12 Nisan 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 14

12 Nisan 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ULTAN Abdülhamit, bir taraftan harp felâketleriyle dilhün olur- ken, diger taraftan da aşk için göz yaşları döküyordu. İhtiyar padişahın hassas kalbi, (Rühuşah) ismindeki Baş kadınına bağlanmıştı. Fakat bu kadın son derecede kıskançtı. Bu yüzden padişaha karşı dairesinin kapısını kapamıştı. Yetmişlik hükümdar, onun bu zâlimâne hareketine dayanamı- yordu. Mevki ve saltanatının gururunu ayaklar altında çiğnemişti. Ona, şu mektubu göndermişti : be iri Hamidin sana kur- ban ola ekl Hallâkı Âlem, cemi mah- lükatın hdlikıdır; bir kusur ile azap eylemez.,, “Efendim, sana bendolmuş bir kulunum. İster beni darbeyle, ister öldür. ue teslimim “Bu gece gel. Nigâzımdır. Billâhi pre iletim ve belki de mevtim un; Ayağın altına yim; ve Pr ae. rica ederim. Kendimi gg m ll. -azim. n bu kadina - olan düş- kümllği, aş yer tubun e cümle ve her liereirdeni belli * III. Sultan Selim a (Mihriban ) isminde bir Mısırlı cariyeye meftun olmuştu, Ufak tefek, saz benizli, fakat son derecede cinsi câzibeye mâlik olan bu kızın sesi, son: derecede güzeldi. Bilhassa sedası ve tavşan oyunların- daki kıvraklığı ile padişahın muhab- betini celbetmişti. Mihriban , Ul. Selimi son derecede sevmekle beraber, mu- siki hocası Sadullah Ağanın. sihirli .sedasına tahammül edemedi, Onunla sevişti. Bu aşk, ikisini de ölüme ka- dar götürecekti. Fakat Sadullah Ağanın bestelediği bir şarkı, bu feci ibetin önüne geçti. Hassas ve e padişah, sevdazedeleri affetti. Bağrına taş basarak, aşkından feragat “gösterdi. Mihribanı Sadullah Ağaya verdi. Ruhunun mâyası, şiir ve aşk ile yuğrulmuş olan ker Ea er ayrıldıktan sonra, (Re isminde bir hazinedarını sevdi. ede def'aten (Dördüricü Kadın) lık mevkiini verecek kadar muhabbet eseri gösterdi, Bir aralık, Re'fet Kadınefendi hastalandı. Selim, telâş içinde kaldı. Hastayı ziyarete gitmek istedikçe kıskanç rakibeler, «size de geçer, aslanı mdiye, mâni oluyorlardı. Nihayet Selim, dayanamadı. Bir- gün hastanın odasına giderek iki elini kapının kenarına dayadı. Ya- takta çarşafla çevrilen sevgilisini görünce, ağlamağa başladı. Bilbedâhe, şu şiiri mırıldandı: Nedir keyifsizliğin söyle bileyim?. Sana Haktan canım sağlık dileyim. Sana kabilse ömrüm vereyim. 14 li sazla salam Jr ön lm m man m m m m Şâhâne Aşklar Ziya ŞAKİR Serfirâz Kadınefendi, çok zamanını Yıldız köşkünde geçirirdi. Sultan Mecit, ona olan aşkını isbat için geceleri Dolmabahçe sarayından Hafız Abdullah, bu şiire bir mısra daha ilâve edip besteliyerek, hüzam makamından hazin bir şarkı yaptı. a Sultanın cariyelerinden (Tarçın kalfa) isminde bir esmer güzeli vardı. Il. Sultan Mahmut bunu görür- örmez derin bir aşkla osevmeğe başladı. Hattâ ona, «Gayet güzel tar- çın gülü» nekaratlı bir şarkı yaptı. Bu kalfa, fevkalâde tanbur çalardı. Sarayda o kadar nüfuz kesbetmişt iki bütün kudreti, eline almıştı. Fakat padişah tepdil gezerken, bir- gün Beykoz çayırında (Fotini) isminde bir Rum dilberine tesadüf etti. Bu, fakir bir balıkçının kızı idi. Padişah, onu görür görmez, derhal âşık olu- vermişti. Lâkin, kızı saraya aldırmak mümkün değildi. Buna binaen (Fotini); Beykozda Rüsumat Emini Mehmet beyin yalısına getirtildi. Padişah sev- gilisi ile geçirdiği ilk geceden o kadar memnun kaldı ki, ayni yalıda mülâ- katlar devam etti.. Senelerce süren bu aşkın neticesinde (Fotini) bir er- kek evlât dünya'ya getirdi. Ve ken- disi, genç yaşında ölüp gitti, Sultan Mahmudun, uzun zaman gözyaşları dökmesine sebebiyet verdi. Çocuk, pa- dişahın Baş mabeyincisi Selim beyin himayesi altında büyümeye başladı. Lâkin, bir şehzade olduğu kendisine duyurulmadı. Ancak, Sultan Abdülha- midin tahta çıktığı zaman kim oldu- gunu anladı amma, korkusundan ses çıkaramadı. Yalnız, ölünceye kadar refah içinde yaşadı. # Sultan Mecit tahta çıktıktan sonra bir gece Valde Sultan'ın daire- sinde okunacak olan Mevlidi Şerife davet edildi. Mevlid esnasında kendi- sine şeker takdim eden kız, padişahın bir ânda nazarı dikkatini celbetti, Mevlidten sonra, Valde Sultan oğluna (Ra'nâ) isminde bir cariye takdim etmek istedi. Mecit, valdesinin 'bu lâtfuna teşekkür etmekle beraber, şeker dağıtan kız ihsan buyurulacak olursa, daha memnun olacağını bil- dirdi. Bunun üzerine, (Serfirâz) ismin- deki o kız, padişaha takdim edildi. Sultan Mecit Serfirâzı çılgınca bir aşkla sevmğe başladı. Bu aşktan Şehzade Süleyman efendi dünyaya geldiği için Serfirâz (kadınlık): mevki- 20 ini aldı... kalkar; önünde fener çektirerek, yayan olarak Yıldız sarayına kadar giderdi. X Sultan Aziz ile Mısır Hidivi İsmail paşanın büyük kızı (Tevhide) hanımın gizli bir aşk macerasından bahsedilir. Rivayete nazaran Sultan Aziz daha Veliaht iken bu şen, şuh ve endamı son derece ahenkdar olan Mısır Prensesini sevmiş ve tahta çık- tıktan sonrada onunla» evlenmek istemiştir. Fakat bu izdivaç, siyasi bakımdan hoş görülmediği için Sad- râzam Fuat paşa tarafından akamete uğratılmış ve Fuat paşanın sadâret- ten azliyle neticelenmıştir. X Abdülhamit, henüz Şehzade iken, hemşiresi - ve damat Mahmüt Celâlettin paşanın zevcesi - Cemile Sultanın cariyelerinden (Nâzik Edajyı sevmişti. Sultan, bu kızı derhal bira- derine hediye etti. Bu aşktan, Ulviye Sultan dünya'ya geldi. Abdülhamit tahta çıkar çıkmaz; Nazik Eda da, (Başkadınefendi) ün“ vanını aldı. Uzunca bir zaman, deb- debe ve ihtişam içinde yaşadı. Fakat aşkla, ancak bir tek kadın sevmişti. O da, (Müşfika Kadınenfedi) idi. Güzelliği kadar terbiyesi, ahlâk ve fazileti ile kendisini bu hükümdara sevdirmiş olan bu asil ruhlu kadın, tam yirmi sene Sultan Hamidin gön- lüne hükümran olduktan sonra, felâ- ket günlerinde de onü takip etti. Selâ- nikte Alâtini köşkünde, Beylerbeyi sarayının kuytu köşelerinde, büyük bir sadakatle, her türlü mahrumiyet- lere mukavemet gösterdi. Bu suretle, efendisine olan sevgisinin.ciddiyet ve samimiyetini tamamiyle isbat etti, * Sultan Reşat, umumi siyasetin- deki. sinsiliği, kadınlarına karşı da tatbik ederdi. Ne zaman Ihlamur köşküne gezmeğe gitse, kendi eliyle çiçek toplayarak bütün kadınlarına ayrı ayrı takdim eylerdi. Bu suretle ne sevdiğini ve ne ii limen hiç birine veli etmezdi

Bu sayıdan diğer sayfalar: