24 Mayıs 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 12

24 Mayıs 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tek W5 nz ip ira Til ZANLI Ni) EL il İl AZA OKTAY (SANA ya'nızlığını büsbütün hissettiren bir İstanbul akşa- mr... Parasız ve sikintiliydım. Şehir bana.o gün her zamankin- den daha küçük görünmüştü. Bir takım ; yollardan geçmiş, : dik yokuşlardan inip çıkmış, sinema çipi erine bakmış, k itapcı (vit- İn)lerinde kendimi seyretmiştim. Köprüye vardiğim zaman ak- “şam rengi şehre çökmüş, vapur- ların ışıkları yanmış, deniz ay- dınlanmiş, şehrin en kalabalık saatini hemen ardından en tenha saatleri gelmişti: Herkes işinden evine dönmüş, yemek oturmuş bulunmalı... Bunca insanı otobüsler, emaye şehrin dört bir buca taşımış, vaptırlar ey ekli kalkmış, olmuş, bit- Akşamın ilk karanlığının hiç çıranlar bezgin adımlarla *dolaşı- yor, loş | rem İç pr resimlerine bakıyorlar... Elleri diyordum : Boğaza açılan tektük vapurlar (projektör)lerini etrafa gezdirip karanlığı deliyor. Y: dan geçen kadın ve erkeklerin yalaız sesleri “ve kahkahaları bende. kalıyor. Şu ânda köca şehirde yalnızım. Ne. bir anlaya- nim, ne bir taniyanim... Şapkasız, uçuşan saçlarim, eski paltomla bu nemli Şubat vie bir başımayım... Bir sigara çıkardım ve Haliç baların gürültüsü tepeden cehen- nemi bir şiddetle aşağiya akue- e Mi, iskelesinde mer eşen- ler da r vapur yanaşmış, özdek; Eyüpesi gelenleri çıkarmakta... Önümden "başları örtülü, yeşil, mavi man- tolu, düzgün bacaklı; kızlar ve ellerinde bir şeyler taşıyan deli- kanlılar merdivenlerden çıkıyor. Küçük vapur, yolcularını boşalttı; yenilerini aldı ve yola çıktı, Sigaram dudaklarımda sönük iskelenin demir oparmaklığına dayanmış, işıl ışıl parlayarak 12 Jin İ m İl AA ri Yİ AMB AL zaklaşan gemiyi seyre dalmışım. Haliç İnkelesinile kimse kalma- mıştı, Herkes vapura binmiş, kişe iger çimacı sigarasını yakmıştı. r ben, ağzımda ei ali ile, ellerim oil de, oradaydım. Biraz ilerdeki kanapeye gidip oturdum. Siga- rami ikinci kibritte yaktım, bir iki nefes çekip, salıverdim, Otur- il yerden Haliç, uyuyan mavnaları, meter ile önümde u yanyana sıralanmış duran ve herbiri ayrı ayrı tuhaf adlar ta- şiyan motorlar senelerdir snnhiiinden hiç kıpır» damadıkları getilbilir Sanki ötedenberi up essiz sedasız durmuşla değiştirme- mişler. İni dn Sa liç tablosunu bilhassa bir ein? iğ elimi gibi geli- TS Saram bitti; külleri hep üstüme döküldü. Gök yıldızlarla dolu ve ay tabak büyüklüğünde, Süleymaniye minarelerinin ara- sında belirmiş... Haliç iskelesinin tük yoleular... Oturduğum sıra doldu ; iki genç adam sağıma oturdü. een çıkmışlardı; biri paralarını saydı, digeri elindeki başladığı ân kişenin aydınlığı altında kızıl saçlı bir kız gördüm. Gölgesi parmaklığa düşüyordu. Biletini aldı ve iskelede çiklet vardı ; ayağının biri olduğu yerde kımıldıyordu. Kanapeden kalkıp ona doğru ilerledim. Şimdi benden biraz ötede... bir mağazada pe ba veya bir terzide çırak olm ilk vapurla be an 1 H vapu- runa atlıyor, yeşil a osuna bürülü, ayağında ipek çorapları, kirmizi pabucuyla sekerek bu iskeleye inip Beyoğlunda işine koşuyor... Sabahları vapurda ona göz süzenler, lâf atanlar, kala- balıkta © sıkıştıranlar (o vardır... Semtinin belki en güzel kızı... nun aşkı işin deli ali her gece penceresi önünden geçenler, gece yolunu bekleyenler olabilir. Onun da kendi dünyası, kendi MUSABAKAMIZ li Çok şükür Allaha kim geldik firengistana sağ Sağlığınca her kişi nefsince bir sultandır Yürü var ey Bayezid sen süre gör devranını Saltanat bâki kalur derlerse bu yalandır. 6 Bir soğuk lerze, bir dumanlı uçuş, Eşini gaib eyleyen bir kuş, Gibi kar Geçeni eyyamı nevbaharı arar. —8— Ah eden kimdir bu saat kuytuda ? Sustu bülbüller, hıyabân uykuda. Şimdi ay bir servisimindir. suda, Esme ey bâd, esme canân uykuda ! 7 Havalandın mı telli tarnam ? Döküp gitme ile karşı! E hayalleri... içinde üzüntülü ve yalnızdır... O da büyük şehir limi uzatsam ona dokuna- caktım. Sakız çiğnemekten usan- miş, beni seyrediyordu. Birden lâf olsun diye «affedersiniz saat kaç?» dedim. «Saatim yok» dedi. — Sizi bir yerde gördüğümü sanıyorum. Güldü: — Tabii her akşam bu iske- lede... Fakat ben sizi ilk defa görüyorum, bu vepurun yolcusu değilsiniz. Hafif aydınlıkda onun hakiki «© olmadığından Kurşundaki bir lirdi. Elimi üzattim, eline dokun- dum. Kaçmadı, canlı ve simsicak.; Bu bir rüya değildi. Kızıl ları, başımda... Gözlerimin içine bakı» yordu. Herkes kendi âleminde... — Vapur ne zaman gelir? — İşte geliyor | O, Balatta oturuyordu. Her sokağında yüzlerce çocuğun'sa- bahtan akşama kadar oynadığı, pencerelerden çifter çifter kadın ve kız başı sarkan, İspanyol tan- golarının söylendiği, dünyanın en bol çocuklu mahallelerinden bi- rinde... Bende onunla, bu bol yıldızlı mavi gök altında; ufacık vapurla bir masal gecesine ben- xeyen bu akşam bir tarafa döğru yola çıkacaktım. Ona, bana hiç ya- bancı gelmediğini, bir taraflarda Belki de işlek bir caddede ya» nımdan geçerken döndü» rüp ona ia bakmışımdır, Ona bunların hiçbirini atlat- madım. Yalnız bazı şeyler ledim. O sırada küçük bir vapur iskeleye yaklaştı. Yoleular indi. Biz sessiz düşünüyor, telâşlı yü- rüyen insanları seyrediyoruz. İs. dürmedi. Vapur; iskeleden kalka» na kadar bekledim, biç görün- medi. Yavaş adımlarla köprü üs- tüne çıktım. Şimdi Haliç ve ufak Vapur ayağımın altındaydı.,, Uzak- ta Unkapanı ii “e. ışıkları parlıyor... apur ço üç öleli köprünün altında kayboldu. Işık- köprünün acele acele gidip gelen insanları ortasında yalnizim, Dudaklarımda (Rembo) nun bir misraı * Gerçek hayat, bu gördüğünüz değil...

Bu sayıdan diğer sayfalar: