maddeleri devlet tara- fından temin olunarak bütün rakabet istikametleri kösteklenmek istenmiştir. Ayrıce, hususi ellerdeki bir çok ferdi tesisler de devletce satın alınmıştır. Öyle ki, devlet, kanun, kararname, Çap kl bn alel 0 Kek EDEN KE mi8 , faaliyetlerine devam yolunu MİMARİMIZ Prof Emin Onad iman kaynaklarını, samimiyetle, aşkla, kendisini zorlamadan ifade edebilme- sinden doğar. Bir sanat eseri doğura- bilmek için evvelâ inanmak, sonrada yine bu inancın verdiği kudretle, her türlü tesirden sıyrılıp, bütün mevcudi- yetiyle kendini ona verebilmek lâzım- dır. Süleymanın kudretine inanan Sinan o kudretin ruhunda yaktığı alevle, Sü- leymanın büyüklüğüne birer misal ola- cak şaheserlerini yapmak ve cihanı sonsuz hayranlıklara düşürmek imkâ- nını bu i Bugünkü mimari neslinin, bin bir cereyan içinde bocaladıktan sonra ni- hayet kendini bulmaya başladığını gö rüyoruz. Yeni mimarimizin, en yeni şatufatlı ri laa tutunuz, Kabinin kenetlenmiş gibi duran basit ve kerpiç bir Medi evine kadar her eserde, ayni mütevazi, asil, sade ve ölçülü ru- hu ifadelendirmeğe çalışan bir arayı- cılık var. “Bu hususiyet, doğmasını beklediğimiz yeni mimarinin en bahti- yar müjdecisidir. Bu mimaride eskilerin şuursuz bir kopyası değil, zaman ve mekânın her şubedeki inkişafiyle beraber içtimai ha- yatımızın en samimi ifadesi . yaşıyacak ve dedelerimizin şaheserleri, bir köke bağlanmak lüzumu bakımından, ona en nurlu birer ilham kaynağı açacaktır. zaman, gelecek nesiller bu eser- «Türk inkilâbı» nın heybet ve hakikatini ne derin bır inanış ve hay- ranlıkla seyredecektir |, lerde (Koordinasyon) kararı gibi karşı du- rulmaz bir sermaye ile, âdeta ferdi teşek- büsün müthiş ve korkunç bir rakibi ol- muştur Nihayet, iç ve dış büyük tica- ret ve sanayi taxamiyle devlete geçmiş- tir. Mesele, hububat alım satımına ka- dar devlet elinin her tar uzanması şeklinde tezahür etiniş ve Anadolu'da u işin esnaflığını yapan yüzlerce ve binlerce şahıs, (Toprak Mahsulleri Ofi- si) pie bir nevi memura dönmüşlerdir. Bu, bir nevi memurluk, kadrosuna gir- meyenler de, (Silo), anbar ve sair işida- recileriyle âhenk içinde karanlık yollardan bulmuşlar- dır. İşte son nl moda tabiriyle (Hacı ağa) lar “diye anılan bu zümre, ne yaptığı ve ne ettiği belirsiz böyle kimselerden mürekkeptir, Sey air ay

Bu sayıdan diğer sayfalar: