Tefrika, No. 8 ine durmayıp akan zaman, bu yeni- olacak imkânlardanda u kalmıştı. Onun için rüşleri ve duyuş- ları, b yığınlarını ezen bir döven taşı gibi ne kadar hızlı gitse ağır bassa, yine de kendi sahasından dışarı ıIkamaz ve kendi çevresinin nasibinden kat o hâlâ bunun devamını zannediyor, zannın, ısrarlı bir ruyetin di - intiba nevinden, yalancı ve günü sanması, henüz boyasi çoğ ime sürüp git- tiğine I've henüz tükenmiş bir a imamı, düşüncelerini biraz da evinin ie cevirmek zorunda kaldı. İşte yine Abdullah, bir Gül delikanlı ile be. raber gelmiş, bu muzır ve uygun ka- labalığı merdivenlerden, sofalardan geçi. luna az çok haddini bildirmek ve işi daha ileri götürmesine müsaade etmemek lâzımdı. Hemen köşesinde atladı ve değil de, sanki merdivenin şon basamağına söyler gibi konuştu — Abdullah, Tektük getirdiğin ar- kadaşlar ıkarmadık d çı ye mektebi eve die başladın; böyle ç pacağı he oğlunun yüzüne bakmaktan ibaretmiş ibi, bu acaip vaziyetir hesabını sormak için hatırına başka çare gelmiyordu. Fakat ilk defa ie gören kimse- iyl uzun uzun sezmişti enç çocuk, hâlâ büründüğü hayretten sıyrılamıyan Hâlis efendiye biraz daha sokularak ve onu biraz a koyulaşan mi agit salarak : — Baba, be side e on- lar gelecekler, peri ve beklem yüzüne Miz ok Hâlis efendi, alın ve şakak da > larını kalınlaştırıp şişiren bir e bir zaman olduğu yeri kaldı. ugüne kadar kendisine «Efendi baba» diyen bir vlât, bugün düpedüz «Baba» diyor, üs- elik de verdiği emri tanımayacağını bil- diriyordu. İşte korktuğuna uğramak diye buna denirdi. Şimdi ne olacaktı? Uzun za- mandanberi seg kemiren endişe ve şüp- heleri demek ki, bir vesvese, bir vehim- den ibaret değildi, Ve demek ki, bir türlü inceden inceye düşünm c et ede. meyip zihninden savuşturmak istedikleri nihayet eşerek karşısına dikil- mişti. One ses, meydan okuyuştu! ve ve Mx ii bir zaman boyun eğen biniş ağın, en küçük ti .ebessümün- en ein nl bütün sakladıklarını — vurması gibi, oda babasının emrine itaat ederken, nasıl olm da beard renk ve eda oğlak n bu oğlan, üç evlâdının en dikbaş 085 İrsr, en aksi dn idi, Tıbbiyeye yaln ten sonrada ona bir İmer bir azamet gelmişti. i kendisi bir adin idi,.ona elbette haddini bildirecekti. O akşa yemek her vakitki gibi sakin geçti. içbiri hemen söylemeden e Bilgi ndı. daki asma de tıkırdısiyle ii var- vefalı ve mler niyetinde olmamalıydı ki, hiçbir başlan- bir tereddüt yutgunmasına olsun görmeden : aba... dedi. Söyliyecekle- yen fazla gücenmeğe de hakkın lis e yüreği biraz ferah- Yeniden efendi babalığa bir ev erkeği, k üşünen ve bu kayı helâl yollardan kazanan bir baba id T nda onlara kâğıt, kitap parası kazanmak n mah- keme mahkeme dolaşarak, sahte bir im- zaya hakiki damgasını vurması için tek- lif edilen avuç lusu paraları, kucak kucak hediyeleri reddede ta r vic- ni arkasına koymuş Faka t Hâlis efendi bu tatlı düşün. celerini daha ilerilere ie oğlu yi söylemeğe başla Z Şarklılar, e ta ahi a V cizeler te taştan kitabelere Mönbii siniz. Yoll r bun- ları zayi geçerler; amane ile da yeriniz, ne gönüllerde tesiriniz vardır. (Arkası var) 13