lem (HARKANİ) Sordul — Soft Sibel olur? edi : — Cübbe ve seccadeyle, gö- renek ve âdetle olmaz; yok olmak- la ölür. “e. Dedi : — Sofi; gündüzün güneşe, ge- celeyin ay ve: yıldıza ihtiyacı ol- mayandır. Sofilik, varlığa ihtiyacı olmayan yokluktur. “.» Sordular : — Kişi kendisinin uyanıklığını neyle bilir? Dedi : — Allahı andığı zaman, baştan kin rf Allahın onu andığını duy- mak ... Sordula — Dadtulik nedir? edi : önlün 'konuşmasıdır, yâni kendisinde olanı söylemesidir. Sordular : — Tbidi nedir? iğ Allah için YEMELİ halk için işlemek de riya. *** Sordular : — Fenadan ve bekadan söz söylemek kime düşer? Dedi : — Şuna düşerki, bir tel ibri- şimle göğe asılsa, ve bir rüzgâr “çıksa, ağaçları, çatıları ve dağları yerinden sökse, onu kımıldatamaz. #okik Dedi : — Allah dediğiniz zaman size başka bir söz söyleyenle sohbet “ etmeyin |., vole Dedi : — Gam ve keder isteyinl.. Gam ve keder isteyin ki, gözyaşı doğ- sun... Allah, ağlayanları sever. *. Dedi : K — Haklı da olsa bir şey iste- mektense, Kur'an okumak ve onun- la bile haklı şeyi istememek daha hayırlıdır, Dedi : — Peygamberin varisi odur ki, peşi sıra gider, o değildir ki, öm- rünü kâğıtların yüzünü karalamak- la geçirir. kik Dedi İ — Şibli “İstememeği istemem,, dedi; bu da istemektir. gk 1 Trk 4 İ SE Z71001İ151 Devrindeki meşhur kıtlık içinde, Hazreti Ömer, et, balık, yağ gibi şeylerden hiçbirini ye- medi ve daima şöyle dua etti: — Rabbim, benim günahla- rım yüzünden Muhammed Ümme- tini mahvetme... Ve Eslem, şu sözüyle, Haz- reti Ömerin kıtlık zamanında çektiği çileyi gösteriyor : — Eğer kıtlığın tesiri hafif- lememiş olsaydı, Ömer, yoksul- ların halinden duyduğu teessürle mutlaka ölürdü. * Böyleyken??? Adıdeğmez Dedi : — Tam kırk yıldır ki, yekpare bir zaman içindeyim, Allah gön- lüme nazar eder ve kendisinden başkasını görmez. ibik Dedi : — Kırk yıldır ki, nefsim bi içim soğuk su, yahut bir bardak ekşi ayran dilemekte... Henüz dile- ğini ona vermedim. #k Dedi : — Dünyada ilim ve kulluk taslayan niceleri var. Fakat sana fayda, her gün akşama kadar hal- kın beğendiği, her gece sabaha kadar da Hakkın beğendiği işde olmaktır. #i* Dedi : — Gönüllerin aydınlığı, içinde halk meyli olmamasiyle, işlerin güzelliği de içinde mahlük fikri bulunmamasi yledir. Nimetlerin he- dl YAZAN. DIDEĞME lâli, senin cehdinle meydana ge- lenlerde, arkadaşların iyisi de can- lılığı Hak'ta bulanlarda... MUSA (CİRFETİ) Ebuabdullah (Hafif) ile arası açıldı. Ebuabdullah ona bir mektup yazarak dedi ki “Benim Şirazda bin müridim var, Her birinden biner dinar iste- yecek olsam, geceye bırakmaz, getirirler.» Musa da cevap verdi : “Benim de Cirfette bin düşma- nım var. Fırsat bulacak olsalar, akşama bırakmaz, beni helâk eder- ler. Şimdi hüküm ver, sofi sen mi- sin, ben miyim?,, HOCA ALİ (KERMÂNİ) Yazdığı bir mektuptan : “Sen, sabahtan öğleye kadar türlü iştiha açıcı şerbetler içersin... Tâ ki miden canlansın da güzel yemekler yemeni kolaylaştırsın.... Bense sabahtan öğleye kadar dola- şırım... Tâ ki nefsimi körletecek bir şey bulup yiyeyim... Şeyh dediğin, mahlükların elinden bir şey kabul - etmek hevesini kabul etmeyendir. Şundan ötürü ki, o kabul hevesi- nin içinde sonsuz gurur zehri var... Onlar senin sermayeni çürütürler ve nefsini üstünlük dâvasına düşü- rürler. Sen de asıl tutmaya, koru- maya memur olduğun sınırı aşmış, çığnemiş olursun., EBUABDULLAH (TERVEGIYDİ) Dedi ki: t ve sasdet, Allaha, Malik tani gayrı vesilesi olmaya- nındır “eek Dedi ki : — Dünyayı dünya için terket- mek, dünya cemetmekten gelir. Atek Dedi ki : — Allah, kuluna, kendi mâri- fetinden bir parça verir, Mârifetin- den verdiği kadarda üzerine belâ üşürür. Tâki o kul, o mârifet kuv- *vetiyle o belâyı taşısın... Va b v “” vi am de mma ÖR E e eme rlem ürk ike “i ii RA e a emer