(iğ Tünrçe VE SİZİNLE BAŞBAŞA ALTINCI YANLIŞ Tek cümle halinde mi- salleştirdiğimiz hâtaların sonuncusu (umum) keli- mesi üzerinde toplanıyor. Bu kelime hiçbir ismin evveline getirilerek o ismi târif etmek iktidarında değildir. Zira bizzat ken- disi isimdir. Nasıl: “ağaç bahçe, diye bir bahçeyi .târif edemezsek, onu târif etmek için nasıl “ağaçlı bahçe, tarzında ilk ismi sıfatlaştırmak mecburiye- tindeysek, böylece (umum) ismini de her hangi bir isme târif unsuru haline getirebilmek için onu s1- fatlaştırmak zorundayız. «Yâni, birçoklarının müsa- âdeleriyle, umumi müdür- lük, umumi karargâh, u- .mumi şu, umumi bu... Bu mevzuda ilk mes'ul, hükümet ve bütün devlet daireleridir. İbretlere şa- yan bir. tarzda, başta yeri Sın - ve yayın umum binbir derle “dairesi arasından bir ta- nesi çıkıp da “Yahu, bu ne büyük hatadır, şunu umumi müdürlük yapa- lım!..,, diyememektedir. Mahut, hatalar kumku- ması cümlenin öbür hata- , ları, işte bu saydığımız yanlışların taaddüdünden ibarettir. * Dile EGÜLEBİLSEK İRTİCA “İrtica, mürteci, kelime- leri üzerinde konuşulu- yordu. Necip Fazıl, bu kof: - “ kelimeyi hiçbir şey anla- madan kullânanlar hak- kındaki nefretini “ şahlat- dırıyordu. (Büyük Doğu)- “cu bir arkadaş haykırdı: — Şu güzelim Arapça“ odan hediye her kelimeye düşmanlık ettikleri halde, yeğâne ; göğüslerine . bas- 'tıkları ve asla yeni: Türk- çesiyle :değiştirmeğe ni- . yetli görünmedikleri tek tehdit ve itham keli- mesi, bul. İstanbulla. ' 16 << İğiğ iğ. UR Gönül eski bir'rüğdda kaldı... zi konuştu > benimle tablada Adnan Özgü, İstanbul — Sözlerinizin © birçoğunu, zaman, kendi kendine cevaplandırdı. Birinci süaliniz- deki isteği yerine getirmek için her ân biraz daha gayret sarfediyoruz. İkinci meseleyi pek “anlayamadık; anlayabildiğimiz kadarıni da doğrudan doğruya vazife ve imkânlarımız içinde görmedik. Üçüncü meselenin ne- ticesi.ve içyüzü her halde malümunuz... Dördüncü su- alinize «şimdilik hiçbiri?..» demekten ari ne cevap verebiliriz? N. Ongan, Beylerbeyi — Şiirleriniz hakkında gö- rüşmek üzere 'bü Cümartesi günü idarehanemize kadar zahmet etmenizi rica ederiz. Adana: Mahmut Atagan, Âdil Emin, M. Ali Elmasgüneş,' İstanbul: Şevket Şenkan, Adana : Yaşar Turgut Can,'S. Zeki Sözer, Demir Alşan, Çalıköy : H. Ilgar, Birgin, Sacit Edis, Afyon : Osman Yüceer, Ankara: Turhan Atay, Antakya: Kemal Sağlam, Kayseri : Şamil Güney, Konya: Ayhan Karasu, Me- tin Erksan, İstanbul : Nadir. Öner, Ahmet Kaygısız, Ankara: Cevdet Ecevit, Tahsin Hevedanlı, İzmit : M. Baştürk, Çanakkale : Mehmet Ayhan, .M. Hifzi, Balıkesir :* Şaban Tunç, Ankara : R. C. Kilis, İzmit : Kemal Suerdem, Giresun : Burhan Sunar, Konya* Zeki Ziya Yalvaç, Adana : Kadir Baran, Diyarbakır: Lütfi Şener — Ayrı ayrı vaitkâr ve kıymetli istidat cephelerinize dikkat ettiğimiz sizden, daha titiz, “daha özlü, daha yeni ve olgun çalışmalarınızın mahsullerini bekliyoruz. Vedat Mersinli — Siz haklısınız ; «için» le «niçin» kafiye olmaz. Fakat şimdi bu ölçülere aldıran pek yok! İzmir: Orhan Hızır — Suallerinize madde madde cevap : 1 — Bahsettiğiniz «şairin mısralarinı ezbere bilmediğiniz için sizi tatmin edemiyeceğiz. 2 —,Fark,, mânalarındâ; daha doğrusu o «münekkid: in teveccü- hüne mazhar olmuş şiirlerde mâna aranamazken öteki- lerin mânalı bülunmalarında... 3 — Sizinle aynı düşün- cedeyiz. 4 — Kitap neşriyatı için müsait imkânlar arı- yoruz. 5 — Her halde var; ve siz de (Büyük Doğu) okuyucusu olduğunuza göre bu «varı bol bol görü- yorsunuz. 6 — Memnuniyetle... HALÂ IKİNIZ Koptu takvtmimden 'yine bir * Sen. ve: gözlerinde çimlenen : yaprak, mevsi Gözler ufuklara yeniden daldı... Beraber geldiniz. Bir hüzün düştü çırpınarak, ; Günahlarınızı döktünüz deli, Sonra gittiniz, © Başka gözlere ve alnlare 'resim, Ne de uzaklaştı davarda yeti “Hasta dadaklarda halâ o'isim Ve, kırık hülyalardâ hdlâ ib o Ali Fehmi BULVER j Beni fkunazda Ürker Deli'e pale N. ERDAL “rettir. SELÂM Selâm, insanların bir- birini ogördükleri © yet- lerde, birbirlerine alâka- larını, bağlılıklarını ifade için en kısa tarzda kul- landıkları kelime veya ha- reket remizlerinden iba- Evet, bu remz içinde, aynı husüsi sınıf- aynı milletten, tâ en geniş insanlık dairesi- ne kadar, âlâka derece- sine göre bütün ifadeler içiçe tezahür halindedir. Fakat biz, belli başlı selâm şekilleri arasında tam bir muşahhasa geç- meden evvel, selâm ve onun esası hakkındaki kıymet hükmümüzü ko- yalım: Muhakkak ki, sa- dece bir selâm şekli bile bütün bir milletin: şahsi- yet ve ruhunu ifade eder. Bugün, selâm mevzuunda muaşeret edebimizi Garba göre ayarlamak vaziye- tinde bulunur ve bütün şahsiyetimizi (kaybetmiş görünürken, acaba selâm hakkında en küçük bir düşünce zahmetine gir- dik mi? Evvelâ kelime, “selâm,, kelimesi doğrudan doğru- ya bizim ana kaynağımı- za mensuptur; yâni İslâ- mi... Şelâm mefhumunun, malüm kullanılış yerinin gelmesi gi- teslimiyet o ifa- desidir; ve “selâm, mut- lak ve mücerret mânasiy- le Allahın isimlerinden biridir. Fakat bizim bu isimden müşahhas vasıflı mânada (anlayacağımız, birbirimi teslimiyetle Wu X Müessisi : Necip Fazıl KISAKÜREK BÜYÜ Ku U, Müdürü: Nizamettin NAZİF D O Ğ ER Yan ve | e teka işleri müdürü : Fethi KARDEŞİ uk So.No. — ON doll e İbrahim Hor: Yillik abone: 12 lira — Altı aylık : 6 lira — Üç isi * yok İLÂN'KABUL E£TMEZ © . WA e ge * bağlı olduğumuz kaynağın işaretini verme hâdise- sidir. Bu ciheti. bir kere an- ladıktan Sonra, işi cephe “ cephe inceleyebiliriz. Neslihan KISAKÜREK