Ebul'Alâ El-Maarri: Ey sefahatlere düşehi insanlar! İar gibisiniz. Doğru edildiğinizde hiç külak asmâz- siniz. Sizin başinıza geçen İde İd n ml setin eği olduğü gibi saydı, tekfar eski halini alacağın İmanabilidin. Meselâ: Bir şarap #İşesi böşalıp da kırıltnazsa tek- rat doldurulabildiği gibi... Fakat o öeset parçslafdı, dağıldi ve yokluk rüzgâtlariyle #avruldü, gitti... Gürüyorüm ki, şu e ların öankişbele zevkü sâfa ya işlerinde ittifak edebilirler... Nefsimle ruhumun arasında, is- tekleri Lal bir ahlaş- mazlıktır gidiyor. O yolda, ne ben istediklerimde muvaffak olu- yorum; ne de o! * Eğet varlık him yoklu. gun ne oldüğünu bilmiyecektik. Vücuda geliğimiz, bizim için bir belâdır. Anaların tattıkları bir zevk, bizim için bir musibet se- bebi olmuştur. Allah onu vermez olaydı... Yahu, kendine gelİ.. Sen hür düşünesli bir adam olduğun bal- de yine aldandın. Hem de kadın- lara vaaz ve nasihat eden bir hi- lekâra aldandın. O vâiz, sabah. kendini, hem başkasını aldatmış olur, * Ey bulut, yavaş!.. Cömertli. ğini kes... Sen, bilmiyerek, şu çorak yerlere serpiliyorsan. Sen, e halkta bir iman bulunmasını istedin. Yazık ki, attığın okları ile sürsilinş değillerdir. Onların 10 “dilekleri, ancak senin üreteceğin şeylerdir. Ben, şu “insanları İki” türlü görüyorum : Bir kısmı, ha- yırla anıldığı için yaşayan ölü- lerdir. Bir kısmı da, yaşarken ölmüş sayılanlardır. rımiz, ismimizi bir FP Aya Nev taşıyıp duruyor. Bu dâ pek çetin, karanlık bir gece yolduluğudur. Zâbiren varlığımız, bir yaşamak, bir ölinekten ibaret ri muyör Şu kadar ki, bir atın yayacak 4k kıllar, hasıl sürüp. gidemiyes dekse bir kulak da, boyüna kü- Benin zevkini sonsuz süremiyes ktir, * Eğer setin yüreğinde Tanrı korküsu varsa, dikkat et, önü haâsedle birleştirmef.. Onlar biri- birinin zıddıdirlar, aslâ bir arâ- da bulunamazlar. Nasıl ki ceylân da, arslatın ya inındâ bulutâ- maz. Ruh, nyasını sevmekle azap duyar. Bu duygusu, tâ ha- kadar devam eh h eder. Nasıl ki ineiyi, dizildiği iplik yıpratır. Sen daima: iyilik yapmağa tamahlarla nefsini bayağılaştırı- yor. Haklı olanı hakkından mah- oluyor. kirli suratlı adamlar almışlardır ki, yüzlerinin kirini bol yağan yağmurlar bile temizliyemez. Söz- de bunlar, hakkı, adaleti koruya- caklar! Halbuki zayıf tarafa zul- metmek onların başlıca hulyala- rıdır. * Ey temiz e dikkat et, şerefini kimsenin ayıplamasına yol vermel.. Alçak kimseler, 8e- ninle ölçülemezler. Bayağı bir kâse kırılırsa tekrar yapıştırıla- bilir, Fakat bir inci krılacak olursa, onu yapıştırmak mümkün DİVAN Prof. Ş. Ü. TT Edebiyat tarihi ; (EŞİL) yuşu adım adım takip vu tracedya, milâttan ev- elki dördüncü asırda da, (Teo- dek) ve (Şeremon) la revnakını kaybetmeğe başlamış, tamamiyle işlenmiş bir tarz temsil etmesine tağmen inbitata yüz tutmuştur. İsimlerini saydığımız üç bü- yük yıldız etrafındaki kıvılcım. İar, zamanlarında büyük şöhret kazanmışlarsa da, hakikatte bü- yük varlığa nail olamamışlardır. . (Attik) o tracedyayı, şil) aş ve (Öripid) AE ibâret ve tek r sira dağ kabul edebiliriz. Bu sıra dağın arkasında ve önünde ufak tefek tümseklerden başka birşey yoktur. na rağmen (Eşil), (Sofokl) ve (Öripid)i, devirlerinde rakip- siz ve eşsiz, temkin ve istikrara varmış birer varılmaz seviye te- lâkki etmeyelim. Bu üç büyük deha, yaşadıkları zaman ve me- kün içinde, mütemadiyen müda- delâ& ve didinmeden geri kalma- miş ve bâzet karşılarında, battâ muvaffak rakipler de bulmuşlardır. Mütemadi bir imtihan O sahası olan tiyatro, eski Yunan dünya- ranlı sanatkâr vaziyetine getirmiş. tir. Gelelim (Eşil) e... (Eşil) milâttan evvelki (525) tarihinde i kasabasında kuvvetiyle hürriyet mücadelesine girişmiş bir soydan... 90)da (Maraton) mücadelesine iştirak etti, (Plate) muharebesin- e de askerlik hizmetine girdi. ay e (Salâmin) muharebesin- de, kendisinden başka (Aminas) ve “e isimli iki kardeşi, fevkalâde retina ve bü- ük yararlıklar göst Da silâhlariyle iki Jini den kardeşi (Sinejir) düşman ka- yıklarından birini dişleriyle ya- kalamış, (Aminyas) di ailesinin kahramanlık hg bu misallerden anlayabiliri (Eşil) bütün eb Di di. ni ananelere bağlı rak kaldı; k ettiği harblerin müthiş hâdiseler kazanı içinde pişirdi. &dya muharebesi (o (Eşil)e, (Farslar) adlı tracedyasını ilham etti. (Eşil) tracedya sahasinda purlak zaferler kazandı. Çok de- fa tracedya mükâfatı elde etti, çelenk takdı. Bütün zarferlerine yi ve şaşaalı şöhretine rağmen (Eşil) (Eşil)i hüzün ve ihtiras içinde Atinayı terketmeğe zorlayan mü- Day kendisinden beş yaş küçük, yeni bir sanatkârın parlaması ve bütün eler üst üste elinden ki (Sofokl)u kıskandı, Onun göz kamaştırıcı > istidadına ve zafer- lerine tahammül edemedi. Şairle- rin ve sanatkârların hamisi, Sicil- ya hükümdarı meşhur (Hiyeron)un dâvetini kabul ederek Atina- dan çıkıp gitti ve (Siragüza)- (Pendar) gibi, lirizmanın büyük şairleriyle buluştu, tanıştı. Bir müddet sonra tekrar Atinaya geldi, fakat Atinada daha fazla münden sonra Sicilyada yerleşti (456) tari e Sicilyada (ela) şehrinde öldü (Eşil) in ölüm şekli üzerinde garip bir masal anlatırlar : Güya birgün Sicilyada, kırlarda yazı yazmakta, yahut uyumaktayken, tepesinin üstünden geçen bir kartalın pençesindeki kaplumba- ğa kurtularak düşmüş ve şairin kafasına rast gelip onu öldürmüş... (Eşil)i büyük bir saygı ve sevgi halkası içine alan Sicilyalı- güzel bir mezar yap- mışlar ve şairin kendi yazdığı kitabeyi mezarına hakketmişler. Bu kitabede şair, kendisini bir şair, yahut tracedya yazıcısı de- gil, sadece fedakâr ve kahraman bir asker olarak gösteriyormuş. Yine bir ağn göre, eser- pie dini seciye pek bariz n (Eşil), dinin sırlarını sabne- ye eya u diye itham edilip mah- emeye © verilmi ahkeme (Eşil)i ölüme - mahküm etmek üzereyken, kardeşi (Aminyas) hâkimlerin önüne atılmış, şairin harblerde kırılan kolunu açmış, hiçbir şey söylemeden orada- ki halka göstermiş... Bu hareket herkese (Maraton) ve (Salâmin) kavgalarını ve (Eşil)in kahra- mânlıklarını hatırlatmış, hâkim- ler suçlunun bu manzarası kar: şısında şaşırıp bei ve onu serbest birakmış Salih Zeki AKTAY