| t | Tefrika No 6 Hâlis efendi, daha babasının sağlı- ğında anası onu başgöz ettikten sonra üstüste doğan ve biri yirmi iki, öteki yaşında olan iki oğlunu, meslek vırlar takınmıştı. A so nlarda Me; aşa imamı, ünde, itaatlı evlâdı icin de, itimatsızlık d se bile P ice sözlerime yan çiziyor...» demekten kendini alamıyordu. efendinin kızına gelince, kendi, Sili: a olmadığı nut bile ediyor, bir nevi alâka ve mu. NE beşiği seğra tatlı tatlı sallan- m ve de gurur duyuyor. pek ali Benler geçip muhiti yavaş yavaş bu vi bayağı Sli arasında saymaya ve mukadder alışkanlık, eski eline basto: larak aya ktığı ve topallayarak “ilk mını attı ahkümiyet onun ateşli tabiatınd bir yeisin değil, farkında olm T ımız avunma ve tesellinin, belki bu an da üst bir hissin, it zevk ihtiyacının kapılı ı aç ve olda ka verdirirken kolaylıklar ei beyde! ersi alacaktı, Kardeşlerini lmalden müttefiki olarak kendi ce La yalak u. Öyle ya... On mümkün olur muydu? Hatt büyük anne, tecrübe ve «ye inin öğ. rettiği ça ösen kız e her müna- lm MEK saklama.., Dert vardır el sürülmezse oi dert vardir bıçak e şifalan iyi; IZinI, eölümirriir tutumu ge sevketmek istedi iğ de damadının, el sürülmez illeti de, bıçak vurulacak derdi de, tab'ının huşuneti ve inadı altında yanlış ği yanlış ilâçlayacağını hesaba katarak susar, a eğlen efe .— kızı Zehra, baba dize öyle d taşırıl: - z Ss — e mıştı. Babası, şiddetle aleyhinde olduğu bu işi duysa bile, sopa ile öteki bacağını da kıracak değildi ya... Eğer bir hayır sahibi kızının mârifetini an sa, bu sakat kız da o zaman al zeretinin arkasına saklanır, şayet teh- ditler nün, sokağa çıkmak kat'i yasak. lar arasına girerse, penceredi e sazı öğrenirdi. Belki - — se e ona, evi iğindekilerden de kietği iki sz m trene Birbirle- rinden bambaşka yaradılışta a Hâlis efendinin üç ei üçünde de müş- terek olan nokta, hepsinin az ör sinsi 155 malarıydı. Zira babalarının sert le şüncelerini, arzularını ve arzu- uzluklarını gizli a tu ni iş ve geliştirmişti. Hattâ Hâlis efendinin ötedenberi, dik lı, nobran, bir çekinme bir ihtiyât ve hesapçılık vardı. Zehranın, annesinden korkusu tu. Onu nasıl olsa yola getireceğini yi yordu. Zaten bu yumuşak kadın kim ne andan Hâlis efendi, pencereleri kapıları bütün isteklerini bir tek ga idi. Am u- fırtınaya ği deliklerini deşik- ir e kapıya çıkan huşunetle Şi: onları her za kendi başlarına koy: m da, bu sonsuz istiklâl evlâtlar için yetin müsaadesi, minnet değil, bir nevi hiddet ve saygısızlık doğuruyordu. Onlar, babadan ve anadan sistemli ve şuurlu bir âlâka bulmamış, birinden meyen herişe, her olmuşa ve olacağa doğru yayılmış, bu yüzden, asla aklının ermediği ev işlerine bile karışır, burnunu sokar olmuştu. (Arkası var) 13